savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
35,1981
EURO
36,7471
ALTIN
2.968,65
BIST
9.724,50
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Yağmurlu
6°C
Ankara
6°C
Yağmurlu
Cumartesi Hafif Yağmurlu
6°C
Pazar Parçalı Bulutlu
8°C
Pazartesi Çok Bulutlu
10°C
Salı Yağmurlu
9°C

90 GÜNDÜR SÜREN HUKUK AYIBI… VE YETKİLİLERE ÇAĞRI

90 GÜNDÜR SÜREN HUKUK AYIBI… VE YETKİLİLERE ÇAĞRI

90 GÜNDÜR SÜREN HUKUK AYIBI… VE YETKİLİLERE ÇAĞRI

 

                Ankara 5’nci Ağır Ceza Mahkemesi (ACM)’nde görülen 28 Şubat kumpas davasının 12.03.2018 tarihli 104’ncü celsesinde “Son Savunma”mı yaparken Hâkim Mustafa YİĞİTSOY (ki kendisi şimdi Yargıtay hâkimidir) başkanlığındaki mahkeme heyetinin gözünün içine bakarak, “Savunmamın bu bölümünde davanın soruşturmasını yürüten, iddianamesini yazan Mustafa BİLGİLİ ve yardımcısı Kemal ÇETİN hakkında bazı açıklamalar yapmak istiyorum” diyerek şunları söylemiştim:

            “Şimdi, bu Mustafa BİLGİLİ için söyleyeceklerimi, sayacağım nitelikleri kesinlikle hakaret amacıyla ya da o kasıtla söylemiyorum Sayın Başkan… Bunlar bir tespit! Size tek tek açıklayacağım bunları… Keşke kendisi de burada olsaydı da söyleyeceklerimi yüzüne karşı söyleyebilseydim.

  1. Bu adam bir savcı değil, teröristlik suçlamasıyla yargılanan bir örgüt mensubu ve kulu olduğu o örgüt aracılığıyla vatana kasteden, vatanın en gizli sırlarının başka yerlere kaçırılmasında rol oynayan bir haindir…
  2. İnsanlar hakkında sahte belgeler uyduran, devletin resmî belgelerini bile tahrif etmekten çekinmeyen bir sahtekârdır.
  3. İnsanları icabında ölüme götürecek iftiralar atan bir tetikçidir.
  4. Medyaya bile gerçek dışı bilgiler vererek bilerek kamuoyunu yanıltan bir yalancıdır.
  5. Sanıklara karşı gerçek anlamda kin, nefret ve husumetle hareket eden bir kindardır.  

            Her halükârda bu adam bir ‘kanun adamı’ olamaz!

            Bakın ben şimdi onun FETÖ’cülüğünü falan gündeme getirmiyorum, kendimi aklamak için onun FETÖ’cülüğüne, örgüt bağlantılarına falan sığınmıyorum; onun sahtekârlığından söz ediyorum, insanlara attığı iftiralardan söz ediyorum, yalanlarından söz ediyorum, bir savcı değil bir tetikçi oluşundan, kısacası kişiliğinden söz ediyorum.  

            Evet, sahtekâr… Çünkü devletin resmî belgelerini bile istismar eden, bambaşka anlamlar çıkarılacak biçimde evraklar üzerinde oynayan birine başka ne denir? Bunun birçok örneğini ilk savunmamda verdim, oradan çıkarılabilir. Cumhurbaşkanlığı’ndan gönderilen belgelerde dahi tahrifat yapmış, kelime ve cümlelerle tamamen farklı anlamlar çıkacak şekilde oynamıştır. İşte örnek olsun diye sadece 3-4 tane bilgi vereceğim.”

                Böyle diyerek üzerinde oynadığı, tahrif ettiği belgelerin orijinal haliyle İddianame’deki halini somut birkaç örnekle aktarmış ve devam etmiştim:

            “En azından sanıkların lehine olabilecek tek bir belgeyi alıp değerlendirmemesi bile bu adamın sanıklara karşı nasıl kin, nefret, husumet dolu olduğunu gösterir. Bir savcı bunu yapabilir mi Sayın Başkan? Sanık hakkında bir tane lehte belge olmaz mı?”

            Kim olursa olsun bir hukuk adamı karşısındakine kin ve nefretle yaklaşamaz. Her şeyden önce adil olması gerekir. Hele ki din adına, Müslümanlık adına, İslâm adına hareket ediyorsa… Öyle ya, bizim dinimiz değil midir ki birilerine olan kininiz sizi adaletsizliğe sevk etmesin” diye emreden? Peygamberimize en başta adaletle yönetmesi emredilmemiş mi? Hatta adalet konusunda Müslümanlarla Yahudiler, Hıristiyanlar hatta putperestler arasında eşit olacaksın denmemiş mi?”   

                Bu cümlelerden sonra, Kozmik Oda’ya girmenin de kilit ismi olan savcı kılıklı o adamın “TARAF” paçavrasını kullanarak medya aracılığıyla toplumu nasıl yanıltmaya çalıştığına dair iki somut olayı daha mahkeme heyetine anlatıp devam ettim:

            “Şimdi düşünebiliyor musunuz? Böyle sefil, terörist olduğu iddiasıyla cezaevinde tutulan, en gizli ve hayatî vatan sırlarının bile bir yerlere gitmesine önayak olan hain, yalancı, kindar, sahtekâr insanların hazırladıkları iddianame kabul görüyor… Milletin emrinde değil, ama kulu olduğu örgütün emelleri doğrultusunda, ayarlarıyla oynanmış hukuk terazisiyle tetikçilik yaparcasına hazırlanan ‘şey’ ile cezalandırılmamız isteniyor. Evet, bu bir iddianame değil, bir ‘şey’dir”.

                Savunmamın son cümlesi ise şöyle bitiyordu:

            “Sayın Başkan, Sayın Heyet! Böylesi bir iddianame ile mahkûmiyet verilmesi halinde, bu mahkûmiyetle sanıkların değil, bilhassa hukuk tarihi önünde kararda imzası olanların zor durumda kalacağını değerlendiriyorum.”

                Evet, ne yazık ki böyle bir adamın hazırladığı o “şey” ile yapılan yargılama sonunda Ankara 5. ACM 21 “sanığa” (!) müebbet hapis cezası verdi, istinaf mahkemesi olan Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesi söz konusu kararı neredeyse aynen kabul etti, nihayet Yargıtay 16. Ceza Dairesi de 3’ü vefat edip 18 kişiye düşen sanıklardan 14’ünün cezalarını onadı.

                Ve yaş ortalaması 80’in üzerinde olan o 14 kişi bugün (16 Kasım 2021) itibariyle tam 90 gündür, yani tam 3 aydır F Tipi “yüksek güvenlikli” cezaevlerinde hayatta kalmaya çalışıyor.

                Ve bunca haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe – kurumsal anlamda – ne CHP’nin ne İYİ Parti’nin ne de başka bir muhalefet partisinin sesi çıkıyor. Osman KAVALA için, Selahattin DEMİRTAŞ için avaz avaz “adalet” diye bağıranlar, askerler söz konusu olduğunda dut yemiş bülbül gibiler. Medyada da – birkaç namuslu gazetecinin seyrek de olsa yazdığı köşe yazılarının haricinde – hemen hiç gündeme gelmiyor. Resmen 28 Şubat kumpas davası hakkında “unutturma ve uyutma politikası” uygulanıyor… Haliyle kamuoyunun da belleğinden çıkıyor.

                Hal böyleyken, buradan iktidardaki AKP ve MHP ile muhalefetteki CHP, İYİP, SP, DEVA, GELECEK, MEMLEKET ve ZAFER gibi muhalif partiler dahil bütün partilere, ayrıca MSB Hulusi AKAR’a, Adalet Bakanı Abdulhamit GÜL’e, Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar GÜLER’e ve dahi bütün sivil toplum kuruluşlarına bir çağrıda bulunmak istiyorum: O davada yargılanıp beraat etmiş ben ve benimle birlikte birkaç kişi 28 Şubat kumpas davasındaki gerçekleri, hukuksuzlukları, usulsüzlükleri, sahtelikleri gelip sizlere yüz yüze anlatalım. Bunun için sizlerden randevu istiyorum…

                Haydi, çağırın, randevu verin, gelip anlatalım!

                Velhasıl-ı kelâm, 90 yaşına merdiven dayamış insanlar 90 gündür hapiste… Ayıp, yazık ve günah!

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.