Eflatun (MÖ 427- MÖ 347) Demokrasi, bir eğitim işidir diyor ve eğitimsiz toplumlarda Demokrasinin işlemeyeceğini şöyle ifade ediyor. ‘’Demokrasinin esas prensibi, halkın egemenliğidir. Ama milletin kendini yönetecek olanları iyi seçebilmesi için, yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması şarttır. Halk övülmeyi sever. Onun için, güzel sözlü demagoglar, kötü de olsalar, başa geçebilirler. Eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse oligarşi olur. Devam edilirse demagoglar türer. Demagoglardan da diktatörler çıkar. Demokrasi despotluğa dönüşür.‘’
Dikkat edersek tarihteki diktatörlerin çoğu kötü eğitim almış veya eğitimini yarım bırakmış demogoglardır. Elbette diktatörler içinde eğitimli olanlar da vardır.Ancak insanlığa zarar vermiş olanlar genellikle eğitimsiz ve cahil cesaretine sahip olanlardır.
Eğitim;
▪bir toplumun geleceğini,
▪yönetim sistemi ile ilgili tercihlerini,
▪biat kültürünü ve
▪potansiyel kalkınmayı etkilemenin şifrelerini barındırır.
▪Eğitim, demokrasi bilincini artırır.
Eğitimsiz bir toplumda Demokrasinin tüm kurallarıyla yerleşmesi ve sağlıklı sürdürülmesi mümkün değildir.
Fakat hangi ülke ve hangi sosyo- ekonomik sitem olursa olsun, iktidara gelenler önce eğitimi kendi hedefleri, ideolojileri ve iktidarda kalma hesapları içinde değerlendirip, planlamaya çalışır.Eğitimsiz olan bu toplumlarda söz konusu biat kültürü yaygınlaşır siyasiler milli duyguları, toplumun inancını ve fakir halkın duygularını istismar eder. Kamuoyundan etkili bir tepki olmayınca sonuç otokrasiye kadar gider.
Otokratik yönetimlerde, kamu kaynakları etkin kullanılmaz. Zira diktatörler kendi gelecekleri için kamu kaynaklarını ve devlet imkânlarını kullanmak zorundadır. Bu durum hem haksız rekabet yaratır hem de kamu kaynaklarının etkin kullanılmasını önler. Aynı şekilde, haksız rekabet ve haksız zenginleşme yaratılır, piyasa etkinliği azalır.Bu durum yatırımları ve kalkınma projelerini de olumsuz etkiler.
Otokrasi varsa, otokrasinin devamı için, kısa sürede katma değere dönüşecek, ekonomiyi canlı tutacak konut yatırımları, karayolları gibi kısa dönemli yatırımlar öne çıkar. Daha yüksek teknoloji getiren ve daha çok katma değer yaratan ve fakat üretime daha uzun dönemde geçen, uzun vadeli yatırımlar yapılmaz.
Birçok ülkede yaşanan Dikta rejimlerin kısa sürede meyvesini verecek yatırımları tercih etmesi, halkın tepkisini bastırmak ve halk desteği almak içindir. Bu nedenle otokraside genel olarak iktisadi planlama yoktur.
Etkin bir eğitim için neler yapılmalıdır?
İngilizlerin bilinen atasözüdür.’’George’’u eğitmek için , anne annesinden başlamak gerekir. ‘’ Eğitim uzun bir süreç olduğu için, kalkınma açısından da etkileri daha uzun dönemde ortaya çıkar.Eğitimden en yüksek verimin alınması için;
●Bir ekonomide katma değer yaratmada etkili olacak insan gücü eğitiminde, eğitim yapacakların en geniş tabandan ve en yetenekli olanlar arasından seçilmesi,
●Zorunlu eğitim sırasında ve sonrasında, insan gücü planlaması yapılması ve ihtiyaca, piyasa talebine göre eğitim yapılması,
●Eğitimin , siyasi ve ideolojik hedeflerden uzak tutulması gereklidir.
Neden insana yatırım yapılmalıdır?
Eğitimin İnsana yatırım olarak görülmesi, iktisat tarihi kadar eskidir. Insana yatırımın büyüme ve gelişmeye net katkıları 1960’lı yıllardan sonra daha kapsamlı olarak anlaşılmış ve literatüre girmiştir. Adam Smith, ‘’çok fazla emek ve zaman maliyeti ile eğitilen insan, pahalı bir makina ile karşılaştırabilir’’ demiştir.
Adam Smith, 1776 yılında Milletlerin Zenginliği kitabında, Eğitimin toplumsal refahı olumlu etkilediğini,üretimde iş bölümüne imkân sağladığını,üretim kapasitesini artırdığını ve kaliteyi etkilediğini vurgulamıştır. Smith eğitimin insanları daha bilinçli kıldığını ve bu nedenle sermaye sahibinin kamu çıkarlarına aykırı ve gelir dağılımını bozucu uygulamalarına karşı çıktığı ve denge sağladığını belirtmiştir. Ayrıca eğitilmiş insanların batıl itikatlar ve yanlışlara karşı da daha duyarlı olacağını vurgulamıştır.
•İnsan sermayesi, maddi sermayeden farklı etkiye ve öneme sahiptir. Maddi sermaye, konjonktürün iyileşme dönemlerinde, insani sermayeden daha hızlı büyür. Buna karşılık şoklara karşı dayanıksızdır, depresyon ve kriz dönemlerinde küçülür. Beşeri yatırım sermayesi nesillere bilgi ve teknoloji aktarılması nedeniyle, kümülatif olarak büyür.
•Kişilerin bilgi ve becerilerinin artması, onlara daha iyi iş olanakları ve hayat güvencesi, kişilere sosyal statü sağlar.
•Ruhsal nitelikleri artırır. Eğitilmiş insan topluma daha kolay uyum sağlar.Sosyal ilişkileri daha dengeli olur.
•Eğitimle nitelikli ve vasıflı iş gücü oluşur. Bu durum Ekonomide toplam verimlilik artışı yaratır. Eğitilmiş ve uzmanlaşmış insanların iş verimi artar. Verimlilik artışı, daha yüksek katma değer yaratır ve milli gelirde fert başına büyüme artar, kalkınma hızlanır. Ekonomide Ar-ge araştırmaları, teknolojik gelişme artar.
•Eğitilmiş toplumlarda Popülizm, kayırmacılık, yolsuzluğa karşı toplum daha bilinçlidir. Bu gibi sorunlar ve siyasi istismarlara tepki oluşur ve daha kolay önlenir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde çağdaş topluma geçiş hızlanır.
•Toplumda sosyal ilişkiler daha düzgün işler. Eğitilmiş insan, ideolojik ve terör etkisi altına daha zor girer. Sosyal sorunlara daha doğru ve daha objektif bakar. Topluma karşı olan görevlerinde daha titiz, daha saygılı ve daha sorumlu davranır. Bu tür toplumlarda toplumda insan ilişkileri, insan hakları ve demokratik özgürlükler daha iyi gelişir. İnsanların daha mutlu olmasının önü açılmış olur. Çevre bilinci gelişir. Eğitimli toplumlar, çevrenin daha iyi korunmasında ve çevreye verilen zararlara karşı durmakta daha hassastır.
•Eğitim demokrasi ve demokratik kurumların yerleşmesi ve gelişmesine yardımcı olur. Eğitim insanların analiz kapasitelerini artırır. Eğitimsiz insanlar, ideolojik saplantılara, hurafelere, daha kolay inanır ve daha hızlı militanlaşır.
•Eğitim suç işleme eğiliminin azalmasına yardımcı olur.
•Eğitim bilgi ve beceri kazandırmakta, vasıflı işgücünü artırmaktadır. Vasıflı işgücü ekonomide verimliliği ve üretilen malın kalitesini artıran bir faktördür. Ar-ge, teknolojik gelişme, büyümenin ve kalkınmanın en kritik öğesidir.
•Eğitim beşeri yatırım ve beşeri sermayedir. Son asırda beşeri sermayenin kalkınma da artı bir değer yarattığı anlaşılmıştır. Bir insan yetiştirmek, uzman yapmak, bir fabrika kurmaktan daha zordur. Daha da önemlidir. Hele hele çağımızda. Artık makine ikinci planda kalmıştır. Zaten vasıflı insan olmazsa, sermaye de olsa, fabrika kuramazsınız. Teknoloji üretemezsiniz.Maddi sermaye, konjonktürün iyileşme dönemlerinde, insani sermayeden daha hızlı büyür.Buna karşılık şoklara karşı dayanıksızdır, depresyon ve kriz dönemlerinde küçülür. Beşeri yatırım sermayesi ise nesillere bilgi ve teknoloji aktarılması nedeniyle her zaman kümülatif olarak büyür.
Eğitime yönelme eğilimine etkisi yanında bir toplumun hayatında ve dünya için lobi oluşturmada, kültür ve sanatın etkisi yüksektir. Bazı sanatçılar ülkelerinden daha çok tanınır. Çoğu insan İngiltere’den daha çok Shakespeare hakkında bilgi sahibidir ya da Rusya hakkında çok az bilgisi olanlar dahi Leo Tolstoy’un Harp ve Sulh’unu okumuş veya seyretmiştir. Maalesef bu konuda da almamız gereken çok yol var
Ülkemizin eğitim sorunları nelerdir?
•Üniversite eğitimi önünde en büyük engel YÖK’tür. YÖK 1980 darbesinin eğitim sistemini kontrol etmek ve taraflı eğitim için getirilmiş bir kurumdur.YÖK’ te görev yapanlar en iyi bilim adamları değildir. Ama bilim kararı verirler. Üstelik bu güne kadar YÖK, değişen iktidarlara göre hep ideolojik gurupların, siyasi partilerin ve hatta tarikatların hakim olduğu bir kurum oldu. Yüksek öğrenim kurumları, idari ve bilimsel anlamda bağımsız olmadıkları sürece, her siyasi parti kendi ideolojisi doğrultusun da burayı kullanıyor. Bu nedenle de objektif ve tarafsız bir YÖK’ istemeleri mümkün görünmüyor. Sonuçta Üniversitelerde reform yapmak olanağı da kalmıyor.
•Eğitim sisteminde, Orta öğrenimde ve orta öğrenime girişte o kadar sık değişiklik yapılıyor ki bu yüzden etkili bir eğitim imkanı kalmıyor, tedrisat değişikliği eğitimi geriye götürüyor.
•Her millet kendi geçmişini iyi bilmek zorundadır. Ancak tarihimizde doğru anlatılmıyor.
•Türkiye’nin kaynak harcayarak eğittiği gençler, Beyin göçü ile başka ülkelere gidiyor. Kaldı ki gençler arasında işsizlik oranının yüksek olması , demokrasi ve hukukun üstünlüğü konusunda yaşanan gerileme de beyin göçünü hızlandırıyor.
•OECD her yıl 35 üye ülke itibariyle gençlerde ‘’işsiz ve eğitimsiz genç ‘’ oranlarını açıklıyor. İşsiz ve eğitimsiz genç oranı en yüksek olan ülke Türkiye çıkıyor. Türkiye için bu oranlar 2013 yılında yüzde 29.8, 2015 yılında yüzde 28.4 olarak açıklandı. Türkiyeden sonra ikinci sırada Yunanistan ve İtalya geliyor. En iyi durumda ise yüzde 6.5 oranıyla Lüksemburg, yüzde 7.1 oranıyla Norveç geliyor. TÜİK’ te 2017 Ağustos ayı için 15-24 yaş gençlerde işsizlik oranını yüzde 20.6 ve İstihdamda ve Eğitimde olmayan gençler oranını da yüzde 28 olarak açıkladı.
•Eğitimde ve ekonomide iş gücü planlaması yapmadığımız için, birçok Üniversitelerden mezun ettiğimiz gençlere iş veremiyoruz. İşsiz kalınca da ilk fırsatta ABD ve Almanya gibi gelişmiş ülkelere gidiyorlar. Zaman zaman, yabancı ülkelerde, özellikle ABD, Avrupa ve sanayileşmiş ülkelerde, Türk uzmanların her alanda dünya çapında isim olduklarını görüyoruz.
•Yetişkin eğitimi yetersiz.18 yaş ve üstü fertlerin mesleki veya kişisel alanlarda bilgi ve becerilerini geliştirmek amacıyla örgün veya yaygın eğitim faaliyetleri ile gayri resmi öğrenme yollarına katılma oranları, TÜİK’in açıklamasına göre, ortalama yüzde 22.7 oldu. Bu oran kadınlarda yüzde 18.9, erkeklerde ise yüzde 26.6 oldu. Yani yetişkinlerin yalnızca dörtte birden azı, kişisel bilgi düzeyini ve mesleki becerilerini geliştirmek istemişlerdir.
•Açık öğretimde mezuniyet oranı çok düşük.
•Kalkınmanın önemli bir şifresi, insan gücü potansiyelinin etkin kullanılmasıdır. Bunun için de mesleğe yönelme orta öğrenimde başlamalı, yüksek öğrenimde devam etmelidir. Herhangi bir alanda ihtiyaçtan fazla insan eğitmek kaynak israfı demektir.
•Eğitim sistemi FETÖ ideolojik çetesinden büyük darbe yedi.Geçmişte, Hitler Almanya’sında ve Sovyetlerde ideolojik eğitimin, toplumları nasıl çökerttiği de tarihi gerçeklerdir. Bu nedenle, önce eğitimi ideolojiden uzak insana yapılan bir yatırım olarak görmeliyiz.
•Türkiye’de ara elemana ve teknisyene ihtiyaç var… Meslek liseleri ve teknik liselerin artırılması hem bu ihtiyaca cevap verecek, hem de Üniversite önünde yığılmayı önleyecektir.
Sonuç olarak gelecek yüzyılı da ıskalamamız için çok geç olmadan mevcut eğitim politikaları gözden geçirilerek doğru eğitim politikaları tespit edilip uygulanmalı ve bundan asla taviz verilmemelidir.
”Her toplum layık olduğu şeklide yönetilir.” Yaklaşık üç yüz yıl önce söylenmiş ve tarihte defalarca sınanarak doğrulanmış bir sözdür.
İnsanlar her zaman layık oldukları yönetim tarzıyla yönetilirler, kendileri iyi olurlarsa yöneticileri de iyi olur, kötü olurlarsa yöneticiler de kötü olur.Zira yöneticiler halkın içinden çıkarlar ve onların bir parçasıdırlar.
Şunu unutmamak gerekir; “eğitimsiz toplumların sonu tutsaklık ve yoksulluktur”. ve “her birey özellikle eğitimli bireyler kötü yönetimlerin mesuliyetine de ortaktır”.