Yazan: Berk ÖZER
Afganistan, ölülerin sayılmadığı bir yerdir. Kimin, nerede, ne adına, ne zaman, niçin öldüğü belli bile değildir. 1979 yılında İran ‘da, Şah rejiminin yıkılması ve yerine Ayetullah Humeyni ‘nin gelmesinden sonra, Sovyetler Birliği 25 Aralık 1979 ‘da, Kabil ‘e girdi. Bunun üzerine, küresel bir direniş başladı. Cihat kavramı, silahlı mücadele ile anılmaya başladı. ABD, direnişçileri desteklemek için, Pakistan ‘ı kontrol merkezi yaptı. Pakistan, mücahitlerin safında yer almak isteyen herkesi kabul etti. 10 yıl sonra, Sovyetler Afganistan ‘dan çekildi. Geride ise 1.5 milyon ölü, 2 milyon yaralı ve 5.5 milyon mülteci vardı.
Sovyetlerin çekilmesinden sonra, Afganistan ‘da Sovyetler ‘e yakın hükümet ve bürokrat yapısı devam etti. Ülkede savaş sırasında oluşmuş, 7 direniş cephesi vardı. Bu direnişçiler, Muhammed Necibullah hükümetine karşı, çatışma başlattılar ve 4 yıl sonra hükümet devrildi. Ancak hükümetin devrilmesiyle birlikte ülkede iç savaş başladı.
Sınırın öbür tarafında ABD, Fransa ve SSCB ‘nin de desteğiyle, Irak ‘ta hükümete gelen Saddam Hüseyin, sınır anlaşmazlığı nedeniyle, 22 Eylül 1980 ‘de İran ‘a saldırdı. Savaş 8 yıl sürdü. İki tarafta da ciddi yıkımlar oldu. 1 milyon kişi öldü ve Irak işgal ettiği sınırdan geri çekildi.
İran-Irak savaşından iki yıl sonra, 2 Ağustos 1990 ‘da ise Saddam Hüseyin, bu sefer Kuveyt ‘i işgal etti. Bunun üzerine, Irak ‘a karşı ekonomik ve ticari ambargolar başladı. Birleşmiş Milletler kararı ile Saddam ‘a karşı, askeri güç kullanılmasına karar verildi. ABD, askeri gücünü Suudi Arabistan ‘a yığdı. SSCB direnişine karşı çıkmak amacıyla, Afganistan ‘a giden Usame Bin Ladin, ülkesi Suudi Arabistan ‘a dönmüştü. Suudi Arabistan ‘ın Körfez Savaşı için, ABD ile kurduğu ittifaka karşı, muhalefet cephesinde yer aldı. Bin Ladin, önce Afganistan ‘a gitti, oradan da Sudan ‘a geçti. Bir gece yarısı, uçak saldırılarıyla birlikte, Çöl Fırtınası Operasyonu (1.Körfez Savaşı) başladı. ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri, Irak ‘a hava harekâtı düzenlediler. Operasyon bir ay sürdü. 100.000 sorti gerçekleşti ve 88.500 ton bomba atıldı. Saddam Hüseyin, Kuveyt ‘ten çıktı. Fakat hep bir nedenle, 2001 yılına kadar, ABD ve İngiltere Hava Kuvvetleri ‘ne ait uçaklar, Irak ‘ı ara ara bombaladı.
Sınırın öbür tarafında bunlar yaşanırken, Afganistan ‘da iç savaş devam ediyordu. 10 yıl süren bu direniş hareketi, Afganistan ‘daki dinamikleri, büyük ölçüde farklılaştırmıştı. İslam tarihine bakıldığında, Afganistan ‘da hep en ılımlı yorumlar ve çağdaş bir İslam anlayışı varken; Taliban rejimi, bölünmüş ve farklılaşmış bu direniş hareketleri içerisinde, 1994 yılında ortaya çıktı. SSCB ‘nin işgalinden sonra, Pakistan ‘a göç eden mülteciler geri döndü. Bu mültecilerden bazıları, Pakistan ‘daki medreselerde eğitim görmüş olarak geri döndüler. Daha önce Hanefi ve Sufi anlayışın hâkim olduğu medreselerde, artık Vahabilik egemen olmuştu. Molla Ömer ‘de, bu Vahabi geleneği ile yetişmiş olarak, Pakistan ‘dan Afganistan ‘a geldi. Çevresinde yer alan öğrencileri ve Peştu mücahitlerle birlikte, Taliban ‘ı (İslam öğrencileri) kurdu. 20-40 arasında farklı lehçe konuşulan, 30 milyon nüfuslu Afganistan ‘da, Peştun ‘lar en kalabalık olan gruptu. Bu sayede Taliban hareketi, giderek güçlendi.
Taliban, Eylül 1996 ‘da, Afganistan ‘ın başkenti Kabil ‘e girdi. Hızlı bir şekilde yükselerek, ülkenin 3 ‘te 2 ‘sini kontrol eden, bir rejime dönüştü. 10 yaşından büyük kızların, okula gitmesi yasaklandı. Satranç oynamak, uçurtma uçurtmak vb. yasaklandı. Afganistan ‘ın kuzeyinde kalan, Taliban karşıtı gruplar ise, Kuzey İttifakı ‘nı oluşturdular. İttifakın başında, Ahmet Şah Mesud vardı. Bu iki grup savaştı. Usame Bin Ladin, Molla Muhammed Ömer ‘e para veriyor ve savaşçı desteğinde bulunuyordu. Ancak daha eskiden bu şekilde bir bağlantı olmuş olsa da, 1980-2009 yılları arasında CIA üst düzey yetkilisi olan, Arturo Munoz ‘un da belirttiği bilgilere göre, 11 Eylül 2001 ve öncesindeki dönemde, Taliban ve Usame Bin Ladin arasında, bir bağlantı yoktu.
7 Ekim 2001 ‘de ABD, İngiltere ve koalisyon güçleri, Afganistan ‘ı bombalamaya başladı. ABD, Afganistan ‘da Taliban Rejimi ‘ne karşı savaşan, Kuzey İttifakı ‘na mühimmat ve para desteğinde bulundu. Taliban devrildi; fakat lider Molla Ömer kaçtı. Afganistan ‘daki geleneklere göre, savaşı kaybeden Taliban ‘ın, Kuzey İttifakı ‘na biat etmesi istendi ve Taliban biat etti. Birlikte yaşamanın yollarını aramak üzere anlaştılar. ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld ise, kesinlikle anlaşmanın olmayacağını ve bunun kabul edilemez olduğunu, deklare etti. ABD, Taliban ‘ı yok etmek istedi. Buldukları bütün Taliban üyelerini, cezaevlerine attılar. 10 binin üzerinde, Taliban üyesini cezaevine attılar ve kaçmayı başaranlar da, yer altına indiler. ABD, 25 işkence merkezi kurdu. Bu siyah cezaevlerine gönderilenlerin kayıtları, Cenevre sözleşmesine aykırı olduğu halde bildirilmiyor. Afganistan ‘dan buraya gelenlerin sayıları ve akıbetleri de bilinmiyor. ABD ‘nin yapmış olduğu hataları, Arturo Munoz “ABD, Afganistan ‘daki kültürü anlamadı. Taliban ‘ı, El-Kaide ile karıştırdılar ve bu çok büyük bir hataydı. Afganistan ‘ın yeniden şekillenmesinde de, kalıcı hasarlar bıraktık. Bu oranın siyasi ve toplumsal kültürünü anlamadığımızdandı.” şeklinde ifade etmektedir.
İngiltere ile birlikte sözde kimyasal silah çığırtkanlığıyla, Irak ‘ı işgal etmek isteyen ABD ‘nin bu yanlışları, ileriki yıllarda dünyanın başına, daha büyük terör ve vahşet yanlısı gruplar olarak geri gelecekti…