savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,5424
EURO
36,0063
ALTIN
3.006,41
BIST
9.549,89
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Karla Karışık Yağmurlu
2°C
Ankara
2°C
Karla Karışık Yağmurlu
Pazar Karla Karışık Yağmurlu
1°C
Pazartesi Açık
1°C
Salı Parçalı Bulutlu
3°C
Çarşamba Çok Bulutlu
4°C

Orta Doğu İhtirasları

Orta Doğu İhtirasları
A+
A-

Rusya-Türkiye

Orta Doğu İhtirasları

Ahmet Davutoğlu’nun Türkiye dışişleri bakanı olarak görev yaptığı ilk görev süresinde ‘‘komşularla sıfır sorun’’ ve ‘‘komşularla ilişkileri normalleştirme’’ politikaları, Rusya’nın Orta Doğu’da istikrara önem veren politikasıyla tutarlıdır.

 

Ercan Caner, Sun Savunma Net, 07 Şubat 2020

 

RAND web sitesinde; Türkiye’nin Milliyetçi Rotası – ABD-Türkiye Stratejik Ortaklığı ve ABD Ordusu için Çıkarımlar  (Turkish Nationalist Course – Implications for the U.S.-Turkish Strategic Partnership and the U.S. Army) başlıklı 245 sayfalık bir rapor yayınlanmıştır.

Rapor: Stephen J. Flanagan, F. Stephen Larrabee, Anika Binnendijk,  Katherine Costello, Shira Efron, James Hoobler, Magdalena Kirchner, Jeffrey Martini, Alireza Nader ve Peter A. Wilson tarafından kaleme alınmıştır.

 

Raporun ana bulgular kısmında iki önemli tespit yer almaktadır:

 

  • Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yönetimi altındaki Türkiye’de demokrasi ve insan hakları gerilemiştir. Anayasal ve yasal değişiklikler hükümeti parlamenter sistemden güçlü bir icracı cumhurbaşkanlığına sahip otoriter bir devlete dönüştürmektedir.

 

  • Erdoğan politik gündemini geliştirmek maksadıyla milliyetçi, dini ve etnik gerginliklere oynamıştır, fakat birçok Türk insanının, demokrasinin aşınması, ekonomik belirsizlik ve Kürtlerle bir barış anlaşmasının yapılmaması nedeniyle derin endişeleri bulunmaktadır.

 

Orta Doğu İhtirasları

Orta Doğu’daki nüfuzunu artırmak istediğinden Rusya açısından Türkiye ile işbirliğine dayanan ilişki önemli bir mihenk taşı vazifesi görebilir.  Bununla birlikte, iki yönetimin bölgesel politikalara farklı yaklaşımları, bu ortaklığın kapsamını sınırlayacak gibi görünmektedir. Kafkaslardaki İslami istikrarsızlık ve bu bölgeden savaşçıların Orta Doğu’daki çatışmalara gidip gelmesi kadar, Kremlin’in otokratik ortaklara olan eğilimi, Rusya’nın Suriye’de Assad ve Mısır ile Libya’daki askeri yönetimler dâhil bölgedeki mevcut kuvvetlere desteğinin temelini oluşturmaktadır.

İki lider Suriye ve Libya’da tamamen farklı güçleri desteklemektedir.

 

Öte yandan Türkiye, esas olarak Suriye’de değişim isteyen güçlerin tarafında yer almış durumdadır ve siyasi İslam güçleriyle kendisini çok daha rahat hissetmektedir. Bunun yanı sıra, Türkiye’nin potansiyel bağımsız küçük bir Kürdistan devleti hakkındaki süregelen endişelerinin, Suriye çatışmasında çıkarcı bir yaklaşım sergileyen Rusya tarafından göz ardı edilmesi durumunda, iki ülke arasındaki ilişkiler zarar görebilir. Bölgesel perspektif ve politikalardaki çakışmalar nedeniyle; 21’nci yüzyılın ilk on yılında işbirliği beklentileri olumlu görünmektedir. Hem Türkiye hem de Rusya, bölgenin dinamiklerini önemli ölçüde şekillendiren Birleşik Devletlerin Irak işgaline şiddetle karşı çıkmıştır.

Ahmet Davutoğlu’nun Türkiye dışişleri bakanı olarak görev yaptığı ilk görev süresinde ‘‘komşularla sıfır sorun’’ ve ‘‘komşularla ilişkileri normalleştirme’’ politikaları Rusya’nın Orta Doğu istikrarına önem veren politikasıyla tutarlıdır. Bununla birlikte, 2011 Arap Baharı esnasında ve sonrasında Türkiye’nin siyasi İslam güçlerini desteklemekte daha iddialı bir rol alırken, Ankara’nın bölgesel ajandası giderek artan oranda Moskova’nın öncelikleriyle çatışır hale gelmiştir. Bu gerginlik örneğin; iki başkentin Mısır ve Libya’daki Müslüman Kardeşler ve askeri unsurlar arasında devam eden çatışmalarda farklı tarafları destekliyor olmasında görülebilir.

Suriye, esas olarak; Rusya’nın Assad’ı desteklemesine karşın, Türkiye’nin Suriye’de bir rejim değişikliğini tercih etmesi nedeniyle, 2011 yılından beri iki taraflı büyük bir sürtüşme kaynağıdır. Moskova için Assad rejiminin iktidarda kalmasına verilen önem; Orta Doğu bölgesinde yakın bir müttefike ve özellikle de Suriye’nin Tarsus kentinde bir deniz üssüne sahip olma arzusu kadar rejim değişikliğinden ziyade otokratik bir yönetimi tercih etmesine ve radikal İslamcı güçlerin büyümesinden duyduğu gerçek endişelerden kaynaklanmaktadır. İslami Devlet terör örgütü (ISIS) 2014 yılında dikkate değer bir şekilde Kafkaslar bölgesini öncelikli çıkar sahası olarak nitelendirmiştir.

Türkiye’nin yaklaşık 20 yıldır Şam yönetimi ile sürdürülen bağlantıların iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesini sağlamasından kaynaklanan nedenlerle, başlangıçta Assad rejimini reformlar yapması yönünde ikna etmek olan dürtüsü; rejim değişikliği için sert çağrılar yapmaya, Suriye muhaliflerini doğrudan desteklemeye ve hem Rusya hem de Türkiye’nin Batılı müttefiklerinde büyük endişe yaratan savaşçılar ve silahların Türk topraklarından geçişine izin verme arzusuna dönüşmüştür.

Türkiye bunun yanı sıra Rusya’nın, Ankara tarafından Türkiye’deki isyancı PKK hareketi ile yakın bağlantılı olarak görülen PYD ve milisleri dâhil Suriyeli Kürt gruplara sağladığı askeri ve siyasi desteği de eleştirmektedir. Kasım 2015 ayı içinde meydana gelen uçak olayı bu nedenle en iyi şekilde, iki ülkenin Suriye politikalarının arasındaki derin farklılıkların tezahürü olarak anlaşılabilir.

Suriye’de Rus ve Türk işbirliği, iki hükümet arasında 2016 yılının ikinci yarısından beri süregelen son yakınlaşmanın temel unsuru olmuştur. Uzlaşma sonrasında Türkiye, Assad’ın iktidardan uzaklaştırılması gerektiği konusundaki tutumundan geri adım atmış ve Suriye’deki diplomatik ve askeri girişimler için Rusya ile işbirliği yapmıştır. Suriye konusundaki direkt görüşmeler ve askeri operasyonların karşılıklı koordinasyonu; Rusya, Türkiye ve İran arasında 2017 yılında imzalanan ve ağırlıklı olarak Suriye’nin muhalefetin kontrolü altındaki bölgelerinde dört adet gerginliği azaltma bölgesi tesis edilmesini sağlayan somut sonuçlar da vermiştir.

 

Görüşmeler sonrasında yaptığı açıklamada Erdoğan Rusya ve Türkiye’nin omuzlarında çok ağır bir yük ve sorumluluk olduğunu ifade etmiştir. Erdoğan açıklamasında ‘‘Ve eminim ki birlikte attığımız adımlar bütün bölgenin kaderini değiştirecek’’ ifadelerini kullanmıştır. Rusya, Suriye’de hâkim güç pozisyonunu sürdürmektedir ve geçmişte kısmen de olsa hareket özgürlüğü olan Ankara, Suriye politikalarını Moskova ile koordine etmeye zorlanmıştır.

Erdoğan’ın iyimserliğine rağmen Orta Doğu konusundaki Türk-Rus işbirliği müphem olabilir. 2017 yılının Şubat ayında Türk askerlerinin, Suriye’nin kuzeyinde gerçekleşen bir Rus hava saldırısında kazayla öldürülmesi, iki ülkenin birbirine düşman unsurları desteklediği çatışmalarda, her ne kadar aktif bir şekilde çatışmaları sonlandırma ve hatta işbirliği gayretinde olsalar da kazaların olabileceğini net bir şekilde göstermiştir.

Bölgesel işbirliğinin geleceği, PYD Kürtlerinin potansiyel bölgesel güçlenmesi dâhil, Türkiye’nin çıkarlarını hesaba katmayan çatışmanın taraf ülkeleri tarafından tehdit edilebilir. Suriye’nin ötesinde Moskova son zamanlarda, Rusya’nın bölgeye gelmesini memnuniyetle karşılayan İsrail dâhil Orta Doğudaki mevcut bütün yönetimlerle iyi ilişkilerini muhafaza ederek sorumlu bir aktör rolüne soyunmak istemektedir.

Rusya’nın bu tutumu, Türkiye’nin son zamanlarda Mısır’da ve diğer yerlerde Müslüman Kardeşler örgütüne verdiği destek, İsrail ile gergin ilişkileri ve diğer Arap Körfez ülkeleri ile çatışmasında Katar’ı destekleme gayretlerine tamamen ters düşmektedir. Ayrıca Rusya, Türkiye’nin radikal İslamcı gruplara destek verdiğine ve bu grupların da özellikle Rusya’nın Kuzey Kafkasya bölgesindeki isyancılarla bağlantılı olduğuna yönelik sağlam kanıtlar bulursa iki ülke arasındaki ilişkilerde büyük bir gerginlik ortaya çıkacaktır.

Yukarıdaki tablo Türk ve Rus çıkarlarının hangi alanlarda örtüştüğü, ayrıştığı ve çatıştığını gösteren özet bir değerlendirmedir. Ticaret ve enerji son zamanlarda asıl işbirliği sahalarından bir tanesi haline gelmiş ve beklenen TurkStream (Türk Akımı) projesi de bu trendi daha da ileriye götürecek gibi görünmektedir.

Rusya’nın Avrupa enerji pazarındaki kontrolünü artırma arzusu dikkate alındığında, Türkiye bir enerji geçiş bölgesi olarak kâr elde edebilmek maksadıyla kendi ihtiraslarını yönetmek durumunda kalabilir. Ülke içinde Türkiye’nin, Rusya’ya enerji bağımlılığında daha rahat olması da gerekecektir, bunun nedeni de anlaşma ile sağlanacak olan düşük gaz fiyatlarının pazardaki enerji kaynaklarını çeşitlendirme dürtülerini azaltacak olmasıdır.

 

Çevirenin Notları: Bu yazı, RAND Düşünce Kuruluşu tarafından kaleme alınan; Türkiye’nin Milliyetçi Rotası – ABD-Türkiye Stratejik Ortaklığı ve ABD Ordusu için Çıkarımlar  (Turkish Nationalist Course – Implications for the U.S.-Turkish Strategic Partnership and the U.S. Army) başlıklı raporun ‘‘Middle East Ambitions – Orta Doğu İhtirasları’’ alt başlığının çevirisidir.

 

Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir ve raporda ifade edilen görüşler ve ileri sürülen iddialar yazarların düşüncelerini yansıtmaktadır. Yazının çevrilerek paylaşılması, Sun Savunma Net sitesi ve çevirenin ifade edilen ve ileri sürülen görüş ve iddiaları paylaştığı anlamına gelmemektedir.

 

Raporun tamamına aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.

 

Turkey’s Nationalist Course and How It Affects U.S.-Turkish Relations

America’s longstanding partnership with Turkey, a powerful NATO ally, has become strained in recent years. The two countries’ interests are not as aligned as they once were, and tensions between Turkey and Europe have exacerbated these strains. What can be done to sustain the U.S.-Turkish relationship?

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.