Bilim ve aklın gereklerini yerine getirmediğimiz ve çeşitli nedenlerle ortak bir tepki ortaya koyamadığımız sürece, katil virüsün neden olduğu tehdit bizim alacağımız tedbirlerden çok daha büyüktür ve bizi öldürmeye devam edecektir.
RONALD BROWNSTEIN, The Atlantic, 20 Mart 2020
Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 28 Mart 2020
Korona virüs gibi binlerce insanı etkileyen bir hastalık dahi kırmızı ve mavi Amerika arasındaki uçurumun tamamen kapanmasını sağlayamadı.
Virüs salgının ilk aşamaları birkaç temel açıdan, ülkenin Cumhuriyetçi ve Demokrat parti eğilimli kesimleri arasında çok farklı bir şekilde algılanmaktadır. Ülkenin bugüne kadar benzeri görülmeyen, böylesine devasa bir soruna gösterdiği tepkiyi şekillendiren, hatta aksatan iki parti taraftarları arasındaki bu kopukluk, salgının gelecekte nihai politik sonuçlarının belirlenmesinde de rol oynayabilir.
Hafta içinde açıklanan yeni ulusal anket dalgasının sonuçları; partizan bölünmenin her iki tarafında da endişelerin giderek arttığını gösterirken, Demokratların Cumhuriyetçilere nazaran çok daha fazla endişe duyduklarını ve bunun sonucunda da kişisel davranışlarını değiştirdiklerini daha fazla ifade etme eğiliminde olduklarını gözler önüne sermiştir. Benzer bir uçurum, Demokrat parti seçim koalisyonunun temeli haline gelen büyük metropol merkezlerinde yaşayan insanlar ile Cumhuriyetçilerin modern tabanının yaşadığı küçük kasabalar ve kırsal alanlardaki insanlar arasında da mevcuttur.
Eyalet yönetimlerinin virüs salgınına karşı gösterdiği tepkiler de partileriyle aynı yönde olmuştur. Özellikle Ohio gibi birkaç önemli istisna dışında Cumhuriyetçi valiler, salgın tehdidine karşı tepki göstermekte ağır davranmış veya Demokrat valiler tarafından yönetilen eyaletlere nazaran sakinlerine kısıtlamalar getirmeleri çok daha az olmuştur. Muhafazakâr ‘‘The Bulvark’’ yayın organı tarafından geçenlerde kanıtlandığı gibi Donald Trump, bu hafta başına kadar hastalık tehlikesini hafife almış ve Birleşik Devletlerin salgını kontrol etme becerisini de abartmıştır. Rush Limbaugh ve Sean Hannity dâhil muhafazakâr medya figürleri de aynı yönde hareket ederek, haftalarca medya ve Demokratların, Trump’ı zayıflatmak maksadıyla tehlikeyi abarttığı yönünde ısrarlarını sürdürmüştür. Federal halk sağlığı yetkilileri tam aksini söylerken, Cumhuriyetçi partiden seçilmiş birkaç yetkili seçmenlerini bar ve restoranlara gitmeleri yönünde teşvik dahi edebilmiştir.
Partiler arasındaki ayrılık, Perşembe günü her ikisi de Demokrat olan Los Angeles Belediye Başkanı Eric Garcetti ve California Valisi Gavin Newsom tarafından, önce Los Angeles kentinde sonra da 39,5 milyon insanın yaşadığı eyalette gerekli olmayan bütün işyerlerinin kapatılması yönünde verdikleri acil uygulama talimatlarıyla iyice ortaya çıkmıştır.
Bu bölünme, ideolojik olanların yanı sıra coğrafik gerçekleri de yansıtmaktadır. Bugüne kadar hastalığın yayıldığı en geniş yerler ve gösterilen en şiddetli tepkiler; sadece Seattle, New York, San Francisco ve Boston gibi birkaç Demokrat eğilimli büyük anakent alanlarında yoğunlaşmıştır. Perşembe günü düzenlenen Beyaz Ev basın bilgilendirme toplantısında, yönetimin korona virüs salgınından sorumlu koordinatörü Deborah Birx, bugüne kadar halkta görülen vakaların yarısının sadece 10 yerleşim biriminde görüldüğünü ifade etmiştir. Salgının nihai politik etkileri, virüsün tutunmayı başardığı bu ilk yerleşim birimlerinin ötesine ne kadar yoğun yayılmasına bağlı olarak önemli ölçüde değişkenlikler gösterebilir.
Eğer virüs bu büyük kentlerin dışına yayılmaz ise bu durum Cumhuriyet parti taraftarı birçok seçmen ve devlet memurları arasında tehdidin abartıldığı hissine neden olabilir. Fakat bunun yanı sıra Trump ve Arkansas Senatörü Tom Cotton gibi diğer Cumhuriyetçi liderlerin, hastalığı Çin Virüsü veya ‘‘Wuhan Virüsü’’ olarak etiketleyerek teşvik ettikleri bir tür yabancı düşmanlığını da körükleyebilir.
Hillybilly Enerjisi
Niskanen Center politik çalışmalar direktörü ve modern Cumhuriyetçi partinin tarihini anlatan ‘‘Rule and Ruin’’ adlı kitabın yazarı olan Geoffrey Kabaservice; muhafazakârlar arasında kentleri, saf ve temiz anayurdu tehdit eden hastalıkların kaynağı olarak kötülemenin uzun bir tarihsel geçmişi olduğunu ifade etmektedir. Bu oldukça eski bir hikâyedir. Ve nasıl ortadan kalkmış ise Cumhuriyetçiler arasındaki bu yaklaşım da benzer şekilde ortadan kalkabilir.
Diğer taraftan, Trump’ın yeterince hızlı hareket etmediği yönündeki suçlamalar; hastalığın yükü Trump’ın en çok destek aldığı daha küçük toplumlarda daha ağır bir şekilde hissedilirse, Trump bu durumdan daha fazla zarar görebilir. Birçok tıbbi uzman, salgının önünde sonunda, hâlihazırda daha az etkilenmiş durumdaki Cumhuriyetçi eğilimli küçük kasabalar ve kırsal kesimler dâhil ülkenin her köşesine yayılacağını düşünmektedir.
Johns Hopkins Sağlık Güvenliği Merkezinden üst düzey akademisyen Eric Toner, daha küçük toplulukların virüsün yayılmasından korunacaklarını düşünmek için hiçbir neden olmadığını, salgının bu kesimlere ulaşmasının biraz zaman alabileceğini, fakat insanlar bir yerden bir yere hareket ettiği sürece virüsün sonunda kırsal kesimlere de ulaşacağını ifade etmektedir.
Yine de bazı uzmanlar salgın boyunca en büyük ve olumsuz etkilerin büyük anakent merkezlerinde sınırlı kalacağını düşünmektedir. UCLA David Geffen Tıp Fakültesinden tıp ve halk sağlığı profesörü Jeffrey D. Klausner; asıl önemli olanın her salgının yerel olduğu ve belirli bir coğrafik alandaki sosyal ağlar ile fiziki altyapının salgının o alanda yayılma seviyesini belirleyeceğini ifade etmektedir. Klausner’e göre; özellikle solunum yolu virüsleri, yakın sosyal ağlara bağlıdır ve kalabalık ve nüfusun yoğun olduğu kent merkezlerinde çok daha etkin bir şekilde yayılabilirler.
Dünyanın en kalabalık kentlerinden olan New York’tan bir görünüm. Foto: Neo_II / Flickr
Salgının etkisinin ilk olarak Demokratik partiye yatkın yerlerde fark edilme ve hissedilme eğilimi, iki parti arasındaki büyük ekonomik ayrımı yansıtmaktadır. Demokratlar halen ülkenin küresel ekonomiye en çok entegre olmuş kesimlerinde hâkim durumdadır, bu da daha fazla uluslararası ziyaretçi alacakları veya buralarda yaşayanların daha çok yurt dışına seyahat edecekleri anlamına gelmektedir.
John Hopkins Üniversitesi Sistemler Bilim ve Mühendislik Merkezi tarafından açılan ve virüs vakalarının takip edildiği web sitesine göre; en fazla korona virüs vakası Demokrat eğilimli kıyı bölgelerinde yer alan New York, Washington, California ve New Jersey eyaletlerinde görülmüştür. Beşinci sırada, yine kıyı bölgesinde bulunan uluslararası ekonomiye entegre olmuş az bir farkla daha Cumhuriyetçi eğilimli olan Florida eyaleti yer almaktadır. Bu eyaletlerin arkasından; her birinde, ticaret ve turizm için giriş kapısı vazifesi gören en az bir tane büyük kent merkezi olan Illinois, Lousiana, Massachusetts ve Texas eyaletleri gelmektedir. Ve her ne kadar John Hopkins Üniversitesinin projesi, salgının yayıldığı yerleşim birimi ve belediyeler bazında hassas bilgiler içermiyor olsa da en büyük salgın demetleri birkaç büyük anakent alanlarında patlak vermiştir.
Sadece 21 kişinin yaşadığı Montana Eyaletinde yer alan Ismay kasabasının havadan görüntüsü. Kaynak: 103,7 The Hawk
Johns Hopkins Sağlık Güvenliği Merkezinden üst düzey akademisyen Eric Toner, her ne kadar genel olmasa da salgınların en çok uluslararası seyahatlere açık olan yerlerde yayılma eğiliminde olduğunu ve genel bir kural olarak bu salgının da aynı şekilde ilerleyeceğini ifade etmektedir. Toner, virüsün insanlarla birlikte seyahat ettiğini, bu nedenle insanların seyahat ettikleri yerlerin virüsün de ilk olarak gittiği yerler olduğunu ve girdikleri bu yerlerden başka bölgelere yayıldıklarını ifade etmektedir.
Buna karşılık, sadece birkaç istisna dışında en az sayıda vakanın doğrulandığı eyaletler, ülkenin iç kesimlerinde bulunan ve farklı popülasyon ve küresel ekonomiyle en az bağlantısı olan Cumhuriyetçi eğilimli olanlardır. Bu listede; Wyoming, Idaho, Missouri, Montana, South Dakota, Oklahoma ve Kansas eyaletleri bulunmaktadır.
Burada önemli bir ayrıntıya dikkat çekmek gerekmektedir. Birleşik Devletlerde yapılan virüs test sayısı hâlâ çok yetersizdir, bu nedenle de birçok vaka halen radar ekranlarında görünmemektedir. Toner’e göre bu durum, ülkenin diğer yerlerinde virüs vakalarının olmadığı anlamına gelmemektedir, sadece vakalar henüz tespit edilmemiş durumdadır.
Bugün geldiğimiz noktada; Cumhuriyetçi eğilimli eyaletler virüs salgını hakkında dikkati çekecek kadar daha az acil durum tedbirleri uygulamaktadır. Eyalet sağlık girişimlerini inceleyen bir programı yönettiği Amerika İlerleme Merkezinde, sağlık politikası başkan yardımcılığı görevini yürüten Topher Spiro’nun araştırmasına göre; Eyaletin genelinde insanların bir araya gelmeleri veya restoran hizmetlerini sınırlandırma gibi birkaç en düşük seviyedeki tedbirleri uygulamaya koyan Texas, Missouri ve Alabama gibi eyaletlerin hepsinin yönetiminde Cumhuriyetçi valiler görev yapmaktadır.
Bu durum, Houston, Tucson, Nashville ve Atlanta gibi Demokratlar tarafından yönetilmekte olan kentleri, halkın bir araya geldiği toplantılar konusunda kendi kurallarını koymaya itmiştir. Yine de koyulan bütün yerel kısıtlamalar, eyaletin diğer yerlerinden insanların bu bölgelere seyahat edebilmesi gibi belirgin bir problemle karşı karşıyadır. Houston’u da içine alan Texas eyaletinin Harris County baş yöneticisi Lina Hidalgo, Pazartesi günü ilan ettiği eyalet çapındaki sokağa çıkma yasaklarını duyurduğunda, sınırların kapatılmasının mümkün olmadığı bilgisini vermiştir.
Eyalet çapında kuralların uygulanmasına yönelik isteklilik parti görüşleriyle tam olarak bağdaşmamaktadır. Örneğin, California Valisi Demokrat partiden Gavin Newsom, Perşembe günü eyalette yaptığı duyurudan önce, restoranlar, okullar ve diğer tesislerin kapatılmasını zorunluluk olarak değil de tavsiye niteliğinde yaparak, yerel karmaşıklara neden olmuştur. Fakat genel olarak bakıldığında, Spiro tarafından yapılan araştırma; New York, New Jersey, Connecticut, Rhode Island ve Illinois gibi eyalet genelinde en erken ve dramatik eylemleri uygulamaya koyanların neredeyse tamamının yönetiminde Demokrat valiler olduğunu göstermiştir.
Halkın salgın karşısındaki tutumu da aynı şekilde ayrılıklar göstermektedir. Cumhuriyetçi ve Demokratlar arasındaki büyük farklılıklar sadece Trump’ın salgına gösterdiği tepkiyle sınırlı kalmamakta ve tehdide verilen önem ile kişisel davranışlarda da belirgin bir şekilde görülmektedir. Ortada olan bir gerçek varsa, o da bu boşluğun giderek genişlediğidir.
Örneğin, Pazartesi günü açıklanan, ülke genelinde yapılan Gallup anketinin sonucuna göre; Demokratların %73’ü ve bağımsızların %64’ü kendileri veya ailelerinden birisinin korona virüsünden etkilenmiş olabileceğinden korktuklarını söylerken, Cumhuriyetçilerin sadece %42’si bu korkuyu hissetmektedir. İki parti taraftarları arasındaki %31 oranındaki büyük fark, Şubat ayında Cumhuriyetçilerde %30 ve Demokratlarda %26 seviyelerinde olan endişe oranlarını çoktan gölgede bırakmıştır.
Diğer anket ve araştırmalar nispeten şaşırtıcı farklılıkları ortaya çıkarmıştır. Pazar günü açıklanan NBC/Wall Street Journal anket sonucuna göre; büyük toplantılara katılmayı durdurduklarını söyleyen Cumhuriyetçilerin sayısı Demokratların yarısı kadardır, restoranlarda yemeyi bırakacaklarını açıklayanlarda ise bu oran sadece üçte bir kadardır.
NPR/PBS NewsHour/Marist tarafından Salı günü sonucu açıklanan ankete göre de Cumhuriyetçilerin yarıdan biraz fazlası virüs tehdidinin abartıldığına inanmaktadır, Demokratlarda bu oran beşte bir, bağımsızlarda ise beşte iki oranındadır.
Kaiser Family Foundation tarafından ülke genelinde yapılan bir ankette, Demokratların ve Demokrat eğilimli bağımsızların yaklaşık yarısı virüs salgınının bir şekilde hayatlarını olumsuz yönde etkilediğini düşünmektedir. Fakat Cumhuriyetçiler ve Cumhuriyetçi eğilimlilerde bu oran sadece üçte birdir. Demokratların yaklaşık yarısı seyahat planlarını değiştirdiklerini ve büyük toplantılara katılmamaya karar verdiklerini söylerken, Cumhuriyetçilerde bu oran üçte bir seviyesindedir.
Hawaii Sağlık Bakanlığı tarafından yiyecek ve ihtiyaçlarını depolamaları konusunda yapılan uyarı sonrasında Honolulu’da Costco mağazası önünde oluşan uzun kuyruk. Kaynak: Reuters/Duane Tanouye
Kabaservice, Cumhuriyetçi seçmen ve yetkililerin riski önemsiz gibi gösterme eğiliminin, kısmen de olsa Başkan Trump’ın kriz hakkında başlangıçta topluma verdiği önemsemeyen mesajı yansıttığını ifade etmektedir. Fakat bu durum, federal hükümet bünyesindeki bilim adamları, medya ve alan uzmanlarının çok daha derin ideolojik kuşkularıyla da ilgili olabilir.
Kabaservice, bunun bir süredir Cumhuriyetçiler arasında gözlemlenen bir durum olduğunu ve Cumhuriyetçilerin giderek artan bir oranda uzmanlar ve medyanın, sadece kendi çıkarlarını düşünen ve daha az eğitimli ve fakir insanları hor gören ve de gerçekleri söyleme konusunda güvenilmeyecek elit sınıfın bir parçası olduğunu düşündüklerini ifade etmektedir. Kabaservice ayrıca bu dinamiğin, seçkinleri bir tehdit olarak lanse eden muhafazakâr medya ekosisteminin ortaya çıkmasıyla iyice pekiştiğinin de altını çizmektedir.
Partilerin birbiri ile çelişen coğrafi destek merkezlerinin de etkisi olabilir. Son kamuoyu anketleri, kentsel ve banliyö bir tarafta küçük kasabalar ve kırsal alanlar öbür tarafta olmak üzere, halk arasında çok büyük bir uçurum oluştuğunu net bir şekilde ortaya koymuştur.
Washington merkezli Gallup şirketi tarafından yapılan ayrıntılı bir araştırmanın sonuçlarına göre; kentsel alanlarda yaşayanların üçte ikisi ve banliyölerde yaşayanların beşte üçü, etraflarındaki insanlardan bazılarının virüse yakalandığı yönünde kaygı duyarken, kırsal alanlarda yaşayan insanların sadece yarısı aynı kaygıyı taşımaktadır.
Kaiser anketinde; kırsal alanlarda yaşayanların üçte ikisinden fazlası virüs salgınının hayatlarını çok az veya hiç etkilemediğini söylerken, kentlerde yaşayan insanların neredeyse yarısı, hayatlarında meydana gelen aksamaları hissettiklerini ifade etmiştir. Bunlara ilave olarak, Trump’ın virüs krizini ele alış biçimine güven duyduklarını söyleyen kırsal alanlarda yaşayan insanların sayısı, kentlerde yaşayan insanlara oranla iki kat daha fazladır.
Michigan Eyalet Üniversitesinden küresel – kentsel çalışmalar alanından Profesör Eva Kassens-Noor, 1918 yılında Hindistan’da meydana gelen grip salgınında kentsel/kırsal patern çalışmalarını üzerinde çalışmıştır. Profesör Kassens-Noor araştırmasında, belirli bir yoğunluk üzerindeki kentlerdeki ölüm oranının, kırsal alanlara nazaran çok daha fazla olduğunu ortaya koymuştur.
Profesör Kassens-Noor, ABD topluluklarının korona virüs salgınını aksi yönde, fakat karmaşık bir şekilde yaşayacağını düşünmektedir. Salgın muhtemelen kentsel alanlarda daha hızlı yayılacaktır, fakat kentsel alanlarda yaşayan insanlar, kırsal alanlarda yaşayanlara oranla daha genç ve sağlıklıdır. Kentsel alanlar kadar olmasa da kırsal Amerika’da salgının yayılması, buralarda yaşayanların yaşlı ve kaliteli sağlık hizmetlerine daha az erişimleri olması nedeniyle çok daha kötü sonuçlara neden olabilir.
Profesör Kassens-Noor, ölüm oranlarının sonuçta toplumların sosyal mesafe tedbirlerini uygulayarak diğer insanlarla etkileşimi ne kadar titizlikle asgariye indirmesine bağlı olacağını ifade etmektedir. Kassens-Noor’a göre her şey, bireylerin sosyal ağlarının tamamını kapatmasına bağlıdır.
Virüsün Cumhuriyetçi kırsal bölgelere daha fazla yayılması da tehlikenin algılanmasındaki partizanca uçurumu muhtemelen ortadan kaldırmayacaktır. Firması Public Opinion Strategies, NBC/WSJ araştırmasının katılımcılarından olan Cumhuriyetçi anketör Bill McInturff, büyük kentler içinde ve çevresinde yaşayan Cumhuriyetçilerin dahi virüs tehdidi hakkında Demokrat komşularına nazaran çok daha fazla kararsız ve şüpheci olduklarını ifade etmektedir.
Ancak salgının zaman içinde daha fazla yayılması durumunda, en muhafazakâr valiler için dahi harekete geçmeye direnmek veya Trump’ın başlangıçta sergilediği önemsemez tepki ve tavrının sonuçlarından kaçması çok daha zor olabilir.
Eric Toner; Seattle, San Francisco, New York ve Boston eyaletlerinin ülkenin diğer kesimlerinden sadece birkaç hafta ileride olduğunu ve çok şaşırtıcı yerlerin de virüs salgınından etkileneceğine inandığını ifade etmektedir.
Çevirenin Notları: Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir, orijinal metne aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.
İnsanların hayatlarını tehdit eden böylesine büyük bir tehdit karşısında dahi, eğitim seviyeleri ve inançları ne olursa olsun bir araya gelmeleri ve görünmeyen katil virüse karşı birlikte hareket etmeleri gerekirken, sadece farklı iki partinin taraftarı olmaktan kaynaklanan nedenlerle bu kadar derin bir şekilde ayrılması gerçekten inanılmaz bir durumdur.
Unutmayalım, bu katil virüs ülke, milliyet, ırki din, dil ve cinsiyet ayrımı yapmadan hepimizi öldürmektedir. Şimdi, doğamızda olan savunma mekanizmalarını harekete geçirmenin tam zamanıdır.
Bilim ve aklın gereklerini yerine getirmediğimiz ve çeşitli nedenlerle ortak bir tepki ortaya koyamadığımız sürece, katil virüsün neden olduğu tehdit, bizim alacağımız tedbirlerden çok daha büyüktür ve bizi acımasızca öldürmeye devam edecektir.
https://amp.theatlantic.com/amp/article/608395/