savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,5424
EURO
36,0063
ALTIN
3.006,41
BIST
9.549,89
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Karla Karışık Yağmurlu
2°C
Ankara
2°C
Karla Karışık Yağmurlu
Pazar Karla Karışık Yağmurlu
1°C
Pazartesi Çok Bulutlu
2°C
Salı Az Bulutlu
3°C
Çarşamba Az Bulutlu
3°C

Pandemi Sonrası Gıda ve Tarım

Pandemi Sonrası Gıda ve Tarım
A+
A-

 

Pandemi Sonrası
Gıda ve Tarım

Kılıç ile fetih yapanlar, sabanla fetih yapanlara yenilmeye ve sonuçta yerlerini bırakmaya mecburdurlar. Sabanla kılıç mücadelesinde sonunda muzaffer olan sapandır. Kılıç kullanan kol yorulur, sonunda kılıcı kınına koyar ve belki kılıç o kında küflenmeye, paslanmaya mahkûm olur. Lâkin saban kullanan kol; gün geçtikçe daha fazla kuvvetlenir ve daha çok kuvvetlendikçe daha çok toprağa sahip olur.

 

Fatih Bengi, Sun Savunma Net, 11 Nisan 2020


Rusya, Kazakistan, Ermenistan, Belarus ve Kırgızistan ve birçok ülke çok sayıda tarım ürününün ihracatını durdurdu. Su, hava ve oksijen ile beraber yaşamın vazgeçilmez faktörlerinden olan gıdaya erişim için küresel tedarik zincirleri gözden geçirilmeye başlandı. Pek çok ülke sınırlarını kapattı ve kendi gıda güvenliğini sağlayabilmek adına gıda ihracatını durdurdu.

Ülkemizde hazine arazileri tarıma açıldı. Kovid-19 salgını sonrasında gıda ve içecek sektöründe küresel tedarik zincirlerinin nasıl şekilleneceği ve bu durumun olası etkileri, gündemin ilk sıralarına yerleşti. “Ülke olarak ne kadar zengin olursanız olun, kendi insanınızı besleyecek gıdayı üretemiyorsanız, stoklarınız yeterli değilse, böyle sıkıntılı dönemlerde gıda tedarik etmeniz de zora giriyor. Üstelik yaşanan sıkıntıların sonucu olarak, gıda tedarikiniz daha pahalı hale geliyor” Bütün dünyayı saran Pandemi nedeniyle sağlığımız, ekonomimiz, sanayimiz, üretimimiz, eğitimimiz, sosyal hayatımız tehdit altında.

Covid-19 virüs salgını pek çok kişinin, kuruluşun, ülkenin göründüğü gibi mükemmel olmadığını gösterdi. Tüm dünya ülkelerinin yetersizliği, öngörüsüzlüğü net bir şekilde ortaya çıktı. Şimdi Dünya kıtlıktan açlıktan ekmek bulamamaktan korkuyor. Yani asıl tehdit gıdada salgın hastalık, gıda güvenliğini her açıdan tehdit eden bir konumda.

Su ve gıda gibi temel yaşam ürünlerine ulaşımı kısıtlı olan kişilerin küresel salgından daha fazla etkileneceğini görülüyor. Ölümcül virüs kısa sürede küresel tedarik zincirini parçalayabilecek hale geldi. Ancak küresel ticaretle birbirlerine sıkı sıkıya bağlı olan ulus devletler, gerekli ürünleri tedarik etme konusunda sıkıntı yaşıyorlar.

Bulaşma hızı nedeniyle uluslararası kuruluşları, devletleri ve hükümetleri çaresiz bırakan, finans, imalat sanayi, ulaşım, lojistik, turizm ve tarım gibi birçok sektörü panik nedeniyle zor durumda bırakan bu pandeminin 21. yüzyılda sadece gıda güvenliğinde değil, başta sağlık olmak üzere daha birçok alanda yeni yaklaşımların benimsenmesine neden olacağı ve peşinden değişimi getireceği açıktır.

Sokağa çıkma yasaklarıyla daha sıkı önlemlerin alındığı günümüz koşullarında, insanlar ancak temel tüketim ürünleri için harcama yapıyorlar. Yapılan bu harcamalar ise daha çok gıda maddeleri üzerinde toplanıyor. Ticari tedarik zincirinde yaşanan mevcut kırılmanın gıda sektörüne yansıması aşırı talep artışını beraberinde getirdi. Ülkelerin karantina uygulamalarına başvurması insanların temel tüketim ürünlerini stoklamasına neden olurken, gerekli ticari tedarik zincirinden yoksun olan firmalar fiyatları artırmak zorunda kaldı, devletler gıda piyasasına müdahale ettiler.

Gerekli hammadde kaynaklarından yoksun firmaların üretim yapamaz hale geldi ve işgücü kayıpları oluştu. Bu nedenle gıda ürünlerinde yaşanacak herhangi bir kıtlık durumu, krizin boyutunu büyütebilecek potansiyele sahip.

İthalata dayalı bir tarım politikası uygulayan? Yani hatalı tarım politikaları nedeniyle iç piyasada fiyatı artan her ürünü hadi ithal edelim diyen Hindistan dâhil birçok ülke elde toprak, tohum ve su olmadıktan sonra cepteki doların gıda güvenliği açısından hiçbir şey ifade etmediğini anladı mı?

Ancak bugün geldiğimiz noktada paran olsa bile ithal edemeyeceğin bir dönem yaşıyoruz. Belli ürünlerde belli ülkeler ihracat yasakları uyguluyor. Hindistan’da 1991’de dönemin tarım bakanı Balram Jakhar, “Gıda güvenliği, depolardaki ürün değil cepteki dolardır” demiş. Gıda güvenliğinin ‘kendi kendine yeterlilikle (yerel tüketim için yerel olarak yetiştirilen gıdalara) değil ‘kendi ayakları üzerinde durma’ya (Uluslararası pazarlardan satın almaya) bağlı olduğunu söylemişti. Hep deniyor ya bu pandemi bir şekilde atlatılacak bir şekilde ama yeni Dünya düzeni kurulacak diye.

İşte bu yeni Dünya düzeninde bana göre tarım ve gıda birinci sıraya konulacak. Görüldü ki teknoloji ne kadar yüksek olursa olsun gıda ve tarımda eğer belli bir güce sahip değilsen sıkıntı yaşıyorsun. Bu nedenle tarımın, gıdanın temeli olan tohum çok uluslu şirketlere bırakılmayacak kadar önemli. 

İnsanlık tarihinin başlangıcından itibaren tarım, gelişme ve ilerlemenin önemli itici güçlerinden biri konumundaydı. Dünya tarımını etkileyen en önemli faktörler; iklim değişikliği, Dünya nüfusunun anormal artışı nedeniyle gıdaya olan erişimde yaşanacak zorluklar, gıda fiyatlarındaki dalgalanmalar, su kaynakları üzerinde artan talebin oluşturduğu baskılar, iç/dış göçlerden kaynaklanan nüfus hareketliliğinin neden olduğu büyük sorunlar, tarım arazileri üzerinde, tarım dışı faaliyetler için taleplerden doğan sıkıntılar ve doğal afetlerdir.

BM verilerine göre, dünya genelinde 160 milyonu çocuk olmak üzere 2 milyarın üzerinde insanın yeterli derecede gıdaya ulaşımı bulunmuyor. Gıdaya ulaşımda yaşanan güçlüklerden dolayı her yıl yaklaşık 3 milyon çocuk hayatını kaybediyor, tarım alanlarının her geçen gün iklim değişikliğine bağlı olarak azaldığı bir süreçte nüfusun hızla artmaya devam etmesi, devletleri, toplumları ve uluslararası kuruluşları farklı önlemler almaya itiyor.

1996 yılında yapılan Dünya Gıda Zirvesi’nde  “eğer bir nüfusun her zaman fiziki, sosyal ve iktisadi olarak gıdaya ulaşımı varsa, eğer bu gıda beslenme-bilimleri açısından miktar, çeşit ve kalite açısından uygunsa ve uygun bir kültür tarafından onaylanıyorsa gıda güvenliği söz konusudur” şeklinde kabul görmüştür.

Şehirlerin genişlemesi ve nüfus artışı, sanayi devrimi stratejik bir konum kazanan tarımsal alanlar için verilen rekabetin boyutunu ve işlevini değiştirdi. Sanayi devrimi sonrasında sağlanan teknolojik gelişme, günümüzde tarımın daha pratik çözümlerle küresel bir sektör haline gelmesinin yolunu açtı. Bu değişim üretimi, akıllı tarım uygulamaları sayesinde eski dönemlere kıyasla devasa miktarlarda artırdı. 

Gıdanın bir ulusal güvenlik meselesi haline gelmesi, toplumların sağlığı üzerinde yeni güvenlik yaklaşımlarının geliştirilmesini beraberinde getirdi. Bu nedenle birçok ülke ve kuruluş şimdiden çeşitli önlemleri hayata geçirmeye başlamış durumda.

Tohum bankaları, verimli tarım uygulamaları, tarım alanlarının korunması ve genişletilmesi, toplumların gıda ürünlerinde tasarruf için bilinçlendirilmesi ve israfın önüne geçilmesi gibi birçok önlem, küresel gıda güvenliğinin sağlanması için hayata geçirildi. Elde edilen ürünlerin sağlıklı, ucuz ve güvenilir olması ise gelişmiş ülkelerin temel hedefleri arasında yer alıyor.

Birçok ülkede nüfusun büyük bir çoğunluğunun ana geçim kaynağı olan tarım sektörü, oluşturduğu 1,2 trilyon dolarlık ihracat kapasitesiyle stratejik bir önemi haiz. Küresel tarım piyasasının en etkili aktörleri olan Çin, Brezilya ve ABD, farklı büyüklükteki tarımsal istihdamlarıyla sektöre hâkim olabilecek kapasitedeler. Her üç ülke de tarım sektörüne stratejik önem veriyor ve gıda güvenliğini ulusal bir mesele olarak görüyor.

AB ve İsrail gibi aktörler ise akıllı tarım uygulamalarıyla gıda sektöründe verimli, güvenilir ve sürekli üretimi teşvik ediyorlar. İsrail diğer ülkelere kıyasla çölde kurduğu teknoloji-yoğun büyük kooperatif tarım çiftlikleriyle kendi kendine yeterli bir ülke haline geldi.

Dünya tohum piyasasında güçlü bir konumda yer alan İsrail, özellikle tohumların genetiğini değiştirerek ikinci kez kullanılmasının önüne geçti ve küresel gıda piyasasının kritik aktörlerinden biri oldu. Sürekli tohum ihracatını mümkün kılan bu durum ise diğer ülkeleri İsrail tohumlarına bağımlı bir konuma sürükledi.

Hollanda, Belçika, Almanya, Fransa, İspanya ve İtalya gibi ülkeler ise tarım sektöründe teknolojiyi yoğun bir şekilde kullanarak dünyanın en fazla tarımsal ihracat yapan ülkeleri arasında yer aldı.

Bugün Dünya genelinde 12 milyar kişiye yetecek gıda maddesi üretilirken, Hayatın temeli olan “gıda” halen insanlığa yeterli düzeydedir. Açlık bugün ne teknik ne de yetersizlik sorunudur Sorun bolluğu kıtlığa dönüştüren asimetrik kontrol mekanizmalarında yatmaktadır. Sorun “kontrolün” aşılıp kaynaklara ulaşılmasında, borsalardaki spekülatif fiyatlandırmalar veya arz kısıtlamalarında yatmaktadır.

Gıdaya ulaşım hakkı temel insan hakları içerisinde yer alırken gıda egemenliği özel şirketlerin eline geçmekte, Kissinger’a atfedilen “gıdayı kontrol eden insanlığı kontrol eder” deyişi adım adım gerçekleşmektedir. Borçlandırma ve yoksullaştırma yöntemleri ile binlerce yılın üretici kitleleri ve medeniyetin lokomotifi olan çiftçi aileler bugün açlık sınırının altında, göçmen kamplarında veya şehir varoşlarında yaşamaya mahkûm edilmektedir.

Dünyada, toplam 13 milyar hektar toprak alanının sadece 5 Milyar hektarlık kısmının tarım alanıdır. ‘Bu alanın da 1,5 Milyar hektarlık bölümü, işlenen tarım alanı olarak kullanılmakta ve tarıma elverişli olan bu araziler hızla azalmaktadır. Verimli topraklar çok uluslu şirketlerce gasp edilmekte, su havzaları ticarileşmektedir. Geleceğin dünyasında, gıda ve tarım, bugünkünden çok daha önemli ve kritik bir noktada olacaktır. Bu sebeple tarım çok önemlidir. Bugün dünyaya yönelik en önemli diğer bir sorun su yetersizliği ve havza kirliliğidir. 

Bugün yaşadıklarımız, tarım ve gıda sektörünün stratejik rolünü açıkça göstermiştir. Maalesef ülkemizin tarım ve gıda karnesi de hiç iyi değil, kendi kendine yetebilen yedi ülkeden biri olan Türkiye 18 yılda 104,6 milyar dolar tarım ithal eden bir ülke oldu. 57 milyar dolarlık üretim kapasitesiyle dünyanın en büyük 10. tarım ülkesi olan Türkiye Küresel Gıda Güvenliği Endeksi’nde 113 ülke arasında 41. Sırada.

Gıda güvenliği, tüketilen gıdalarda insan sağlığını tehdit edebilecek biyolojik, mikrobiyolojik, fiziksel ve kimyasal maddelerin olmaması üzerine kurulan güvenlik yaklaşımını ifade ediyor. Gıda güvenliğinin gelecek nesillerin hayatı üzerinde kritik önemi var. Gıda güvenliğinin sağlanabilmesi için ürünlerin sağlıklı, istikrarlı ve sürekli bir şekilde tedarik edilmesi gerekiyor.

Dünyayı esir alan bu salgınının olumsuz etkilerinin salgın sonrasında ülkemizde daha da ağırlaşmaması için gıda üretiminin kesintiye uğramaması gerekiyor. Stokçuluğun önüne geçilmesi ve piyasada istikrarın sağlanabilmesi için sıkı önlemler alınması gerekiyor. Önümüzdeki süreçte sorun yaşamamak için ülkemizde derhal ‘’tarımsal üretim seferberliği’’ ilan edilmeli, hızla artan nüfus ve çevre kirliliği gibi iki temel veriyi dikkate alarak tarım desteklenmeli, tarımsal üretim planlanmalı, planlı üretimi teşvik eden ve uzun vadeli bir şekilde gıda güvenliğini sağlamayı amaçlayan politikaları hayata geçirmeli, Uluslararası arenada her geçen gün daha çok gündeme gelen gıda güvenliği sağlanmalıdır.

Akıllı tarım uygulamalarını hayata geçirecek AR-GE faaliyetlerine önem vermeliyiz. Tarımın en önemli girdilerinden biri toprak ise, diğeri sudur. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’ nün 2019-2020 Su Yılı 5 Aylık Alansal Kümülatif Yağış Raporuna göre ülkemizde Yağışlarda normaline göre %10, geçen yıl aynı dönem yağışlarına göre %29 azalma meydana gelmiştir. Bu iki hayati kaynağı, en uygun ve en optimum şekilde kullanılmalı. Su kaynaklarını ve havzalarını kirlilikten ve yok olmaktan korumalıyız. Böylelikle günümüzde yaşanan küresel salgın ve kıtlıkları en az hasarla atlatmak mümkün hale gelecektir.

Bir kere daha görülmüştür ki tohumların satış ve takasını tekrar toprağa verilmesini engelleme çalışmaları, son yıllarda tohum üretiminin özelleştirilerek kontrol altına alınması yönünde değişik stratejiler uygulanması artarak devam etmektedir. Hayatın çekirdeği tohum jeopolitik ve ekonomik kontrolün nesnesi haline gelmiştir. Bu da bana büyük Atatürk’ün 17 Şubat 1923 İzmir İktisat Kongresi açış konuşmasında söylediği bir sözü hatırlattı.

‘‘Kılıç ile fetih yapanlar, sabanla fetih yapanlara yenilmeye ve sonuçta yerlerini bırakmaya mecburdurlar. Sabanla kılıç mücadelesinde sonunda muzaffer olan sapandır. Kılıç kullanan kol yorulur, sonunda kılıcı kınına koyar ve belki kılıç o kında küflenmeye, paslanmaya mahkûm olur. Lâkin saban kullanan kol; gün geçtikçe daha fazla kuvvetlenir ve daha çok kuvvetlendikçe daha çok toprağa sahip olur. Sağlıklı günler diliyorum.

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.