Dünya Hemşireler Günü, hemşirelerin topluma yaptıkları katkıları onurlandırmak üzere her yıl dünya genelinde 12 Mayıs tarihinde kutlanan özel gün. Bazı ülkelerde 6-12 Mayıs günlerini içeren hafta boyunca kutlanır.
Vatan için yüzbinlerce yiğidin toprağa düştüğü, işgal edilmek istenen vatan topraklarını kanlarıyla sulayarak sonsuza kadar Türk yurdu olarak kalacağını tüm dünyaya ilan ettikleri milli mücadelenin gizli kahramanları olan hemşirelerimizi unutmayalım.
Kısıtlı imkanlar, silah yetersizliği, ilaç yokluğu, yiyecek yokluğu ve bir çok sıkıntı içindeyken destan yazan yiğitlerimizin yanısıra cephede görev alan hemşirelerimizde var güçleri ile yaraları sarmaya, dertlere derman olmaya çalıştılar.
Türkiye’de ilk kez Hilal-i Ahmer Cemiyeti olarak anılan Kızılay tarafından Trablusgarp savaşında yaralanan askerlerin tedavilerine yardımcı olmaları amacıyla 1911 yılında Türkiye’nin ilk hemşirelik kursu açıldı.
Açılan bu kurstan ilk mezun olan hemşireler içinde yer alan Safiye Hüseyin, yaptığı hizmetler ve gösterdiği üstün çaba nedeniyle, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk hemşiresi olarak anılmaktadır.
Bu anlamlı günün anısına, ilk hemşire Safiye Hüseyin’in Çanakkale savaşında yaşadıklarını anlattığı şu sözlerine yer verelim:
“Evet savaşa da iştirak ettim Çanakkale’de uzun müddet kaldım. Çanakkale’de savaş başladığında Alman Salibiahmer (Alman Kızılhaçı) ile bizim Hilal-i Ahmer Cemiyeti birleşmiş, Reşit Paşa vapurunu hastane gemisi yapmıştık. Ben bu geminin hasta bakıcısı olmuştum. Reşit Paşa Çanakkale’ye gidecek, orada yaralıları tedavi edecek, yarası ağır olanları alıp İstanbul’a getirecekti.….Vaziyet tehlikeli dediler… Ne vapuru olursa olsun… İster hastane vapuru ister Kızılay ister Salibiahmer, İngilizler esir tutuyorlar. Ben aldırış etmedim. Zaten umumi harp başladığı zaman ben hastabakıcılık için gönüllü yazılmıştım. Gönüllü olarak gidiyordum…
Peşinen şunu söyleyeyim ki hayatımda hiçbir zaman ölümden korkmuş değilim. Reşit Paşa’ya bindik. Çanakkale’ye geldik, Akbaş Mevkii’nde demirledik. Hastaları, yaralıları toplamaya başladık. Ne yaralılar, ne yaralılar. Şu parmakları görüyor musunuz? Ben bu parmaklarımla kaç delikanlının gözlerini bir daha açılmamak üzere kapattım. Kaç delikanlının…”
*** “Yaralıları aldık, dönüyorduk… Birdenbire tepemizde bir uçak belirdi, güverteye çıktık. Süvari müthiş bir haber verdi:- İngiliz uçağı… Mamafih zerre kadar korkmuyorduk. Reşit Paşa gemisinin bir tarafında kızıl bir ay, bir tarafına da kızıl bir salip (haç) vardı. Belli ki hastane vapuru… İçimizden “dünyada bize ateş edemezler’ diyorduk. Uçaktan kırmızı bir ışık yükseldi, ve üstümüze dehşetli gürlemeler oldu…
Yine bir gün yaralıları aldık dönüyorduk. Etrafımızda müthiş gürlemeler oldu dehşetli gülle yağmurunun altında kaldık. Reşit Paşa ’nın sağına soluna gülleler yağıyordu, o zaman anladık ki bize ateş ediyorlar. Attıkları gülle bize o derece yakın düşüyordu ki tasavvur edemezsiniz. Yaralı gaziler vapurlara taşınırken. Fakat bütün bu tehlikelere rağmen korkmak için vaktimiz olmadı. Çünkü hastalar bizi bekliyorlardı. Ameliyat edecek, yaraları sarılacak yüzlerce hasta vardı. Bunlardan biz kendimiz için korkacak vakit bulamıyorduk. Bundan sonra düşman adet edinmişti. Ne zaman Reşit Paşa vapurunu görseler tepemize İngiliz işaretli bir tayyare dikiliyor, düşman topçusuna bizim bulunduğumuz yeri işaret ediyor. Bundan sonra o dehşetli gülle yağmuru başlıyordu. Her defasında ölüm tehlikesi geçiriyorduk. Hele bir keresinde müthiş bir bombardımana tutulmuştuk. İstanbul’a “Reşit Paşa vapuru battı’ diye haberler gitmiş. İstanbul’a döndük ki, herkes vapur batmış zannediyordu. Akrabam matem içinde, İstanbul’a adeta ahretten döner gibi döndüm. Hayatımda işte böyle bir ahretten döner gibi döndüm. Hayatımda işte böyle bir ahretten dönüş faslı vardır.”
Türk hemşireliğinin, vatan savunması ile bütünleşen tarihinde ilk hemşire olarak kabul edilen Safiye Hüseyin başta olmak üzere vatan savunmasında hayatını ortaya koyarak askerimizin yanında olan, cephede ve cephe gerisinde görev alarak yaralar saran , şehitlik ve gazilik mertebelerine ulaşan tüm hemşirelerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz.