Yazarlar: Colin P. Clarke ve William Courtney
Çeviren: Ercan Caner
İsyancıların kontrolünde olan bölgeden Halep’te gün batımının görünümü, 5 Ekim 2016, Foto: Abdalrahman Ismail/Reuter
Suriye ve Rusya’nın Halep’te sürdürdüğü katliamlar Batıyı aşağılamakta, küresel toplumu tiksindirmekte ve ABD’nin dünya liderliğini tehdit etmektedir. Seçimlere sadece beş hafta kalmışken, Washington politik geçiş dönemi sancıları ile boğuşmaktadır ve büyük bir kararsızlık içerisindedir. Suriye ve Rusya’ya yaptıklarının bedellerini ödetmek için yakında harekete geçilmezse, bu ülkelerin kuvvetleri Halep’te yaşayan çeyrek milyon insanın hayatlarını tehdit etmeye devam edecek ve Kremlin gelecekte, Batı ve Amerika’ya daha büyük bir tehdit empoze edebileceğini düşünecektir.///
Beş buçuk yıldır sürmekte olan savaşta uluslararası toplum, Suriyelileri birçok yönden hayal kırıklığına uğratmıştır. Geçtiğimiz Nisan ayında, Birleşmiş Milletler ve Arap Ligi Suriye temsilcileri, 400.000 insanın hayatlarını kaybettiğini açıklamışlardır. İsyancıların kontrolunda olan Halep’in doğusuna yapılan saldırılar, bu rakamın giderek artmasına neden olmaktadır. Suriye’deki ölü sayısı 1994 yılında yarım milyondan fazla insanın öldüğü Ruanda katliamındaki ölü sayısına yaklaşabilir.
Rusya, herşeyi yok etme taktiklerinde çok ustadır. 1990 yılında Kuzey Kafkasya Çeçenistan’da yürüttükleri iki savaşta, onbinlerce sivil hayatlarını kaybetmiştir. Halep’teki katliamlar giderek Grozni’deki blok savaşlarına benzemektedir.
Suriye’ye müdahale, Rusya’ya bazı taktik kazançlar sağlamış fakat Rusya kesinlikle net bir başarı kazanamamıştır. Eylül 2015 ayında, Suriye Devlet Başkanı Basher Assad’ın kuvvetleri, İslami Devlet terör grupları ve Assad karşıtı isyancılar karşısında zemin kaybederken Moskova, hava kuvvetleri ve özel kuvvetlerini bölgeye sevk etmiştir. Devlet Başkanı Vladimir Putin maksadını ‘‘Suriye’de meşru kuvveti istikrara kavuşturmak ve politik bir uzlaşma için koşulları yaratmak’’ olarak açıklamıştır.
Moskova’nın hava gücü, İran Devrim Muhafızları ve Hizbullah militanlarının katılımı, muharebe hatlarının dengelenmesine yardım etmiştir. Fakat önde gelen bir askeri gözlemci olan Mikhail Khodarenok geçenlerde ‘‘Suriye Silahlı Kuvvetleri’nin geçtiğimiz yıl içerisinde başarıyla sonuçlanan tek bir taarruz yapamadığı ve savaşın sonuçlarının felaket boyutlarına ulaştığı’’ uyarısında bulunmuştur. Suriye’yi 30 yıl yöneten babası Hafez Assad gibi Bashar da Kremlin ile oynamakta ve onun stratejik esnekliğinin altını oymaktadır.
Bu, Putin’in kuvvetlerini Suriye’ye sokmasının hemen ardından, neden Başkan Obama’dan acil bir toplantı talep etmesinin ve IŞİD ile diğer terörist gruplara karşı birlikte koordineli hareket etme çağrısında bulunmasının nedeni olabilir. O zamandan beri Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Dışişleri Bakanı John Kerry birçok ateşkes ilanı için yoğun bir şekilde çalışmaktadırlar, fakat bütün çabalar sonuçsuz kalmıştır. Assad bütün ateşkes çabalarına karşı çıkmakta ve Rus kuvvetleri de rejim muhaliflerine karşı düzenlenen hava saldırılarına katılmaktadırlar.
Geçenlerde New York şehrinde bir grup Suriyeli ile konuşan Kerry, ABD’nin neden diplomasiyi ve ateşkesi desteklemek maksadıyla askeri güç kullanmaktan kaçındığıyle ilgili iki neden verdi: Suriye’nin hava savunma sistemleri etkisiz hale getirilmeli ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kuvvet kullanımına yetki vermedi. Kerry, ‘‘Amerikan legal teorisinin sözde korunma hakkı masalını yutmayacağı’’ serzenişinde bulundu.
Katliam kötüleştikçe ve Rusya bu kirli oyunun bir parçası olarak görüldükçe uluslararası imajı zarar görecektir. 19 Eylül günü, Suriye-Arap Kızılhaç Örgütü’nün depoları ve yardım konvoyuna yaptığı saldırıyı red eden Kremlin yönetimi, uluslararası toplum nezdinde duygusuz ve ikiyüzlü olarak görülmüştür. 17 Eylül günü düzenlediği saldırı ile en az 60 Assad savaşçısını öldüren ABD ise, saldırının hemen sonrasındaki birkaç saat içerisinde, üzgün olduğu yönünde bir açıklama yapmıştır.
Kremlin, doğu Halep’teki isyanı çabuk ve kanlı bir şekilde bastırmaya istekli görünüyor. Hiç süphesiz uluslararası öfkenin de dinmesini istiyor, bu arada Moskova’nın küresel düşünceyi ne kadar ciddiye aldığı da sorgulanmalıdır. Her durumda Rusya, politik bir geçiş döneminde olan Amerika’nın küresel bağlamda bir kınamayı harekete geçirmekte yetersiz kalabileceğini düşünüyor olabilir.
Bu, Rusya’nın ABD’deki iktidar değişikliklerini istismar etme yönündeki çabalarının ilk örneği değildir. Haziran 1961 Viyana zirvesinde varılan yumuşama yönündeki antlaşmadan, sadece iki ay sonra Berlin Duvarı inşa edilmeye başlanmıştır. Ağustos 2008 ayında Rusya’nın Gürcistan’ı işgali sonrasında Başkan George Bush çok hafif yaptırımlar uygulamış, aylar sonra Obama bu yaptırımları kaldırarak ilişkileri normalleştirme yönünde adımlar atmıştır.
Politik geçiş dönemleri, ABD’nin her zaman zayıf ve pasif olduğu dönemler olmamıştır. 1946 yılında, başkanlığı devir almasından bir yıl dahi geçmeden Harry Truman, Sovyet lider Joseph Stalin’e birliklerini kuzey Irak’tan çekmesi yönünde baskı yapmıştır. Washington’un şimdi de ihtiyaç duyduğu işte böyle bir geçiş dönemidir.
Doğu Halep’te tarihi bir trajedi yaşanmaktadır. Sadece zorlamaya dayanan ABD diplomasisi Halep’in tahrip olmasını engelleyebilir. Belki de güçlü bir tepkiden çekinen Kremlin, geçtiğimiz Cumartesi günü, ABD’nin Suriye hükümetine yönelik saldırılarının ‘‘korkunç yapısal sonuçlara’’ yol açacağı uyarısında bulunmuştur. Aynı gün, Suriye ve Rus kuvvetleri doğu Halep’teki en büyük travma hastanesini bombalamış ve kapanmasına neden olmuşlardır.
Gelecek ABD başkanı, ABD’nin doğu Ukrayna’daki savunma unsurlarını Rus saldırısına karşı silahlandırmayı red etmesi ve Washington’un Moskova’ya Halep kuşatmasına katıldığı için meydan okuma yönündeki isteksizliğine devam etmesi durumunda, Rusya ile ilişkilerde dezavantajlı bir konumda olacaktır. Yakın vadede dünya, ABD’nin liderlik konumundaki rolünü sorgulamaya başlayacaktır. Suriye ve Rusya ne kadar çabuk ABD’nin kararlılığını anlarsa, bu sonuçlardan sakınmak ve Halep’in büyük bir inasanlık felaketine dönüşmesini önlemek o kadar kolay olacaktır.
ÇN: Yazı aslına sadık kalınarak yorum eklenmeden çevrilmiştir. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz.
http://www.rand.org/blog/2016/10/only-the-us-can-save-syrians.html
Yazar: Colin P. Clarke RAND Corporation’da çalışan politik bir bilim adamıdır. Araştırma alanları politik şiddet, uluslararası terörizm, suç ağları ve diğer uluslararası güvenlik problemleridir. Matthew B. Ridgway Center for International Security Studies kurumunda uluslararası terörizm ve devlet dışı aktörlerin şiddeti alanlarında akademisyen olarak çalışmaktadır. New York University Küresel ilişkiler Merkezinde yürütülen Ortaya Çıkan Tehditler Çalışma İnisiyatifinde de görev yapmaktadır. Carnegie Mellon University’de ABD Büyük stratejisi ve Terörizm & Kalkışmalar hakkında dersler vermektedir. 2011 yılında Kabil Afganistan’da Shafafiyat Görev Kuvvetiyle birlikte, rüşvete karşı çabalar ve teröristler, uyuşturucu kaçakçıları arasındaki bağlantılar, politik ve ekonomik güç tellalları arasındaki ilşikiler üzerinde üç ay görev yapmıştır. Anılan görev kuvvetine general H.R. McMaster komuta etmiştir. Clarke, 2015 yılında Praeger Security International tarafından yayımlanan Terrorism, Inc.: The Financing of Terrorism, Insurgency, and Irregular Warfare adlı kitabın yazarıdır. Clarke sık sık medyada terörizm hakkında yağtığı konuşmalarla görünmekte ve çalışmaları birçok gazete ve akademik dergilerde yer almaktadır. Doktora derecesini Pittsburgh Üniversitesinden uluslararası güvenlik politikası alanında almıştır.
Yazar: William Courtney RAND Corporation’da üst düzey yardımcı akademisyen olarak görev yapmaktadır ve RAND Business Leaders Forum’un yöneticisidir. ABD-Kazakistan İş Derneğinin de başkanlığını yürüten Courtney federal politika stratejisti olarak görev yaptığı Computer Sciences Corporation’dan 2014 yılında emekli olmuştur. 2000-2003 yılları arasında DynCorp firmasında ulusal güvenlik programları yardımcı direktörlük görevini yürütümüştür. 1972-1999 yılları arasında ABD devlet bakanlığında dış ilişkiler bölümünde görev yapan Courtney 1999 yılındaki İstanbul Zirvesi’nde ikinci başkan olarak görev almıştır. ABD dış ilişkiler ajanslarının yeniden organizasyonunda danışmanlık yapan Courtney, kariyerinin ilk yıllarında Rusya, Ukrayna ve Avrasya alanlarında başkanın özel asistanı olarak görev yapmış, Gürcistan ve Kazakistan büyükelçilikleri görevlerini ve ABD-Sovyet İkili Danışma Komisyonunda yeraltı nükleer silah denemelerinin sınırlandırılması ve uygulanmasında danışmanlık görevlerinde bulunmuştur. Yurt dışında Brezilya, Moskova, Cenova, Alma Ata ve Tiflis’te çeşitli görevlerde bulunmuştur. Dış İlişkiler Konseyi, World Affairs Council of Washington ve Eurasia Foundation yönetim kurulu üyesi olan Courtney’in West Virginia Üniversitesinden lisans ve Brown Üniveristesinden ekonomi alanında doktora dereceleri vardır.
Çeviren: Ercan Caner, Kara Harp Okulundan Elektrik ve Elektronik Mühendisliği lisans diplomasının yanı sıra, uçak ve helikopter lisanslarına sahiptir. Yüksek lisans derecesini Gazi Üniversitesi’nden Avrupa Birliği – Türkiye İlişkileri alanında alan Caner, halen Türkiye Hava Sahası Yönetimi alanında, Haliç Üniversitesi’nde doktora tez çalışmalarını sürdürmektedir. İnsansız Hava Araçları (2014) ve Taarruz Helikopterleri (2015) konulu makaleleri yayımlanmıştır. Çeşitli alanlardaki çeviri ve yazılarını sunsavunma.net ve academia.edu sitelerinde paylaşmaktadır. 36 yılı kapsayan TSK, BM ve NATO deneyimlerine sahiptir. İngilizce konuşan Caner Fransızca okuyabilmektedir.
E-mail: ercancaner@gmail.com Twitter: @ercancaner1963