Özlem Uzun, Sun Savunma Net, 31 Temmuz 2020
Son günlerde genç kızlarımızı kıskacına alan tecavüz ve ölüm olaylarını şiddetle kınıyor, suçluların idam edilme talebimi yineliyorum…
Ekofeminist teori, tarih boyunca kadınların, çocukların ve doğanın erkek mülkiyetinde olduğunu söyler. Erkek egemen sistem tarafından geliştirilen söylem ve edimlerde; kadınlar, çocuklar, hayvanlar nesneleştirilmiş, erkeklere itaat eden cinsel arzu nesneleri olarak sunulmaktadır.
Erkek egemen toplumda, bir iktidar aracı ve şiddet eylemi olan tecavüz, kadın bedeni üzerinde iktidar kurma ve denetimle ilgilidir. Tecavüzü, cinsel eylemden ayıran; rızaya dayalı olmaması ve güç kullanılmasıdır. Erkeğin “doğası gereği cinsel gereksinimi, kendine hâkim olamama” gibi söylemler, tacizi de tecavüzü de meşrulaştırırken, kendini koruması gerekenin kadın, çocuk veya hayvanların olduğunu belirtir. Bu durumda taciz/tecavüz, cinsel şiddet ile değil, sadece cinsellikle şekillendirilmektedir. Oysa taciz de, tecavüz de birer cinsel şiddet biçimidir.
Tecavüz olayı yaşı, dini, ırkı, türü ne olursa olsun erkek şiddetinin göstergesidir. 65 yaşındaki bir adamın 15 yaşındaki bir kız çocuğuna tecavüz etmesi sadece “toplum çöküyor” ile açıklanamayacağı gibi “ahlaksızlık” olarak da açıklanamaz.
Erken yaşta evlilik, ev içi şiddet, ensest ilişki, taciz ve tecavüzün; birer hak ihlali olduğu unutulmamalıdır. Bu bakımdan hayvan tecavüzleri de, kadın ve çocuk tecavüzlerinden farklı değildir.
Erkek egemen ve kapitalist toplumda, bu sisteme karşı nasıl bir politik tavır belirleneceği son derece önemlidir. Bu politik tavır, merkeziyetçi/türcü ve erkek egemen sisteme karşı; kadınları, çocukları, hayvanları nesneleştiren her türlü alana karşı olmalıdır.
Ulrike Meinhof’un dediği gibi;
“Üzgün olmaktansa daha da öfkeli olmayı yeğleyerek”, erkek egemen sistemin söylemini genişlettiği, derinlemesine söz hakkı bulunduğu her alanın yıkımı, kadın hakları aktivistlerinin mücadeleyi birlikte örerek, sokaklara, meydanlara taşıması ile mümkün olacaktır.