savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,4746
EURO
36,4066
ALTIN
2.957,53
BIST
9.356,86
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Hafif Yağmurlu
17°C
Ankara
17°C
Hafif Yağmurlu
Cuma Hafif Yağmurlu
16°C
Cumartesi Karla Karışık Yağmurlu
1°C
Pazar Karla Karışık Yağmurlu
2°C
Pazartesi Karla Karışık Yağmurlu
2°C

Kanal İstanbul’un Finansörü

Kanal İstanbul’un Finansörü

 

Kanal İstanbul’un Finansörü

 

Kanal İstanbul İçin Finansman Bulundu – Parayı Ünlü İş Adamı Çorumlu Gökhan T. Verecek!

 

Osman Başıbüyük, Sun Savunma Net, 28 Aralık 2019 (Güncelleme-26 Ağustos 2020)

 

Erdoğan’ın Büyük Projesi. Kaynak: Limes

 

İstanbul’u Satma Projesi

Recep Tayyip Erdoğan’ın çılgın projesi “Kanal İstanbul”u Çorumlu Gökhan T’nin nasıl finanse edeceğini anlatacağız ama önce bir anımızla başlayalım. Son beş senedir Suudi Arabistan’da çalışıyorum. Neredeyse bütün Arap ülkelerini görme fırsatım oldu. Edindiğim izlenim hiç de hoş değil.

Arap zihniyetinde ne bilim var ne de üretim. Suudi Arabistan çöllerinde ne üreteceksin? Bir kısım Arap, eskiden çöllerde 3-5 deve ile bedevi hayatı sürüyor bir kısmı ise deniz kıyısında doğu ile batı arasında ticaret yaparak yaşıyormuş. Araplar ticaretten başka bir şeyden anlamaz. Şimdilerde ticaret de bitmiş, petrollerini satarak yaşıyorlar. Toprakları para etse onu da satarlar…

Petrol bitince ne yapacaklar? Orası belli değil! Petrolün verdiği zenginlikle nüfus artmış. Fakat şimdi petrol eskisi kadar para etmiyor. Yaşam şartları giderek zorlaşıyor. Bu durumun farkında olan tüm varlıklı Araplar, çölden kurtulmanın peşinde. Düşünün bir gün petrol bitse ne olur? Hiç şüpheniz olmasın, onlarca milyon Arabın kapısına dayanacağı ilk ülke Türkiye olacak. Araplar Türkiye’yi çok seviyor. Dünyanın başka hiçbir ülkesinde kendilerini bu kadar rahat hissetmezler. Neden mi? Çünkü Erdoğan bizi onlara benzetti. Sadece kılık kıyafet orak değil, zihniyet olarak da giderek onlara benziyoruz. Üretmeyi, çalışmayı bırakıp daha çok ibadet edip, dua ederek problemlerin çözümünü Allah’a havale etmeye başladık. Geleceği düşünmeyi bıraktık, günü kurtarmanın peşine düştük. Neyi satsam da para kazansam, onun peşindeyiz. Para eden tek şeyimiz, toprağımızı satmaya başladık.

2-3 sene önce Cidde’de bir otelde kahvaltı yapıyorduk. Gençten, takım elbiseli, saçlarını inek yalamış bir adam yanımıza yaklaştı. Türkçe konuştuğumuzu duymuş tanışmak istemiş. Ne iş yaptığını sorduk: “Abi ben bir şirketin temsilcisiyim, Araplara, arsa, tarla, daire, villa ve bunun gibi her türlü emlağı satıyoruz” dedi.  Şirketin bütün Arap ülkelerini dolaşan satış elemanları varmış. Hadi daire satışını, villa satışını anladık da arsa ve tarla satışı çok garibime gitmişti.

Osmanlı, batmaya başladığı dönemde borçlarına karşılık topraklarını satmaya başlamıştı. Kurtuluş Savaşı’nda kan dökerek tapusunu kaybettiğimiz toprakları geri aldık. Mustafa Kemal Atatürk, başımıza bir daha böyle işler gelmesin diye 1924 yılında çıkardığı Köy Kanunu ile yabancılara toprak satışını yasaklamıştı.

Bu yasağı ilk Turgut Özal delmeye çalıştı. “Birkaç bin Arap, arsa alsa ne olur, ülkeye döviz getirir” diyerek 1984 yılında yaptığı kanun değişikliğiyle Boğazda Sevda Tepesi diye bilinen araziyi Suudi Arabistan kralına satmıştı. Satışın duyulması üzerine Türkiye’de yer yerinden oynadı. Ülkücüler bile (!) vatan toprağını sattırmayız diyerek sokağa döküldü. Sonuçta yasa değiştirilerek yabancıya toprak satışının önü kesildi.

Yasayı tekrar değiştirerek yabancılara toprak satışını kim serbest bıraktı dersiniz? Tabi ki en milli liderimiz Recep Tayyip Erdoğan. Reis, 2005 yılında Tapu Kanunu’nda yaptığı değişiklikle yabancılara toprak satış limitini 2,5 hektardan 30 hektara yani 300 dönüme çıkarttı. O günden beri ülkeye döviz gelsin diye yabancılara toprak satıyoruz. Suriye sınırında, Harran Ovası’nda, Trabzon’un yaylalarında, Bursa’nın kaplıcalarında, Yalova’nın bahçelerinde göze dişe dokunur ne varsa sattık. Parayı veren düdüğü çalıyor ama ülkeye de döviz geliyor yani!

Toprak bir devletin asli unsurudur. Mesela İngiltere’de bütün topraklar devlete aittir. Şahıslara arazi tapusu verilmez. Şahıslar sadece toprağın üzerindeki işyeri, konut vesaire onun kullanım hakkına sahiptirler. Abdülhamit bile toprak satmamıştı ama Reis satıyor! Herhalde o yüzden milli?

Bir ülke ancak üretimini satarak kalkınabilir. Otomobil yapar satarsın, cep telefonu yapar satarsın, tarlada üretir satarsın. Üretimle elde edilen gelirin sonu yoktur. Ürettikçe kazanç gelir. Toprak satarak, konut satarak, villa satarak kalkınmış bir devlet var mı bu dünyada? Benim bildiğim yok.

Anlıyoruz ki 17 senede sata sata her şey bitmiş, şimdi sıra İstanbul’a gelmiş. Kanal İstanbul, İstanbul’u satma projesidir. Bunu nereden anlıyoruz? Çok basit. Bütün Arap TV’lerinde Türk vatandaşlığı reklamı dönüyor:

“250 bin dolara emlak satın al, 71’den fazla ülkeye vizesiz girmeyi sağlayacak Türk Pasaportunu kap”. Tabi emlak satışlarımız sadece Araplarla sınırlı değil, herkese açık. Çinlilerde çok para var onlar da gelsin. İsrailliler de gelip toprak satın alabilirler, sorun yok!

 

Erdoğan’ın Amacı Ne?

Burada şu soruyu sormak gerekiyor: Erdoğan aptal mı? Kendisini iktidardan indirecek olan bu İstanbul’u satma projesini niçin şimdi gündeme getirdi? Bu önemli sorunun 2 cevabı var:

Sorunun birinci cevabı şu: Erdoğan’ın şimdiye kadar uyguladığı neoliberal politikalar, ülkeyi yolun sonuna getirdi. Ekonomi her an patlayabilir. Ciddi bir ekonomik kriz, Erdoğan’ın iktidarı kaybetmesi demek. 2023’ü göremez. İktidarı kaybedince, doğal olarak 17 senelik icraatları da sorgulanacaktır. İş nereye varır bilinmez? İktidarda kalmak onun için bir ölüm kalım meselesi haline geldi artık. İktidarda kalmak için para lazım. Erdoğan parayı nereden bulacak? İşte bütün mesele burada kilitleniyor.

Erdoğan şimdiye kadar üretim ekonomisiyle değil tüketim ekonomisiyle ayakta kaldı. Vatandaş alışveriş yaptıkça, devletin ÖTV ve KDV şeklinde aldığı vergiler, Erdoğan’ın bütçeyi denk getirmesini sağlıyordu. İnsanlar tüketimlerini frenleyince, ithalat daraldı, ekonomi sıkıştı, bu sefer devletin vergi gelirleri önemli ölçüde azaldı ve bütçe ciddi açıklar vermeye başladı.

Daha da önemlisi piyasadaki durgunluk, şirketlerin ardı ardına iflas etmesine ve dolayısıyla işsizliğin artmasına neden oluyor. Erdoğan para bulmak için vergileri daha fazla artıramaz, millete zaten para yok. Vatandaş patlama noktasına geldi. O zaman satacak bir şeyler bulmak lazım. Benzetme yapacak olursak, aynı para sıkıntısı çeken bir müptelanın evindeki eşyaları satması gibi bir şey bu. İşte Kanal İstanbul Projesi, İstanbul’un el değmemiş topraklarını satarak rant yaratma, gökdelen dikerek daire satma projesidir.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, “Ulusal Akıllı Şehirler Stratejisi ve Eylem Planı”nı açıkladı: “Yerli ve milli akıllı şehir ürün ve hizmetlerini ihraç edecek, akıllı şehir pazarı kuracakmışız!” İnşa edilecek kanalın her iki yakasında akıllı şehirler kurup bunları satacakmışız! Akıllı şehir pazarı 2024 yılında 826 milyar dolar büyüklüğe ulaşacakmış, şayet İstanbul’u iyi pazarlayabilirsek, ekonomiye yıllık 25-30 milyar lira katkı sağlanacakmış[1]!

 

Suudi Arabistan’ın NEOM Projesi. Kaynak: Inside Arabia

 

Suudi Arabistan Krallığı Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, 2017 yılında açıkladığı “Neom” projesiyle Kızıl Deniz’in kenarına 500 milyar dolarlık yatırımla tarihin en büyük akıllı şehrini inşa edeceğini duyurmuştu. Bin Selman’a bu da yetmedi, geçenlerde Belçika büyüklüğünde açık hava müzesi şeklinde El-Ula isimli bir şehir daha kuracaklarını ilan etti. Bin Selman’ın gizli bir projesi daha varmış! Ülkesini spor organizasyonları için cazibe merkezi haline getirmek amacıyla bir de spor şehri kuracakmış!

Bu tarz çılgın projeleri ilk başlatan Dubai idi. 2001 yılında Cumeyra adında denizin ortasına palmiye şeklinde suni adalar yapıp üstüne kondurdukları villaları 2007 yılında sattılar. Bu projeyi örnek alan sekiz kat daha büyük olan Palm Deira ve Dünya haritasını canlandıran takımadalar projeleri başlatıldı. Sonra ne oldu? Hepsi battı.

 

Palm Deira Master Planı. Kaynak: TAK

 

Erdoğan’ın çılgın Kanal İstanbul Projesi de işte bu projelere benziyor. Arap aklı! Sanayi, bilim, teknoloji, fabrika ve üretim yok. Ne var? Yap-sat. Çölden kaçmaya çalışan Arap sermayesine yaşam alanı açmak istiyorlar. Yabancı sermayeye karşı değiliz. Üretime yatırım yapsınlar, fabrika kursunlar, tamam. Niçin Arap nüfusunu ülkeme taşıyacak konut projelerine yatırım yapıyorsun? Sen Arap sevici misin?

Kanal İstanbul Erdoğan’ı Kurtarma Projesidir

Kanal İstanbul Projesi’nin Türkiye’nin ekonomisine 5 kuruş katkısı olmayacak. Bunu ilerleyen bölümlerde anlatacağız. Ama şimdi yukarıda sorduğumuz sorunun ikinci cevabına Erdoğan’ın İstanbul’u satma projesinin gerçek nedenine gelelim.

Erdoğan ilk defa bu projeyi kamuoyuna 2011 yılında açıklamıştı. Sonra proje unutuldu. Aradan 8 yıl geçtikten sonra 2019’un sonunda proje birdenbire yeniden gündeme geldi. Acaba neden?

Stratejik Derinlik uzmanı, bizi Suriye bataklığına sokup 4,5 milyon Arabı ülkemize getiren Serok Ahmet’in Gelecek Partisi’ni kurması ile Kanal İstanbul’un bir ilgisi yok mu? Bence var. Hatta ekonomimizi batıran, bizi üç kuruş dövize muhtaç eden, AKP’nin ekonomi eski bakanı Ali Babacan’ın yeni partisini kurma çalışmalarıyla da ilgisi var.

Serok Ahmet ve Chatham House’un adamı Babacan’ın partileri AKP’yi parçalayacak. AKP, ideolojik bir parti değil, bir RANT PARTİSİ. AKP, şimdiye kadar iktidarda kalmasını rant dağıtmasına borçlu. Kanal İstanbul Projesiyle birlikte 75-80 milyar dolarlık bir rant ortaya çıkacak. Erdoğan bu proje ile “bu rantı ben dağıtacağım, partiden bir yere gitmeyin” diyor. Kanal İstanbul Projesi, rant dağıtma vaadiyle AKP’den kaçabilecek yiyicileri yuvada tutma projesidir.

Peki, “Mesele rant değil, milli anttır” diyen Bahçeli’ye ne demeli? Bakın, Bahçeli, Kanal İstanbul Projesi’nin ilk gündeme geldiği 2011 yılında ne söylemişti. Aynen aşağıya koyuyorum:

“Güya yeni bir kanal açıyorlar, adına da ‘İstanbul Kanalı ve bu bir çılgın proje’ diyorlar. Bu, soygun düzenini çılgınca sürdürecek bir projedir. Daha akılcı bir yol bulabilirsin. İstihdam yaratan, iş yeri sahiplerine, KOBİ’lere atölyelere, fabrika sahiplerine yeni yeni istihdam oluşturabilecek imkânları verebilir ve bir işsize, bir aç insanımıza bir ekmek kapısı bulabilirsin. Bunlara kafa yoracağın yerde, akılcı politikalar üreteceğin yerde, çıldırmış bir toplumu çılgınca projelerle niye kandırıyorsun Sayın Başbakan?”[2]

Peki, Bahçeli’deki bu 180 derecelik dönüşün sebebi ne dersiniz? AKP dağılırsa Cumhur İttifakı da dağılır. Şimdi MHP iktidar ortağı olarak ranttan pay alıyor, AKP iktidardan düşerse alamaz. Devlet içindeki şu an çok etkili pozisyonlarda olan bürokratlarını da kaybedebilir. Hata bir sonraki seçimde baraj altı kalarak siyasete bile veda edebilir. İşte bu gerçekler, Bahçeli’yi emlakçılığa soyundurdu. Bedeviye toprak satmak, daire pazarlamak ne zamandan beridir milli andımız oldu Sayın Bahçeli? Ülkücülerin bu tuzağa düşeceğini zannediyorsan yanılırsın.

Kanal İstanbul Projesinin Ekonomiye 5 Kuruş Katkısı Olmayacak

Bazı ekonomistler finansal bir Armagedon’un yaklaştığını, önümüzdeki yıllarda dolar ve kâğıt para sisteminin çökeceğini iddia ediyor. Bu iddialar dolaşırken ABD, Çin ve AB gibi merkez ülkeler, sürekli para basmaya devam ediyor. Diğer yandan para sahibi olanlar, elindeki kâğıtlardan kurtulmak için yatırım peşinde. İşte bu ortamda bizim aklı evveller yine yeşil kâğıdın peşine düştüler. Ucuz kredi kapıp, yap-sat projeleriyle iktidarlarını kurtaracaklarını zannediyorlar.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan ne diyor? Maliyeti 20 milyar dolar olacak Kanal İstanbul Projesi ile Çinliler de ilgileniyormuş ama en çok ilgi duyan Benelüks ülkeleriymiş[3]. Biz bu sözden ne anlıyoruz? Kanal İstanbul, yap-işlet-devret modeliyle, dış kaynaklı finansman ile hayata geçirilecek. Sizin anlayacağınız, devlet bu ihaleyi, içinde yandaş müteahhitlerin de olacağı uluslararası bir konsorsiyuma verecek. Yabancılar hem parayı koyacak hem de işin çoğunu yapacak, bizim müteahhitler de bazı taşeron işleri kapacak, o kadar.

 

Kaynak: RAILLYNEWS

 

Yap-işlet-devret modeline göre ihaleyi alan konsorsiyum kanalı 25-30 sene işlettikten sonra devlete devredecek. Böylece devlet, cebinden hiç para çıkmadan kanal sahibi olacak. Mantık bu. Ama bunun böyle olmadığını biz köprü ve tünel projelerinde görmedik mi?

Yatırımı yapan şirketlere devlet araç geçiş garantisi verdi. Öngörülen köprü ve tünel geçiş sayıları tutturulamayınca devlet cebinden şirketlere para ödemeye başladı. Osmangazi Köprüsü, Avrasya Tüneli ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün bir yıllık hazineye faturası 1 milyar 986 milyon lirayı buldu[4].

İşin daha da kötüsü, bizim bu yatırımlarımız birer birer yabancıların eline geçiyor. Örneğin 3,5 milyar dolara mal olan Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve 60 kilometrelik Kuzey Marmara Otoyolunun %51’ini Çinliler 688,5 milyon dolar vererek satın almak üzere. Biz ise devlet olarak daha 10 yıl geçiş garantisi adı altında köprünün borcunu ödemeye devam edeceğiz.

Kanal İstanbul projesinde nasıl olacak zannediyorsunuz? Kanaldan geçen gemilerin ödeyeceği ücretin, kanalın maliyetini bile karşılayamayacağı matematiksel olarak çok açık. Hesaplara göre yaklaşık 20 milyar dolara mal olması beklenen kanalın kazanacağı para ile kendisini amorti etmesi 125 sene sürer[5]. Bu gerçeğin aksine ne yapılacak dersiniz? Diğer otoyol, köprü ve tünel projelerinde olduğu gibi gelir tahmini çok yüksek tutulacak ve ihaleyi alan şirketlere gelir garantisi verilecek. Böylece yabancı yatırımcıların iştahı kabartılacak. Sonra ne olacak? Kanalın kendi borcunu ödeyemediği anlaşılınca, kanal mecburen yabancılara satılacak. Bizler de 25-30 sene daha kanaldan geçen gâvur gemilerinin geçiş parasını vergilerimizle ödemeye devam edeceğiz.

Bu noktada bir de başımıza Montrö meselesi açılacak. Kanal İstanbul, insan yapısı bir geçiş olacağı için kanalı satın alan yabancı şirket, kanalın Montrö anlaşması ile bağlı olmadığı, askeri gemilerin de kanaldan geçebileceği iddiasıyla Türkiye üzerinde baskı kurmaya başlayacak.

Montrö’yü fazla karıştırmadan para meselesine tekrar geri dönelim. Zannediyor musunuz ki imara açılan kanal etrafındaki tüm konut, villa ve rezidans projelerini Türk müteahhitler yapıp Araplara satacak, böylece kazanılan paralar Türkiye’de kalacak? Bizim müteahhitler zaten batık. Yeni yatırım için parayı nereden bulacaklar? Merak etmeyin para hazır. Başta Katar olmak üzere bütün Körfez ülkelerinin Arap yatırımcıları, devlet tahvili, “sukuk” gibi enstrümanlarla yatırım yapmak için sıradalar. Finansmanı onlar sağlayacak, bizim müteahhitler taşeronluk yapacak, rezidansları satıp parayı onlar cebine atacak. Dubai, Cidde, Riyad ve Sharjah gibi şehirlerin hava alanlarında kurulan stantlara bakın. Benzer projeleri kimlerin pazarladığını görürsünüz.

Yap-işlet-devret ya da Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) denilen model, Erdoğan’ın zannettiği gibi kârlı bir model değil. Strateji Bütçe Başkanlığı’nın yayınladığı verilere göre 2003’ten 2019’a kadar bu model kapsamında ihale edilen inşaatların yatırım bedeli 51,1 milyar dolar. Sözleşme bedeli ise 126,8 milyar dolar. Yani yatırımı yapan 51,1 milyar dolar harcayacak, karşılığında 126,8 milyar dolar kazanacak. Anlayacağınız yatırım yapan şirketlere 75,7 milyar dolar kâr garantisi verilmiş[6].

Diyelim ki devletin verdiği otoyol, köprü ve tünel geçiş garantileri tuttu. Bu parayı devlet değil de o hizmeti kullananlar vatandaşlar ödüyor. Peki, bu hizmet karşılığı kazanılan 75,7 milyar dolar nereye gidiyor dersiniz? Finansmanı sağlayan şirketler bu parayı ceplerine koyup ülke dışına çıkarıyor. Kaldı ki geçiş garantileri tutmadığı için yatırım maliyeti olan 51,1 milyar doların önemli bir kısmını devlet hazineden ödemek zorunda kalıyor. Sonuçta inanılmaz büyüklükte döviz, ülke ekonomisinden dışarıya akıyor. Ülkeden çıkan döviz, giren miktardan fazla olduğu için Dolar sürekli yükseliyor, Türk Lirası değer kaybediyor. Bu sarmalın yarattığı ekonomik zorluklar bu sefer Erdoğan’ı yeni borçlanmalara veya varlıklarımızı satmaya zorluyor.

 

Türk Lirası neden düşüyor?’’ başlıklı makaleden. Kaynak: Financial Times

 

İşin kötüsü, yap-işlet-devret modeli ile devletin borçlanma maliyeti arasında da kötü yönde bir ilişki var. 2014-2018 yılları arasındaki verilere göre, yap-işlet-devret pazarında 22,76 milyar Avro değerindeki yatırımla birinci sıradayız. Anlayacağınız bizden daha akıllısı yok! İkinci sırda 15,08 milyar Avro ile İngiltere geliyor[7]. Her iki ülkenin gayri safi yurt içi hâsılaları (GSYH) karşılaştırıldığında Türkiye’nin ne kadar büyük bir yatırım riskine girdiği görülecektir. Bu sebepten Türkiye, dövizle uzun vadeli borçlanırken; borç stoku / GSYH oranı kendisinden daha yüksek olan ülkelere nazaran çok daha yüksek faizle borçlanmak zorunda kalıyor. Örneğin, 2019 yılı verilerine göre borç stoku/GSYH oranı Türkiye’den yüksek olan devletler yıllık % 4,5 faiz oranı ile 10 yıllık borçlanabilirken, Türkiye % 7’den daha fazla faiz vermeden kısa vadeli bile borç bulamıyor[8]. Türkiye şu an her 1 saniyede 596 dolar faiz ödüyor[9]. Anlayacağınız, Erdoğan’ın siyaseti finanse etmek için bulduğu bu yöntem, ülkeyi batırmak üzere. Kanal İstanbul’a kazma vurulursa, batacağımız garanti. Bu gerçeğin de altını çizelim.

Çorumlu Gökhan T’nin Hikâyesi

Şimdi yavaş yavaş geliyoruz Kanal İstanbul’un finansörü Çorumlu Gökhan T.’nin hikâyesine. Acaba bu proje sade bir vatandaşa ne getirip ne götürecek? Önce bir doktor çiften başlayalım. Bu doktor çiftimiz, karı koca çalışarak ayda 10 bin TL tasarruf yapsınlar. Arap televizyonlarında dönen “250 bin dolarlık ev al, T.C. pasaportunu kap” reklamını hatırlayın. Kanal İstanbul’un etrafına kurulacak yeni şehirde en düşük ev fiyatının 250 bin dolar, yani yaklaşık 1,5 milyon TL olacağı anlaşılıyor. Bizim doktor çiftimiz, bu evi para biriktirerek ancak 12,5 yılda satın alabilir. Eğer kredi çekip hemen almak isterse, belki faiziyle birlikte 20 sene borç ödemek zorunda kalırlar. Sıradan bir işçi veya memur ailesinin bu evi almaya ömrü yetmez. Ülkeye döviz çekme bahanesiyle, rant peşinde koşmak, ülkenin güzel yerlerindeki emlak fiyatlarını, mühendis, doktor gibi yüksek gelir grubu ailelerin bile alamayacağı boyutlara taşımaktadır. Hal böyle olunca zamanla Türkiye’nin incisi İstanbul’un en güzel mahallelerinde zengin gayrimüslim ve Araplar yaşamaya başlayacak.

Sen ne yapacaksın sade vatandaş? Yapsan yapsan motorla evden eve paket servisi yaparsın. Olmadı apartman görevlisi olursun. Sigortanı öderlerse dua et.

Nereden baksanız asgari ücretle İstanbul’da iş bulan sade vatandaş yine şanslıdır. Bir işi vardır ve İstanbul’u gözleriyle görebilmektedir. Çankırılı Halil ne yapacak? 3 çocuklu Halil çok merak ettiği İstanbul’u Alisiyle birlikte ömründe bir kere görmek istese;

– Çinlilerin satın aldığı, adı “Yavuz Sultan Selim” olan köprüden bir kere boğaza bakmak istese,

– Yabancı şirketlerin satın alacağı Kanal İstanbul’dan geçen, geçiş ücretini kendisinin vergileriyle ödediği gâvur gemilerini görmek istese,

– Kanalın karşı kıyısına tünelden geçip merak ettiği Arap rezidanslarının mimarisine bakmak iste,

– Sonra, kanalın kenarındaki millet bahçesinde oturup karşı kıyıdaki yandaş zenginlerin para aklamak için yaptığı gökdelenlerinin İstanbul üzerindeki siluetine karşı ailesiyle birlikte bir hatıra fotoğrafı çekmek iste, nereden baksanız gidiş geliş için benzin parası, köprü, tünel geçiş ücreti ve yemek parası derken bir maaşından fazlasını ödemesi gerekir.

Hadi diyelim Çankırılı Halil yol parasını bir şekilde denkleştirdi. Zengin gayrimüslim ve Arapların rezidanslarını görmek istediğinde büyük ihtimalle güvenlik sebebiyle garibimi o bölgeye yaklaştırmazlar bile. Belki de 2027 yılında hava kirliliği sebebiyle İstanbul’a dizel ve benzinli araçlar sokulmaz, sadece elektrikli arabalara izin verilir. Çankırılı Halil’in 2015 model arabası İstanbul’a giremez bile.

Anadolu insanı, köprü ve tünel geçiş paralarını veremeyeceği için Erdoğan’ın İstanbul’a yapmayı hayal ettiği yapay şehri göremeyecek bile. Yolculuğu giderek pahalı hale getiren bu paralı ulaşım projeleri Anadolu halkını giderek kasabasına, şehrine hapsedecek. Parası olan yabancılar ise ülkemizde fink atacak. Gâvurun emeklileri dünyayı gezerken Çankırılı Halil, evine hapsolacak.

İşin en acı yanı neresi biliyor musunuz? O yapay şehrin alt yapısı Anadolu halkının vergileriyle yapılacak. Kanalın iki yakasını birbirine bağlayacak, yedi kara yolu köprüsü, bir demir yolu köprüsü, bir demir yolu tüneli ve iki adet de metro geçişi yapılması planlanıyor. Bu yeni şehrin, yol, su, kanalizasyon, elektrik ve telefon gibi diğer alt yapı hizmetlerine de ihtiyacı olacak. Bunların parasını doğal olarak oradan rezidans alan Araplar ödemeyecek. Altyapıyı devlet yapar. Devlet parayı nereden bulacak? Tabi ki Çorumlu Gökhan T.’den vergi alarak bu parayı denkleştirecek. Çorumlu Gökhan T.’nin yediği ekmekten, içtiği sudan, bindiği dolmuştan, aldığı asgari ücretten bile vergi alacak. Biliyor musunuz, evli ve bir çocuklu Çorumlu Gökhan T. 17 Aralık 2019 tarihinde, 31 yaşındayken, “Seni çok seviyorum kızım. Özür dilerim” yazılı not bırakarak intihar etti. 

Niçin intihar etti onu da anlatayım. Erdoğan’ın yap-işlet-devret modeline hız verildiği 2013 yılında asgari ücret 773 TL, dolar kuru ise 1,7790 TL idi. Yani asgari ücretliler döviz cinsinden 434 dolar para kazanıyordu. Bugün itibariyle asgari ücret 2020 TL, dolar kuru ise 5,958 TL. Asgari ücretlinin maaşı döviz cinsinden 339 dolara düşmüş durumda. Ünlü iş adamı Çorumlu Gökhan T., Erdoğan’ın projelerini finanse ederken maaşının % 20’sini kaybetmişti. Ailesini geçindirecek durumu kalmamıştı. İşte bu yüzden intihar etti.

BEYLEEER ayağınızı denk alın. Bu ülkede insanlar sıkıntıdan intihar ediyor artık. Altından kalkamazsınız. Rant dağıtarak siyaset yapma işi bitmiştir. Oyun oynamıyoruz burada. Gerçeklerle yüzleşme zamanı. Vatandaş patlarsa ne yaparız herkes şapkasını önüne alsın ciddi ciddi bunu düşünsün.

Mevcut Siyasi Partilerle Bu İş Olmuyor Düşün Yakamızdan

Kanal İstanbul Projesi Türkiye’ye kurulan bir tuzaktır. Batı, artık üretimden kopuyor. Nüfusları giderek azalmaya başladı. Artık kendi mühendisini bile yetiştiremiyorlar. Üretime katkıda bulunan bilim insanlarını beyin göçü ile dışarıdan ithal eder hale geldiler. Jeopolitik olarak Batı ile Doğu arasında bir köprü vazifesi gören Türkiye’nin ise çok büyük bir üretim potansiyeli var. Bizim bu potansiyelimizi kullanmamızı istemiyorlar. Kanal İstanbul gibi çılgın projelerle bizim bütün paramızı, enerjimizi, zamanımızı betona gömmemizi, böylece dünyadaki üretim yarışından koparak bir yüzyıl daha onlara bağımlı kalmamızı, faiz ödeyerek onları beslememizi istiyorlar.

Erdoğan bugüne kadar Çorum’a, Çankırı’ya, Yozgat’a, Kırşehir’e ya da Anadolu’nun herhangi bir şehrine çivi mi çaktı? TOKİ’nin konut projeleri karın doyurmuyor. Fabrikalarımız, dükkânlarımız bir bir kapanıyor. Benim oğluma, kızıma kim iş bulacak? Üretime yönelik yatırım yapmak varken betona para gömme fikri, kimin acaba? 80 milyonluk bir ülkenin 20 milyonunu aynı şehre doldurma fikrini kim verdi sana? Anadolu’da şehirlerimiz, kasabalarımız, köylerimiz boşaldı. Ben yurdumu terk edip İstanbul’da asgari ücretli köle olmak zorunda mıyım? Yap-işlet-devret yalanıyla kandırılıp vergilerimle ödediğim Kanal İstanbul Projesi’nin sefasını Araplar sürecek cefasını ben çekeceğim vay be! Ülkenin borç yükü arttıkça benim reel gelirim düşecek, üstelik o borcu da ben üstleneceğim, vergi üstüne vergi gelecek sonra da benden oy isteyeceksin öyle mi?

Yeter artık! Her daim kandırılmaya müsait, basiretsiz yöneticilerin çakma hayalleri peşinde koşmayalım. Yıllarca bu ülkeyi Amerikancılar yönetti. Soğuk savaşın sonuna doğru Batılılar, Türkiye’de milli düşünen solcularla ülkücüleri birbirine kırdırdı, onların yerine bu dincileri getirdi. Solcular da ülkücüler de vatanperverdi. Hepsinde bir vatan bilinci vardı. Bu dinciler öyle değil, hepsi ümmetçi. Ümmetçilerin vatan kavramı zayıftır. Onlar için önemli olan Müslüman ümmetidir. Hepsi, İslam’ın doğduğu topraklara âşıktır. Oradakiler çölden, Arap zihniyetinden kurtulup buralara gelmek isterken, bizimkiler onlara benzemek ister. Bizim ümmetçilere göre Araplara İstanbul’u satmanın, silah fabrikalarımızı bağışlamanın bir sakıncası yoktur. Ama bana göre var. Ben Arap değilim, Araplaşmak da istemiyorum. Araba veya gâvura satılacak toprağım yok benim.

Bugün ülkeyi Arap seviciler yönetiyor. Karşılarında da PKK seviciler var. Bakın Kürt demiyorum, PKK diyorum. Kürtler bu toprağın insanıdır ama Araplar değil. Bir de mevcut siyasilerin yerine geçmek isteyen İngiliz uşakları yeni parti kurma peşinde. Türk milletine sahip çıkacak yok mu? Olacak elbet. Bu millet en zor zamanda dahi çıkış yolunu her zaman bulmuştur. Mutlaka bir dördüncü yol vardır. Tasınızı, tarağınızı toplayın; GELİYORUZ…

İstanbul’u satmak tank palet fabrikasını satmaya benzemez, sıkar biraz. Gerçek adı ne olur bilemem ama memleketi sattırmam partisi dördüncü yol olarak zihinlerde kurulmuştur; gerisi gelir, hiç kimse merak etmesin.

Kanal İstanbul Projesine cevap olarak Mehmet Akif’in İstiklal Marşımızdaki şu dörtlüğüyle sonlandıralım:

“Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme, tanı,

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı,

Sen şehit oğlusun… İncitme, yazıktır atanı,

Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.”

Toprak kanla alınır, kanla verilir, parayla satılmaz. Bilmeyenlere duyurulur.

[1] https://www.ucnoktacom.com/bakan-murat-kurum-kanal-istanbul-un-iki-yakasinda-akilli-sehir-insa-edilecek/6109/

[2] https://veryansintv.com/video-simdi-suursuzlar-diyen-bahceli-2011de-ne-demisti/

[3] http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/kanala-beneluks-ulkeleri-talip-ulastirma-bakani-cahit-turhan-kanal-istanbulla-ilgili-hurriyete-konustu-41375393

[4] https://www.cnnturk.com/turkiye/2-kopru-ve-1-tunelin-hazineye-faturasi-1-milyar-986-milyon

[5] https://21yyte.org/tr/merkezler/islevsel-arastirma-merkezleri/ekonomik-arastirmalari-merkezi/kanal-istanbul-durgunluktan-cikis-stratejisi-mi

[6] https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2019/05/31/koi-maliyeti-belirginlestikce-batis-da-netlesiyor/

[7] https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2019/05/Kamu-Ozel_Isbirligi_Raporu-2018.pdf

[8] https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2019/05/31/koi-maliyeti-belirginlestikce-batis-da-netlesiyor/

[9] https://odatv.com/devlet-memuru-butceyi-sunuyor-erdogan-baska-yerde-09121932.html

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.