Osman Başıbüyük, Sun savunma Net, 23 Ocak 2020 (Güncelleme-09 Eylül 2020)
Atatürk Havalimanı’nı Yeniden Yolcu Uçuşlarına Açma Tartışması
Geçtiğimiz günlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Atatürk Havalimanı neden kullanılmıyor” sorusuyla yeni bir tartışma başlattı. Bu kıymetli tartışmayı sürdürmek gerekiyor. İmamoğlu’nun teklifine göre; “Atatürk Havalimanı (Yeşilköy) ile yeni yapılan İstanbul Havalimanı birbirine raylı sistem ile bağlanmalıdır. Böylece devlet 40 katrilyonluk bir kayıptan kurtulacaktır”.
Tasarruf hesabının izahı kısaca şöyle: İstanbul Havalimanı’na ilave iki pist ve kargo tesisleri gibi daha birçok yatırım yapılacak. Bu yatırımların değeri 4,8 milyar avro ediyor. Atatürk Havalimanı’nda da 3,6 milyar avro değerinde bir yatırım var. Bu havalimanını uçuşa kapatarak bu yatırımı da çöpe atmış oluyoruz. Yani devletin kaybı bu noktada 4,8 + 3,6 = 8,4 milyar avro ediyor. Eğer Atatürk Havalimanı tekrar yolcu uçuşuna açılırsa devlet en azından 8,4 milyar avro tasarruf yapmış olacak.
Üçüncü bir havalimanı yapılarak devlet korkunç bir zarara uğratıldı. Şimdi de çılgın proje Kanal İstanbul’a kazma vurularak geri dönüşü olmayan çok daha büyük bir batağa doğru sürükleniyoruz. Aslına bakarsanız bu iki proje birbiriyle bağlantılı. Anlatalım.
Kanal İstanbul projesi, AKP’nin 2011 seçimleri öncesi gündeme getirdiği bir projeydi. Proje çok güzel hazırlanmış görsellerle kamuoyuna pazarlandı. O dönemde kanalın bu günkü güzergâhtan değil de daha batıdan, Silivri civarından geçeceği söylenmişti. Bir süre sonra proje rafa kaldırıldı ve unutuldu veya unutturuldu. O tarihte kamuoyuna farklı bir güzergâh bilgisi verilmiş olduğunu cebinize koyun devam edelim.
Bir yıl sonra 2012’de Atatürk Havalimanı’nın artan yolcu ihtiyacını bir süre sonra karşılayamayacağı anlaşıldı. Aynı yıl, dönemin Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu’ya Atatürk Havalimanı’nın kapasitesini artırması için proje geliştirmesi talimatı verildi. Topçu, Atatürk Havalimanı’na yeni bir pist yapılmasını öngören beş ayrı plan hazırladı. Yapılacak ilave bir pist ile Atatürk Havalimanı 2030 yılına kadar ihtiyacı karşılayabilecekti. O tarihlerde basında, Başbakan Erdoğan’ın projelerden bir tanesini kabul ettiği ve hemen uygulama emri verdiği yönünde haberler çıkmıştı[1]. Fakat kısa bir süre sonra dönemin Ulaştırma Bakını Binali Yıldırım, yeni bir havalimanı yapılacağını açıkladı. Yıllar sonra Hamdi Topçu yazdığı bir kitapta; “3’üncü Havalimanının ihtiyaçtan olmayan bir Binali Yıldırım projesi olduğunu ve bütün sorumluluğun ona ait olduğunu anlattı[2]”.
Kaynak: GAZETE KARINCA
Bu noktaya kadar bir maliyet hesabı yapalım sonra devam ederiz. 1-2 milyar avro masrafla Atatürk Havalimanı’na ilave bir pist yapılarak sorun çözülecekken, 22 milyar 150 milyon avro harcanarak 3’üncü bir havalimanı yapılmasına karar verildi. Bu arada Atatürk Havalimanı’nın işletme hakkını elinde bulunduran TAV Havalimanları Holding’e de 389 milyon avro tazminat ödendi.
Hesap özeti şöyle:
Yeni havalimanı maliyeti; 22,150+TAV’a ödenen tazminat 0,389 + Atatürk Havalimanı’nda çöpe giden yatırım 3,6=26 milyar 139 milyon avro. Bu para devletin ya da bir başka deyişle vatandaşın cebinden çıktı.
Eğer Atatürk Havalimanına ilave bir pist yapılsaydı 26,139 – 2 (pist masrafı) = 24 milyar 139 milyon avro devlet tasarruf yapılmış olacaktı.
Maalesef Erdoğan, tasarruf etme seçeneğini tercih etmedi, 2012 yılında 3’üncü havalimanının yapımına karar verdi. Bugün öğreniyoruz ki aynı yıl damadı Ekonomi Bakanı Berat Albayrak yeni havalimanının yapılacağı ve Kanal İstanbul’un geçmesi planlanan güzergâha yakın bir yerden arsa satın almış! Hatta damadın babasının da aynı yerde başka arsaları varmış! Acaba Binali Yıldırım’ın da o bölgede arsaları var mı? Merak ediyoruz!
Neyse hangi akrabaların veya hangi şirketlerin ne zaman nereden arsa aldığı bir gün mutlaka ortaya çıkacaktır. Anlaşılacağı üzere birileri yapılacak projeleri bilerek 8-9 yıl önceden bölgeden arsa toplamaya başlamış. Bu bilgiyi de cebinize koyun şimdi bir tespitle konumuza devam edelim.
Sabiha Gökçen Havalimanı 1987 yılında Savunma Sanayi İcra Komitesi kararıyla daha çok askeri maksatlarla kullanılmak üzere inşa edilmişti. O dönemde havalimanının etrafında küçük bir köyden başka hiçbir şey yoktu. 2001 yılında havalimanının sivil uçuşlara açılmasıyla birlikte sürekli artan bir yolcu talebi oluştu. Yolcu ulaşımı için yeni yollar yapılması gerekti. Havalimanında çalışan personelin kalması için çevreye konutlar inşa edilmeye başlandı derken bugün 650 bin kişinin yaşadığı Kurtköy isimli yeni bir şehir doğdu.
Kurtköy. Kaynak: Dünya Gazetesi
Bu yeni şehre yapılan konut, alışveriş merkezi, okul ve iş yeri gibi mülklerin değeri herhalde onlarca milyar dolar ediyordur. Bu örnekten anlaşılacağı üzere bir yere havalimanı açmak ve oraya ulaşımı sağlamak yeni bir şehrin doğmasına sebep oluyor. Yeni bir şehir, para demek. Tabi bu parayı kimin kazanacağı da önemli! Şimdi bu tespiti de cebinize koyun devam edelim.
Atatürk Havalimanının yolcu uçuşuna kapatılmasıyla Türk Hava Yolları ve diğer şirketlerin İstanbul Avrupa yakası kalkışlı iç hat uçuşlarında ciddi bir düşüş oldu. 3’üncü Havalimanı şehre o kadar uzak ki insanlar hem zaman kaybı hem de ulaşım masrafları sebebiyle uçak yerine şehirlerarası otobüsleri daha çok tercih etmeye başladı. Diğer yandan Sabiha Gökçen Havalimanı’nda talep patlaması yaşanıyor. İnsanlar Sabiha Göçken’den uçmak istiyor. Şirketler uçuş sayılarını artırmak için Devlet Hava Meydanlarına başvuruyor fakat izin alamıyor. Üstelik Sabiha Göçken’in yapımı devam eden ikinci pisti de yılan hikâyesine döndü; bir türlü bitirilemiyor ya da bitirilmek istenmiyor. Acaba neden? Bu tespiti de cebinize koyun şimdi Atatürk Havalimanı’nın yeniden açılma ihtimalinin nelere sebep olabileceğini hatırlatarak devam edelim.
Atatürk Havalimanı yeniden yolcu uçuşlarına açılırsa ne olur? Bu sorunun cevabı çok basit. Bütün iç hat yolcuları buradan uçmayı tercih eder. 3’üncü havalimanına kimse gitmez. İstanbul Havalimanı, yurtdışı ve transit uçuşlar için kullanılır. Hal böyle olunca Sabiha Gökçen Havalimanı’nın Kurtköy gibi bir şehir yaratma etkisi, İstanbul Havalimanı için pek geçerli olmaz. Bölgedeki planlanan şehirleşme çok daha yavaş olur. Şehirleşmedeki yavaşlama aynı paralelde Kanal İstanbul ile yapılmak istenilen şehirleşmeyi de olumsuz etkiler. Hayal edilen kanalın iki yakasına şehirler kuramazsınız.
İşte bu yüzden Atatürk Havalimanı tekrar uçuşlara açılmıyor.
İşte bu yüzden havalimanları birbirine raylı sistemle bağlanmak istenmiyor.
İşte bu yüzden aceleyle Gayrettepe’den İstanbul Havalimanı’na yolcu taşıyacak olan metro hattının inşasına başlanıyor. Oysaki Atatürk Havalimanı’nda hazır metro hattı var. Oradan Başakşehir’e kadar gitmek mümkün. Başakşehir’den İstanbul Havalimanı’na hattı uzatmak yerine Gayrettepe’den yeni bir hat yapılarak Atatürk Havalimanı devre dışı bırakılmak isteniyor.
İşte bu yüzden havayolu şirketlerinin Sabiha Göçken’den daha fazla uçuş yapma taleplerine olumlu karşılık verilmiyor.
İşte bu yüzden Sabiha Göçken’in ikinci pisti bir türlü bitirilmiyor.
Bütün amaç, yolcuyu İstanbul Havalimanı’na yönlendirmek. Bu sayede Kanal’ın iki yakasına şehirler kurulacak. Arsalar para edecek. Üzerlerine rezidanslar, alışveriş merkezleri, işyerleri kondurulacak. Birileri 7 sülalesine yetecek kadar zenginliğe kavuşacak. Bunun için devlet 24 milyar 139 milyon avroyu çöpe atmış lafı mı olur? Daha bu ne ki; Kanal İstanbul’a başlansın yapılacak köprüler, tüneller, yollar derken daha ne paralar betona gömülecek!
Bu iki proje Erdoğan’ın ismini altın harflerle tarihe yazdıracak!
Son söz: Devlete 5 kuruş getirisi olmayacak bu planı bozmanın, kanalın yapımını önleyerek İstanbul’u kurtarmanın, betona gömme yoluyla paraları çöpe atmayı durdurmanın yolu, Atatürk Havalimanı’nı yeniden uçuşlara açmaktan geçiyor.
Eğer İstanbullu isterse yapar…
[1] http://www.hurriyet.com.tr/ataturk-havalimanini-dorduncu-pist-kurtaracak-19996946
[2] https://www.karar.com/yazarlar/ibrahim-kahveci/3-havalimani-niye-yapildi-10277