Yazar: Suzanne Borho , 25 Ekim 2016
Çeviren: Ercan Caner
Üstte Hillary Clinton ve Donald Trump, Amerikalıların oy verdiklerini düşündüğü kişiler, altta ise gerçekte oy verdikleri Jacob Rothschid ve David Rockefeller.
Dünya, bir tarafta ABD ve NATO müttefikleri, diğer tarafta ise nükleer süper güçler olan Çin, Rusya ve potansiyel olarak İran olmak üzere, Üçüncü Dünya Savaşı, diğer bir ifadeyle potansiyel bir nükleer felaketle karşı karşıyadır.
Hillary Clinton veya Donald Trump’ı ya da herhangi bir devlet liderini seçmek asla durmayan savaşları sonlandırmayacak; sahte 9/11/2001 saldırılarından beri dünyayı kaplayan cinayetler, işkence ve yıkım acımasızca devam edecektir. Hayır, kukla oynatıcısının elindeki kuklayı değiştirmek veya onu sol elinden sağ eline almak, gelecekte de bugüne kadar olduğu gibi asla hiç bir şeyi değiştirmeyecektir.
Peki bu kadar cinayetin sorumlusu kim? 1915-1923 yılları arasında 1.8 milyon Ermeniyi katleden Osmanlı Türk İmparatorluğu mu? Hayır değil. Kendi halkından 20 milyon insanı öldüren, işkence yapan, açlığa mahkum eden Stalin mi, veya bütün Çin genelinde ‘‘Büyük Atılım’’ esnasında bazı tahminlere göre halkından 50-70 milyon arasında insanı öldüren Mao mu? Hayır değil! Peki KİM? Bu cinayetlerin, kendi halkını esir edenlerin, işkence yapanların sorumlusu KİM?
Bu yapılanların sorumluları; komşusunu ispiyonlayan asker, polis, bürokrat, hükümetin casus ve çalışanları, komşusunu gammazlayan komşu…. EMİR KULLARI, maaş veya bir kase pirinç uğruna ruhlarını satan; kendi perspektiflerinden bütün emir kullarını ve SENİ, harcanabilir, değiştirilebilir, hedefe ulaşma yolunda bir araçtan başka hiç bir şey olmayan bir hayvan gibi akılsız, düşünemeyen ve ahlaksız yaratıklar olarak gören tanrısal liderlerine körü körüne bağlı erkek ve kadınlardır.
Eski ABD Dış İşleri Bakanı ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Henry Kissinger’a göre:
Askerler, dış politikada piyon olarak kullanılacak aptal ve akılsız hayvanlardan başka bir şey değildirler.
Bu cümleyi inceleyip tartışmaya ve neden yanlış olduğunu göstermeye hazırım. Ama tarihe baktığımda ve erkeklerin ne kadar kolayca aldatıldığını, kandırıldığını, ölüme sürüklendiğini, vahşice öldürüldüklerini, işkenceye maruz kaldıklarını, ‘‘özgürlük’’, ‘‘demokrasi’’ ve ‘‘vatanseverlik’’ adına insanlara, ne kadar insanlık dışı şeyler yaptıklarını görüyorum. Evet, Bay Kissinger’ın söylediklerini çürütecek sağlam nedenlerim ne yazık ki yok. Hükümetler daima, geçmişteki hükümetlerin yaptıklarını yapmaya devam edecekler… Yalan söylemek, kandırmak, çalmak ve kontrol için ÖLDÜRMEK. Hükümetler, onları oluşturan insanlar ve acımasız emirlerini hiç düşünmeden yerine getiren emir kulları olmadığında, gerçek güçleri olmayan, insan beyninin yarattığı kurumlardır. SEN olmadığında, birey olmadığında, hükümetlerin küçük satranç oyunları bitmiş demektir.
Şimdi size ‘Will[1]’’ adlı, kendisiyle gurur duyduğum kardeşim Todd Borho tarafından yazılmış hizipsel bir romandan bir bölüm okuyacağım. İkinci romanı ‘‘Will’’ 58. Bölüm.
Romanın ana kahramanı olan Will (önceleri No 2001 olarak bilinen), vatanseverlik duyguları olmaksızın, hükümeti için gizli bir görevde yer almayı kabul eder. Ona yaptıkları aslında Will’in bilgisi ve özgür iradesi dâhilinde değildir. Beynine, iletişim için kullanılan antenlerle birlikte mikro kameralar yerleştirilir; uyuşturulur, kısa dönem hafızası silinir ve dünyayı ikiye bölen duvarın öbür tarafına havadan indirilir. Duvarın bir tarafı, Will’in yaşadığı yerdir ve her biri güçlü ve insanları kontrol altında tutmayı seven hükümetler tarafından yönetilen üç ulusa bölünmüştür. Hükümet bütün çocukları eğitmekte (veya beynini yıkamakta) ve medya, insanları daimi bir korku ve cehalet içerisinde tutmak için yalanlar ve propaganda yaymak ve üç bölgedeki insanları birbirlerine düşman etmek için sürekli bir savaş tehdidi yaratmakla görevlidir. (Tanıdık geliyor mu?)
Diğer tarafta ise bir hükümet yoktur ve bu nedenle barış, özgürlük, insanın tutkularını gerçekleştirebilmesi, çeşitli alanlarda eğitim alabilmesi (aynı olmaları için beyinleri yıkanmamakta) gibi kurallar hüküm sürmektedir. Duvarın bu tarafında insanlar ticaret yapmak, yenilikleri keşfetmek ve Doğanın Kanunlarına uygun olarak, kapasitelerinin doruklarında yaşamakta özgürdürler. Duvarın öbür tarafına bırakılan Will, orada birkaç yıl yaşadıktan ve insanları ezen bir hükümet olmadığında yaşamın nasıl olduğunu öğrendikten sonra, dünyanın karanlık tarafına geri döner ve üç bölgenin de lideri, fakat aslında perdenin gerisindeki tek güç olan kendisini çağıran Mason Black ile görüşmeye gider.
Aşağıda Todd Borho tarafından yazılan ‘‘Will’’ adlı romanın 58. Bölümünden kısa bir alıntı okuyacaksınız…
_Haksızsınız, şiddetli baskılar asla gerekli değildir ve aslında Doğanın Kanunlarına da aykırıdır’’ der Will açık ve net bir şekilde. Mason Black’in yüzünü karanlık bir gülümseme kaplar. ‘‘Kim bu Doğa Kanunlarından bahseden esir?’’ Mason sesinde büyük bir merakla sorar; ‘‘Böyle şeyler hakkında neler biliyorsun sen?’’
_Senin hayal edebileceklerinden çok daha fazlasını biliyorum. Bay Black, okullarda gezegenin diğer tarafıyla ilgili öğretilenlerin tamamen yalan olduğunu biliyorum. Orada barış ve özgürlük var, karmaşa değil. Burada ise bize özgürlük diye yutturulanın aksine, karmaşa ve esaret var. Ben biliyorum ki sen ve senin psikopat çeten, halkı ilimden yoksun bırakarak onları onları cehalet ve korku silahlarınızla yönetmektesiniz.
Mason Black sert bir cevapla yanıtlar, ‘‘Halk mı? Hangi halk? Benim gördüğüm şey, akıl ve vicdanlarını kullanmayı ret eden hayvanlar. İnsanlar layık olduklarını alırlar Numara 2001, çoğu böyledir. Biz sadece o hayvanları düzen içerisinde muhafaza ederiz, yaptığımız budur. İnsanların bize ihtiyaçları var.’’
Will araya girer ve ‘‘Hayır, duvarın diğer tarafında öyle olmadığına şahit oldum. İnsanlar doğanın kanunlarına uyarak uyum içerisinde yaşıyorlar. Özgürlük, barış ve zenginlik içerisinde yaşıyorlar. Esaret zincirini çok önceleri kırmışlar! Ve onların başardıklarına bak! Mucizeler yaratıyorlar ve yıldızlara seyahat ediyorlar! Senin acınası küçük kontrol mekanizman, onlardan çalana kadar uçan makineler dahi üretmekten acizdi. Mason Black, hemen hemen sahip olduğun her şeyi çaldın sen! Sadece bu da değil, kaç milyon insanı öldürdün ve kaçını da hapishanelere gönderdin?
_Ben hiç bir şey çalmadım ve kimseyi öldürmedim! Hatalı olduğun yer burası. Biliyorsun ve görüyorsun ki ben sadece bireylere emir veriyorum. Benim bütün yaptığım bu! Bu bireylerin ise bir seçeneği var ve mademki sen doğa kanunlarında bir uzmansın, bu seçeneğin ne olduğunu çok iyi bilmen gerekir. Bireyler, benim emirlerime uyup uymama seçeneğine sahiptir; çalmak ya da çalmamak, öldürmek ya da öldürmemek. Ben hiçbir zaman tetiği çekmedim! Senin eşinin olayında dahi, ben ona vurdum mu? Hayır, o beyinsiz aptallar yaptı bunu. Onlar köpeklerden daha beterler, asla kendilerini düşünmezler, onlara nasıl davranırsam davranayım kabullenmeye hazırdırlar. Para, TV gösterileri, karnaval, spor müsabakaları, konfor ve diğer oyalayıcı şeyler. Benim kanunlarımı zorla uygulatan da onlar! Vergileri onlar topluyor! Tetiği çekenler de onlar! Arkadaşlarını hapishanelere gönderenler de onlar! Hayır, bütün yaptıklarından insanların kendileri sorumlu, ben değilim.
İki adam da birbirlerini, gözlerini dahi kırpmadan aşağılayıcı bakışlarla süzer. Will sonunda cevap verir. ‘‘Söylediklerin doğru olabilir Bay Black, fakat kendinle çelişki içerisindesin. İneğin bacaklarını kestin ve şimdi yürüyemediği için ona lanetler okuyorsun. Kölelerin olmadan ne yapardın Bay Black? Sen de, az da olsa, herkes gibi, kendi yarattığın beyin kontrol mekanizmasının esirisin ve korku içindesin. Sen ve ailen bolluk içerisindeki hayat tarzınızı, beyin kontrolü yoluyla sürdürebilmek için yaptığınız entrikalar haricinde, iyi birşeyler yapmış olabilirsiniz. Belki sen de doğa kanunları ile uyum içinde olan ve onlara taban tabana zıt olmayan birşeyler yapmış olabilirsin. Doğa Kanunlarının ve aldığın eğitimin gerçeklerini adamlarınla paylaşmak yerine saklıyor ve onları kendi utanç verici ve bencil amaçların için kullanıyorsun. Cehennemde saltanatını sürdürebilmek ve sayısız insanı öldürmek için başkalarını karanlıklar içinde bırakıyorsun. Sen! Mason Black, bir korkaktan başka birşey değilsin!’’
Bay Black önündeki adama böbürlenerek bakarak: ‘‘Evet Numara 2001? Şimdi ne yapmayı planlıyorsun?Will cevaplar; Beni öldürmeyeceksin değil mi?
_Hayır, tabi ki öldürmeyeceğim. Neden şimdi öldüreyim ki seni? Diğerleriyle birlikte acı çekmeye devam edebilirsin. Ama yine de kafandan geçenleri merak ediyorum. Duvarın diğer tarafına kaçacak mısın? Bu imkanlara sahip olabildiğini görüyorum.
_Gidebilirim de kalabilirim de. Diğer bir opsiyon da burada kalarak, insanları Doğanın Kanunları hakkında eğitmek, böylelikle onları mahkum ettiğin esaretten kurtulabilirler.
Mason kahkalarla gülere,’’İnsanlar bilmek istemiyorlar ki. Onlara gerçeği uzun uzun anlatabilirsin ama onlar asla değişmeyeceklerdir. Sadece değişmemekle kalmayıp seni artık dinlemeyecekler de! Belki de onlara gerçeği anlattığın için seni öldürebilirler de! Gerçek şu ki; insanlar köleliği seviyorlar! Yalanlara inanmayı seviyorlar! Doğru ile yanlışı ayırt edemiyorlar! Düşünceleri, duyguları ve eylemleri tam bir karmaşa içinde. Haydi git ve onlara herşeyi anlat Bay Will 2001! Hayatını gereksiz çabalar için boşa harcıyor olacaksın ve Dünya her zaman olduğu gibi aynı şekilde dönmeye devam edecek ve bilgi ile akla sahip olanlar, bunlara sahip olmayan insanları yönetmeye devam edecekler. Onlar köle olmayı kendileri seçiyorlar ve böyle yapmaya da sonsuza dek devam edecekler.’’
_Söylediklerin doğru olabilir, ama ben onları eğitmek için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışacağım, çünkü doğru olan bu. Doğru olan bilgiyi paylaşmaktır ve ben doğru olanı yapacağım, fakat senin yaptığın gibi bilgiyi gizlemek yanlıştır Bay Black, yaptığın şey kesinlikle yanlıştır. Hoşçakal Mason Black.’’ Will geriye döner ve çıkışa doğru yürümeye başlar.
Mason arkasından, ‘‘Şöförüm seni istediğin yere götürecek, hoşçakal Will’’ diye seslenir. ‘‘Kendi yolumu bulabilirim.’’ diye cevap veren Will kapıya doğru yürümeye devam eder.
Yani her insan kendi kararını verebilir. Yaşamak istediğiniz Dünya bu mu? Bitmeyen savaşlar, açlık, fakirlik, evsizler, hastalıklar, devamlı korku altında yaşamak, savaşlar, bürokrasi tarafından ezilmek, kanunlar, kurallar ve kanun maskesi altına gizlenmiş uygulamalar? Her gün iki yakanızı bir araya getirmek için köle gibi çalışmak, dönen çarkın bir dişlisi olmak, çalmak, soygun yapmak ve o adamlar için öldürmek? % 0.1’e dahil olan ve bir parazit gibi kanımızı emen en tepedekiler için mi, her savaşta iki tarafı da fonlayan bankalar için mi bütün bunları yapacaksınız? Değersiz kağıtlar için mi veya gerçekte zamanınızın, enerjinizin ve HAYATINIZIN değerini belirleyen bilgisayar ekranındaki sayılar için mi bütün bunları yapmaya devam edeceksiniz? Bu dünyaya bir köle olmak, sadece çalışmak, GDO’lu gıdaları yemek, vergi ödemek ve ilaç endüstrisi tarafından uyuşturulmak ve en sonunda da ölmek için gelmediniz! Kendilerinin tanrı olduğuna inanan psikopat elitlerin ruhlarınızı, Tanrı tarafından sizlere verilen özgürlüğünüzü ve HAYATINIZI çalmasına asla izin vermeyin!
Onların şeytanca sistemini desteklemeyin. Arkadaşlarınızın esir edilmelerine neden olmayın! Hayatınızın ilahi bir amacı var! Onu bulun ve yaşayın! Ve herşeyden önemlisi; HERŞEYİ SORGULAYIN ve HAYIR demesini bilin!
Herşey aslında size, her bir bireye bağlıdır. SİZ olmadan, kontrol mekanizmaları, savaş makinaları, hırsızlıkları, yalanları, zenginlikleri olmadan onlar bir hiçtir ve sistemleri yıkılmaya mahkumdur. Ve onlar da bu gerçeği çok iyi bilmektedirler.
Bu makalenin video versiyonuna aşağıdaki linkten erişebilirsiniz.
https://www.youtube.com/watch?v=YkG_dwaZU04
Suzanne Borho ABD dışında İngilizce öğretmeni olarak çalışmaktadır ve Doğal Tedaviler alanında doktora derecesi vardır. Savaş, adaletsizlik ve suçlar hakkında konuşmaktan, düşüncelerini yüksek sesle ifade etmekten asla korkmayan bir insandır. İsterseniz kendisini Facebook’ta takip edebilirsiniz.
Todd Borho’nun insanı düşündüren ve genellikle nükteli politik yazılarını takip etmek için
www.makingtheoligarchyobsolete.blogspot.com sitesini ziyaret edebilirsiniz.
[1] 30’ncu yüzyıl başlarında Dünya gizemli bir duvarla ikiye bölünmüştür. Duvarın karanlık tarafında milyonlarca insan beyin kontrolu, despot idareciler, savaş acıları yaşamaktadırlar. Duvarın aydınlık tarafında ise herşey tam tersidir. Barış, özgürlük ve zenginlik hüküm sürmektedir. Bir gün duvarın karanlık tarafından bir adam öbür tarafa gönderilir ve bu olay bütün dünyanın kaderini değiştirir.
ÇN: Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz.
Çeviren: Ercan Caner Elektrik ve Elektronik Mühendisliğinin yanı sıra, uçak ve helikopter lisanslarına sahiptir. Yüksek lisans derecesini Gazi Üniversitesi’nden Avrupa Birliği – Türkiye İlişkileri alanında alan Caner, halen Türkiye Hava Sahası Yönetimi alanında Haliç Üniversitesi’nde doktora tez çalışmalarını sürdürmektedir. İnsansız Hava Araçları (2014) ve Taarruz Helikopterleri (2015) konulu makaleleri yayımlanmıştır. 39 yılı kapsayan TSK, BM ve NATO savunma sektör deneyimlerine sahiptir. E-mail: ercancaner@gmail.com Twitter: @ercancaner1963