El Kaide’nin 11 Eylül 2001’de İkiz Kuleler, Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon’a düzenlediği intihar saldırılarından sonra ABD Başkanı Bush, “Terörizme karşı Haçlı seferi başlatıyoruz.” dedi ve İngiltere’yle birlikte Afganistan’a girdi.
O zamandan bugüne Türkiye de NATO kapsamında Afganistan’da görev yaptı, ABD-NATO planlarına destek verdi. Hem de 2012’de ABD askerleri Bagram hava üssünde Kur’an-ı Kerim’i yakıp birçok yerde -aralarında çocuk ve kadınların da bulunduğu- sivilleri katlettiği halde!..
Şimdi ABD, Afganistan’ı “bırakıp kaçtığı” için sevinip, Taliban’ın “cihadını” kutlayanlar var. Hatta devletin en tepesinden Taliban’la görüşme, bir anlamda bu terör örgütünü “tanıma” sinyalleri veriliyor.
20 yıl emperyalistlerin yanında dur, şimdi “cihatçıları” kutsa!.. “Birinden biri yanlış olmalı” demenin gereği var mı? Yok, gayet normal!.. ABD-NATO istediği için bölücü terör örgütü PKK’yla da masaya oturulup “açılım” güzellemeleri yapılmadı mı? Anlaşılan o ki, ABD-NATO şimdi de Taliban konusunda Ankara’dan aynı “açılımı” bekliyor!..
ABD Afganistan’ı İşgâl Ederken İktidarda Kim Vardı?
Evet, artık hiç bir şeye şaşıramıyoruz; ama şaşırma duygumuzu kaybetmemek adına, örneğin iktidarın ortağı MHP’nin Afganistan politikasını mercek altına alalım. Neden mi? MHP Lideri Bahçeli’nin iki gün önce yaptığı açıklama.
Afganistan’ın yıkım sürecinin fitilinin ABD’nin 2001’deki işgâliyle ateşlendiğini, Taliban’la mücadele propagandasıyla 20 yıldır burada bulunan ABD’nin, tıpkı 1975 Vietnam Saygon tahliyesini andıran görüntülerle diplomatik misyonunu ve diğer unsurlarını bu ülkeden çektiğini, Kabil’in tek bir kurşun atılmadan altın tepside Taliban’a sunulduğunu belirten Bahçeli, “Afganistan’ın bugünkü alacakaranlık tablosunun yegane müsebbibi, bu ülkenin özgürlük ve demokrasi getirme iddiasıyla toplumsal denge ve değerleriyle oynayan emperyalist ülkeler olmuştur.” dedi.
Ardından bu ülkenin iç barış, toplumsal huzur ve siyasi istikrara kavuşmasının Türkiye için vazgeçilmez önemde olduğunu belirtip, MHP’nin Afganistan politikasının temel parametrelerini, “Türkiye’nin Afganistan’daki varlığı meşrudur… Askeri unsurlarımızın burayı terki düşünülemeyecektir… Afganistan’ın Müslüman bir ülkedir ve tüm Afganlarındır. Bu tartışılmaz gerçeğe saygı duymak, gerek ve icaplarına riayet etmek insanlık onurunun bir farikası, bir faziletidir… Talibanla görüşmek dahil her seçenek dikkate alınmalıdır.” sözleriyle özetledi.
Bahçeli, askerlerimizin çekilmesini isteyen muhalefeti ise “cehalet”, “cüretkâr korkaklık”, “mefluç ve müflis bir siyaset düşkünlüğü” ile suçladı.
2001’de Muhalefetle İşbirliği Yapılmıştı
Malûm; Bahçeli’nin ifadesiyle ABD, “Afganistan’ı işgâl ederken” ve de NATO kapsamında Türk askeri buraya gönderilirken, İktidarda ANASOL-M yani DSP-MHP-ANAP koalisyonu vardı.
11 Eylül saldırılarından 1 ay kadar sonra Bahçeli, partisinin Meclis Grup toplantısında, El Kaide’nin ABD’ye düzenlediği saldırıları eleştirip terörizmle mücadelenin önemini vurguladı ve Türk Milleti’nin PKK’yla mücadelesini anlamak istemeyenlerin artık Türkiye’ye hak vereceğini umut ettiğini söyledi. BM Güvenlik Konseyi ve AB’nin geç kalınmış olsa da aldığı tedbirlere işaret edip Türkiye’nin izlediği politika hakkında şu değerlendirmeleri yaptı:
“Çeşitli çevreler tarafından bu süreç içinde yapılan yorumlarda şüphe uyandıran ve panik havası yayan unsurlara da rastlanmaktadır. Sadece yöneticilerin ve siyasetçilerin değil, medyamızın da çok dikkatli ve özenli olması gereken nazik bir süreçte bulunuyoruz… Milletimiz, hükümetimizin ve ilgili kuruluşların gelişmeleri çok yönlü olarak takip ettiği ve değerlendirdiği konusunda emin olmalıdır. Afganistan’daki askeri hedeflere ve eğitim kamplarına yönelik operasyonların başladığı saatlerden itibaren sürekli değerlendirme toplantıları yapılmış ve muhtemel gelişmeler ele alınmıştır… Mecliste grubu bulunan siyasi partilerimizin Sayın Genel Başkanları bir araya gelerek görüş alışverişinde bulunmuşlardır. Böylelikle ülkemizi yakından ilgilendiren sıcak gelişmeler hakkında iktidar ile muhalefetin işbirliği sağlanmıştır. Bilinmelidir ki, Türk Devleti, hiçbir şekilde kısa vadeli endişelerle hareket etmemekte, macera arayışı içine girmemektedir.”
Taliban Ve Destekçilerini Böyle Eleştirdi
ANASOL-M Hükümeti 10 Ekim 2001’de Meclis’ten Afganistan’a asker gönderme yetkisi aldığında da Bahçeli, gerek bu karara karşı çıkan gerekse de Taliban ve destekçilerini şu sözlerle eleştirdi:
“Amacına ulaşmak için her aracı, özellikle de toplumlara korku ve panik salmayı ve insan hayatına kastetmeyi meşru addeden her türlü faaliyeti, herhangi bir şekilde savunmak ya da himaye etmek çok tehlikeli ve yanlış bir yolu ifade eder… Bugün, samimi ve açık insani endişeler dışında, Afganistan’daki belirli hedeflere yönelik operasyona karşı çıkmanın ve bunu da neye hizmet ettiği belli olmayan Taliban yönetimine destek vererek yapmanın hiçbir tutarlı ve anlaşılır tarafı yoktur. Böyle bir bakış açısının, Taliban rejimini İslâm dini ile özdeşleştirme gibi, çarpık bir düşünceyle aynı anlama geleceği gözden uzak tutulmamalıdır… Bugün, ülkemizin önemli ekonomik sıkıntıları ve ağır bir borç yükü olabilir. Ama Türkiye, her zaman tarihine ve milletine yakışan bir büyük devlettir ve ona göre hareket etmesini de çok iyi bilir… Bugün Türkiye’nin dünya devletleri ile birlikte, öncelikle, yeniden şekillenen terörizmle mücadele yöntem ve kavramları üzerinde belirleyici bir rol üstlenmesi zorunluluğu vardır.”
2012: Türkiye Afganistan Defterini Kapatmalıdır
AKP’nin iktidar, MHP’nin muhalefet olduğu döneme de bakalım. 2008’de, dönemin ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney Türkiye geldiğinde, ABD’nin “PKK ve Barzani açılımının” yanı sıra, Afganistan’a muharip güç göndermemizi istediği öne sürüldüğünde Bahçeli, “PKK ile mücadele için kuzey Irak’a asker gönderilmesinin ABD’nin rızasına bağlanmasını kabul eden AKP hükümetinin, El-Kaide ile mücadele için Afganistan’a muharip birlik gönderilmesi konusunda verebileceği böylesi bir karar her yönüyle ilginç olacaktır.” dedi.
Mart 2012’de Afganistan’da helikopterimiz düşüp 12 askerimiz şehit olduğunda, Afganistan’daki askeri varlığımızın yeniden gözden geçirilmesini isteyip AKP’den tepki gelince de şunları söyledi:
“Batı’nın kanlı emelleri ve karanlık niyetleri, Karzai yönetiminin çürümüşlüğü, Taliban’ın ilkelliği kâbus gibi Afganlı kardeşlerimizin üzerine çökmüştür. Yapılan açıklamalardan 2014 yılına kadar ABD’nin ve diğer ülke askerlerinin bu ülkeden çekileceği anlaşılmaktadır. Bu kapsamda TSK mevcudiyetinin Afganistan’da stratejik bir önemi kalmamış, üstelik burada bulunmamız can ve mal kaybımıza neden olmaya başlamıştır… Şimdi ise asıl terör Kabil’de, Ferah’da, Gazni’de, Herat’da, Kunduz’da, Lagman’da olmayıp Ankara’dadır, İstanbul’dadır, Şırnak’tadır. Bizim sorunumuz zaten çok fazladır ve kendi derdimiz bize yetmektedir. Bu yüzden nafile yerlerde, sonu olmayan işlerde ve yüksek riskli coğrafyalarda zaman geçirmenin ve buralarda can kaybına göz yummanın makul ve mantıklı hiçbir yanı yoktur… Türkiye artık Afganistan defterini kapatmak için harekete geçmeli, buradaki sayıları 1850’e yaklaşan askeri varlığımızı geri çekmek amacıyla AKP hükümeti gerekli girişimleri ve hazırlıkları bir an önce başlatmalıdır. Ayrıca AKP hükümetinin, Afganistan’daki askeri varlığımızın tekrar gözden geçirilmesi yönündeki çağrımız karşısında rahatsızlık duyduğu görülmektedir. AKP’nin sulu gözlü başbakan yardımcısının, bizi Afganistan üzerinden rant elde etmeye çalışmakla suçlaması ise komedi olduğu kadar basiretsiz bir siyasetçinin zavallılığından başka bir manaya gelmemiştir. Bununla yetinmeyen ilgili başbakan yardımcısı, Türk askerinin bulunduğu her yerde huzur bulunduğunu ileri sürerek vahim bir çelişkinin altına imza atmıştır. Madem Türk askerinin bulunduğu her yerde huzur vardır; o halde AKP 9 yılı aşkın bir süredir darbeci diyerek kiminle mücadele etmektedir? Dışarıda itibar, içeride itham altında bulunan Mehmetçiği, yan gelip yatmakla suçlayan bu hastalıklı siyaset anlayışı değil midir?”
Bahçeli, 2013’te El Kaide ve Taliban hakkında, “İslâm’ı kötülemek ve kötü göstermek adına görevlendirildikleri, el altından desteklendikleri ortadadır.” tespitini yaparken, Erdoğan için “Afganistan’da Talibancı’dır.” dedi.
10 Ağustos 2014’teki Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde Türk Milleti’ne “tarihi çağrıda” bulunurken de, “Aday Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olması PKK’nın, HDP’nin, Türkmen katillerinin, Müslüman canına kast edenlerin, Türk hasımlarının, Barzani’nin, IŞİD’in, BOP’un, Haçlı emellerinin, El-Kaide’nin, Boko Haram’ın, Taliban’ın, yolsuzluk çetelerinin Çankaya’yı mesken tutması anlamına gelecektir.” iddiasında bulundu.
Bunları Gönderip Kadınları Getirelim
Taliban güzellemelerinden hareketle toparlayalım.
İsmi lâzım değil; birileri, onları milli mücadele hareketi addedip Allah’tan onlara yardım diledi… Kimileri, Taliban’ın “cihadını” tebrik etti…
Madem öyle; bunları bir uçağa koyup Afganistan’a göndersek, karşılığında da korku içinde bekleyen kız çocuklarını veya kadınları, örneğin “Benim gibi insanların peşine düşecek ve beni öldürecekler. Ailemi bırakamam. Zaten nereye giderim ki? Oturdum ve gelmelerini bekliyorum.” diyen ilk kadın belediye başkanı Zarifa Ghafari’yi getirsek, iyi olmaz mı?
Müyesser YILDIZ, 18 Ağustos 2021