Erdoğan büyük umutlarla gittiği ABD’den hayal kırıklığı ile döndü. Bu durumu da, “ABD’yle gidişat pek hayra alamet değil.” sözleriyle ifade etti.
Erdoğan’ın gerek New York’ta gerekse önceki gün Cuma namazı çıkışında yaptığı açıklamalardan anlaşılan o ki; Ankara ile Washington arasındaki en büyük sorun, ABD’nin terör örgütü PKK/YPG’ye silah yardımını sürdürmesi.
Bu gelişmelerden sonra “ABD ile ipler koptu” yorumu yapılırken, Erdoğan sadece yüzünü değil adeta tüm gövdesini Rusya’ya çevirip Çarşamba günü Putin’le yapacağı “baş başa” görüşme öncesi New York’tan özetle şu mesajları verdi:
“Bu tabi sadece İdlib’i içeren bir görüşme olmayacak. Aynı zamanda Türkiye-Rusya ikili ilişkilerini ve Suriye’deki durumu masaya yatıracağız. Suriye’de nereye geldiğimizi, bundan sonraki süreçte de nereye geleceğimizi kendileriyle konuşacağız… Türkiye-Rusya ilişkilerinde önemli bir karara da varacağız… Türkiye-Rusya ilişkilerinde inşallah çok daha güçlü, çok daha farklı bir döneme girmiş olacağız… Biz Rusya ile ilişkilerde şu ana kadar herhangi bir yanlış görmedik.”
Önceki gün de Putin’den beklentilerinin çok farklı olduğunu belirtirken, “Zira Suriye’de rejim maalesef, burada bizim için ülkemizin güneyinde adeta bir tehdit oluşturuyor. Burada bir dost ülke olarak da Sayın Putin’den daha doğrusu Rusya’dan bir dayanışmamızın gereği olarak, farklı yaklaşımlar bekliyorum. Bu mücadeleyi de güneyde birlikte yürütmemiz lâzım. Şu anda görüldüğü gibi Amerika Suriye ile de pek şu anda ilintili değil. Burada şimdi kim var? İran var, Rusya var, biz varız. Hakikaten orayı bir barış havzasına dönüştüreceksek, bunu nasıl yaparız, bunu aramızda görüşmemiz, paylaşmamız şart ve bunları görüşeceğiz.” dedi.
Bunlar Yanlış Değilse?
Önce Erdoğan’ın, “Amerika şu anda Suriye ile ilintili değil” sözünü cevaplayalım. Suriye’nin kuzey ve doğusunda sözde terör devletçiğini kurmuş, hamiliğini üstlenmiş, daha birkaç gün önce Savunma bütçesine onlar için 177 milyon dolar koymuşken, bu nasıl ilintisizliktir?!
Rusya ile gidişata gelince; söylendiği gibi, ABD ile iplerin kopmasına yol açan terör örgütüyle ilişkisi ise bu konuda bir de onların sicilini çıkaralım.
2016’da PYD, “Batı Kürdistan temsilciliği” adı altında Moskova’da ofis açmadı mı?
2017 başında Rusya Dışişleri Bakanlığı, PKK ve YPG’yi terörist olarak tanımadıklarını açıklamadı mı?
Hemen ardından ABD askerleri gibi Münbiç’teki Rus askerleri de PYD’nın çatısı SDG (Suriye Demokratik Güçleri)’nin armasıyla görüntülenmedi mi? Erdoğan da o günlerde gerçekleştirdiği Rusya ziyaretinde Rus askerleri ile PYG’li teröristlerin yan yana fotoğraflarını, tarihleri ve yerleriyle Putin’e verdiğini, Putin’in “inceleyeceğini” söylediğini anlatıp, “Bundan sonraki süreç Putin’e kaldı.” demedi mi?
Geçen Ağustos’ta tam da Dışişleri Bakan Yardımcımız Sedat Önal başkanlığındaki bir heyet Moskova’dayken, sözde Suriye demokratik meclisi başkanı İlham Ahmed burada Rusya ile siyasi bir mutabakat imzalayıp, Dışişleri Bakanı Lavrov ile görüşmedi mi? Bunun üzerine Dışişleri Bakanlığı’mız, “Terör örgütü PKK/YPG güdümündeki sözde ‘Suriye Demokratik Konseyi’ unsurlarından oluşan bir grubun Rusya Federasyonu’na davet edilmesini ve Rus resmi makamları tarafından üst düzeyde kabul edilmesini kaygıyla karşılıyoruz… Rusya Federasyonu’ndan, terör örgütü PKK/YPG iltisaklı oluşumların gündemine hizmet edecek adımlardan kaçınmasını bekliyoruz.” açıklamasını yapmadı mı?
Unutmadan, 15 gün kadar önce İlham Ahmed’e ilave olarak “Rojava özerk yönetiminden” bir heyet, Dışişleri Bakanlığı’nın resmi davetlisi olarak yine Moskova’daydı. Putin’in Suriye Özel Temsilcisi ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Mikhail Bogdanov’la görüştü. Aynı heyet ardından Beyaz Saray’a gitti. Bu defa Dışişleri Bakanlığı’mızdan hiç ses çıkmadı. İktidar medyası da o görüşmeyi görmezden gelirken, Washington ziyareti için “PKK Beyaz Saray’da” başlığını attı.
Erdoğan’ın ifadesiyle; “Biz Rusya ile ilişkilerde şu ana kadar herhangi bir yanlış görmedik.” ise, bunlar nedir?
Ve şu tablodan, “Rusya ile gidişat hayra alamet” sonucu çıkar mı?
İdlib’te 58 Şehit
Türkiye-Rusya ilişkilerinde bir diğer netameli konuya, Erdoğan-Putin görüşmesinin ana gündem maddesi olacağı bildirilen İdlib’e de bakalım.
Burada, Şubat 2020’de tam 54 şehit verdik. Ardından Haziran 2020’de zırhlı ambulans aracımıza düzenlenen saldırıda bir ve son olarak 11 Eylül’deki saldırıda üç askerimiz şehit düştü.
Şimdi İdlib’te bir gecede 34 askerimizin şehit edildiği saldırı öncesi ve sonrasında Erdoğan’ın yaptığı açıklamaları hatırlatalım.
19 Şubat’ta; “Türkiye, İdlib konusunda kendi harekât planlarını uygulamak üzere her türlü hazırlığını yapmıştır. Her operasyonda olduğu gibi bu konuda da ‘bir gece ansızın gelebiliriz’ diyoruz. Daha açık bir ifadeyle İdlib harekâtı bir an meselesidir. Ülkemizin bu konudaki kararlılığını hâlâ anlamamış olan rejime ve onu cesaretlendirenlere özellikle İdlib’i bırakmayacağız.” diye konuştu. Rusya tarafının, “Türkiye’nin Suriye askerine yapacağı bir operasyonu en kötü senaryo” olarak nitelendirdiği kaydedilince de, “Rusya’nın bu tür kötü senaryoların içinde yer alacağına inanmıyorum” karşılığını verdi.
Birkaç gün sonra Putin ile yapacağı telefon görüşmesinde, “İdlib’teki tüm gelişmeleri tepeden tırnağa ele alacaklarını” belirtip, “Rejim, İdlib halkına bu zulmü durdurmadığı sürece bize oradan çekilmek söz konusu değil, ateşkesi ancak bu şekilde yapabiliriz… Temenni ederim ki, bu görüşmeyle hayırlı bir adım atmış oluruz” dedi.
Erdoğan şimdilerde Suriye’de İran, Rusya ve Türkiye’nin olduğunu vurguluyor ya, 34 askerimizin şehit olmasının ardından ise şunları söylemişti:
“Dün Sayın Putin’e de söyledim, ‘Sizin orada ne işiniz var? Eğer siz üst kuracaksanız üssü yine kurun; ama şu anda orada siz, bizim önümüzden çekilin, bizi rejimle baş başa bırakın. Biz de rejimle gereğini yaparız’. Tabii ona da ‘Biz çekildik’ diyemiyorlar. Ve menfaatleri nedir inanın bunu çözebilmiş değiliz. Yani iki, üç tane üsse Tarsus’ta bir deniz üssü, içeride iki tane işte Lazkiye’de, vesairede üsse işte bir Hmeymimleri var bunların var meşhur, kurun, bundan bizim bir derdimiz yok. Dün gece Trump diyor ki, ‘Ya burada Putin’in ne beklentisi var? Ne istediği var?’ Bunları söyledikten sonra bir de dedim ‘Kamışlı’da bir petrol olayı bunların var.’ ‘Orada petrol var mı?’ dedi. ‘Orada petrol var.’ dedim, ‘Ama Deyrizor kadar değil.’ dedim.”
Erdoğan’ın aynı konuşmasından bir başka bölüm; ABD ve Rusya tarafından verilen sözlerin tutulmadığını, bu ülkelerin terör örgütü YPG ve PYD’yi bölgeden çıkartmadığını, teröristlerin her fırsatta Türkiye’nin harekât bölgesine saldırdığını veya sızmaya çalıştığını, rejimin de bu ülkelerden çok ciddi manada silah, mühimmat, araç, gereç, füze aldığını anlattı.
Askerlerimiz katledildiği saldırıdan bir hafta sonra gerçekleşen, Putin’in kapısında bekletilme görüntülerinin servis edildiği o meşhur ziyarete gelelim. Erdoğan, “İdlib müzakereleri sebebiyle bir araya gelişimiz büyük önem arz ediyor. Bugün burada atacağımız adım, alacağımız isabetli kararlar bölgeyi de ülkelerimizi de rahatlatacaktır. Türkiye-Rusya ilişkilerinin tavan yaptığı bir dönemi yaşıyoruz.” derken Putin, Suriye’de hayatını kaybeden Türk askerleri için başsağlığı diledikten sonra şu mesajı verdi:
“Gelişmelerin Türkiye ve Rusya ilişkilerini zedelememesi için Suriye konusunda tüm alanları ele almamız gerekiyor. Suriye ordusunun gerçekten ciddi kayıpları var. Tüm bunlardan dolayı bu olayın bir daha tekrarlanmaması, Türk-Rus ilişkilerine zarar vermemesi için görüşmelere devam etmemizde fayda var.”
Başbaşa Görüşmelerden Çıkan Sonuç
Çarşamba zirvesi öncesi Dışişleri Bakanı Lavrov’un yaptığı son açıklamalara gelirsek; İdlib konusunun ele alınacağını vurgularken, “İdlib’de Rusya Devlet Başkanı ve Türkiye Cumhurbaşkanı arasında özel bir anlaşma” olduğunu belirtip şunları söyledi:
“Türk muhataplarımız normal muhalifleri teröristlerden ayırma sorumluluğunu üstlendi. Bunun uzun süre önce yapılması gerekiyordu ama olmadı, biraz yavaş ilerliyor. Rusya, teröristlerin İdlib gerilimi azaltma bölgesinden yaptığı saldırılara tahammül etmeyecek. İdlib’teki terör karakolunun ortadan kaldırılması gerekiyor.”
Lavrov’un, ABD ile Fırat’ın doğusu konusundaki ilişkilerine dair soruya verdiği cevap da dikkat çekiciydi; temaslarının sürdüğünü, gerginliği azaltma konusunda da görüştüklerini ve bu mekanizmanın işe yaradığını, ancak ABD’nin el Tanf ve Rukban bölgelerindeki varlığının kabul edilemez olduğunu kaydetti.
Tüm bunları hatırlatmamızın sebebi ne mi? İktidarı destekleyen Yeni Şafak bugün, Erdoğan-Putin görüşmesine ilişkin, “En kritik sorunları baş başa aştılar” başlığı altında şimdiye kadar yapılan görüşmelerin listesini çıkarıp, “Ağustos 2016’dan bu yana iki liderin her baş başa görüşmesi, iki ülke ilişkilerinde dönüm noktalarını oluşturdu.” demiş, ancak PKK/YPG ve İdlib başta olmak üzere Türkiye’nin hangi kazanımları elde ettiğini anlatmamış.
Son dönemde ziyaretleri öncesi ve sonrasında Erdoğan’ın epey farklı açıklamasına tanık oluyoruz. İster misiniz; Rusya ziyaretinden sonra da “Hamdolsun İdlib veya PKK/YPG konusu hiç gündeme gelmedi.” deyip, “Ticaret hacmini 100 milyar dolara ulaştırmayı kararlaştırdık.” müjdesini versin?!
Müyesser YILDIZ, 26 Eylül 2021
Kaynak: https://muyesseryildiz.com/2021/09/26/rusyayla-gidisat-hayra-alamet-mi/