Son New York ziyaretinin ardından ABD’yle ipleri koparma noktasına gelen Erdoğan, Rusya’ya adeta açık çek verdi. Şimdi peşinen önemli kararların alınacağı açıklanan Erdoğan ve Putin’in öbür gün baş başa gerçekleştireceği zirve bekleniyor.
Bundan 5 ay kadar önceydi; FETÖ yöneticiliği ve casusluk suçlamasıyla 42 yıla kadar hapsi istenen eski MİT’çi Enver Altaylı’nın dava dosyasında yer alan bir istihbarat raporunu görünce gözlerime inanamadım. İddiaya göre, Rus İstihbarat Teşkilâtı FSB’ye ait olan ve Türkiye’nin istikrarsızlaştırılması için yapılması gerekenlere ilişkin önerilerin yer aldığı bu rapor Altaylı’nın telefonunda bulunmuştu.
İnanamadım; çünkü eğer doğruysa böylesi bir raporun dava dosyasında ifşa edilmesi vahim ötesi bir olaydı. Bu yüzden manipülasyon olduğunu düşündüm.
Ancak Independent Türkçe’den Can Bursalı, geçen hafta bu rapordan bazı bölümleri aktarmakla kalmadı; doğruluğunu da teyit ettirdi.
Enver Altaylı savunmalarında söz konusu raporu Başdanışmanı Feridun Bilgin aracılığıyla dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’na, merhum Erol Olçak aracılığıyla da üst düzey devlet yetkililerine ulaştırdığını öne sürmüştü. İşte Can Bursalı, Altaylı’nın iddiasının doğru olup olmadığını halen Gelecek Partisi’nde Davutoğlu’nun Yardımcısı olan Feridun Bilgin’e sordu. Bilgin, “Rapor bana getirildi, ben de Başbakan’a teslim ettim. İlgili kurumlar gereğini yapmıştır.” diyerek, bunu doğruladı.
Böyle olunca, bize de raporun özellikle Erdoğan-Putin zirvesinin ana gündem maddesi olması beklenen Suriye, PKK/YPG, IŞİD’le ilgili bölümlerini yazmak düştü.
Altaylı, İbrahim Kalın’la Neler Konuştu?
Ancak öncesinde Enver Altaylı’nın geçen hafta esas hakkında mütalaaya karşı yaptığı savunmayı aktaralım.
Ülkesine yaptığı bu hizmetten dolayı casuslukla suçlanmasının, Türk devletinin temel kurumlarına Rus sızmasının hangi noktada olduğunu gösterdiğini vurgulayan Altaylı, Rus uçağının düşürülmesinden 14 gün sonra, 8 Aralık 2015’te FSB’nin Müdür Yardımcısı ve aynı zamanda Ulusal Terör Karşıtı Komite Başkanı olan General Sirotkin Gennadyeviç tarafından FSB Başkanı Alexander Bortnikov’a sunulmak üzere hazırlanan rapor hakkında şöyle konuştu:
“Bu belgede, Türkiye’ye karşı atılacak adımlar, Türkiye’ye karşı uygulanacak bir dizi faaliyet çok net bir şekilde ortaya koyuluyor. O dönemde Moskova’nın Türkiye’ye yönelik devlet planının esaslarının tespit edildiği bir belgedir bu. Bu belge korkunç bir eylem planını içeriyor. Peki bu Belgeyi Enver Altaylı ne yapmış? ABD’lilere mi vermiş? Başka birilerine mi vermiş? Hayır. Bir nüshasını hemen Erol Olçok’a teslim etmiş ve bunu arkadaşı Hakan Fidan’a ve İbrahim Kalın’a ulaştırmasını rica etmiştir. Bu arada Türkiye’yi yönetenlerin bu belgeyi bilmeleri hem de en süratli bir şekilde bilmeleri gerektiğini düşündüğü için bir nüshasını da, orjinali ve tercümesi birlikte, o zaman Başbakan olan Ahmet Davutoğlu’na teslim etmesi için Başdanışmanı Feridun Bilgin Bey’e, Çankaya köşkündeki ofisinde teslim etmiştir. İddia makamı ise bu belgeyi, benim Türkiye aleyhindeki casusluğumun en önemli kanıtlarından biri sayıyor. Türkiye’nin güvenliği, Türkiye-Rusya ilişkileri açısından gizli tutulması şart olan bu belge iddia makamı tarafından dünyaya ilan ediliyor. Bu bilgi verilerek, benim ve benim gibilerin bu bilgilere ulaşabilme imkânımın olduğu bilgisi Ruslara ihbar edilmektedir. Ruslar, bizim kullanabildiğimiz bu yolları kapatmayacaklar mı? Ruslar böylelikle, Türk devletinin elinde olan gizli bir bilgiden haberdar edilmiş olmaktadırlar. Yani beni casuslukla suçlayan iddia makamı, aslında devletin gizli bir bilgisini Ruslarla paylaşmaktadır. Savcı Bey siz Rus devleti, Rus Adalet Bakanlığı adına mı hareket ediyorsunuz? Düşünüyorum da, acaba bu iddianame ve mütalaayı devlete sızmış Rus ajanları hazırladı, iddia makamı da bu belgeyi yanlışlıkla mı mahkemeye takdim etti? Acaba iddia makamı belgeyi verdiğim şahıs ve kurumları da suçlamış olmuyor mu böylece?”
Savunmasında Rus uçağının düşürüldüğü gün Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’la yaptığı görüşmeleri de açıklayan Altaylı, şunları anlattı:
“Rus uçağı düşürüldükten hemen iki saat sonra Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı, Büyükelçi İbrahim Kalın ile temas kurdum. O mu beni aradı, ben mi onu aradım hatırlamıyorum. Aramızda önemli yazışmalar oldu. Sayın Kalın’a ‘uçağın düşürülmesinin son derece yanlış olduğunu ifade ederek, ne pahasına olursa olsun ilişkilerin düzeltilmesi ve Rus–Türk ilişkilerinin bozulmasının muhtemel sonuçlarının neler olacağını’ yazdım. Yazışma metni şu anda elimde değil. Hatırımda kaldığı kadarıyla, uçağı düşürmemizin muhtemel sonuçları şunlar olacaktır diye yazdım; ‘Rus turistlerden Türkiye’nin yıllık 6 milyar dolardan daha fazla bir geliri vardır. Putin Rus turist gelmesini durduracaktır. Ve biz yıllık 6 milyar dolarlık bir gelirden mahrum olacağız. Türkiye’den Rusya’ya ciddi sebze meyve ihracatı vardır. Ruslar sebze (domates) ve meyve alımını durduracaktır. Türkiye’nin ciddi ihracat kaybı olacaktır ve Akdeniz bölgesindeki çiftçilerimiz zor durumda kalacaklardır. Türkiye Rusya’ya enerji (özellikle doğalgaz) bakımından bağımlıdır. Ruslar bu bağımlılığımızı bize karşı bir koz olarak kullanabilirler. Rusya bu güne kadar PKK’yı terör örgütü olarak kabul etmemiştir. Zaten yıllardır Vladivostok yakınındaki, Primolski Krayda, Rus özel kuvvetlerinin kamplarında PKK’lıları eğitiyorlar, bundan böyle PKK ve benzeri örgütlere daha fazla destek vereceklerdir.’ Ve Sayın Kalın’a bir an önce ilişkilerin düzeltilmesi için neler yapılması gerektiğini yazdım. Rus pilotların güvenlik ve sağlıkları konusunda azami hassasiyetin gösterilerek, sağ salim Rusya’ya bir an önce teslim edilmesi gerektiğini yazdım. Kalın, bana pilotların sağ olarak elimizde olduğunu yazdı. Genelkurmay Başkanlığı’mızın acilen bir açıklama yaparak düşürülen uçağın kimliğinin bilinmediğini duyurması, Putin nezdinde gerekli hazırlıkların yapılmasından sonra Sayın Cumhurbaşkanı’nın Putin’le telefon görüşmesi yapması; Cumhurbaşkanı düzeyinde değil, ancak daha alt düzeyde birilerinin özür dileyici bir açıklama yapmasının doğru olacağını yazdım. En önemlisi Kalın’a şunu yazdım: Türkiye-Rusya ilişkilerinin düzelmesi konusundan bize yardımcı olabilecek tek şahsın Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev’dir. Kendisi ile görüşerek bu meselede onun hizmetlerinden yararlanabiliriz. Bu tavsiyelerim neticesinde, bu mesajlarımdan çok kısa bir süre sonra bizzat Cumhurbaşkanı tarafından düşürülen uçağın kimliğinin bilinmediği yönünde açıklama yapıldı ve bildiğiniz gibi ilişkilerin düzelmesinde Kazak Devlet Başkanı Nazarbayev son derece etkili oldu. Bunu şunun için anlattım: Türkiye’ye yönelik Rus devlet siyasetinin ne olduğunu bilmemiz, bizim Rusya ile kavga etmemiz sonucunu doğurmamalıdır. Türkiye’nin yapması gereken Rusya ile ilişkilerini dostane bir şekilde, güçlendirerek devam ettirmesidir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, hiçbir konuda Rusya’ya bağlı olmamak ve Rus şantajına izin verecek bağımlılıklarının oluşmasına engel olmaktır. Özellikle askeri alanda Rusya’ya bağımlı olmaktan kaçınmak zorundayız.”
Rus İstihbaratı Uçak Düşürmeden Kimi Sorumlu Tuttu?
Rus istihbaratının raporlarına gelirsek; uçak düşürülmesinden sonra hazırlanan “Türkiye Cumhuriyeti’nde Oluşan Duruma İlişkin Özel Rapor”, bir de “Rusya Federasyonu Silahlı Kuvvetleri İdaresi Altında Suriye Silahlı Kuvvetlerinin Türkiye Sınırı Yakınlarında Aşamalı Eylem Planı Programı” başlıklı bir rapor var.
İlkinden başlayalım.
“Düşürülen SU-24 uçağı ile ilgili olayda ülkenin Başkomutan sıfatıyla Cumhurbaşkanı değil, üst düzey askeri yönetimi ve MİT’in bazı üst düzey mensupları suçlu olarak kabul edilmeli.” denildikten sonra “Türkiye Cumhuriyeti Hava ve Deniz Kuvvetleri’nin üst düzey subay kadrosunda bulunan mensupları ile MİT’in üst düzey yönetimi mensuplarının ABD, Almanya, İngiltere ve İsrail’deki benzeri yapılarla ilişkilerinin bulunup bulunmadığını belirlemek amacıyla gözetim altına alınması” istenmiş.
MHP De Hedefte
Ardından ana başlıklarıyla şu önerilerde bulunulmuş:
PKK/Öcalan Ve IŞİD’le İlgili Planlar
Bitmedi; PKK ve IŞİD’le ilgili de şöyle planlar var:
Türkiye’nin Ağlanacak Haldeki Durumunu Daha Da Kötüleştirmek
“Rusya Silahlı Kuvvetleri idaresi altında Suriye Silahlı Kuvvetleri’nin Türkiye sınırı yakınlarında aşamalı eylem programı” başlığını taşıyan rapora gelince; madde madde şunlar yazılmış:
Erdoğan’ın “dost” olarak nitelendirdiği ve daha geçenlerde, “Biz ilişkilerde şu ana kadar herhangi bir yanlış görmedik.” dediği Rusya’nın Türkiye’ye nasıl baktığı, hangi planları yaptığı ortada. ABD’den, AB’den bir farkı var mı?!
Meselenin can alıcı noktası şu: Erdoğan’ın, dava dosyalarına düşmüş bu rapordan haberi var mı yok mu? Varsa ve buna rağmen Putin’e böylesine güveniyorsa durumumuz çok vahim; haberi yoksa da vahim ötesi demektir.
İkincisi; bu konu Türkiye’de hiç konuşulmasa bile Rusya bundan mutlaka haberdardır. Ya Putin, “Bunu nasıl elde ettiniz?” diye sorar ve bunun için de bir bedel isterse, ne olacak?
Muhalefetin -dört yandan böylesine kuşatılmış ve yarını belirsiz olan- Türkiye’ye Cumhurbaşkanı arayışı tartışmalarından başını kaldırması, biraz da bu vahim gelişmelere odaklanıp Erdoğan’a, “Putin’le başbaşa ne görüşeceksiniz? Hangi kararları alacaksınız?” diye sorması gerekmez mi?!
Müyesser YILDIZ, 27 Eylül 2021
Kaynak: https://muyesseryildiz.com/2021/09/27/erdogan-rusyanin-bu-planlarindan-haberdar-mi/