TCMB Para Politikası Kurulu’nun politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını 200 baz puan indirerek %16’ya düşürmesinin ardından Türk lirası yine değer kaybetti.
Ercan Caner, Sun Savunma Net, 23 Ekim 2021
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, yüksek enflasyon oranına rağmen, Erdoğan’ın talebine boyun eğerek politika faizini %18’den %’16’ya düşürmüştür. Erdoğan ekonomik büyümeyi canlandırmak maksadıyla daha düşük borçlanma faizi talep etmekte ve bütün ekonomistler aksini söylemesine rağmen yüksek faiz oranlarının fiyatların yükselmesine neden olduğunu iddia etmektedir.
Dünyanın her yerinde merkez bankaları faiz oranlarını yükseltirken TCMB’nin faizleri düşürmesi, bankanın Erdoğan Merkez Bankası olarak adlandırılmasına neden olmaktadır. Recep Tayyip Erdoğan’ın yüksek faiz taraftarı olmadığı ve yüksek faiz oranlarını bütün kötülüklerin anası olarak gördüğünün altı çizilmektedir.
Halen TCMB başkanlığı görevini yürüten Şahap Kavcıoğlu, bankanın bağımsızlığı konusundaki endişelerin ayyuka çıktığı bir ortamda, 2019 yılından beri Erdoğan tarafından atanan dördüncü başkandır.
İktidara yakınlığı ile bilinen bir gazete; geçmişte bankanın faiz artırma kararına tepki göstermiş ve bir önceki TCMB Başkanı Naci Ağbal’ı hedef alarak, onu operasyon çekmekle suçlamıştır. Gazetenin iddiasına göre faiz oranının artırılması Türkiye’nin büyümesini frenleyecek bir operasyondur.
Ülkenin resmi istatistik kurumu verilerine göre Eylül 2021 enflasyonu %19,58’e yükselmiştir. Yatırımcılar ve uzmanlar faiz oranlarının düşürülmesinin ardından enflasyonun daha da artacağını ifade etmektedir.
Son aylardaki gelişmeler TCMB tarafından uygulanan yüksek faiz oranlarının yabancı sermaye akışını ülkeye çekmekte başarısız olduğunun bir göstergesidir. Merkez bankasının faizleri düşürmesinin Erdoğan’ın düşük faiz oranlarının düşük enflasyonu getireceği yönündeki teorisine bağlı kaldığının bir göstergesidir. Nitekim TCMB tarafından yapılan açıklamada da aşağıdaki ifadelere yer verilmiştir:
‘‘TCMB, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanmaya devam edecektir. Fiyatlar genel düzeyinde sağlanacak istikrar, ülke risk primlerindeki düşüş, ters para ikamesinin ve döviz rezervlerindeki artış eğiliminin sürmesi ve finansman maliyetlerinin kalıcı olarak gerilemesi yoluyla makroekonomik istikrarı ve finansal istikrarı olumlu etkileyecektir. Böylelikle, yatırım, üretim ve istihdam artışının sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde devamı için uygun zemin oluşacaktır.’’