Türkiye cumhurbaşkanının bu hamlesi ABD ve Avrupa Birliği ile mevcut gerginlikleri alevlendirirken, rekor seviyede değer kaybeden Türk lirası üzerindeki baskı artabilir.
Ercan Caner, Sun Savunma Net, 25 Ekim 2021
2005 Haziran Ankara: Osman Kavala’ya yakıştırılan ‘‘SOROSÇU ve SOROS ARTIĞI’’ sıfatlarına ilham kaynağı olan George Soros ve AKP Hükümetinin önde gelen isimleri: Recep Tayyip Erdoğan, Abdüllatif Şener, Ali Babacan ve Kemal Unakıtan.
Türk basınında yer alan bazı haberlere göre Osman Kavala, terörist başı Abdullah Öcalan’ın en güvendiği üç kişiden biridir ve birçok ülkedeki kanlı darbeler ile iç savaşları CIA (Central Intelligence Agency – Merkezi İstihbarat Teşkilatı) adına organize eden George Soros’un yakın çalışma arkadaşıdır.
Gezi Eylemleri’ni perde gerisinden yönetmekle suçlanan ‘‘Kızıl Soros’’ lakaplı Osman Kavala, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesine göre; Gezi Eylemleri esnasında, başta gaz maskesi olmak üzere, yiyecek-içecek temini için banka hesabı açtırmış ve ortalığı savaş alanına çeviren teröristleri bizzat desteklemiştir.
Gezi Davasının 16 sanığına yöneltilen suçlamalar arasında; Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, mala zarar verme, nitelikli mala zarar verme, tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi, ibadethanelere ve mezarlıklara zarar verme, Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Aletler Hakkında Kanun’a muhalefet, nitelikli yağma, nitelikli yaralama ve Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na muhalefet gibi suçlar bulunmaktadır.
Mahkeme heyeti 18 Şubat 2020 tarihinde, sanıklar hakkında yukarıdaki suçlardan hukuka uygun somut ve kesin delil bulunamaması nedeniyle, aralarında Osman Kavala’nın da olduğu dokuz sanığın beraatına karar vermiş ve tek tutuklu sanık olan Osman Kavala’nın, başka bir suçtan hükmü olmaması halinde tahliye edilmesine hükmetmiştir. Ancak Kavala, başka suçlar işlediği iddiasıyla salıverilmemiştir ve tutukluluk hali devam etmektedir.
İnsan hakları savunucuları, muhalefet partileri ve Hürriyet Gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök’ün iddiasına göre AKP’nin önde gelen bazı simalarının da aralarında bulunduğu birçok AKP’li, davada maddi deliller olmadığını ve Türk yargı sistemi hakkında çok kötü bir izlenim doğmasına yol açtığını ifade etmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de 2019 yılında Kavala’nın serbest bırakılmasını istemiştir.
Büyükelçilerin Mektubu
Solda; MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından SOROSÇU olduğu ifade edilen Osman kavala, sağda ise bağımsız Türk yargısını etki altına almak isteyen büyükelçilerinin ait olduğu Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda devletlerine ait bayraklar görülmektedir.
‘‘Osman Kavala’nın tutuklanmasının üzerinden dört yıl geçti. Davanın, farklı dosyaların birleştirilmesi ve beraat kararından sonra yeni davaların yaratılması yoluyla sürekli geciktirilmesi, Türk yargı sisteminde demokrasiye saygıyı, hukuk devleti ve şeffaflık ilkelerini gölgelemektedir.
Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda Büyükelçilikleri olarak Türkiye’nin uluslararası yükümlülükleriyle ve milli kanunlarıyla uyumlu şekilde, bu davanın adil ve hızlı biçimde sonuçlandırılması gerektiği kanısındayız. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu husustaki kararları doğrultusunda Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılmasının sağlanması için Türkiye’ye çağrıda bulunuyoruz.’’
Yukarıdaki mektuba imza atarak büyük bir hadsizlik örneği sergileyen, yürüyen bir davada yargıya tavsiye ve telkinde bulunan, hukukun üstünlüğüne gölge düşüren; Almanya, ABD, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda büyükelçilerinin Türk yargısını etkilemeye yönelik beyanatlarını kabul edilemez buluyor ve kendilerine Türk yargısının bağımsız olduğunu hatırlatıyorum.
Bu büyükelçilerin diplomasiyle bağdaşmayan sorumsuzlukları çizmeyi aşmıştır. Türkiye Cumhuriyeti, anayasal düzenini, Türk yargısının bağımsızlığını hiçe sayabilecekleri bir devlet değildir.
İstenmeyen Kişi
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yukarıdaki ortak bildiriye imza atan 10 batılı büyükelçinin (Kanada, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Almanya, Hollanda, Yeni Zelanda, Norveç, İsveç ve ABD) istenmeyen kişi ilan edilmesi emrini verdiğini söylemiştir. Erdoğan’ın bu yaklaşımının Türkiye’nin Avrupa ve ABD ile gergin olan ilişkilerini iyice zora sokması kaçınılmaz bir sonuçtur.
Davos-2003 – Osman Kavala’ya yakıştırılan ‘‘SOROSÇU ve SOROS ARTIĞI’’ sıfatlarına ilham kaynağı olan George Soros ve AKP Hükümetinin önde gelen isimleri: Recep Tayyip Erdoğan, Ömer Çelik ve Egemen Bağış.
Erdoğan Eskişehir kentinde yaptığı konuşmada; ‘‘Öbür tarafta yatıyorlar kalkıyorlar Kavala, Kavala, Kavala, Kavala. Yahu Kavala dediğin Soros’un Türkiye şubesi. On tane büyükelçi onun için dışişleri bakanlığına geliyor. Bu ne terbiyesizliktir ya! Siz burayı ne zannediyorsunuz ya! Burası Türkiye! Türkiye! Burası öyle zannettiğiniz gibi bir kabile devleti değil. Burası Türkiye! Anlı şanlı Türkiye! Burada kalkıp da dışişleri bakanlığına gelip talimat verme gibi bir yola giremezsiniz. Gerekli talimatı ben de dışişleri bakanımıza verdim. Ne yapması gerektiğini söyledim. Bu on tane dışişleri bakanının, dışişleri, büyükelçi, bunların bir an önce istenmeyen adam ilan edilmelerini hemen halledeceksiniz dedim. Zira bunlar Türkiye’yi tanıyacaklar, anlayacaklar, bilecekler. Türkiye’yi bilmedikleri anlamadıkları gün burayı terk edecekler’’ ifadelerini kullanmıştır.
Yine bir elektronik suflör (prompter) kazası mı bilinmez ama büyükelçilerin Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri bakanlığı’na gidip talimat vermediğine ve Erdoğan’ın konuşması esnasındaki ‘‘Bu on tane dışişleri bakanının, dışişleri, büyükelçi…’’ sözlerini not edelim.
Solda; ‘‘Bu fakir bu görevde olduğu sürece o teröristi alamazsın’’ diyen Recep Tayyip Erdoğan, sağda ise bağımsız Türk yargısı tarafından serbest bırakılan Rahip Andrew Brunson, Beyaz Ev Oval Ofis’te ABD Başkanı Donald Trump’a teşekkür ederken ve onu kutsarken görülmektedir.
Osman Kavala’yı ‘‘Soros artığı’’ olarak nitelendiren Erdoğan uçakta gazetecilerin sorduğu bir soruya; ‘‘Bakın şimdi AİHM bir karar almış. Bu Kavala denilen Soros artığıyla ilgili olarak Türkiye’yi adeta burada mahkûm etmek istiyorlar. 10 tane büyükelçi bu açıklamayı niye yapar? Bu Soros artığını savunanlar, bunu nasıl bıraktırırız gayreti içindeler. Söyledim Dışişleri Bakanımıza, bizim bunları ülkemizde ağırlamak gibi bir lüksümüz olamaz. Türkiye’ye böyle bir ders vermek haddinize mi sizin? Kimsiniz siz? Neymiş? ‘Kavala’yı bırakın.’ Sen kendi ülkendeki haydutları, katilleri, teröristleri bırakıyor musun? Amerika, Almanya, hangisi böyle bir şeyi şu ana kadar yaptı? Konuştuğu zaman sana verecekleri cevap şudur, ‘yargı bağımsızdır.’ Sizde yargı bağımsız da bizdeki yargı bağımlı mı?’’ ifadeleriyle yanıt vermiştir.
Soros Kimdir, Sorosçu ve Soros Artığı Ne Demektir?
Vikipedi verilerine göre; George Soros, Macar asıllı Amerikalı bir milyarder, yatırımcı ve hayırsever iş insanıdır. Mayıs 2020 itibarıyla net servetinin 8,3 milyar ABD doları olduğu ve 1984 yılından günümüze kadar Açık Toplum Vakıflarına (The Open Society Foundations), şahsi servetinden 32 milyar dolardan fazla para bağışladığı söylenmektedir.
Açık Toplum Vakıfları, dünyanın her yerinde ifade özgürlüğü, şeffaflık, hesap verebilir hükümetler için mücadele edenler ile eşitlik ve adalete katkı sağlayan kişiler ve kurumlara yardım etmektedir.
Web sitesinde yer alan bilgilere göre George Soros hayırseverlik faaliyetlerine 1979 yılında ırkçılık rejimi altındaki siyah Afrikalılara burs vermekle başlamış, 1980’li yıllarda Komünist Macaristan’da düşüncelerin açıkça ifade edilmesine katkı sağlamış ve Berlin Duvarı’nın yıkılmasının ardından da Doğu ve Orta Avrupa’da demokratik uygulamalar ile kurumların güçlendirilmesi için çabalamıştır.
Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından daha şeffaf, hesap verebilir ve demokratik toplumlar yaratmak için geniş bir yelpazede yeni çabaları destekleyerek yardımseverlik faaliyetlerini ABD, Afrika, Latin Amerika ve Asya’ya genişletmiştir.
Davos-2005 – Solda; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘‘Siz Soros’la hangi gerekçeyle fotoğraf çektirdiniz ve aynı masaya oturdunuz?’’ soru cümlesinde adı geçen George Soros, sağda aynı cümle içinde geçen masa ve zamanın AKP’li yöneticileri Recep Tayyip Erdoğan, Kemal Unakıtan
Açık Toplum Vakıfları ve Türkiye
Açık Toplum Vakıfları Türkiye şubesi 2001 yılında kurulmuş ve web sitesinde yer alan bilgilere göre Türkiye Cumhuriyeti’nin kanunlarına uygun olarak 2008 yılına kadar; Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği, kadın hakları, Roman azınlıkları desteklemiştir.
26 Kasım 2018 tarihinde web sitesinde paylaşılan açıklamada; giderek artan düşmanca bir siyasi ortam ve bir dizi temelsiz suçlamalar ile karşı karşıya kalan Türkiye Açık Toplum Vakfı’nın Türkiye’deki faaliyetlerini durdurma kararı aldığı ifade edilmiştir.
Açık Toplum Vakfı Başkanı Patrick Gaspard, Türkiye Açık Toplum Vakfı yönetim kurulunun kapanma kararını üzüntüyle karşıladığını; vakfa yöneltilen suçlamaların temelsiz, gülünç ve siyasi temelli olduğunu ve Türkiye’deki demokratik ve açık toplumu savunan insanları desteklemek için yapılan çalışmaları sürdürmenin imkânsız hale geldiğini ifade etmiştir.
Sorosçu Ne Demek?
Sabah Gazetesi haber sitesinde 18 Şubat 2020 tarihinde paylaşılan ‘‘Gezi kalkışmasının perde arkasındaki isim: George Soros! İşte Soros’un Gezi’deki rolü’’ başlıklı haberden ‘‘Sorosçu’’ ifadesinin ne anlama geldiğine dair ipuçları yakalanabilir.
‘‘Dünyanın birçok ülkesinde benzer sloganlarla halkı galeyana getirip devletlere ekonomik zarar vermek isteyen spekülatör ve isyan mühendisi George Soros, Türkiye‘ye büyük zararı dokunan Gezi Parkı eylemlerinde de yönetmen koltuğundaydı. Amerikalılar onu ”borsa spekülatörü” olarak biliyor ama bu, buz dağının görünen yüzü. Dünyanın geri kalanında ise bizzat fonladığı vakıflar sayesinde ülkeleri karıştıran, iktisadi ve sosyal olarak darbeler vurarak istediğini almaya çalışan bir canavar olarak biliniyor.’’ Sabah Gazetesi
Sorosçu olmak; Soros’un düşünce ve uygulamaları ile onun ilkelerine bağlı olmak anlamına gelmektedir. Partisinin TBMM grup toplantısında Osman Kavala’yı Sorosçu olmakla itham eden MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 07 Haziran 2013 tarihinde yaptığı ve zamanın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ı haricindeki sosyal ve siyasal kesimlere saygısız, ölçüsüz ve duyarsız yaklaşmak ve üst üste yığılan beklenti ve talepleri duymamak ve önemsememekle suçladığı konuşmasında ‘‘DIŞ GÜÇLER’’ ifadesi yer almamakla birlikte ‘‘Uluslararası toplum nezdinde Taksim’in gündeme yerleşmesi, değişik ülkelerin görüşlerini peş peşe bildirmesi, ülkemizin kriz ve kaosla karşılaştığının ilanı ister istemez yerli ve yabancı işbirlikçileri olan derin bir komplonun devrede olduğunu da işaret etmektedir’’ ifadeleri yer almaktadır.
Osman Kavala için açıklama yapan 10 büyükelçi için ‘‘Soros artığını savunanlar’’ terimini kullanan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, ‘‘EN BÜYÜK SOROSÇU ERDOĞAN’’ sözleriyle yanıt veren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu.
Acaba Devlet Bahçeli’nin yabancı işbirlikçi olarak kastettiği kişi George Soros mudur? Başbakanın iyice zıvanadan çıkan, kabalaşan ve tek adamlığın izlerini taşıyan siyaset dilinin cezasının demokratik araçlarla kesilmesi gerektiğini ifade eden ve Erdoğan’ı sırtını dayadığı faiz lobisine birden bire saldırmakla itham eden Bahçeli’nin, Gezi Parkı davasında yargılanarak beraat eden Osman Kavala’yı neden SOROSÇU olarak nitelendirdiği anlaşılamamıştır.
Türk Siyasi Edebiyatında’’Artık’’ Terimi
Artık kelimesi günlük hayatta çok kullanılan kelimelerden bir tanesidir. TDK sözlüğündeki anlamı; içildikten, yenildikten veya kullanıldıktan sonra geriye kalan demektir.
Aşağıda çeşitli siyasetçi ve medya organları tarafından yapılan ‘‘ARTIĞI’’ ifadesinin yer aldığı bazı yakıştırmaları okuyabilirsiniz.
Devlet Bahçeli – Abdülkadir Selvi: Kılıç Artığı
Ahmet Yavuz – Nagehan Alçı: FETÖ Artığı
Recep Tayyip Erdoğan – Osman Kavala: Soros Artığı
Recep Tayyip Erdoğan – Ülke İçinde Kalan Az Sayıdaki Teröristler: Kılıç Artığı
Recep Tayyip Erdoğan – Almanya ve Hollanda: Nazi Artığı
AKİT- Sadettin Tantan: Eski Türkiye Artığı
UltrAslan – Rasim Ozan Kütahyalı: FETÖ Artığı
Süleyman Soylu – Barış Atay: PKK ve DHKP-C Artığı
YENİAKİT – Merdan Yanardağ: PKK Artığı
Devlet Bahçeli – Yunanistan Savunma Bakanı: Bakan Artığı
Ahmet Davutoğlu – AKP İktidarı: Eski Türkiye Artığı
Metin Bulut – Emekli Amiraller: Vesayet Artığı
Ali Faik Hacıoğlu – Sedat Peker: FETÖ Artığı
İYİ Parti Kocaeli – Cahit Özkan: Yeni Nesil FETÖ Artığı
Engin Altay – Derya Yanık: FETÖ Artığı
YENİAKİT – Hüseyin Aygün: Gâvur Artığı
Alev Alatlı – Noam Chomsky: Yeni Sol Artığı
Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz’un Twitter hesabında yaptığı paylaşımda ‘‘FETÖ ARTIĞI’’ dediği Nagehan Alçı Kütahyalı. Fotoğraf: T24
Yukarıda sıralanan; içinde ‘‘Artığı’’ ifadesi geçen ithamlara bakıldığında sıfat ve isim tamlaması olarak kullanıldığında ‘‘artık’’ sözcüğünün pek de olumlu anlamlar taşımadığı görülmektedir. Her ne kadar olumlu anlamlar taşıyor olsa da bir cumhuriyet savcısı, Ahmet Yavuz’un Nagehan Alçı için kullandığı ‘‘FETÖ artığı’’ sözlerinin; sadece tepki gösterme kapsamında olduğu, eleştiri sınırları içinde kaldığı, şüphelinin de savunmasında bu sözleri hakaret kastı ile söylemediğini beyan etmesi nedeniyle hakaret suçunun unsurları itibari ile oluşmadığı ve kovuşturmaya yer olmadığı kararını vermiştir.
Adil Yargılanma Hakkı
Aşağıdaki iki paragraf TBB Dergisinde 2014 yılında yayınlanan Sayın Rezzan İtişgen tarafından kaleme alınan; ‘‘ADİL YARGILAMAYI ETKİLEMEYE TEŞEBBÜS SUÇU (TCK m. 288)’’ başlıklı makaleden alıntıdır.
Temel hak ve özgürlüklerden biri de adil yargılanma hakkıdır. Bu hak Anayasa m. 36’da “Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” şeklinde ifade edilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m. 6’ya göre “Her kişi, (özel hukuk uyuşmazlıklarında) medeni hak ve yükümlülüklerinin yahut (ceza hukuku alanında) kendisine yöneltilen herhangi bir suçlamanın karara bağlanmasında, yasaya kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir yargı yeri tarafından, makul süre içerisinde, adil ve aleni olarak yargılanma hakkına sahiptir.”[i] Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de verdiği kararlarda demokratik bir toplumda mahkemelerin topluma güven vermesinin temel bir öneme sahip olduğunu vurgular. Bu kapsamda adil yargılanma hakkı mahkemelerin tarafsızlığını gerektirmektedir. Tarafsızlık ise önyargı ve etki altında olmamak anlamına gelir.[ii]
Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu ilk kez 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m. 288’de “Bir olayla ilgili olarak başlatılan soruşturma veya kovuşturma kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar, savcı, hâkim, mahkeme, bilirkişi veya tanıkları etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmişti. 6352 sayılı Kanun ile bu suç değişikliğe uğramıştır; “Görülmekte olan bir davada veya yapılmakta olan bir soruşturmada, hukuka aykırı bir karar vermesi veya bir işlem tesis etmesi ya da gerçeğe aykırı beyanda bulunması için, yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı hukuka aykırı olarak etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunan kişi, elli günden az olmamak üzere adli para cezası ile cezalandırılır.”
Sayın Rezzan İtişgen makalesinin sonuç bölümünde de ‘‘Adil yargılanma hakkı temel hak ve özgürlüklerden birini oluşturmaktadır. Devlet bu hakkı ihlal etmemek ve ihlal etmeye yönelenleri cezalandırmakla mükelleftir. Bu amaçla Türk Ceza Kanunu m. 288’de adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçuna yer verilmiştir. Bu suç aynı zamanda basının haber verme ve eleştiride bulunma hakkı ile yakından bağlantılıdır. Adil yargılanma hakkı ile bu haklar arasındaki hassas dengenin sağlanması amacıyla 6352 sayılı Kanun ile bu maddede değişikliğe gidilerek amaç unsuruna yer verilmiş, ayrıca suçun cezası adli paraya düşürülmüştür. Kanımızca bu suçun Birleşik Krallık’ta olduğu gibi somut tehlike suçu haline getirilmesi de gereklidir. Hâkim ve savcılar ise maddeyi dikkatli uygulamalı ve AİHM’in basının haber verme hakkı ve suçsuzluk karinesinin ihlaline dair kriterlerini gözetmelidir’’ ifadelerine yer vermektedir.
Sonuçlar
[i] Semih Gemalmaz, Ulusalüstü İnsan Hakları Hukuku Belgeleri, I. Cilt Bölgesel Sistemler, İstanbul, Legal Yayıncılık, 2010, s. 10, 11.
[ii] “Toziczka v. Polonya”, Başvuru No. 29995/08, Karar Tarihi 24 Temmuz 2012