Hukukun Üstünlüğü & İnsan Haklarına Saygı
Birçok ekonomistin düşüncesine göre Erdoğan’ın, Merkez Bankası üzerinden faizleri düşürerek ekonomik perişanlıkla mücadele etmeye çalışması ters tepen ve zararlı bir yöntemdir. Ancak Erdoğan Merkez Bankası başkan ve üst düzey yöneticilerini kovmayı tercih ederek kendi bildiğini okumaya devam etmektedir. Türkiye bunun yanı sıra; kara para aklama ve terörün finansmanıyla savaşmak maksadıyla kurulan FATF’ın (Mali Eylem Görev Kuvveti) gri listesine dâhil edilmiştir. Tomas Avenarius, Süddeutsche Zeitung
Ercan Caner, Sun Savunma Net, 27 Ekim 2021
10 Ağustos 2005, zamanın başbakanı Recep Tayyip Erdoğan PKK’ya derhal ve önkoşulsuz silah bırakma çağrısı yapan ve 150 kişinin imzasıyla yayımlanan Aydınlar Bildirisi’nin ele alındığı toplantıda bir grup aydınla görüşürken. Toplantıya; Adalet Ağaoğlu, Gencay Gürsoy, Osman Kavala, Ahmet Hakan Coşkun, Ali Bayramoğlu, Nuray Mert ve Oral Çalışlar da katılmıştır. Sol başta Osman Kavala, sağ başta ise Recep Tayyip Erdoğan görülmektedir.
ABD Dışişleri Bakanlığı Ne Diyor?
ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ned Price’in, 25 Ekim 2021 tarihinde düzenlediği basın brifinginde, ABD Türkiye Büyükelçisi David M. Satterfield ile ilgili bir soruya verdiği yanıt aşağıdadır.
‘‘Büyükelçi Satterfield Türkiye’de görevinin başındadır. Birleşik Devletler Türkiye Büyükelçisi olarak hizmetini sürdürmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en son açıklamalarını not ettik. Hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygıyı küresel olarak desteklemeye devam edeceğiz. Biden yönetimi, ortak öncelikler konusunda Türkiye ile işbirliği yapmak istiyor. Ve herhangi bir anlaşmazlığı gidermek için diyalog kurmaya devam edeceğiz. İlerlemenin en iyi yolunun karşılıklı çıkar konularında işbirliğinden geçtiğine inanıyoruz ve Türkiye ile birçok ortak çıkar meselemiz olduğunu biliyoruz.’’
Türk devlet medyasında ABD ve diğer ülkelerin geri adım attığına yönelik iddialar olduğu ve Bay Kavala’nın derhal serbest bırakılması için yayınlanan metnin arkasında durulup durulmadığıyla ilgili soruya Sözcü Price tarafından verilen yanıt aşağıdadır:
‘‘18 Ekim 2021 tarihinde yaptığımız açıklamanın Viyana Sözleşmesi’nin 41’inci maddesine uygun olduğunun altını çizdiğimiz bir açıklama yaptık. Hukukun üstünlüğünü ve insan haklarına saygıyı küresel olarak katkı sağlama yönündeki taahhüdümüzde kararlıyız. Bu taahhüt sarsılmazdır ve Türkiye ile 41’nci maddeye uygun olarak ilişkilerimize devam edeceğiz.’’
Solda; MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından SOROSÇU olduğu ifade edilen Osman Kavala, sağda ise bağımsız Türk yargısını etki altına almak isteyen büyükelçilerinin ait olduğu Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda devletlerine ait bayraklar görülmektedir.
Medya mensuplarının yaşanan olayın son durumuyla ilgili ısrarlı sorularına Sözcü Price aşağıdaki yanıtı vermiştir.
‘‘18 Ekim 2021 tarihinde diğer dokuz büyükelçilik ile birlikte yayınladığımız mesajın, çok basit olarak, Viyana Sözleşmesi’nin 41’nci maddesiyle uyumlu olduğuna dair bir açıklama yaptık. Dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye bağlamında da insan haklarına bağlıyız. On büyükelçi tarafından yapılan açıklama 18 Ekim 2021 tarihinde yayınlandı. Bu bir haftadan az bir süredir. Bu açıklamada yer alan, diğer dokuz ülkeyle paylaştığımız ilkeler ve taahhütlerin tamamı Amerika Birleşik Devletleri’nin paylaştığı evrensel ilke ve taahhütlerdir.’’
Bir gazetecinin bütün bu olaylardan sonra Başkan Biden’in Roma’da Erdoğan ile görüşüp görüşmeyeceği sorusuna verdiği yanıtta bu konuda kararı Beyaz Ev’in vereceğini söylemiştir
Neler Olmuştu?
İş insanı ve insan hakları savunucusu Osman Kavala’nın tutuklanmasının dördüncü yıldönümü olan 18 Ekim 2021 tarihinde, Türkiye’de ülkelerini temsil eden on büyükelçi, özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararına atıfta bulunarak Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılması çağrısında bulunan yazılı bir açıklama yapmıştı.
Büyükelçiler Bildirisi
‘‘Osman Kavala’nın tutuklanmasının üzerinden dört yıl geçti. Davanın, farklı dosyaların birleştirilmesi ve beraat kararından sonra yeni davaların yaratılması yoluyla sürekli geciktirilmesi, Türk yargı sisteminde demokrasiye saygıyı, hukuk devleti ve şeffaflık ilkelerini gölgelemektedir.
Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda Büyükelçilikleri olarak Türkiye’nin uluslararası yükümlülükleriyle ve milli kanunlarıyla uyumlu şekilde, bu davanın adil ve hızlı biçimde sonuçlandırılması gerektiği kanısındayız. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu husustaki kararları doğrultusunda Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılmasının sağlanması için Türkiye’ye çağrıda bulunuyoruz.’’
Solda MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve Sorosçu olmakla itham ettiği Osman Kavala.
Yazılı açıklamasının paylaşılmasının ardından bazı bakanlar ve iktidardaki AKP’li siyasetçiler kınama mesajları yayınlarlar. Devlet tarafından işletilen Anadolu Ajansı’na göre, Osman Kavala hakkındaki açıklamaları nedeniyle 10 büyükelçi Dışişleri Bakanlığı’na çağrılır.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan da sert bir açıklama yapar:
‘‘Bakın şimdi AİHM bir karar almış. Bu Kavala denilen Soros artığıyla ilgili olarak Türkiye’yi adeta burada mahkûm etmek istiyorlar. 10 tane büyükelçi bu açıklamayı niye yapar? Bu Soros artığını savunanlar, bunu nasıl bıraktırırız gayreti içindeler. Söyledim Dışişleri Bakanımıza, bizim bunları ülkemizde ağırlamak gibi bir lüksümüz olamaz. Türkiye’ye böyle bir ders vermek haddinize mi sizin? Kimsiniz siz? Neymiş? ‘Kavala’yı bırakın.’ Sen kendi ülkendeki haydutları, katilleri, teröristleri bırakıyor musun? Amerika, Almanya, hangisi böyle bir şeyi şu ana kadar yaptı? Konuştuğu zaman sana verecekleri cevap şudur, ‘yargı bağımsızdır.’ Sizde yargı bağımsız da bizdeki yargı bağımlı mı?’’ ifadeleriyle yanıt vermiştir.
2005 Haziran Ankara: Osman Kavala’ya yakıştırılan ‘‘SOROSÇU ve SOROS ARTIĞI’’ sıfatlarına ilham kaynağı olan George Soros ve AKP Hükümetinin önde gelen isimleri.
Sorosçu ve/veya Soros Artığı Tartışmaları
Dört yıldır tutuklu bulanan Osman Kavala’nın kendisine ‘‘Soros Artığı’’ diyen Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’a tutuklu bulunduğu cezaevinden verdiği yanıt aşağıdadır:
“Ülkemizdeki sivil toplum kuruluşlarının şeffaf biçimde desteklenmesi amacıyla yasalara uygun biçimde kurulmuş ve faaliyet göstermiş olan Açık Toplum Vakfı’nın yönetim kurulunda diğer yönetim kurulu üyeleri gibi görev yaptım. Hiçbir dönemde başkanlığını üstlenmedim, Açık Toplum Vakfı’nı ya da George Soros’u temsil eder nitelikte bir yetkim, statüm olmadı.
“George Soros’un Türkiye ziyaretlerinde Vakıf yönetim kurulu üyeleriyle benim de katıldığım görüşmeleri, Vakfın çalışmaları ile ilgili sivil toplum faaliyetleri kapsamında gerçekleşti.
“Bildiğim kadarıyla, Sayın Erdoğan George Soros ile bu Vakfın kuruluşundan önceki bir tarihte tanışmış ve Soros’un en son Kasım 2015’te Türkiye’ye yaptığı ziyaret sonrasına kadar, Adalet ve Kalkınma Partisi’ne mensup siyasetçiler ve Cumhurbaşkanı’nın danışmanları ile Soros’un diyaloğu devam etmiş. Ben bu görüşmelere dâhil olmadım, içerikleri hakkında da bilgi sahibi değilim.
Davos-2005 – Solda; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘‘Siz Soros’la hangi gerekçeyle fotoğraf çektirdiniz ve aynı masaya oturdunuz?’’ soru cümlesinde adı geçen George Soros, sağda aynı cümle içinde geçen masa ve zamanın AKP’li yöneticileri.
“Bana yöneltilen suçlamalar herhangi bir delile dayanmıyor olmasına rağmen dört yıldır tutukluyum. Cumhurbaşkanı’nın hüküm giymemiş ve yargılaması devam etmekte olan bir kişiye yönelik aşağılayıcı ve lekeleyici ifadeleri, insan haysiyetine saldırı niteliğindedir. Bunlar suçlu olduğum algısı yaratan ve yargıyı doğrudan etkileyen mesajlardır.
“Bu şartlar altında adil bir yargılama yapılmasına imkân kalmadığından, bundan sonra duruşmalara katılmamın ve savunma yapmamın anlamsız olacağına inanıyorum.
“Hukuk devletini savunan bir yurttaş olarak, yargının maruz kaldığı bu durumu meşrulaştırıcı bir edimde bulunmanın doğru olmadığını düşünüyorum.”
Bundestag Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Dr. Norbert Röttgen’in ifadeleriyle bitirelim; ‘‘ Büyükelçilerin bir insanın yargılanmadan birkaç yıldır cezaevinde tutulmasına karşı protestosu haklıdır ve gereklidir. İnsan hakları devletlerin iç işleri değildir. Bu kural; Türkiye gibi NATO üyesi ülkeler için özellikle önemlidir.’’