Önceki gün TBMM’de Dışişleri Bakanlığı’nın bütçesi görüşüldü. Muhalefet partileri, özellikle Erdoğan’ın “özbeöz kardeşimiz” dediği Katar’ın Rum kesimiyle ortaklığını ve yine bizzat Erdoğan ile Çavuşoğlu’nun “15 Temmuz’un finansörü” ilân ettiği Birleşik Arap Emirlikleri’yle başlayan muhabbeti sorguladı.
Öncelikle Katar’la ilgili tartışmaları aktaralım. CHP’li Utku Çakırözer, “Katar da bizi öz kardeşi görüyor mu, Türkiye’nin güvenliğini düşünüyor mu?… Maalesef, hayır; yok öyle bir şey. İşte ispatı: ülkemizin hak sahibi olduğu sularda, Rumlarla petrol anlaşması imzaladı öz kardeşiniz Katar.” eleştirisinde bulundu.
İnanalım Mı?
Hatırlarsınız; Erdoğan, Katar ziyaretinde bu konudaki bir soru üzerine, “Söz konusu ruhsat sahasının bir kısmı Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığını ihlâl ediyor ve Ada’nın ortak sahibi Kıbrıs Türklerinin haklarını yok sayıyor. Üzüntümüzü de belirttik.” dedikten sonra, Dışişleri Bakanlığı’mızın bunun takipçisi olacağını söylemişti.
Evet, Dışişleri Bakanlığı bunun takipçisi olmuş. Sonuç ne mi? Bakan Mevlüt Çavuşoğlu, TBMM’deki görüşmeler sırasında bunun cevabını şöyle verdi:
“Katar’ın ve Exxon’un imzaladığı anlaşmaya gelince; kim olursa olsun bizim kıta sahanlığımıza bizden izinsiz kimse giremez. Ayrıca, KKKTC’nin ruhsat verdiği sahalara da bizden izinsiz kimse giremez yani Kıbrıs etrafında. Dolayısıyla, bu anlaşmada beşinci parselde her iki ülke de taahhüt etti ki -Amerika ve Katar- bizim kıta sahanlığımızın içine girmeyecek… Girmeyecek, altında… Beşinci parselin, bizim kıta sahanlığımızın güney çizgisinin altında kalan kısmında…”
ABD ve Katar, bizim kıta sahanlığımıza girmeyeceğini “taahhüt” etmiş… İnanalım mı?.. Ayrıca öyle bile olsa bu “özbeöz kardeşimizin” Rumlarla ittifakının anlamını değiştirir mi?..
Boru Değil 15 Temmuz; Ama Özür De Helalleşme De Olmamış
TBMM’deki görüşmelerden ilginç başka sahneler; BAE ile ilişkiler konusunda CHP’li Çakırözer, şöyle konuştu:
“BAE’den kalkan uçaklar Libya’da Türk hava savunma sistemlerini vurdu, ‘Türkiye’ye hak ettiği dersi verdik’ dediler, ne yaptınız? ‘15 Temmuz kanlı darbe girişiminin finansörü’ dediğiniz, ‘Şerefsiz!’ diye manşet attırdığınız kişilerden bir kuru özür olsun alabildiniz mi? Ne gezer; tam tersine, turkuaz halıyla, top atışıyla karşıladınız.”
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay da, “BAE ile nasıl helalleştiniz çok merak ediyorum? Aynı helalleşmeyi Fetullah Gülen’le de yapacak mısınız?” diye sordu.
Bakan Çavuşoğlu kelimesi kelimesine şunları söyledi:
“Bu yıl Körfez ülkeleriyle ilişkilerimizde önemli gelişmeler yaşandı… Özellikle diplomasiye ve diyaloga alan açtık, üst düzey ziyaretlerle somut sonuçlar almaya başladık. Bu gece de, yine, BAE’ye bir ziyaret gerçekleştireceğim, bu temaslarımızı devam ettireceğiz… Diplomaside temel kural: sürekli düşman da düşmanlık da yoktur, dostluk da yoktur. Şimdi, BAE’yle bizim bir problemimiz var mıydı? Yoktu. Onlar bizimle ilişkileri bozdu, şimdi de düzeltmek istediler, biz de ilişkileri düzeltiyoruz; bu kadar basit… Karşılıklı bir çıkar temelinde herkesle ilişkilerimizi geliştiririz ve herkes Türkiye’ye yatırım yapmak istiyor. Dolayısıyla, bu yatırımı yaparken de ‘Niye gelip yatırım yapıyorsunuz?’ diye suçlamak da doğru değil.”
Boru değil, 15 Temmuz gibi bir facia yaşandığı halde BAE’den ne özür alınmış ne de onlarla helalleşilmiş… Bunun yerine birden bire “diplomaside sürekli düşmanlık da dostluk da olmadığı” hatırlanmış… İşte bu kadar basitmiş!..
15 Temmuz’un Mimarıyla Görüşmeye Gelince
Görüşmelerin ilerleyen bölümlerinde bu defa “15 Temmuz’un mimarlarından” olduğu öne sürülen Henry Barkey üzerinde tartışma yaşandı.
Washington Büyükelçisi AKP’li Murat Mercan’ın, Barkey’yle iki kez görüştüğünü öne süren CHP’li Engin Altay, “15 Temmuz’un mimarlarından olduğu varsayılan, öngörülen bir hainle görüşmesi hepimizin içini acıtmalı. Bu görüşmeden murat nedir, amaç nedir? BAE’yle yaptığınız gibi pazarlık süreci başlatıyorsanız bunun adı vatana ihanettir ve CHP’nin buna sessiz kalması beklenemez.” dedi.
Bakan Çavuşoğlu ise Mercan’ın Barkey’le görüşmediğini, asıl görüşenin CHP ABD Temsilcisi Yurter Özcan olduğunu belirtip, “Şimdi, içiniz acıyor mu? Bu hainle görüşmenin neticesi nedir? İkincisi pazarlık nedir? Üçüncüsü buna sessiz kalacak mısınız?” karşılığını verdi.
Kendisi dahil devletin tüm kademelerinin 15 Temmuz’un finansörü ile görüşmesi caiz; CHP’nin ABD Temsilcisi’nin 15 Temmuz’un mimarı “hainle” görüşmesi suç!.. Bu ne yaman çelişki?!
SADAT Ne Düşünüyor?
TBMM’den sonra BAE’ye gidelim. Bakan Çavuşoğlu, bütçe görüşmesinin ardından aynı gün bu ülkeye uçtu. İktidar medyası, Çavuşoğlu’nun mesaj ve temaslarını an be an aktarmakla kalmadı; bugün BAE Ankara Büyükelçisi, Erdoğan’a güven mektubu sunarken Çavuşoğlu’nun da Abu Dabi’de mevkidaşı ile görüşecek olmasını, “dikkat çekici zamanlama” olarak yorumladı.
Asıl konumuza gelince; BAE ile bu kucaklaşma döneminde hep iktidarın geçmişteki söylemlerine dikkat çektik. Ancak hatırlatmamız gereken birileri daha var.
15 Temmuz’daki rolü sıkça tartışılan, yeni rejimin yeni TSK’sını şekillendiren, hatta “İslâm Ülkeleri Konfederasyonu Anayasası” hazırlayan, başındaki isim olan emekli general Adnan Tanrıverdi’nin 2 yıl öncesine kadar Erdoğan’ın başdanışmanlığını yaptığı SADAT-ASSAM-ASDER’den söz ediyoruz.
SADAT’ın o anayasasında, BAE’nin yanı sıra, şimdi Ankara’nın arasının açık olduğu Suriye ile ilişkileri düzeltmeye çalıştığı Suudi Arabistan ve Mısır da vardı.
Peki 15 Temmuz’a kadar SADAT’ın BAE ile ilişkileri nasıldı? Abu Dabi’de düzenlenen fuarlara Türkiye’den tek savunma sanayi hizmet firması olarak katılıp büyük ilgi görüyor, askeri yetkililere hizmetleri hakkında bilgi veriyordu.
Ya 15 Temmuz’dan sonra?
Çok eski değil, daha Şubat 2020’de internet sitesinde yayımlanan ve ülkemizdeki “darbelerin” anlatıldığı bir yazıda BAE için “uluslararası terör finansörü” denildi.
SADAT’ın Libya’ya paralı asker götürdüğü yolundaki iddialara ilişkin bir başka yazıda ise “Terör Çetesi” ve “Kara Vicdanlar” alt başlıkları altında şu ifadeler kullanıldı:
“CIA destekli terörist Hafter ve arkasındaki Mısır, İsrail, BAE çetesi TSK karşısında tutunabilir mi? Kesinlikle hayır!… Terörist çete açığını kapatabilirim düşüncesi ile Hafter’i kalabalık gösterecek taraftar bulamadığı için paralı asker bulma telaşına kapılmış durumdadır. O kadar acınacak haldeler ki, basına yansıyan haberlere göre açlık ve sefaletle pençeleşen Sudanlı gençleri BAE’de özel güvenlik işinde çalıştırma vaadi ile kandırıp Yemen ve Libya’ya savaşmaya götürdüler… BAE merkezli Black Shield firmasının 2019 yılında Sudan’da gençleri yüksek gelir ve özel güvenlik görevlisi olarak yetiştirip iş vereceği vaadi ile Dubai’ye götürdüğü, 3 aylık askeri eğitimden sonra Yemen veya Libya’da paralı asker olarak çalışma seçeneklerinden birine mecbur bıraktığı ortaya çıkmıştı… Libya’nın geleceğine ipotek koymaya çalışanlar, kandırdıkları Sudanlı gençler zenci oldukları için mi paralı asker şirketinin adını ‘Black Shield’ koydular bilinmez, ama hem terörist Hafter’in hem de ona destek veren terör çetesinin vicdanlarının kapkara olduğunda en ufak bir şüphe yok.”
Evet; Ankara, BAE ile “özürleşmeden veya hellaleşmeden” ilişki kurulmasına “diplomasi” dedi çıktı, da acaba SADAT ne diyor?!
Müyesser YILDIZ, 15 Aralık 2021