savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,5048
EURO
36,4965
ALTIN
2.947,07
BIST
9.031,82
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Hafif Yağmurlu
17°C
Ankara
17°C
Hafif Yağmurlu
Cuma Hafif Yağmurlu
17°C
Cumartesi Karla Karışık Yağmurlu
2°C
Pazar Karla Karışık Yağmurlu
2°C
Pazartesi Az Bulutlu
2°C

Teröristbaşı Onun Ne Yapmasını İstemişti?!

Teröristbaşı Onun Ne Yapmasını İstemişti?!

Teröristbaşı Onun Ne Yapmasını İstemişti?!

 

 

Erdoğan’ın yeniden kazanmasıyla birlikte yeni, sivil, özgürlükçü, kuşatıcı” diye tarif edilen sivil bir anayasa yapılması konusu daha yüksek bir sesle dillendirilmeye başlandı. Sanki geçen süreçte mevcut Anayasa’nın üçte ikisi değiştirilmemiş, kendi getirdikleri düzenlemeler bile çiğnenip buradaki hak ve özgürlükler kağıt üzerinde bırakılmamış gibi.

Daha üç gün önce Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, AYM kararlarının mutlaka uygulanması gerektiğini belirtip, “Bu, bir tercih, takdir meselesi değil, bir toplum sözleşmesi olan Anayasa’mızın emredici hükmüdür.” hatırlatmasında bulunmakla kalmayarak henüz yayınlanmayan iki kararda ihlalin kanundan kaynaklandığını tespit ettiklerini, yani Anayasa’ya aykırı kanun çıkarıldığını açıklamadı mı?

Erdoğan hafta başında gittiği KKTC ve Azerbaycan’dan dönerken, “yeni anayasa”dan değil, özellikle aile ve gençlik konusundaki maddelerin değişikliğinden söz ederken, önceki günkü Kabine Toplantısı’nın ardından yine “sivil, özgürlükçü, kuşatıcı, toplumumuzun tüm kesimlerinin sahipleneceği” bir anayasadan dem vurup, “Demokrasimiz, ayağına vurulan son zinciri de kıracak güce ulaşmıştır… İnşallah görev süremiz boyunca Cumhur İttifakı’ndaki ortaklarımızla birlikte Türkiye’yi sivil bir anayasayla buluşturmak için çalışacağız.” dedi.

MHP hariç Erdoğan ile ortaklarının ve dahi CHP’nin Meclis’e taşıdığı müstakbel paydaşlarının yeni anayasada muradı, herkesin bildiği sır; Atatürk milliyetçiliği, Atatürk İlke İnkılapları’na atıf yapılan başlangıç bölümü, değişmez ve değiştirilmesi teklif edilemez ilk dört madde ile “Türk vatandaşlığı” ve ana dilde eğitim düzenlemelerinin ortadan kaldırılmasıdır.

O Teveccühe(!) Niye Mazhar Oldu?

Şuraya geleceğiz; malûm geçen hafta yapılan seçim sonucunda TBMM Başkanlığı koltuğuna AKP ve MHP’nin ortay adayı Numan Kurtulmuş oturdu ve teşekkür konuşmasında da yine, “çağdaş, katılımcı, demokrat, kuşatıcı ve milli bir anayasa” vurgusuna yer verdi. Yeni anayasa çalışmalarında başrolde olacağı şüphesiz.

TBMM Başkanı olsa dahi Erdoğan’ın sözünün üstüne söz söyleme imkânı yok; ama yine de Kurtulmuş’un yeni anayasa konusundaki görüşlerine göz atalım.

Mayıs’taki seçimlerden hemen önce; “yeni, çağdaş, demokrat, kapsayıcı ve kuşatıcı reformcu bir anayasa” ihtiyacından söz edip, “Yeni anayasa siyasetin halka karşı sorumluluğudur… Yeni anayasa için iklimin oluşacağını umut ediyoruz.” dedi.

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ise ittifak pazarlıkları sırasında Numan Kurtulmuş’un, Türk vatandaşlığı ile ilgili 66’ncı madde ve ilk 4 maddeyle sorunları olmadığını söylediğini açıkladı.

Acaba?

MİT Başkanı Hakan Fidan’ın Dışişleri Bakanı yapılmasının ardından, bu görevlendirme daha 2014’te gündeme geldiğinde İmralı’daki teröristbaşının, “Önemlidir. Tek başına bu işe başladı… Bulunduğu kurum önemlidir, ama Dışişleri Bakanlığı da önemlidir… Dönüştürücü bir işlev görebilir.” dediğini hatırlatmıştık.

İlginçtir; teröristbaşı benzer bir değerlendirmeyi Kurtulmuş hakkında da yaptı. Ocak 2013’te kendisini ziyaret eden HDP’lilere dedi ki;

Aslında Anayasa konusunda kurucu bir meclis olmak durumundaydı. Mevcut çalışma sonuç alıcı olmadı. Daha sonra Numan Kurtulmuş ve Osman Can cephesinden Anayasa Kurucu Konvansiyonu şeklinde ele alınabilir… Kürt realitesi parlamento tarafından kabul edilmeden nasıl anayasa yapacaksınız? Bu konuda 1921 Anayasasını ve yirmi maddelik Kürt reformu tasarısını esas alabilirsiniz.”

İlginçliği şu; Kurtulmuş o vakitler AKP’de sadece ekonomiden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı’ydı.

Teröristbaşının bu isteği aynı günlerde kamuoyuna yansıdığında, haliyle, Kurtulmuş’a da soruldu. Kurtulmuş, “İmralı’da ne konuşuluyor, ne ediliyor bunların hiçbirisini bilmiyoruz. Sadece ilgili olan devlet görevlilerinin, kamu görevlilerinin yürütmüş olduğu süreç hakkında bu tür spekülasyonların yapılması fevkalade yanlıştır.” dedikten sonra şu temennilerde bulundu:

İnşallah Türkiye 2009’da yakalamış olduğu şansı bir kere daha yakalar. Türkiye her türlü provokasyona rağmen 30 küsur senedir devam eden bu terör belasını sonlandırmış olur. Bu memlekette artık bu ülkenin çocukları ölmez, bu ülkenin insanları huzur ve refah içerisinde, barış içerisinde yaşar ve ülkemiz gerçekten bir esenlik yurdu haline gelir… Siyasetin vazifesi bu esenlik yurdu haline getirme çabasına her türlü katkıyı sağlamaktır.”

Acaba teröristbaşı, Kurtulmuş’ta nasıl bir ışık görmüştü ki, “Kurucu Meclis” anlamına gelen “Anayasa Kurucu Konvansiyonu”nda rol almasını ve de “Anayasanın Kürt sorunuyla ilgili bölümlerini” onun yazmasını istemişti?

TÜSİAD’ın daha 2008’de hazırladığı, “Anayasa Konvansiyonu Nedir, Neden Gereklidir?” başlıklı raporda; “Konvansiyon’a başkanlık etmek için en uygun makam TBMM Başkanlığı’dır.” dediğini kaydedip bu sorunun cevabını bulmaya çalışalım.

Teröristbaşının Dikkatini Bunlar mı Çekti?

Malûm; Numan Kurtulmuş 2010’da Saadet Partisi’nden ayrılıp Halkın Sesi Partisi’ni (HAS Parti) kurduğunda en meşhur sözleri şunlar oldu:

Biz firavunlaşmayacağız, Karunlaşmayacağız, Belamlaşmayacağız. Firavun gibi yönetimi Türkiye’de bir baskı aracı olarak kullanmayacağız. Karun gibi kamu kaynakları ile zenginleşmeyeceğiz. Belam gibi de bu siyasetteki yanlışlıklarımızı eksikliklerimizi dinimize diyanetimize, inançlarımıza alet ettirmeyeceğiz. Din istismarı yapmayacağız, yaptırmayacağız.”

Ancak yeni anayasa ve “Kürt sorunu” hakkında da görüşleri vardı.

Örneğin Parti Programı’nda hem yeni anayasa hem “eşit yurttaşlık” vurgulandı.

2011’de “Yeni Siyaset İçin Yeni Anayasa” teklifi hazırlandı. Kurtulmuş, tekliflerinin Memur-Sen’in hazırladığı“Başlangıç bölümü zorunlu değil… Mevcut vatandaşlık tanımı çatı kimlik oluşturmanın çok gerisinde; ‘Türkiye Cumhuriyeti ile vatandaşlık bağı bulunan herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır’ denmeli… Eşit yurttaşlık için ana dilde eğitim anayasal bir hak olarak tasarlanmalı.” gibi önerilerin yer aldığı teklifle “ortak görüşlere” sahip olduğunu söyledi.

Kürt açılımı” konusunda; “Tıkanma noktasına gelineceğini en başından söyledim. Çünkü Hükümet’in bir pusulası yoktu… Başbakan olsam, önce devlet adına faili meçhuller için özür dilerdim. Şehit ailelerinden de dilerdim.” dedi.

İlköğretim okullarında okutulan andımız başta olmak üzere etnik ayrımcılık oluşturan tüm söylem ve ifadeler kaldırılacak” vaadinin yer aldığı 2011 seçim beyannamesini açıklarken şöyle konuştu:

Türk’ün gururunu, Kürtlerin de onurunu zedelemeyecek makul bir program uygulayacağız. Ana dili ana sütü kadar helaldir. Bunun için Anayasal güvence sağlayacağız.”

Seçim mitinglerinde Erdoğan’ın “Kürt sorunu yoktur” sözlerini, “9 yılda hangi adımlar atılmış da Türkiye’de Kürt sorunu kalmamış?” diye eleştirip, “Bu memlekette hiç kimsenin ikinci sınıf vatandaş olmadığı, kimsenin dilinden, dininden, yaşayışından, inançlarından dolayı aşağılanmadığı, Türkün Kürde, Kürdün Araba üstün ya da aşağı olmadığı, Türkiye’de inancını yaşamak isteyenlerin istediği gibi dilediği gibi bir Türkiye kuracaklarını” anlattı.

Teröristbaşının dikkatini bunlar çekmiş olmalı, değil mi?!

Kurtulmuş’un AKP’ye geçip önce Genel Başkan Yardımcısı, ardından 2014’te Başbakan Yardımcısı olduğunda da “çözüm sürecini” savunup“Türkiye’ye dikte edilmiş bir süreç değildir… Türkiye’nin milli bir projesidir… Dolayısıyla bu milli bir süreçtir. Bir bölünme süreci değil, Türkiye’nin bütünleşme sürecidir.” dediğini ve Dolmabahçe mutabakatını, “Bu 10 madde, zaten yıllardır Türkiye’nin tartıştığı maddeler. Türkiye’nin demokratikleşmesi ile ilgili maddeler.” sözleriyle desteklediğini kaydedelim.

Kurtulmuş şimdi TBMM Başkanı… Hedef ise yeni anayasa…

Biz yine de enseyi karartamayalım; Tesadüftür, tesadüf.” diyelim!..

Müyesser YILDIZ
16 Haziran 2023

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.