Askeri sağlık destek sistemi, NATO personelinin sağlığını korumayı ve iyileştirmeyi, dolayısıyla NATO üyesi ve ortak kuvvetlerin yurt içinde ve konuşlandıklarında operasyonel kapasitesinin korunmasına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.
Ercan Caner, Sun Savunma Net, 27 Ağustos 2023
Askeri Sağlık Sistemi
Askeri Sağlık Sistemi, sadece askeri hastanelerden ziyade, birbirine entegre edilmiş; savaş alanı tıbbi hizmetlerini, yaralı askerlerin savaş alanından süratle tahliyesini, askerlerin sağlıklarının korunmasını, görevde ve emekli olan askerler ve ailelerinin sağlık hizmetlerini, tıbbi eğitim ve öğretimin yanı sıra tıbbi araştırma ve geliştirme sistemlerini içine alan bütüncül bir sistemdir.
Muharebe sahasında askerlere sağlanan tıbbi hizmetin, normal yaşamlarını sürdüren sivillere sağlanan tıbbi hizmetlerle arasında dağlar kadar farklar bulunmaktadır. Askeri Sağlık Sistemi olmayan bir silahlı kuvvetler savaş alanında eksiktir. Askeri sağlık sistemi muharebe sahasında bir askerin savaşma azim ve iradesini artıran en büyük etkenlerden bir tanesidir.
NATO Geleceğin Tıbbi Destek Konsepti – FMSC
NATO Geleceğin Tıbbi Destek Konsepti’nin (FMSC-Future Medical Support) maksadı; tıbbi desteğin farklı bileşenleri ve fonksiyonel alanlarıyla ilgili gelecekteki konseptler için kapsamlı bir temel doküman vazifesi görmektir. FMSC’nin stratejik hedefi ise, NATO İttifakı genelindeki sağlık hizmetleri birimlerinin gayret ve imkân kabiliyetlerini, ihtiyaç duyulan her yerde koordine ederek, etkin bir işbirliği yapmalarını sağlamaktır.
FMSC; NATO Komuta ve NATO Kuvvet Yapıları dâhil bütün karargâhlar ve taktik seviyeden stratejik seviyeye kadar bütün seviyeler için geçerlidir. NATO üyeleri ile ortak ülkelerin askerî karargâhları ve özellikle tıbbi direktörlükler olmak üzere planlama direktörlüklerini de kapsar.
FMSC, askerî harekâtın bütün alanlarında aşağıda belirtilen sağlık hizmetlerinin bütün yelpazesini kapsamaktadır:
Siyasi Zorluklar ve Etkileri
NATO üyesi ülkelerdeki siyasi ve ideolojik farklılıklar; insani, askerî, yönetimsel ve özel sektör ticari aktörleri arasında, uyumlu ortaklıklar ve işbirliğinin geliştirilmesine yönelik karşılıklı çabaları engelleme konusunda büyük bir potansiyele sahiptir. Ülkeler onlarca yıldır kendi ülkelerini savunmak ve kolektif savunmaya katkıda bulunmak maksadıyla çift maksatlı bir hedef doğrultusunda savunma yapıları ve yeteneklerini geliştirmek için çaba göstermektedir.
Ülkeler askerî tıbbi imkân ve kabiliyetlerini öncelikle kendi ulusal güvenlik gereklilikleri ve taahhütleri doğrultusunda, müşterek çalışabilirlik ve standardizasyon faaliyetleri vasıtasıyla önceliklendirerek, birleşik müşterek bir kuvvetin parçası olarak katkıda bulunmakta ve faaliyet göstermektedir.
Siyasi aktörler doğal bir şekilde öncelikli olarak kendi milli çıkarları, askerî aktörler siyasi direktifler ve emirlerle, özel sektör aktörleri ise ekonomik çıkarlar tarafından yönlendirilmektedir. Sivil örgütlerin karşı karşıya kaldıkları en büyük zorluk, risk altındaki sivil nüfusa kesintisiz ve engelsiz insani yardım sağlamaktır. Bazı sivil toplum örgütleri (NGO-Non Governmental Organization) bu konuda silahlı kuvvetlerle her seviyede karşılıklı diyaloğa girmeye istekli olsalar da, birçoğu karar alma ve faaliyetlerinde bağımsızlıklarını korumaktadır.
İnsani sivil toplum örgütlerinin, insani yardım (İnsani yardım, yaşadıkları doğal afetler, savaşlar, zulümler ve yoksulluk nedeniyle yardıma ihtiyacı olan insanlara yapılan yardımlara verilen isimdir. Bu yardımlar genellikle acil durumlarda kısa süreli olarak gerçekleşen yardımlardır ve devlet yardımı ulaşana kadar halka destek verilmesini kapsar.) erişimini tehlikeye atma riski nedeniyle, askerî tıbbi kuvvetlerle olan ilişkilerinde yürüttükleri faaliyetlerin sadece askerî çabalara bir katkı olarak algılanmasını önlemek için gayret göstermesi normaldir. Varlıkları ve korunmaları tarafsız olmalarına bağlı olan sivil toplum örgütleri, işte bu nedenle kendi faaliyetleri ile askerî kuvvetler tarafından yürütülen faaliyetler arasında net bir ayrım sağlamayı hedeflemektedir.
Etkin sağlık hizmetleri ve tıbbi desteğin sağlanması bu maksatla özel olarak eğitilmiş üztün nitelikli personelin varlığına bağlıdır. Demografik değişiklikler nedeniyle, NATO ittifakı genelinde sivil sağlık sistemleri ve askerî sağlık hizmetlerinde tıbbi personel açığı giderek artmaktadır. Daha az insan daha fazla savaş gücü üretirken, askerî kuvvetler de küçülmekte ve sonuç olarak bir personelin göreve uygun olmaması durumunda daha büyük bir yetenek kaybı yaşanmaktadır.
Tıbbi hizmetlerin sağlanmasına yönelik alınan kurumsal önlemler, aşırı stres ve bitkinlik nedeniyle uzun vadede çok daha büyük bir tıbbi personel açığı riski doğurarak, mevcut tıbbi personelin omuzlarına daha büyük bir yük binmesine neden olmaktadır.
NATO’nun güney ve doğu sınırlarında evrimleşen güvenlik tehditleri ve uluslararası ilişkilerin hassas dengesini bozan olayların yanı sıra insanların neden olduğu ya da doğal afetler ile salgın hastalıklar, özellikle etkilenen bölgelerde sağlık hizmet kapasitelerinin aşılmasına neden olabilir.
Aniden meydana gelebilecek insan kaynaklı veya doğal bir olay, hem askerî hem de sivil olmak üzere ulusal müdahale kapasitesini aşarak ciddi hasarlara, yaygın ölümlere ve yaralanmalara neden olabilir. Eş zamanlı olarak meydana gelen küçük ölçekli olaylar da benzer etkilere neden olabilir. İkli değişikliği büyük bir olasılıkla yaşanan doğal afetlerin sıklığını ve etkisini artıracaktır. Bir salgın hastalık patlaması, ulusal sivil ve askerî müdahale kapasitelerini aşan ve nüfusun oldukça büyük bir bölümünü etkileyen geniş bir coğrafi alana yayılabilir. Modern savaş alanı geometrisi oldukça karmaşıktır ve hızla doğrusal bir düzenden çok boyutlu bir düzene doğru değişmektedir.
Askerî Komite (MC-Military Committee) 2018 Yılı İkili Stratejik Komutanlık (Bilateral Strategic Command) Risk Değerlendirme’sinde tıbbi hizmetler alanında belirlenen potansiyel kritik açık ve eksiklikler aşağıdadır:
Belirlenen riskler; sivil-askerî etkileşim, ev sahibi ülke desteğinin yını sıra tıbbi kuvvet oluşturma ve stratejik planlamayla da ilgilidir. Tıbbi desteği her bir bileşenindeki açıklar ve eksiklikler aşağıda sıralanan kritik olumsuzluklara neden olabilir:
NATO Neler Yapmalı?
NATO, sağlık hizmetlerini gelecekteki güvenlik ortamı ve modern savaşa hazırlamak maksadıyla, kara, hava, deniz, siber, uzay ve bilişsel harekât alanlarında, bütün kademeler arasında, coğrafik sınırlar, kurumsal örgütler ve uluslar arasında müşterek çalışabilirliği ve işbirliğini sağlayacak tedbirleri almalı ve uygulamalıdır.
NATO genelinde tıbbi destek çabalarının koordinesi maksadıyla NATO, sağlık hizmetlerindeki roller ve sorumlulukların yanı sıra kültürel ve siyasi farklılıkları da bilmeli ve ittifak genelinde gereken örgütssel yapı ve süreçleri oluşturmalıdır.
NATO, üye ve ortak ülkelerdeki sağlık hizmet birimlerini bilgilendirmeli ve birbirleri ile veri paylaşımı ve fikir alışverişinde bulunmalarını sağlamalıdır.
NATO, üye ve ortak ülkeleri sağlık tehditlerinden korumak maksadıyla; sağlık hizmetlerinin sahip oldukları bilgi, deneyim ve yeteneklerini paylaşmaları ve değiş tokuş etmelerini sağlayacak mekanizmalar geliştirmelidir.
Sağlık hizmetlerinin tasarlanmasında, NATO ittifakı bünyesindeki tıbbi imkân ve kabiliyetlerin çabukluk, süratle iyileşme kabiliyeti, sürüdürebilirlik gibi alanlarda etkilerini artıracak çözümleri teşvik etmelidir.
Sağlık hizmetlerinin etkin bir şekilde çalışabilmesi maksadıyla, NATO genelinde yürütülen bütün gayretleri uyumlu hale getirmeli ve üye ve ortak ülkelere birbirlerini destekleyecek bir ortam sağlamalıdır.
Müşterek dokümanlar (Joint Publication) ve standardizasyon anlaşmaları (STANAG) aracılığı ile bütün sağlık hizmetlerinin NATO bünyesinde geliştirilmesi, standart hale getirilmesi ve müşterek çalışabirlik seviyesini yükseltme yönündeki çabalarını sürdürmelidir.
Üye ve ortak ülkeleri, askerî sağlık hizmetlerinin siyasi endişelerden bağımsız olarak öncelikle bir ulusal ve sonrasında da örgütsel bir zorunluluk olduğu konusunda ikna etme gayretlerine girişmelidir.
Türkiye Neler Yapmalı?
Türkiye, terörle yıllardan beri mücadele eden bir ülke olarak öncelikle kendi ihtiyaçları doğrultusunda bir askeri sağlık sistemi tesis etmelidir.
2000-2001 yılları arasında askerî gözlemci olarak görev yaptığım Birleşmiş Milletler Irak-Kuveyt Gözlem Misyonu (UNIKOM – United Nations Iraq Kuwait Observation Mission) görevim esnasında, patlamamış mühimmat nedeniyle bir bacak, kol ve gözünü kaybeden, bedeninin her tarafı şarapnel parçalarıyla yaralanmış bir Iraklıya ilkyardım uygulamıştım.
UNIKOM altında görev yapan Alman Malteser Hilfsdienst isimli, 13 personelden (Beş doktor, iki hemşire ve 6 acil tıp teknikeri) oluşan tıbbi grubun başındaki yarbay, Irak-Kuveyt sınırının, özellikle Irak tarafında patlamamış mühimmat ve mayınlardan zarar gören insanlara müdahale açısından, kendisi ve ekibine tam bir muharebe laboratuvar ortamı sağladığını ve bulunmaz bir fırsat olduğunu ifade etmiştir. 15 tıbbi ekip, toplam 1400 insana müdahalenin yanı sıra askerî gözlemcilere de düzenli olarak ilkyardım eğitimleri vermiştir.
Uzun yıllardan beri terörle mücadele eden, kara ve el yapımı patlayıcı düzenekler başta olmak üzere, terörle mücadelesinde zarar gören, büyük acılar çeken ve çekmekte olan Türkiye, sadece darbe teşebbüsü sonrası kapatılan askerî hastaneleri açmakla yetinmeyip, derhal bir askerî sağlık sistemini devreye sokmalıdır.
Askerî sağlık sistemi, moral ve motivasyonun yanı sıra, bir askerin savaşma azim ve iradesini yükselten en önemli faktörlerden bir tanesidir.