Birinci ve İkinci Dünya Savaş’larından kalan 1.6 milyon ton mühimmat hâlâ Almanya Kuzey Denizi ve Baltık Denizi’nin dibinde yatmaktadır.
Atilla Aşçı, Sun Savunma Net, 23 Ocak 2024
Almanya’nın, Baltık ve Kuzey Denizi kıyılarından pek de uzak olmayan bölgelerde, deniz içine atılmış ya da bırakılmış toplam 1,6 milyon ton kullanılmamış cephane ve mühimmat yatmaktadır.
Özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan sonra, İngilizler, Almanya’nın elindeki mühimmatı bir an önce yok etmek maksadıyla, topladıkları cephane türü her şeyi Almanlara denize döktürmüştür. 1950’li yıllarda da bir bölümünü tekrar toplattılar.
28 Ağustos 1914’de, İngilizler tarafından torpillenerek batırılan 130 metre uzunluğundaki Alman SMS Mainz kruvazörü ile bölgede başlayan batan savaş gemisi sayısı zamanla 120’yi bulmuştur. Bir süre önce yapılan araştırmalarda, uzmanlar çürümeye başlayan mühimmattan etkilenen 71 bölge tespit ettiler. Kuzey Denizi’nde, 21 noktada daha denize mühimmat atıldığı tahmin edilmektedir.
Alman Frauenhofer Kimyasal Teknoloji Enstitüsü ICT ye göre, şu anda denizin çok derin olmayan bölgelerinde, 1,6 milyon ton konvansiyonel savaş cephanesi ve 200 ton kimyasal savaş mühimmatı yatmaktadır. Bunlardan başka, ayrıca, Baltık Denizi’nde 30.000 deniz mayını, Kieler Aussenförde’de 8.000 torpido ateşleme başlığı, patlatılmış ya da patlatılmamış sayısı belli olmayan su bombası ve 65.000 ton kimyasal madde içeren mühimmat bulunmaktadır (Hardal gazı, sinir gazı olan Tabun, ciğerleri kısa sürede devre dışı bırakan fosgen, kusmayla birlikte bedensel güçsüzlüğe yol açan adamsit gazı gibi. Bu son ikisi 1. Dünya Savaşı’nda sıklıkla kullanılmıştır).
Thünen Enstitüsü’nün verilerine göre, kimyasal madde içeren mühimmatın büyük bir kısmı Baltık Denizi’nin derin bölgelerinde (Bornholm ve Gotland bölgesinde 42.000 – 65.000 ton, Skagerrak bölgesi 200.000 tona kadar ve sığ bölge olan Kleiner Belt’de 6.000 ton), konvansiyonel mühimmatın çok büyük bir bölümü Kuzey Denizi’nde bulunmaktadır.
Buradaki sorun, deniz diplerinde yatan yüz binlerce ton çeşitli kalibrede top mermisi ve çok çabuk parlayarak bir ateş topu haline gelen beyaz fosfor içeren alev ve yangın bombaları, torpidolar ve kimyasal gaz el bombalarının, zaman içinde paslanarak erimeye başlamış olabileceğidir. Bunların, deniz suyuna karışmasıyla, insan, balık ve deniz içi canlı florasına, ekolojik sisteme etkilerinin ne denli olumsuz etki yapacağı konusunda tam bir fikir sağlanamasa da, tahmin edilmektedir. Son yapılan araştırmalarda, adı geçen bölgelerde yaşayan morina balıklarının etinde, diğer balıkların safrasında patlayıcı madde kalıntıları tespit edilmiştir. İnsanlara olan etkisine gelince, şu anda herhangi zararının olmadığı düşünülse de, gelecekte, bunun bu şekilde kalmayacağı kesindir.
Bu denli geniş bir alana yoğun bir şekilde yayılmış patlayıcı ve yanıcı maddenin, deniz altına kablo sistemleri ve petrol nakil borularının döşenmesi sırasında oluşturabileceği tehlikeyi şu anda kimse kestiremiyor. Bilinen şu ki, önümüzdeki 10-15 yıl içinde bu mühimmatın çeperlerinin tuz ve denizdeki güçlü gelgit olayları sonucu eriyerek içindeki patlayıcı maddelerin denize karışacak olmasıdır. Öbür taraftan, bunların patlatılması, beraberinde birçok canlının yitirilmesine de yol açmaktadır. 2019 Ağustos ayında, deniz kuvvetlerinin, deniz canlılarının doğal yaşam alanında yatan 42 mayını patlatması sonucu 15 balinanın öldüğü tahmin edilmektedir.
Denizine en güzel kıyılarımız olan Akdeniz ise başka bir tehlike çemberinde.
İtalyan mafyası 1992’den beri zehir ya da radyoaktif madde içeren varilleri gemileriyle batırarak Akdeniz’i bir zehirli madde deposu haline getirdi. Kalabrien’e bağlı Paola Başsavcılığı, kentin kıyılarına yakın bir yerde Cunsky adlı bir gemi batığı bulmuştur. Gemide 120 adet büyük konteyner içinde nükleer atık olduğu tespit edilir. Eski bir mafya üyesi, bu zehir yüklü gemiler hakkında, 1990’lı yılların başından beri İtalyan resmi makamlarına, tehlikenin boyutları hakkında bilgi verilse de; bu durumun yetkililerin pek de umurunda olmadığını ifade etmektedir. Mafya üyesi savcılıkta verdiği ifadede, gemiyi batıran özel patlayıcıların Hollanda’dan geldiğini, nükleer çöpün ise Norveç’e ait olduğunu anlatarak, işin uluslararası bir organizasyon tertibi olduğunu da aslında bir şekilde dile getirmiş. Aynı eski mafya üyesi verdiği ifadede, binlerce zehir dolu varilin, o dönemde İtalya’nın kontrolünde olan Somali Bosasso limanı yakınlarında, İtalyan donanması denetiminde denize atıldığını da sözlerine eklemiş.
Şu anda insanların tatil yaptığı kıyılarda bariz bir tehlike görünmemekle beraber, bu durumun ileriki yıllarda nasıl bir tehlikeye dönüşeceği de tam olarak kestirilemiyor. Ama orada yaşayan canlıların şimdiden zarar gördükleri de aşikârdır.