Hannibal Genseric, La Cause du Peuple, 27 Temmuz 2016 20:02 UTC
ABD ordusunun NATO ile birlikte uyguladığı Türkiye’deki başarısız darbe girişimi, Orta Doğu politikalarında bugüne kadar görülmemiş değişikliklere neden olacak. Darbe, başlangıçtan itibaren başarısız olmaya mahkumdu, çünkü darbe planı hatalıydı. Darbenin sonuçlarına bakıldığında; CIA, MI6 ve Mossad’ın Türkiye’yi Anglo-Siyonist Eksenden uzaklaştırarak Şanghay İşbirliği Organizasyonu ve BRICS ülkelerine (Brezilya, Rusya, Hindistan Çin ve Güney Afrika Cumhuriyeti) yaklaştırmayı başardıkları görülmektedir. Putin, uzun bir süreden beri neler olup bittiğinin farkındaydı. Türkleri zamanında uyaracak kadar elinde yeterli bilgi vardı ve darbecilerin silahlarına karşı gerekli korunma tedbirlerini de almıştı.
Bu eşi görülmemiş jeopolitik gelişmeler muhtemelen bütün küresel dengeleri değiştirecek ve gücün Anglo-Siyonist Eksen’den[1] Şanghay İşbirliği Organizasyonu’na kaymasına neden olacaktır. Türkiye, Orta Doğu’daki çok önemli stratejik konumu, özellikle, büyüklük, yer ve doğuya açılan bir kapı olma özellikleri ile bölgesel satranç tahtasında genel bir kontrol üstünlüğüne ve avantaja sahiptir. Son olarak yaşanılan felaket boyutundaki mülteci akımı, Türkiye açısından bakıldığında, uluslararası dinamiğin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.
ABD’nin İncirlik Hava Üssü’nden yönetilen bir darbeyi uygulamaya koyma kararı, Orta Doğu’yu TAMAMEN kontrol altına almak arzusunda olan ve projelerini ‘‘BÜYÜK İSRAİL’’ ile tamamlamak arzusundaki savaş kışkırtıcılığı yapan rejimler için sonu felaketle biten sonuçlara neden olacaktır. ABD ve CIA’nin böylesine büyük bir fiyaskoya imza atmasının nedeni, kesinlikle ABD içerisindeki, darbe karşıtı olan ve iki tarafa da çalışan ajanların darbe girişiminin altını oymalarıdır.
Darbenin sonuçlarına bakıldığında, darbe sadece Türk halkı tarafından bastırılmakla kalmayıp, Erdoğan’a temizlik yapması için de büyük bir ortam ve mazaret sağlamıştır. Bunlar, tam olarak, darbe girişimi sonrası iktidarı yeniden ele alan Erdoğan’ın yaptığı şeylerdir. Bunun da ötesinde, darbe girişiminde İncirlik Hava Üssü’ndeki üst rütbeli Türk subaylarını kullanmak aptalcaydı, çünkü bu hata herkes tarafından darbeye ‘‘CIA & Şirket’’ etiketinin yapıştırılmasına neden oldu.
Bilmeyenler için Türkiye’nin NATO açısından ne kadar hayati olduğunu ve özellikle Büyük İsrail Projesinin gerçekleştirilmesi için ne kadar önemli olduğunu vurgulamak gerekmektedir. Toz bulutu ortadan kalktığında, bu başarısız darbe girişiminin sonuçları ve derin etkilerinin neler olduğu çok daha net bir şekilde ortaya çıkacak ve bunlar gerçekten ÇOK BÜYÜK olacaktır.
Neden Darbe?
Batılı güçler için bu öldürücü darbe girişimi bir ÖLÜM KALIM tarzı girişimdir.
Batılı güçler, Erdoğan iktidarda olduğu sürece Yeni Dünya Düzeni ile ilgili planlarını uygulamaya koyamayacaklarını çok iyi biliyorlar. Erdoğan’ın iktidarda olmasına tahammülleri yok ve onun, Asyanın merkezinde ve hatta Orta Doğu Arap dünyasında bir Türk halife yaratma yönündeki hırsını çok iyi biliyorlar. Bu nedenle aceleci ve çok iyi hazırlanmayan darbe girişimleri bir anlamda ‘YA HEP YA HİÇ’ tarzında ve şimdi Orta Doğu’yu yeniden restore etme yönündeki planlarını tamamiyle felç eden bir plandır.
Putin de bu planının ümitsiz olduğunu biliyordu ve ABD’nin ihanetinin Türkiye’yi Rusya, Şanghay İşbirliği Organizasyonu ve BRICS ülkelerine yaklaştıracağını bildiğinden, tartışmasız bir şekilde Erdoğan’ın tarafında yer aldı. Kremlin Türkiye’nin, tıpkı NATO ile olan ilişkisi gibi, Avrupa Birliği ile bir geleceği olmadığını da biliyordu. Rusya, jeopolitik çöküşten çok iyi bir şekilde faydalandı ve darbe sonrası temizlik faaliyetinde Türkiye’yi aktif olarak destekledi.
Türkiye’deki hükümeti devirmek maksadıyla uygulanmaya çalışılan darbe aslında Ağustos 2016 ayı içerisinde planlanmıştı, çünkü bu tarihte Yunan hükümeti de bir krize girecek ve aynı şekilde iktidarı kaybedecekti. Böylelikle Balkanlar, istikrarsızlığın hüküm sürdüğü bir ortama sürüklenecek, bölgede Birleşik Devletlere bağlı kukla yönetimler ortaya çıkacak ve ABD güvencesi altındaki Avrupa ile Rusya arasında yeni bir demir perde oluşacaktı.
Darbe girişiminin başladığı gün, inanılmaz ve sıradışı bir rastlantıyla, Anglo-Siyonist Eksen ülke televizyonları İstanbul ve Ankara’ya canlı bağlantılar gerçekleştirdiler. Boğaziçi Köprüsü’nde tankların ne aradığını merak eden Türkler hariç, bütün ülkeler Türkiye’de bir darbe olacağını biliyorlardı. Bilinmeyen sadece darbenin kesin tarihiydi, fakat CNN muhabiri gazeteci Christiane Amanpour’un bütün yayın ekibiyle birlikte, darbeden sadece iki gün önce başkent Ankara ve İstanbul’a gitmesi, aslında darbenin ne zaman yapılacağı hakkında çok değerli bir bilgiydi.
Aslında Pentagon’un CNN ile özel bir ilişkisi vardır. Pentagon, yabancı bir ülkede hükümeti devirmek için ne zaman darbe yapılacağını CNN’e önceden haber vererek, bu yayın kuruluşu ekiplerinin, çok iyi hazırlanmış ve oryante olmuş bir şekilde yerlerini alarak canlı yayın yapmalarını sağlamaktadır. Christian Amanpour ve CNN yayın kuruluşunun bazı ülkelerde ‘persona non grata – (istenmeyen adam)’ ilan edilmesinin nedeni de budur, Christina Amanpour’un bir ülkeye gitmesi o ülkeyi kaçınılmaz bir felaketin beklediğinin en büyük göstergesidir. Türkiye için de bu kural geçerlidir.
Rusya, İran, Suriye ve diğer ülkeler Türkiye’de ABD tarafından yönetilen bir darbe ile ilgili hazırlıkların sürdüğünü çok iyi biliyorlardı.
Bu nedenle Rusya, Putin’in resmi danışmanlarından Aleksandr Dugin’i Ankara’ya gönderdi. Seyahat çok gizliydi, Tahran, Şam ve hatta Moskova’da dahi Putin’e çok yakın birkaç kişi haricinde kimsenin bu çok gizli statüsündeki seyahatten haberi yoktu.
Aleksandr Dugin, Türk liderleri darbe hakkında uyarmak için Ankara’ya gönderilen görevliydi ve elinde darbeye katılanları kapsayan çok uzun bir liste vardı.
Darbe öncesinde, birşeylerin yaklaşmakta olduğunu sezen Türk hükümeti mahkemelere gizli bir yazıyla, Türk Deniz ve Hava Kuvvetlerine mensup 2000 askerin tutuklanmaları için müzekkere çıkartılması yönünde bir talimat gönderdi. Mahkemeler, Türk hükümetinin bu talebini red ettiler ve darbenin içinde yer alan bazı hakimler, üst seviyeli darbeci generalleri hükümetin niyeti hakkında uyardılar. Sonuç olarak darbeciler, darbeye henüz tam olarak hazırlanmadan başlamak zorunda kaldılar.
SU-24 uçağını vurarak düşüren pilotlar darbeye katıldılar.
Rusya, aylar boyunca SU-24 jet uçağına saldıran Türk pilotlarının data transfer ve konuşmalarını izledi. Moskova, SU-24 jet uçağını düşüren iki pilotun CIA ajanı olduklarını belirledi. Amerikalı üstlerinden aldıkları emirle Rus uçağını düşürerek Ankara ile Moskova arasındaki çok iyi olan ilişkileri bozmak istemişlerdi. ABD ve Birleşik Krallık ‘böl ve yönet’ taktiğini uygulamışlardı. İncirlik Hava Üssünde aslında ABD ajanı olan düzinelerce Türk subayı bulunmaktaydı. Bunların tamamı sonradan tutuklandılar.
Başlangıçta Erdoğan’ın etrafındaki yakın çevresine dahi Dugin’in Türkiye’ye ulaştığına dair bilgi verilmedi.
Şüphe uyandırmaktan kaçınmak ve dikkati çekmemek için Putin’in danışmanı Dugin karmaşık bir yolculuk yaparak Ankara’ya ulaştı: Moskova’dan Astana (Kazakistan)’ya, oradan Tahran’a, Tahran’dan Şam’a ve Lefkoşa’ya geçen Dugin, uzun yolculuğu sonrasında Ankara’ya vardığında, Erdoğan’ın en yakın müttefiklerinden olan Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek tarafından karşılandı.
KGB’nin en eski geleneklerinden olan ‘yüz yüze görüşmek en iyisidir’ prensibine uygun hareket ediyorlardı. Son aylarda topladıkları çok fazla bilgi sayesinde, Ruslar darbenin ne zaman ve kimler tarafından başlatılacağını tam olarak biliyorlardı.
İlerlemekte olan Rus-Türk ilişkileri ve karşılıklı güven adına Erdoğan resmi olarak yaklaşmakta olan darbe hakkında uyarıldı. Yapılan uyarının psikolojik bir etkisi de vardı, çünkü ‘tam zamanında’ yapılmıştı ve Erdoğan’a gerçek dostunun kim olduğunu göstermek planlanmıştı.
Putin’i Türkleri uyarmaya zorlayan aslında hiç bir şey yoktu. Türkleri darbeden sadece 10 dakika önce uyarabilir veya onlara hiç haber vermeyerek, Amerikalıları Türkiye’de istediklerini yapmak için serbest bırakabilirdi. Fakat Putin, iki çok önemli kriteri göz önünde bulundurarak hareket etti (a) Rusya’nın güvenliği ve (b) küresel güvenlik, yani aslında Putin bir anlamda Üçüncü Dünya Savaşını önlemeyi hedeflemekteydi.
Erdoğan’ın uçağı Türk jetlerinin hedefindeydi, fakat…
Darbenin başlaması sonrasında sessiz geçen 24 saatin sonunda Pentagon ve CIA tarafından kontrol edilen Amerikan medyası, hiç vakit kaybetmeden her zaman uyguladıkları geleneksel propagandalarına başladılar, artık darbenin başarısız olduğu apaçık ortaya çıkmıştı. Aceleyle hazırlanmış ve ‘Erdoğan’ın askeri darbeyi nasıl avantajına çevirdiğini ve çok daha güçlü bir konuma geldiğini anlatan, başkanlık uçağının Türk darbeci F-16 uçaklarının kontrolündeki hava sahasında uçtuğunu ama kimsenin ateş etmediği göz önüne alındığında darbenin sahte olduğunu’ anlatan birçok yazının aniden ve çok kısa bir sürede ortaya çıktığı görüldü.
Fakat gerçek başkaydı.
İlk olarak ve en önemlisi, Erdoğan’ın uçağını önlemek maksadıyla görevlendirilen uçaklar, ABD ve NATO tarafından kontrol edilen İncirlik Hava Üssünden kalkış yapmışlardı.
İkinci olarak, Amerika Birleşik Devletleri, Türk Hükümetini, İncirlik Hava Üssünden kalkan uçakların Erdoğan’ı hedef aldıklarını bilmesine rağmen, darbe hakkında uyarmak için en küçük bir çaba dahi harcamamıştı!
Aslında Erdoğan’ın uçağı düşürülmek amacı ile birkaç F-16 tarafından takip edilmişti. Fakat medya organlarının açıklamak istemediği bir gerçek var ki; Kuzey Suriye’de konuşlu 7 adet Rus savaş uçağı ve 2 adet S-400 füze sistemi, Türk uçaklarını takip etmiş ve Erdoğan’ın uçağına en küçük düşmanca bir hareket olması durumunda Türk hava sahasında uçan bütün uçakların, nerde olurlarsa olsunlar düşürüleceği yönünde onları uyarmıştır. Türk F-16 savaş uçaklarının ateş etmemelerinin tek nedeni budur, Türk F-16 savaş uçakları, Rus savaş uçakları ve füze sistemlerinin menzilinde ve onların hedefleri konumundaydılar. Erdoğan’ın uçağına açılacak en küçük bir ateşte dahi kendilerinin vurulacaklarını çok iyi biliyorlardı.
Ankara belediye başkanı hiç vakit kaybetmedi. CNN’de yayımlanan öfke dolu konuşmasında, Washington’un darbenin arkasında olduğunu ilan etti. Ve, evet, bu açıklamasını yapmadan önce Ruslardan gereken bütün bilgileri almıştı. Ankara Belediye Başkanı, Birleşik Devletleri, henüz darbe girişiminin başlamasından sonraki 20 dakika içinde, darbeyi yönetmekle suçlayan üçüncü üst düzey Türk yetkilidir.
Gerçi Türk hükümetinin elinde şüphelilere ait bir liste vardı, buna rağmen, Moskova’dan da uzun bir liste verildi. İşte bu nedenle Ankara’daki ABD elçisi gizli bir yerde saklanıyor ve ortaya çıktığında sorulan sorulara kekeleyerek cevap veriyor. Tüm olanların en ilginci ise, birçok Türk generalinin, darbe girişiminde rol aldığını kabul etmesidir. Türk generaller, darbe girişiminde Birleşik Devletlerin oynadığı rolü de açıkladılar.
Washington’dan yapılan açıklamaların, geçmişte yapılanlar ile karşılaştırıldığında hiç bir inanırlığı yoktur.
İncirlik Hava Üssü’ndeki 42 helikopterin nasıl kaybolduğuna dair henüz hiç bir açıklama yapılmadı. Darbe girişimi sonrasında bu helikopterlerin Türkiye’yi işgal etmek üzere oluşturulacak uluslararası bir güce dahil olacağını öğrendik. Türk hükümetinin, Birleşik Devletlere ‘ne yaptığınızı biliyoruz’ ve ‘askerlerinizi korumamız altında tutuyoruz’ diyerek, 2500 kişilik emniyet gücüyle üssün etrafını kuşatmasının ve üssün elektriğini kesmesinin nedeni budur. Uluslararası İşgal Gücünün oluşturulması, Türk hükümetinin bu kararlı tepkisi üzerine Obama tarafından derhal durdurulmuştur.
[1] Anglo-Siyonist Eksen: Öncelikle İngilizce konuşulan ABD, Kanada, Birleşik Krallık, Avustralya, Yeni Zellanda ve İsrail’den oluşmaktadır. NATO Avrupa ülkeleri Almanya, Fransa, İtalya, İspanya, Portekiz, Belçika, Lüksemburg ve Hollanda Anglo-Siyonist Ekseninin boyunduruğu altındadırlar. Bu bütün İskandinav ülkeleri, Güney Kore, Tayvan, ve Filipinler ile Suudi Arabistan, Türkiye, Ürdün, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar için de geçerlidir.
Çeviren: Ercan Caner Elektrik ve Elektronik Mühendisliğinin yanı sıra, uçak ve helikopter lisanslarına sahiptir. Türkiye Hava Sahası Yönetimi alanında doktora tez çalışmalarını sürdüren Caner’in İnsansız Hava Araçları (2014) ve Taarruz Helikopterleri (2015) konulu makaleleri yayımlanmıştır. 36 yılı kapsayan TSK, BM ve NATO deneyimlerine sahiptir.
E-mail:ercancaner@gmail.com
Putin Obama’yı Suriye’de de Şah-Mat Edecek mi? başlıklı yazımızı da okumak isteyebilirsiniz.