Bu stratejiyi uygulamaya koymamanın bedelleri açıktır. Birleşik Devletler Savunma Bakanlığının hedeflerini karşılamamak ABD’nin küresel etkinliğini azaltacak, müttefikler ve ortaklar arasındaki bağlılığı zayıflatacak ve piyasalara erişimin azalması ABD’nin refah ve yaşam standartlarının düşmesine katkı sağlayacaktır.
Ercan Caner, Sun Savunma Net, 14 Ağustos 2018
Fort Drum’a giden Başkan Donald Trump, Apache modeli taarruz helikopteri ve Amerikan askerleri arasında NDAA-2019 Ulusal Savunma Yetki Yasasını imzalarken. Foto: Brendan Smialowski/AFP
Birleşik Devletler Başkanı Donald Trump, Pentagon’a 717 milyar dolar kaynak aktaran devasa 2019 yılı Ulusal Savunma Yetki Yasasını (NDAA–National Defense Authorization Act) onaylamıştır.
NDAA-2019 bütçesinde Pentagon’un ana bütçesi için 616,9 milyar dolar, denizaşırı operasyonlar için 69 milyar dolar ve Enerji Bakanlığı tarafından yürütülen nükleer silah programları için de 21,9 milyar dolar kaynak ayrılmıştır. NDAA-2019’un Kongre tarafından da onaylanması gerekmektedir.
ABD silahlı kuvvetlerinin geleneksel avantajları küresel güvenlik ortamında yeni zorluklarla karşılaşmaktadır. Birleşik Devletler, yıllardır bütün operasyon alanlarında rakipsiz olmuş ve üstünlüğünü sürdürmüştür. Günümüzde ise hava, kara, deniz, uzay ve siber ortamda rakipleri bulunmaktadır.
Bu çok daha zorlu tehdit ortamı, ABD kuvvetlerinin kendi seçtikleri yer ve zamanda harekât icra etme yeteneğini sekteye uğratmakta, bu da muharebenin her türünde, daha öldürücü, esnek, değişen durumlara adapte olabilen ve yenilikçi imkân ve kabiliyetlerin kazanılmasını zorunlu hale getirmektedir.
Birleşik Devletler Ulusal Güvenlik Stratejisi (National Security Strategy) ve Ulusal Savunma Stratejisi (National Defense Strategy) hedeflerini gerçekleştirmek maksadıyla hazırlanan NDAA-2019’nin hedefleri aşağıdadır:
Başta Çin ve Rusya olmak üzere rakip ülkeler, ABD Savunma Bakanlığının teknolojik avantajlarını giderek artan ölçüde daraltmıştır, bu da Birleşik Devletlerin geleceğin savaşlarında, yeni ve inovatif savaş yöntemleri bulmasını gerektirmektedir.
Çin artık stratejik bir rakiptir, komşularını korkutmak için yıkıcı ekonomik yöntemler uygularken Güney Çin Denizi’ni askeri hale getirme çabalarını yoğunlaştırmaktadır. Rusya çevresindeki ülkelerin sınırlarını ihlal etmiş ve komşularını ilgilendiren ekonomik, diplomatik ve güvenlikle ilgili alınan kararlarda veto gücünü kullanmaktadır.
Birleşik Devletlerin refah ve güvenliğine yönelen merkezi tehdit, Ulusal Güvenlik Stratejisi tarafından ‘‘Revizyonist Güçler’’ olarak nitelendirilen uzun vadeli stratejik rekabetin yeniden ortaya çıkmasıdır. Çin ve Rusya’nın, diğer ülkelerin ekonomik, diplomatik ve güvenlikle ilgili alınacak kararlarda veto yetkisini kazanarak, kendi otoriter modelleri ile uyumlu bir dünya yaratmak istedikleri giderek çok daha açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.