savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,4746
EURO
36,4066
ALTIN
2.957,53
BIST
9.356,86
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Hafif Yağmurlu
17°C
Ankara
17°C
Hafif Yağmurlu
Cuma Hafif Yağmurlu
16°C
Cumartesi Karla Karışık Yağmurlu
1°C
Pazar Karla Karışık Yağmurlu
2°C
Pazartesi Karla Karışık Yağmurlu
2°C

Yaşam Uzayın Derinliklerinde mi Başladı?

Yaşam Uzayın Derinliklerinde mi Başladı?
A+
A-

Başlangıçta Tanrı Göğü ve Yeri Yarattı (mı?)

Yaşam Uzayın Derinliklerinde mi Başladı?

Araştırmacılar, insan DNA’sı ve diğer hücre işlemleri için çok önemli olan bir kimyasalın temel bileşenlerinden bir tanesinin izlerini dünya dışında buldular. Yeni çalışma; Dünyadaki yaşamın ana bileşenlerinden bir tanesinin, uzayın derinliklerinde oluştuğunu iddia ediyor.

Yazar: Paul Ratner, 30 Eylül 2018

Çeviren: Ercan Caner | Sun Savunma Net | 21 Ekim 2018

 

 

  • Bilim insanları, laboratuvar ortamında süper soğuk deneyinde yıldızlararası buz taneleri oluşturdular.
  • Bu şartlar altında fosfat oluştuğunu gösterdiler.
  • Fosfatlar, moleküler biyolojide çok önemli temel yapı taşlarıdırlar.

Yeni bir araştırma, dünya dışından gelen anahtar bir bileşen olmadan dünyada yaşamın mümkün olamayacağını iddia etmektedir. Bilim insanları, yaşam için önemli bir bileşen olan fosforun dış uzayda yaratıldığını ve dünyaya, gezegenin ilk milyar yılında, kuyruklu yıldılar veya meteorlar (göktaşları) tarafından taşındığını ortaya çıkarmayı başardılar. Dünyaya geldikten sonra fosfor bileşenleri, dünyadaki bütün yaşayan varlıkların hücrelerinde bulunabilen biyo moleküllerle birleştiler.

Spesifik olarak fosfatların bir türevi olan fosfor, DNA ve hücre zarının oluşması kadar diğer ana hücresel işlemlerin çalışması için de gereklidir. Fosfor bunun yanı sıra kemik ve dişlerin oluşması için de gereklidir. Söylemeye gerek yok, fosforun biz insanlar için anlamı çok büyüktür. Fosfor; oksijen, karbon, hidrojen, azot ve kalsiyumdan sonra vücudumuzda en fazla bulunan altıncı elementtir.  Biyoloji için önemi bu kadar büyük olmasına rağmen fosfor kozmik olarak en az bulunan elementtir.

Cosmos Magazin’e göre fosforun süpernovalarda, infilak eden yıldızların ortasında oluştuğuna inanılmaktadır. Yeni oluşan yıldızlar ve solar sistemler yoğunlaştıkça gaz ve toz halinde yayılmıştır. Fakat fosfat haline gelebilmesi için elementin, fosfordan kaynaklanan kimyasal fosfamin (hidrojen fosfür) sayesinde, bilim insanlarının muhtemelen yıldızlararası toz bulutlarında gerçekleştiğini ifade ettikleri bir dönüşümden geçmesi gerekmiştir. Bu kimyasal, Jüpiter ve Satürn gezegenlerinin atmosferinde ve 2014 ve 2016 yıllarında, Rosetta Uzay Aracı tarafından keşfedilen 67P/Churyumov-Gerasimenko kuyruklu yıldızının gaz halindeki kuyruk kısmında da bulunmaktadır.

 

Yıldızlararası Koşulların Oluşturulması

Gizemi derinlemesine incelemek maksadıyla araştırmacılar yüksek oranda toksik içerdiğinden direkt olarak fosfamin ile çalışamamıştır. Bu nedenle, Hawaii Üniversitesi W.M. Keck Research Laboratory in Astrochemistry araştırma laboratuvarında – 450 F dereceye kadar soğutulan çok yüksek vakumlu bir bölme kullanılmıştır. Araştırmacılar bu bölme içinde, soğuk moleküler bulutlar ve fosfaminde bol miktarda bulunan karbondioksit ve su ile kaplı yıldızlararası buz taneleri oluşturmuşlardır. Oluşturulan taneler, uzayda bulunan kozmik radyasyonları simüle eden, yüksek enerjili elektronlar kullanılarak iyonize radyasyona maruz bırakıldığında, bilim insanları; fosforik asit ve difosforik asit gibi çeşitli fosfat benzeri kimyasalların (çoklu fosforik oksoasitler)  denge dışı sentezler yoluyla oluştuğunu gözlemlemiştir. Bu kimyasallar, moleküler biyolojinin çok önemli temel yapı taşlarıdırlar.

Uzayın derinliklerinde bu şekilde oluşmayı müteakip nano parçacıklar, muhtemelen kuyruklu yıldızlar ve asteroidler (küçük gezegenler) gibi daha büyük objelerin parçaları haline gelmişler ve kendilerini dünyamızda bulmuşlardır. Burada fosfatlar, yaşamın oluşmasına neden olan ilkel kokteyllerin ana bileşenlerine eklenmişlerdir.

 

Araştırma Ekibinin Üyeleri

Uluslararası araştırma ekibinin üyeleri arasında; Pikeville Üniversitesi’nden (çalışma esnasında mezun öğrenci) Asistan Profesör Andrew Turner, Manoa’daki Hawaii Üniversitesi’nden Kimya Profesörü Ralf Kaiser, Fransa Nice Üniversitesi’nden Cornelia Meinert’in yanı sıra Tayvan National Dong Hwa Üniversitesi’nden Agnes Chang bulunmaktadır.

Andrew Turner, fosfaminin dünyadaki yaşam formları için öldürücü olduğunu, fakat yıldızlararası ortamda, ilginç bir fosfamin kimyasının, bildiğimiz anlamda yaşamın moleküler evrimini başlatmış olabilecek, fosfor oksoasit gibi biyo bağlantılı moleküller oluşumunu başlatan nadir rastlanan kimyasal bir reaksiyonu desteklemiş olabileceğini ifade etmektedir.

Profesör Kaiser de açıklamasında; ‘‘Deneylerimizde tespit edilen, lazer dahil sofistike analizlerin kombinasyonuyla, gaz kromatografileri[i] ile birlikte kütle spektrometrelerine bağlanmış fosforlu oksoasitler, fosfaminden türediğine inanılan fosfor kaynağı içeren 67P/Churyumov-Gerasimenko gibi kuyruklu yıldızların buzları içinde de oluşmuş olabilirler’’ ifadelerini kullanmakta ve bu tekniklerin patlayıcı ve uyuşturucu izlerinin tespit edilmesinde de kullanılabileceklerini vurgulamaktadır.

Nice Üniversitesi’nden Cornelia Meinert de yaptıkları çalışmayla ilgili olarak: ‘‘Kuyruklu yıldızlar, kısmen de olsa güneş sistemimizi şekillendiren öngezegensel disk maddeleri içerdiğinden, bu bileşenlerin izleri yıldızlararası buzlarda yeterli fosfaminin bulunduğu yıldızlararası ortama kadar gidebilir’’ ifadelerini kullanmaktadır.

Dünyaya meteorlar veya kuyruklu yıldızlarla gelmeleri sonrasında bu fosfor oksoasitler, Dünyanın yaşam öncesi fosfor kimyasına karışmış olabilirler. Bundan dolayı bu oksoasitlerin basit sentezinin anlaşılması, suda çözülebilen yaşam öncesi fosfor bileşenlerinin kaynağını çözmek ve sadece dünyada değil, potansiyel olarak evrenimizde de organizmalara nasıl dâhil olduklarını öğrenmek açısından çok önemlidir.

Çevirenin Notları: Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir, orijinal metne aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.

 

 

Bütün canlıların çoğalmak için hücre ve enerjiye ihtiyacı olduklarını biliyoruz. Bu temel yapı taşları olmadan dünyadaki canlı organizmaların yaşamlarını sürdürmeleri mümkün değildir.

17’nci Yüzyılda modern mikroskopların icadı sayesinde hücreleri keşfettik,  fakat canlıların hücrelerden oluştuklarını 19’uncu Yüzyıldan itibaren biliyoruz.

19’ncu Yüzyılda Charles Darwin ve diğerleri tarafından Evrim Teorisi geliştirildi. İncil ile çelişen teoriye göre; bütün canlılar Tanrı tarafından değil de milyonlarca yıl önce yaşamış olan bir öncül canlıdan evrimleşerek bugünkü hallerini almışlardı.

Peki ilk canlı nasıl yaratılmıştı?

Proteinler, organik kimyasallar, karbon ve kimyasallar, amino asitler, biyolojik moleküller, DNA,  RNA veya DNA-RNA-Ribozom Proteinleri, Treoz Nükleik Asitler (TNA), Adenozin Trifosfatlar  (ATP) mı? İlk hücre nasıl ve nerede oluşmuştu?

 

İlk yaşam denizlerin derinliklerinde mi yoksa dünyaya çarpan bir meteor tarafından oluşturulan bir gölde mi başlamıştı?

Bu sorulara yanıt hâlâ aranmakta, Hawaii Üniversitesinden bir grup bilim insanı ise yaşamın temel yapı taşında anahtar bir rol oynayan fosfatların, uzayın derinliklerinde oluştuğunu ve ilk bir milyar yılda, meteorlar veya kuyruklu yıldızlar tarafından dünyaya getirilmiş olabileceğini ileri sürmektedirler…

 

https://bigthink.com/surprising-science/key-ingredient-for-life-on-earth-formed-in-deep-space

[i] Gaz Kramatografisi: Analitik kimyada kullanılan, bir karışımda gaz halinde bulunan veya kolayca buharlaştırılabilen bileşenlerin birbirinden ayrıştırılması ve analiz edilmesinde kullanılan yöntemdir.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.