Amerika Birleşik Devletleri Türkler ve Kürtlerin savaşmalarını istedi, ama birbirleriyle değil. ABD yönetimi şimdi mahalli müttefiklerini, kendi çıkarlarını da göz önünde bulundurarak Amerikan hedefine odaklandırmaya çabalıyor: IŞİD Terör Örgütünü Yenmek.
İslami Devlet (IŞİD)’in kurucularından olan ve terör örgütünün sözcülüğü görevini yürüten Muhammed al-Adnani’nin öldürülmesi, Suriye’de IŞİD terör örgütüne karşı savaşan ABD ordusu ve koalisyon güçleri için güzel bir haber. Fakat, son olaylara bakıldığında, ABD ordusunun, müttefiklerini birbirleri yerine, IŞİD’le savaşmaya yönlendirmesinin ne kadar zor olduğu da apaçık ortadadır.
Amerika’nın NATO müttefiki ve İncirlik Hava Üssü’nün sahibi olan Türkiye, IŞİD’e karşı yürütülen savaşta ABD için kritik bir öneme sahiptir. Bu durum IŞİD’e karşı yürütülen savaşta ön cephede savaşan Kürt YPG ve YPJ kuvvetleri için de geçerlidir. Fakat geçtiğimiz hafta içerisinde, ABD’nin birbirlerine rakip olan bu iki müttefiki ters düştüler. IŞİD’e karşı yürütülen savaş, tam da hız kazanmaya başlamışken, Türkler ve Kürtler arasındaki çıkar çatışması nedeniyle bir çıkmaza girdi ve koalisyon ortakları arasındaki sorunu çözmek de yine ABD’li yetkililere kaldı.
Amerikan savaş planlayıcıları bir kez daha, anlık politikaların Washington’un çıkarları yerine, kendi çıkarlarını gözeten mahalli kuvvetlere dayandırılmasının ne kadar aldatıcı olduğunu gördüler.
Bu bir bakıma, Obama’nın, ABD’nin kendisinin savaşması ve büyük ABD kuvvetlerinden ziyade sınırlı sayıda güç kullanarak, mahalli unsurların kendi savaşlarını yürütmesi yönündeki doktrininin doğal bir sonucudur. Şu anda ABD birlikleri, özellikle, özel kuvvet unsurları, IŞİD terör örgütüne karşı yürütülen operasyonlarda danışman olarak görev yapmakta ve direkt olarak savaşa katılmamaktadırlar.
Bunun anlamı, şu anda Irak ve Suriye’de bulunan birkaç bin Amerikan askerinin, geçmişte Irak ve Afganistan’da savaşa katılan ve binlercesi ölen 160.000 Amerikan askerine oranla çok daha az riske maruz kaldıklarıdır. Bu aynı zamanda, savaş alanına yakın olan birisinin de Defense One’a bildirdiğine göre, Amerikan kuvvetlerinin sürmekte olan muharebeleri belli bir mesafeden kontrol etmesi ve muharebelerin sonuçlarına direkt olarak bir etkisinin olmaması anlamına da gelmektedir. Bu durum, IŞİD terör örgütüne karşı yürütülen savaşta, ikisi de ABD’nin müttefiki olan Türkler ve Kürtler arasında kirli bir savaş çıkabileceği ve bu savaşı önlemenin ne kadar zor olacağı yönünde bir tahminde bulunmayı oldukça kolaylaştırmaktadır.
IŞİD’e karşı yürütülen savaşı yakından takip edenlerden bazıları, ABD politikası söz konusu olduğunda, yönetim içerisindeki bilgi akışının, mevcut olmasına rağmen aldatıcı olduğunu, bu durumun da bazen birbirlerine düşen müttefikler arasında zaten karmaşık olan durumu daha da zorlaştırdığını ifade etmektedirler.
Mevcut durumla ilgili olarak, Obama yönetimini IŞİD’ karşı savaşmak için sınırlı ABD gücü ve çoğunlukla mahalli kuvvetlerin kullanılması yönünde ikna eden eski Irak Büyükelçisi James Jeffrey; ‘‘Bunun sonu iyi görünmüyor; herşey mahalli kuvvetleri piyademiz olarak kullanma temeline dayanmaktadır. Mahalli kuvvetlerin bunu yerine getirmesi işe yaramıyor, bir de birbirleri ile şavaşmaya başlarlarsa durum daha da kötüleşecektir.’’ açıklamasında bulunmuştur.
Türkler ve Kürtler arasında bir çatışma olasılığını görmek bu kadar kolayken ve her iki ortak da önemli, fakat bir tanesi çok daha önemliyken, neden böyle bir politika belirlendiğini anlayabilmek gerçekten çok güçtür.
Geçtiğimiz hafta içerisinde Ankara’ya yaptığı ziyaret esnasında Başkan Yardımcısı Joe Biden, YPG ve Özgür Suriye Ordusunu Fırat nehir hattına yaklaşmamaları yönünde kesin bir dille uyardıklarını belirterek ‘‘Nehri geçemezler, geçmeyecekler ve sözlerini tutmazlar ise hiç bir şart altında bir daha Amerika’nın desteğini alamayacaklar’’ ifadelerini kullanmıştır.
Türk Başbakan da Biden’i desteklemekle birlikte, Amerika’nın müttefiklerini problemin bir parçası olarak tanımlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Binali Yıldırım yaptığı açıklamada; ‘‘ABD bilmelidir ki bir terör örgütünü yenmek için diğer bir terör örgütü kullanılabilir, fakat kullanılan veya faydalanılan örgüt nihayetinde bir terör örgütüdür. Bu terör örgütü ile nasıl başa çıkacaksınız? Daha büyük tehditlerden sakınmak için PYD ve YPG’ye yaklaşımınız bu olmalııdır’’ ifadelerini kullanmıştır.
Birkaç gün sonra, Savunma bakanı Ash Carter, anahtar konumdaki ABD müttefiklerini yatıştırmak için, her iki tarafa da mızıkçılık etmemeleri yönünde çağrıda bulunmuştur.
Ash Carter Pentagon’da yaptığı açıklamada; ‘‘İki tarafa da birbirleriyle şavaşmamaları ve dikkatlerini IŞİD ile olan savaşa odaklamaları yönünde çağrıda bulunduk Her ikisiyle de anlaşmamızın temeli budur. Özellikle birbirleriyle savaşmamaları ve cağrafi taahhütlerle ilgili verdikleri sözlere bağlı kalmalarını hatırlattık.’’ açıklamasını yapmıştır. İki taraf arasında tarihi farklılıklar olmasını anlayabildiklerini, fakat Amerikan çıkarlarının açık olduğunu vurgulayan Carter, Türkler ve Kürtler gibi IŞİD’le savaşmak arzusunda olduklarını ve her iki tarafı da buna davet ettiklerini belirtmiştir. Carter sözlerini ‘‘Savaş alanında önceliklerimizi açıkça ortaya koymalıyız’’ şeklinde tamamlamıştır.
ABD Merkezi Komutanlığı komutanı ve Amerika’nın seçkin birliklerini bünyesinde barındıran ABD Özel Kuvvetler Komutanlığının eski komutanı General Joseph Votel, geçtiğimiz Salı günü Pentagon muhabirleri tarafından, Amerika’nın müttefiklerinin birbirlerini tehdit etmesiyle ilgili sorunu nasıl aşacağını öğrenmek için yönelttikleri sorular karşısında zor anlar yaşadığını ifade etmiştir.
Taraflar arasında bir bir savaş olduğunu doğrulayan Votel; ‘‘Genel olarak bakıldığında, mahalli kuvvetlerin yanında, onlarla birlikte çalışma ve onları savaş alanında kullanma yönündeki yaklaşımımızın doğru olduğuna gerçekten inanıyorum’’ ifadelerini kullanmış ve ‘‘Bu aşamada, bütün müttefiklerimizin IŞİD üzerinde odaklanmasını sağlamaya çabalıyoruz. Birbirine düşmek işe yaramaz, bunun olmasını istemiyoruz. Bunu engellemek için birlikte çalışıyoruz.’’ şeklinde sözlerini tamamlamıştır.
IŞİD’e karşı yürütülen savaşa bir görev daha ekleyiniz.
ÇN: Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz.
YAZAR: Gayle Tzemach Lemmon düzenli olarak Defense One’da yazılar yazmaktadır.. Lemmon, Ashley’s War: The Untold Story of a Team of Women Soldiers on the Special Ops Battlefield (Ashley’in Savaşı: Özel Kuvvetler Savaşında Kadın Asker Timinin Anlatılmayan Hikayesi) kitabının yazarı ve Dış İlişkiler Konseyi üyesidir.
ÇEVİREN: Ercan Caner Elektrik ve Elektronik Mühendisliğinin yanı sıra, uçak ve helikopter lisanslarına sahiptir. Yüksek lisans derecesini Gazi Üniversitesi’nden Avrupa Birliği – Türkiye İlişkileri alanında alan Caner, halen Türkiye Hava Sahası Yönetimi alanında Haliç Üniversitesi’nde doktora tez çalışmalarını sürdürmektedir. İnsansız Hava Araçları (2014) ve Taarruz Helikopterleri (2015) konulu makaleleri yayımlanmıştır. 36 yılı kapsayan TSK, BM ve NATO deneyimlerine sahiptir. E-mail:ercancaner@gmail.com @ercancaner1963