Akın Öztürk Kimin ‘‘Paşası’’ İdi?

Müyesser Yıldız, Sincan Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu G4 Blok, 27 Temmuz 2020

On yıllardır Irak’ta bölücü terör örgütü PKK’yla mücadele ediliyor, Ege’de de Yunan tacizleriyle uğraşılıyordu. Son 5 yılda ise TSK önce Suriye’de ardından Libya’da ve Doğu Akdeniz’de çetin bir mücadeleye girdi. Azerbaycan cephesinin açıklamasına da ramak kaldı.

İşte bu önemli ve hayati tabloda TSK’nın bugün ve yarınında görev alan/alacak komutanlara karar veren Yüksek Askeri Şura alelacele toplandı. Her şey 45 dakikada oldu, bitti. Geçen yılki Şura da yalnızca 1.5 saat sürmüştü. Bu gidişle seneye yaş toplantısına gerek kalmayacak gibi!..

Kimlerin terfi ettirildiği, kimlerin görev süresinin uzatıldığı, kimlerin emekli olduğuna ilişkin liste açıklandı. Cezaevinde takip ettiğim gazetelerden gördüğüm kadarıyla herkes bu listeyi vermekle yetindi. Kim niye terfi etti, hangi göreve getirilecek, kim niye emekli edildi; doğru dürüst bir yorum göremedim. En azından düne kadar “kahraman” dedikleri İsmail Metin Temel ve Zekai Aksakallı’nın neden gönderildiğini sormaları gerekmez miydi?

Ben Sincan’dan merak ediyorum; geçen yılki Şura’da Ordu ve Kolordu Komutanlıklarında rütbe düşüşü yaşanmıştı. Bu böyle devam mı edecek; yoksa normale dönülecek mi? Niye soruyorum? Örneğin Yeni Şafak gazetesi 4 yılını dolduran 1. Ordu Komutanı Musa Aysever’in emekli olması halinde yerine orgeneralliğe terfi etmesi beklenen, Libya’daki askeri faaliyetlerimize komuta eden Korgeneral Metin Gürak’ın atanabileceğini yazmıştı. Aysever’in görev süresi uzatılırken, Gürak orgeneralliğe terfi ettiğine göre, Libya’daki görevine yeni rütbesiyle mi devam edecek, yani bu ülkedeki komutanlığımızın seviyesi mi yükseltilecek, yoksa Libya’da olan ve yine bu YAŞ’ta tümgeneral yapılan Halil Soysal mı komutayı alacak? Bu durumda da komutanlığın seviyesi bir basamak aşağı çekilmiş olmayacak mı?

Kilit 2015 Şurası

Neyse, bugünlü konumuz 2020 Şurası değil, 2015 Şurası. Bilindiği gibi, dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu , kendisi ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın, 15 Temmuz’da Hulusi Akar’ı derdest ettirdiği söylenen Mehmet Dişli’nin emekli edilmesi için Erdoğan ve Akar’la toplantı yaptıklarını, ancak son gece Dişli’nin terfi ettirildiğini açıkladı. Olayın muhataplarından bir tanesi bile bu iddia için “doğru” veya “yalan” demedi. Davutoğlu da iddiasının devamını getirmedi.

Benzer bir tartışmanın TBMM Genel Kurulu’nda yaşandığını Hürriyet’ten Umut Erdem’in 13 Temmuz’da yayımlanan haberinden okudum, ama gündem yoğunluğundan fırsat bulup bugüne kadar yazamadım.

TSK Disiplin Kanunu değişikliği görüşülürken yaşanan tartışma ne mi?

CHP Denizli Milletvekili Haşim Teoman Sancar, şöyle konuşmuş:

“Diyeceksiniz ki: ‘Türk Silahlı Kuvvetleri’nden elimizi ayağımızı çekelim.’ Akın Öztürk, sizin bir numaralı paşanızdı, prensinizdi. Koca koca komutanları karakollarda gezdirirken Akın Öztürk’ü TSK’nın neredeyse en üstündeki kişi yaptınız. Ne oldu o Akın Öztürk 15 Temmuzda? Elleri kelepçeli, polislerin eşliğinde geldi terörist olarak.”

TBMM Milli Savunma Komisyonu’nun AKP’li başkanı İsmet Yılmaz, şu cevabı vermiş:

“Akın Öztürk’le ilgili. ‘Paşanız’ dedi. Akın Öztürk 1973’te teğmen olarak mezun oldu, biz yokuz. 1985’te Hava Harp Akademisine gitti, AK Parti olarak söylüyorum, biz yokuz. 1987 Harp Akademileri’nden mezun oldu, biz yokuz. 2000’de tuğgeneral oldu. Bakın, albay sayısı fazladır, asker olanlarımız bilir. Onların içerisinden seçip ayrı bir yere koymak önemlidir. 2000’de Akın Öztürk paşa yapıldı. AK Parti var mı Allah için? Akın Öztürk’ü albaylıktan paşalığa getireni öncelikle suçlamak gerekir diye düşünüyorum.”

Yılmaz’ın gösterdiği adres, ANASOL-M, yani DSP-MHP-ANAP koalisyonu. Haliyle MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay itiraz edip şunları anlatmış:

“Sayın Başkan, biraz evvel ifade ettiğiniz sözlere katıldığımı ifade etmek istiyorum. 2000 yılında bunun tuğgeneral olduğunu söylediniz ve ‘Suçlayacaksanız onları suçlayın’ dediniz. Evet. Bunu doğru bulmayız, MHP hem koalisyon ortağıdır hem de aynı zamanda, biliyorsunuz, Millî Savunma Bakanı da Sayın Sabahattin Çakmakoğlu’dur. Yalnız şunu hatırlatırım: O zaman Başbakan Yardımcısı olan Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli de zaten Askerî Şûra’da değildir, bunu da bir hatırlatma olarak ifade edeyim.”

Bunun üzerine İsmet Yılmaz da, “Muhterem Başkanım, Akın Öztürk’ün paşa olmasında MHP’nin hiçbir sorumluluğu yoktur. Uygun mudur?” demiş.

Doğru Soru: Kim Komutan Ve YAŞ Üyesi Yaptı?

Akın Öztürk’ün suçlu olup olmadığı ve milliyetçi kimliğiyle bilinmesi bir yana; bu ne garip açıklama ve savunmalar. Akın Öztürk darbe iddiasıyla tutuklandığında tuğgeneral değil orgeneraldi ve YAŞ üyesi idi. Ondan önce de Hava Kuvvetleri Komutanı’ydı.

Ya İsmet Yılmaz’ın, “Akın Öztürk’ü albaylıktan paşalığa getireni öncelikle suçlamak gerekir diye düşünüyorum.”sözüne ne demeli?

Birincisi, Erdoğan’ın “FETÖ’yle mücadele” konusunda milat ilan ettiği 17-25 Aralık 2013’ü 2000’e çekmiş olmuyor mu?

İkincisi, AKP iktidarı döneminde albaylıktan paşalığa terfi etmiş ve darbe iddiasıyla tutuklanmış olanlar konusunda kimi suçlamak gerekecek?

Üçüncüsü ve en önemlisi, Akın Öztürk 2013 yılında Hava Kuvvetleri Komutanı, 2015 yılında da YAŞ üyesi yapılırken iktidarda kim vardı ve Milli Savunma Bakanı kimdi?

Hemen cevaplayayım; 2011 yılından 3 Temmuz 2015’e kadar Milli Savunma Bakanı, bizatihi İsmet Yılmaz’dı. Yani Öztürk’ün Hava Kuvvetleri Komutanı olarak atanmasından doğrudan sorumlu, YAŞ üyesi yapılmasının altyapı çalışmalarında da herhalde rolü olmuştur. Çünkü YAŞ toplantısına 1 ay kala görevi Vecdi Gönül’e devretti. Bitmedi, Kasım 2015’ten 15 Temmuz darbe teşebbüsünün 2.5 ay öncesine kadar Milli Savunma Bakanı kimdi? Yine İsmet Yılmaz. Tablo bu kadar net olduğu halde çuvaldızı 2000’deki hükümete batırırken AKP iktidarına bir toplu iğne başı kadar dokunmamaya ne denir, bilemedim!..

YAŞ üyeliği demişken; Akın Öztürk duruşmalarda bu göreve nasıl atandığını açıkladı. Erdoğan ile Davutoğlu’nun istek ve emri üzerine YAŞ üyesi olduğunu söyledi. Erdoğan’ı bilmem, ama acaba Davutoğlu bu kararın perde arkasını da anlatır mı ki?!..

Sincan’dan Silivri’deki Barış Pehlivan’a, Hülya Kılınç’a, Murat Ağırel’e ve açık cezaevindeki tüm dostlara kucak dolusu sevgiler…