Ercan Caner, Ankara-Türkiye, 26 Aralık 2016
Suriye ordusunun Halep kentini özgürlüğüne kavuşturduğu yönündeki haberler, 13 Aralık 2016 tarihinden itibaren basın organlarında görülmeye başlanmıştır. Halep kentinin muhaliflerden temizlenmesinde, Suriye ordusuna yardım eden Hizbullah, Filistinli mültecilerden oluşan ve savaşta Suriye hükümeti tarafında yer alan Kudüs Tugayı, General Mohammad Jaber tarafından 2013 yılı başlarında kurulan ve Suriye’de savaşan en etkili kuvvetlerden bir tanesi olan yarı askeri Çöl Şahinleri Tugayı, Iraklı Şii gönüllülerden oluşan yarı askeri Harakat Hezbollah al-Nujaba ve diğer hükümet yanlısı birlikler önemli bir rol oynamışlardır. Rusya hava kuvvetleri operasyonları havadan desteklerken, Rus Özel Kuvvetler unsurları da kara harekatının gizli yürütülen bazı bölümlerine katılmışlardır.
12 Aralık 2016 günü, Suriye ordusu ve beraberindeki müttefiklerinin, Halep kentini geri almak üzere, kentin güneydoğusunda kalan muhalif ve isyancı askeri mevzileri üzerine yürüttüğü başarılı operasyonlar sayesinde, Jaish al-Fatah (Fetih Ordusu) ve Fatah Halab (Aralarında Sultan Murad Tugayı, Mücahit Ordusu, Adalet Silahşörleri Tugayı ve Şam Devrimcileri Tugayı gibi onlarca muhalif unsurdan oluşturulmuş ortak operasyon gücü.) militanlarından oluşan koalisyon, bulundukları mevzilerden geri çekilmeyi kabul etmişlerdir. Varılan anlaşmaya göre, bütün militanların Halep kenti doğusundan, Mount Simeon yakınlarındaki Anadan düzlüklerine geri çekilmelerine veya hükümet güçlerine teslim olmalarına izin verilecek ve mahalli halka karşı suç işlemeyenler affedilecektir.
Halep kentinde savaş 19 Temmuz 2012 tarihinde başlamış ve dört yıldan fazla sürmüştür. Birçok askeri uzman, Halep kentinin muhaliflerden temizlenmesinin, Suriye savaşında hükümetin elde ettiği en büyük başarı olduğunu ifade etmektedirler.
Suriye ordusu, müttefikleriyle birlikte Halep kentinde bu büyük zaferi kazanırken, Palmyra kentinde süren çatışmalarda ise IŞİD terör örgütü karşısında geri çekilmek zorunda kalmıştır. IŞİD, rejim yanlısı kuvvetler ile yapılan çarpışmaların ardından, Rusya’nın rejim kuvvetlerine sağladığı ağır hava desteği altında büyük kayıplar vermesine rağmen, 11 Aralık 2016 günü, Doğu Humus Eyaletinde bulunan Palmyra’yı tekrar ele geçirmiştir. Palmyra antik kenti, Mayıs 2016 tarihinden bugüne kadar Irak ve Suriye’de IŞİD’in eline geçen ilk büyük kenttir ve IŞİD terör örgütünün, koalisyon kuvvetleri tarafından Rakka ve Musul kentlerinde ağır bir baskıya maruz kalsa da, düşmanlarının zayıf taraflarını istismar eden büyük operasyonlara komuta, kontrol ve kaynak ayırma kabiliyetinde olduğunun en büyük delilidir. IŞİD terör örgütünün Palmyra’daki başarısı, Doğu Halep’te muhalif güçlere karşı kazandıkları zaferlere rağmen rejim yanlısı kuvvetlerin kıırılganlığını da göstermektedir.
Suriye Haber Ajansının bildirdiğine göre 4.000’den fazla IŞİD savaşçısı, çok yönlü olarak başlattıkları saldırı sonrasında tarihi antik kenti yeniden ele geçirmeyi başarmışlardır. Rus savaş jetlerinin desteğine rağmen rejim yanlısı kuvvetler kenti korumakta başarılı olamamış ve geri çekilmiştir. Tanklarla desteklenen IŞİD militanları, Rus savaş jetlerinin bütün gece devam eden hava saldırılarında 300 kadar kayıp vermelerine rağmen kentin kontrolünü tamamen ele geçirmeyi başarmışlardır.
Tarihi kentin IŞİD terör örgütü tarafından yeniden ele geçirilmesi, Suriye ve Rus hükümetlerinin ağır bir şekilde eleştirilmesine neden olmuştur. Halep kentindeki stratejik zafer sonrasında gelen böyle bir yenilgi Halep zaferini gölgelemiştir.
IŞİD terör örgütünün elinde tuttuğu topraklar ile Koalisyon Güçleri ve Suriye tarafından yapılan hava saldırılarını gösteren haritaya bakıldığında, terör örgütünün halen savaştığı yerler görülebilmektedir. Musul’da, IŞİD terör örgütünün karşısında Irak Güvenlik Kuvvetleri, Kürt savaşçılar, Sünni Arap kabileler ve Şii yarı askeri unsurlardan oluşan 50.000 kişilik bir kuvvet bulunmaktadır. Kente doğru ilerleyen bu kuvvetlerin 3.500 civarında olduğu tahmin edilen IŞİD militanlarının kuvvetli direnişi karşısında ilerlemesi yavaşlamıştır.
IŞİD terör örgütüne havadan saldırılar düzenleyen Koalisyon Güçlerine Avustralya, Bahreyn, Fransa, Ürdün, Hollanda, Suudi Arabistan, Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri, İngiltere ve ABD katılmaktadır. Ağustos 2014 ayından günümüze kadar IŞİD üzerine 10.400 hava saldırısı düzenlenmiştir. Rusya da, Koalisyon Güçlerine dahil olmamasına rağmen, terörist olarak adlandırdığı IŞİD üzerine hava saldırılarını 2015 yılı Eylül ayında başlatmıştır.
ABD askeri yetkilileri, IŞİD terör örgütünün elinde olan Rakka’yı izole edecek bir operasyonun en kısa zamanda başlaması gerektiğini ifade etmektedirler. ABD’li yetkililere göre, yakın vadede Rakka’yı IŞİD terör örgütünün elinden kurtarmak için düzenlenecek operasyonda görev yapabilecek tek fonksiyonel güç; Kürtlerin çoğunlukta olduğu Suriye Demokratik Güçleridir. Fakat ABD’li yetkililer, ABD Başkanı Barack Obama ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında 26 Ekim 2016 tarihinde yapılan bir telefon görüşmesi dâhil, Türkiye ile yapılan yoğun temasların, Türkiye’nin Suriye’de IŞİD terör örgütüne karşı yapılacak hiç bir operasyonda Kürtlerin kullanılmaması yönündeki itirazını çözmekte başarılı olamadığını da açıklamışlardır.
Irak ve Suriye’de ağır kayıplara uğrayan ve 2015 yılında kontrol ettiği toprakların % 14’ünü, 2016 yılında ise % 12’sini kaybeden IŞİD terör örgütünün Palmyra’ya yaptığı saldırıda başarılı olmasının nedenlerinin başında Rakka ve Deir Ez-Zor’dan yaptığı önemli orandaki kuvvet kaydırmaları gelmektedir.
Deir Ez-Zor, Suriye’nin nüfus açısından yedinci en büyük kentidir. 2012 yılı rakamlarına göre kentte 240.000 kişi yaşamaktadır. Suriyeliler tarafından çölün incisi olarak adlandırılan kentin, IŞİD terör örgütü açısından önemi petrol üretim merkezi olmasında yatmaktadır. Ekim 2015 rakamlarına göre IŞİD buradan günde 40.000 varil ham petrol çıkarmaktadır. Buna ilave olarak Deir Ez-Zor, Suriye kentlerini komşu Irak’a bağlayan bir kavşak noktasındadır. Kentin güneyinde sivil ve askeri maksatlı olarak kullanılan bir hava meydanı da bulunmaktadır.
Kenti ele geçirmek maksadıyla rejim kuvvetleri ve muhalif gruplar, muhalif grupların kendi aralarında yürüttüğü çatışmalar ve IŞİD’in rejim kuvvetleri ve diğer muhalif gruplarla yürüttüğü uzun süren çatışmalar sonrasında IŞİD terör örgütü, 14 Temmuz 2014 tarihinde mahalli al-Nusra liderlerinden birini öldürmüş ve kente yaptığı saldırıda diğer muhalifleri kenti terk etmeye zorlamıştır. O tarihten sonra rejim kuvvetleri ile IŞİD arasındaki çatışmalar hala aynı şiddette sürmektedir. Deir Ez-Zor, Palmyra’da savaşmak üzere IŞİD terör örgütünün kuvvet kaydırdığı ilk yerdir.
Terör örgütünün Palmyra savaşı için kuvvet kaydırdığı bir başka cephe ise Rakka’dır. Musul ve Rakka üzerine eş zamanlı bir kurtarma harekatı başlatmayı planlayan ABD, Musul’u ele geçirmek için savaşı başlatsa da, bugüne kadar Rakka için henüz bir adım atılmamıştır.
ABD Rakka operasyonunu geciktirmektedir, bazı askeri kaynaklar IŞİD terör örgütünün sözde başkenti olan Rakka’yı geri almak için yapılacak savaşın Musul savaşından çok daha zor olacağını ileri sürmektedirler.
IŞİD terör örgütünün elindeki en büyük kent, tahmini bir milyon nüfusuyla Musul’dur ve bu kentte 10.000 kadar IŞİD militanı bulunmaktadır. Petrol açısından zengin Rakka’da ise çoğunluğu Sünni Arap olan 200.000 kişi yaşamaktadır ve tahmini olarak 5.000 IŞİD militanı bulunmaktadır.
IŞİD terör örgütü askeri alanda dize getirilmek isteniyor ise Rakka’da yenilmek zorundadır. IŞİD terör örgütünün, Palmyra savaşına katılmak üzere Rakka’dan kuvvet kaydırması ABD’nin Rakka operasyonunu bilinmeyen nedenlerle geciktirmesi nedeniyledir. Musul’da da askeri harekatın hızı yine bilinmeyen nedenlerle yavaşlamış durumdadır.
Al-Bab Savaşı
Türkiye’nin desteğindeki Özgür Suriye Ordusuna bağlı savaşçılar, Amerikan danışmanlar ve hava desteğini arkasına alan Kürtlerin liderliğindeki ittifak ve Rusların desteğindeki rejim kuvvetleri birbirleri ve IŞİD terör örgütüyle savaşarak Al-Bab’a doğru ilerlemeye devam etmektedirler. Rakka hariç olmak üzere Al-Bab, IŞİD terör örgütünün elinde kalan son kaledir.
Al-Bab’da olacakların, sadece Rakka’nın geleceğinde değil, Halep ve Suriye’nin her yerinde büyük etkileri olacaktır. Halep savaşı esnasında en fazla savaşçı desteği buradan sağlanmıştır. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Fırat Kalkanı operasyonu kapsamında, 10.000 Türk askeri tarafından desteklenen isyancıların al-Bab’ı ele geçirmesini istediğini açıklamıştır.
Fakat al-Bab kentinin önemi Türkiye’nin hedeflerinin çok daha ötesindedir. Ocak 2014 ayından bugüne kadar IŞİD tarafından kontrol edilen kent, IŞİD terör örgütünün en önemli kalelerinden bir tanesidir. Al-Bab kenti, IŞİD’in elinde olan Halep’in kuzey kesimlerini doğudaki Rakka ve Deir Ez-Zor kasabalarına bağlamaktadır. Al-Bab Suriye’de çatışan farklı fraksiyonların birbirleri ile karşı karşıya geldikleri stratejik bir bağlantı noktasıdır ve Suriye’de devam etmekte olan muharebelerde dengeyi kaydıracak gibi görünmektedir.
Suriye savaş alanı büyük bir bataklıktır. Süper güçler kendi çıkarları uğruna Suriye’de acımasız bir vekalet savaşı yürütmektedirler. Her iki güç de geliştirdikleri silah sistemlerini Suriye topraklarında masum insanlar üzerinde acımasızca kullanmaktadırlar.
IŞİD terör örgütü, kesinlikle öfkeden bir araya gelmiş çocuklar değildir. IŞİD terör örgütü cihat maskesi altında, bütün insani değerleri hiçe sayan bir katiller sürüsüdür. Ve bu terör örgütünün Palmyra’da gösterdiği başarı, hala kendi başına operasyon planlama, lojistik destek ve savaşma imkan ve kabiliyetinin olduğunun en büyük kanıtıdır.
Hakkında ABD, İngiltere ve İsrail istihbarat örgütleri tarafından kurulduğuna dair ciddi iddialar olan IŞİD terör örgütü, Rusya’ya sığınan eski ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) ve ABD Ulusal Güvenlik Dairesi (NSA) çalışanı Edward Snowden’in iddialarına göre; CIA, MOSSAD ve MI6 istihbarat teşkilatları tarafından kurulmuştur ve kurulma maksadı da İsrail’i korumaktır.
IŞİD terör örgütü Al-Bab’ı savunmayı inatla sürüdürecektir. Arapça anlamı ‘‘Kapı’’ olan bu kasabayı kaybetmelerinin sonrasında sıranın Rakka, Musul ve Irak ile Suriye’de elinde tuttuğu diğer topraklara geleceğini çok iyi bilmektedir. Bunu, bu kanlı terör örgütünü kuranlar da çok iyi bilmekte, Rusya, İran ve Türkiye’nin hamlelerine karşı hamleler ile tepki göstermektedirler.
Suriye’de rejim kuvvetleri, dört yıldır sürmekte olan iç savaşta, bir dönüm noktası olan Halep zaferi sonrasında, Rusya ve İran ile çeşitli gönüllü savaşçıların desteğinde, 2017 yılı baharına kadar hazırlıklarını tamamlamak ve IŞİD dahil bütün muhalif ve isyancı unsurları topraklarından temizlemek niyet ve maksadındadır.
Rusya hava kuvvetleri, Rus Özel Kuvvetler unsurları, İran Devrim muhafızları yurt dışı operasyon birlikleri, Irak’tan gönüllü Şii savaşçılar, Hizbullah, Kudüs Tugayı, Çöl Şahinleri Tugayı, Harakat Hezbollah al-Nujaba unsurları ve diğer hükümet yanlısı grup ve fraksiyonların desteğini arkasına alan rejim güçleri önünde sonunda Suriye topraklarını isyancılardan temizlemek hedefindedir.
Al-Bab kasabası IŞİD terör örgütü açısından Palmyra’dan çok daha önemlidir. Halep’te kaybederken dahi Deir Ez-Zor ve Rakka’dan kuvvet kaydırarak Palmyra’yı ele geçiren IŞİD terör örgütü, Al-Bab’ı savunmak için çok daha fazlasını yapmaya hazırdır. Gelecekte çok daha karmaşık durumlarla karşı karşıya kalmamak maksadıyla, bir an önce Rusya, İran ve Türkiye arasında varılan anlaşmanın kapsamı genişletilerek, Suriye hükümeti de görüşmelere dahil edilmeli ve bu dört ülke, Suriye topraklarında kendi ortak çözümünü dayatmalı ve kabul ettirmelidir.
Türkiye’nin başkalarının toprağında ve petrolünde gözü yoktur. Güvenlik kaygıları nedeniyle haklı olarak başlattığı Fırat Kalkanı operasyonuna bugüne kadar ABD liderliğindeki koalisyon güçleri hiç bir katkı sağlamamışlardır. Gelecekte de sağlamayacakları kesindir.
CIA, MOSSAD ve MI6 tarafından kurulan IŞİD terör örgütünü ortadan kaldırarak etkisiz hale getirmek Türkiye’nin görevi değildir. Suriye’den kaçarak Türk topraklarına sığınan üç milyona yakın Suriyeli mültecilerden eli silah tutanlar ülkeleri için savaşmaya zorlanmalı ya da derhal sınır dışı edilmelidirler.
Suriye meselesi savaş alanında çözülemeyecek kadar ciddi bir meseledir.