18 Eylül 2016
Yazar: Kamal Sheikho
Çeviren: Ercan Caner
GAZİANTEP, Türkiye – IŞİD terör örgütünün çekilmesi sonrasında kritik konumdaki al-Bab kenti, Suriye’deki bütün kuvvetler tarafından kontrol edilmek istendiğinden bir ateş çemberinin ortasında kaldı. Bütün taraflar kenti ele geçirmek maksadıyla askeri pozisyonlarını güçlendirmek için uğraşıyorlar.
Kürtler tarafından desteklenen Suriye Demokratik Güçleri’ne bağlı Devrimci Ordu komutan vekili Ahmed Sultan; ‘Birliklerinin al-Bab kentine doğru ilerlemeye devam edeceklerini ve kenti tamamen özgürlüğe kavuşturmanın bir sonraki hedefleri olduğunu’’ açıkladı.
Al Monitor’a ‘‘Rejim kuvvetlerinin ilerlemesine izin vermeyeceğiz ve Türkiye tarafından desteklenen Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) unsurlarının da kentin ve çevresinin özgürleştirilmesi çalışmalarına katılmasını engelleyeceğiz.’’ Açıklamasında bulunan Ahmed Sultan, bu grupların Türkiye’nin desteği olmadan bir ilerleme sağlayamayacağını ve kendilerinin bölgeyi teröristlerden temizleyecek imkân ve kabiliyetlere de sahip olduklarını sözlerine ekledi.
Özgür Suriye Ordusuna bağlı Tugay 51’in komutanı olan Albay Haitham al-Afisi ve Hawar Kilis Harekât Merkezinden bir subay ise olayları farklı bir açıdan görmekteler. Fırat Kalkanı Harekâtının bir sonraki safhasının, IŞİD üyelerini ve ayrılıkçı Suriye Demokratik Güçleri birliklerini, harekâtın ilk safhasında ÖSO tarafından temizlenen sınırın güneyindeki bölgelerden temizlemek olacağını ifade ediyorlar.
Türk birlikleri mayına dayanıklı zırhlı personel taşıyıcılar ile Suriye’de küçük bir sınır kasabası olan al-Rai’ye 2 km mesafedeki Tuwarian köyü yakınlarındaki yol üzerinde ilerlerken
Fırat Kalkanı Harekâtının ilk safhası, Türkiye tarafından desteklenen ÖSO güçlerinin al-Ghandoura kasabası ve al-Rai ile Suriye’nin kuzeyinde yer alan Jarablus arasındaki köyleri ele geçirmesi sonrasında 4 Eylülde sona ermiştir. İlk safhada IŞİD terör örgütünden temizlenen bölge, Fırat nehrinin batısındaki Jarablus’tan batıda Azaz’a kadar uzanan 96 km uzunluğunda ve 10-15 km. derinliğinde olan bir bölgedir. Albay Afisi, harekâtın bir sonraki safhasında, temizlenen bölgenin derinliğinin 20-30 kilometreye çıkarılmasının hedeflendiğini açıklamıştır.
Albay Afisi, ‘‘Suriye halkına uygulanan adaletsizlikleri ortadan kaldırmak, mülteci statüsünde olan veya zorunlu olarak yerlerini değiştirmek zorunda kalan yurtiçindeki veya dışındaki Suriye vatandaşlarının evlerine ve anavatanlarına dönebilmeleri için Türkiye sınırına bitişik güvenli bir bölge oluşturmak istediklerini’’ sözlerine eklemiştir.
Bu hiç de kolay olmayacak, bununla beraber, askeri unsuru YPG (Kürt Halkını Koruma Birlikleri) olan Suriye Demokratik Güçleri, Fırat nehrinin doğu ve batısında yer alan Jazeera, Ein al-Arab/Kobani ve Afrin isimli üç Kürt eyaletini birbirlerine bağlamak için çaba göstermektedir. Suriye Demokratik Güçleri, 13 Ağustos tarihinde Manbij’in kontrolünü ele geçirme sonrasında, al-Bab kasabası ve çevresini ele geçirmeyi hedeflemektedir.
Özgür Suriye Ordusunun bir kolu olan Sultan Murat Tümen Komutanı Albay Ahmed Othman Al-Monitor’a yaptığı açıklamada; ‘‘Türkiye tarafından desteklenen kuvvetlerin tartışmasız bir şekilde Manbij’e doğru ilerlemekte olduklarını, bunun nedeninin ise; Suriye Demokratik Güçleri unsurlarının buradaki mevzilerini terk etmek yerine güçlendirmeyi tercih etmelerinin’’ olduğunu belirtmiştir. Albay Othman halen al-Rai’nin doğu ve güneyinden al-Bab’a doğru muharebelerin sürdüğünü açıklamalarına ilave etmiştir.
Fakat al-Bab kentinin önemi Türkiye’nin hedeflerinin çok daha ötesindedir. Ocak 2014 ayından bugüne kadar IŞİD tarafından kontrol edilen kent, IŞİD terör örgütünün en önemli kalelerinden bir tanesidir. Al-Bab kenti, IŞİD’in elinde olan Halep’in kuzey kesimlerini doğudaki Raqqa ve Deir ez-Zor kasabalarına bağlamaktadır. Al-Bab Suriye’de çatışan farklı fraksiyonların birbirleri ile karşı karşıya geldikleri stratejik bir bağlantı noktasıdır ve Suriye’de devam etmekte olan muharebelerde dengeyi kaydıracak gibi görünmektedir.
Al-Bab’ı şiddetle isteyen bir diğer taraf da, 15 Ağustos tarihinde kurulan kentin kendi Askeri Konseyidir. İsminin açıklanmasını istemeyen Jabhat al-Akrad’dan bir komutan Al Monitor’a yaptığı açıklamada; ‘‘Al-Bab Askeri Konseyinin çoğunluğunun Arap ve Kürt olan al-Bab sakinlerinden oluştuğunu, konseyde Selçuk Tugayı mensubu al-Bab ve Azazlı Türkmenlerin de olduğunu belirterek üyeleri bölge sakinlerinden oluşan bu grupların, al-Bab savaşını yürütme önceliğine sahip olduğu’’ ifadelerini kullanmıştır.
Halep kuzeyi doğusunda süren çarpışmalara ve konseyin bir çatışmayla yüz yüze kalma olasılığına değinen komutan, ‘Al-Bab Askeri Konseyinin Özgür Suriye Ordusu ile çatışmak istemediğini fakat kendilerine bir müdahale olması durumunda, Suriyeli olarak onurları ve vatanlarını korumak için tembel tembel oturmayacaklarını’’ açıklamalarına eklemiştir.
Suriye Demokratik Güçlerinin bakış açısına gelince; Bercay Center for Media and Freedom direktörü Farouk Haji Mustafa, Al Monitor’a, Suriye Demokratik Güçlerinin sadece iki seçeneği olduğu açıklamasını yapmıştır. Yararlı olsa da, Kürtlere güvenlikten başka hiçbir tarihi kazanç sağlamayacak olan al-Raqqa’ ya saldırmak, ya da al-Bab savaşını başlatmak. Mustafa’ya göre al-Bab savaşı çok daha önemlidir ve Kobani ile Afrin’i birbirine bağlayarak kuzeydoğu Suriye’deki Kürt bölgelerinin birleşmesini sağlayacaktır.
Mustafa sözlerini; ‘‘Doğu Fırat bölgesi tartışmasız bir şekilde Kürt bölgesi olmuştur. Görünen o ki Türkiye dahi bu bölgeye itiraz etmezken, Fırat nehrinin batısı bir anlamda Türkler ve destekledikleri gruplar arasında, diğer bir anlamda da Kürtler ve Suriye Demokratik Güçleri arasında tartışmalı bir bölge haline gelmiştir’’ şeklinde tamamlamıştır.
ÇN: Metin aslına sadık kalınarak çevrilmiştir, metindeki düşünceler yazara aittir. Orijinaline aşağıdaki linkten erişilebilir.
Yazar: Kamal Sheikho Al Jazeera muhabiridir. Geçmişte bir süre Associated Press muhabiri olarak da görev yapmış ve Londra merkezli Al-Hayat gazetesi için araştırmacı raporlar yazmıştır. Sheikho German Deutsche Welle için birkaç dilde birkaç okuma parçası yazmıştır.
Çeviren: Ercan Caner Elektrik ve Elektronik Mühendisliğinin yanı sıra, uçak ve helikopter lisanslarına sahiptir. Yüksek lisans derecesini Gazi Üniversitesi’nden Avrupa Birliği – Türkiye İlişkileri alanında alan Caner, halen Türkiye Hava Sahası Yönetimi alanında Haliç Üniversitesi’nde doktora tez çalışmalarını sürdürmektedir. İnsansız Hava Araçları (2014) ve Taarruz Helikopterleri (2015) konulu makaleleri yayımlanmıştır. 39 yılı kapsayan TSK, BM ve NATO savunma sektör deneyimlerine sahiptir. E-mail:ercancaner@gmail.com @ercancaner1963