‘’Bu ne haldir, mürteciler hükümet meydanında ordunun subayını din adına boğazlayabiliyorlar. Binlerce Menemenliden kimse çıkıp mani olmuyor, bilakis tekbirlerle teşvik ediyorlar. Yunan idaresi altındayken bu hainler neredeydiler? Onların namusunu ve dinini kurtaran ordunun bir subayına reva gördükleri bu saldırının cezasını yalnız hain katiller değil, hepsi en ağır şekilde çekmelidir. Bu Cumhuriyet’i ve bizim başımızı kesmektir. Bundan bütün Menemen sorumludur. Bu kasaba ‘‘Vilmodit’’ ilan edilmeye müstahak olmuştur” Gazi Mustafa Kemal Atatürk.
“Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı gereği üzere kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başka kimseden korkmayanlar imar eder. İşte bunların doğru yolda olup başarıya ulaşacakları umulur.”(Tevbe, 9/8).
Yazar: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 8 Ocak 2018
Amel-i Salih Hulusi Akar’ın, 87 yıl önce Asteğmen Kubilay’ın GERİCİLER tarafından alçakça öldürülmesi nedeniyle silahlı kuvvetler personeline yayınladığı mesaj aşağıdadır. 36 yıl silahlı kuvvetlerde görev yapan ve terörle mücadele eden bir ASKER olarak neler ibretlik[2] neler değil mesaj üzerinden inceleyelim.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin Değerli Mensupları,
87 yıl önce Menemen’de, menfur[3] bir saldırıda şehit edilen yüreği vatan, millet ve bayrak sevgisiyle dolu Asteğmen Kubilay, Bekçi Hasan ve Şevki Beyleri, bugün bir kez daha saygıyla anıyoruz.
Tarihimizin çeşitli dönemlerinde, Menemen’de ve son olarak da 15 Temmuzda yaşanan bu ibretlik olayların, bütün yönleriyle genç kuşaklara aktarılması; geleceğimizin ve ülkemizin güvenliği bakımından son derece önemlidir.
Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları; milletimizin kültürü ve tarihiyle zenginleşen yüksek değerlerimizi, bir vicdan ve namus borcu olarak sonsuza kadar korumak ve yaşatmak için, dün olduğu gibi bugün de her türlü gayreti göstermektedir.
Bağrından çıktığı ve güveninden, sevgisinden destek aldığı Asil Türk Milleti ile aziz şehitlerimizi koynunda barındıran kutsal vatan toprakları için “Ölürsek şehit, kalırsak gazi!” anlayışı içinde mücadelesini sürdüren ordumuz; bayraklaşan vatan topraklarını, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da her türlü tehdit ve tehlikeye karşı canı, kanı pahasına korumakta kararlıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle, 87 yıl önce Menemen’de yaşanan elim ve esef verici olayı, yıl dönümü vesilesiyle bir kez daha kınıyor,
Bu vesileyle, başta Asteğmen Kubilay, Bekçi Hasan ve Şevki Beyler olmak üzere; Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşlarını; özveri ve kararlılıkla sürdürmekte olduğumuz Terörle Mücadele Harekâtında, 15 Temmuz hain darbe girişimine karşı verilen mücadelede, sınır ötesi operasyonlarda ve diğer faaliyetlerde şehitlik mertebesine ulaşan silah arkadaşlarımızı; güvenlik güçlerimizi ve vatandaşlarımızı; kanlarını bayraklaşan vatan toprakları uğrunda feda eden bütün aziz şehitlerimizi; ebediyete intikal eden tüm mensuplarımızı rahmet ve şükranla, kahraman gazilerimizi minnet ve saygıyla anıyoruz.
Menemen’de gerici yobaz sürüsü tarafından yapılan hain saldırı gerçekten iğrenç ve tiksindiricidir. Bu menfur, yani iğrenç ve tiksindirici saldırıyı gerçekleştiren hainler, yargılandıktan sonra ibret-i âlem için tek bir yerde değil, farklı yerlerde asılmışlar ve gün boyu ibret-i âlem için asıldıkları yerlerde bırakılmıştır.
Menemen kasabasının; İstasyon, Bergama Caddesi, Tuz Pazarı, Kubilay’ın şehit edildiği yer ve Kaymakamlık civarında mahkûmlar için idam sehpaları hazırlanmıştır. Cellat ise İstiklal Mahkemelerinde de birçok insanı asan Kara Ali’dir.
Mahkûmlar, süngülü jandarma ve askerlerin kontrolünde idam sehpasının altına getirildikten sonra, bir hoca tövbe etmelerini istemiş, dua okunmuş ve yağlı ip boğazlarına geçirilmiştir. Laik cumhuriyete başkaldırmayı aklından geçirenler için mahkûmların bu şekilde Menemen kasabasının farklı yerlerinde asılmaları ve gün boyunca ipte sallandırılmaları, bir daha laik değerlere ve Türkiye Cumhuriyetine karşı gelmeyi aklından bile geçirenler için, gerçekten ibretlik bir olaydır.
Matbaanın kurulduğu dönemdir, ‘‘GÂVUR İCADI’’ diye yobazlar ve gericiler karşı çıkarlar. Ordu da İran seferine gitmek istememektedir, bir bahaneye ihtiyaçları vardır; tellak Patrona Halil meydana çıkar ve ‘‘Davamız şer’idir, ümmet-i Muhammet’ten olanlar bize katılsın” diye bağırır. Yeniçeriler destek olur, iğrenç ve tiksindirici bir şekilde saraya saldırarak padişahı tahttan indirirler. Halk ekonomik sıkıntı içindedir, enflasyon yüksektir. Sadrazam ve padişah zevk içinde yaşamakta ve hatta bahçelerde bülbül dinlemektedir. Padişah III. Ahmet’in, tahtı bıraktığı kardeşi Mustafa’nın oğlu Şehzade Mahmut’a ‘‘İBRETLİK’’ bazı nasihatleri olur:
Ey oğul!
Vezirine teslim olma. Daima ahvalini araştır ve beş-on sene birini vezarette müstakil istihdam eyleme ve kalemi düruğlarına asla itimat etme. Merhamet sahibi ol. Cömertliği elden bırakma. Gayet tasarruf üzere ol. Halen hazinelerde bulunan malı zayi etme. İşi kendin gör, ele itimat etme. İşte benim ahvalim sana nasihat için yeterlidir. Hacet sahiplerine adaletle davran. Kimsenin bedduasını alma. Şehzadeler sana emanettir. Oğlum, devlet işlerini baban (II. Mustafa) ve ben (III. Ahmet) başkalarına bıraktığımızdan bu durum başımıza geldi. Sen bizzat idareyi eline al! Allah saltanatını mübarek etsin!
Padişah, isyancıların elebaşı olan tellak Patrona Halil’i ödüllendirir ve onu Rumeli Beylerbeyliğine tayin eder. Padişah akıllıdır, isyancıların başı tellağı 25 Kasım 1730 tarihinde saraya davet eder. Yeniçeriler çoktan padişahın tarafına geçmiştir. Pehlivan Halil Ağanın emrindeki 33 yeniçeri tarafından gerici ve yobaz isyankâr tellak ve arkadaşları acımasızca öldürülürler. Gerici tellak ve arkadaşlarının sonu ders alınacak nitelikte yani; gerçekten ‘‘İBRETLİK’’ bir olaydır.
III. Selim iktidardadır, o da birtakım yenilik hareketlerine girişir, yapmak istedikleri arasında yeniçeriliği kaldırmak ve ‘‘Yeni Düzen’’ adlı yeni bir ordu kurmak da vardır. İşin içinde yenilik ve çıkarlarına zarar gelenler vardır. Kabakçı Mustafa liderliğindeki şeriat isteklileri ve yeniçeriler, çok iğrenç ve tiksindirici bir şekilde isyan ederler. Padişah III. Selim tahttan indirilip yerine IV. Mustafa tahta çıkarılır. Kabakçı Mustafa da tıpkı Patrona Halil gibi padişah tarafından ödüllendirilir ve Boğaz Nazırı yapılır.
‘‘Yeni Düzen’’ ordusu ve yenilik taraftarlarından bazıları İstanbul’dan kaçarak Rusçuk Ayanı Alemdar Mustafa Paşanın yanına sığınmışlardır. Hep birlikte İstanbul’a geri gelirler. Kabakçı Mustafa’yı yakalayıp kellesini alırlar. Gerici ve yobaz Kabakçı’nın sonu da ‘‘İBRETLİK’’ bir olaydır.
İttihat ve Terakki Cemiyetinin baskısıyla II. Abdülhamit Meşrutiyet ilan etmek zorunda kalır. Bunu hazmedemeyen yobazlar ve gericiler şeriat isteği ile ayaklanırlar. İğrenç ve tiksindirici bir ayaklanmadır. İsyancıların aralarında, Nakşibendi Tarikatı Şeyhi Derviş Vahdeti ve Said-i Kûrdi de vardır.
Gözü dönmüş yobazlar, iğrenç ve tiksindirici bir şekilde her yere ve herkese saldırırlar. ‘‘Şeriat İsteriz’’ diyerek, subaylarına karşı ayaklanan Taksim’deki Topçu Kışlasından çıkan alaylı askerler de halka saldırır, ortalığı birbirine katar ve her yeri yakıp yıkarlar. Gözü dönmüş hain yobaz ve gericiler, kendilerine karşı koymaya çalışan askerleri dahi öldürürler.
Mahmut Şevket Paşa kumandasında Selanik’ten gelen ‘‘Hareket Ordusu’’, 23 Nisan günü İstanbul’a gelir ve güçlükle de olsa isyanı bastırır. Ordunun kurmay başkanı, gelecekte modern Türkiye Cumhuriyetini kuracak olan Mustafa Kemal Atatürk’tür.
Yakalanan isyancılar yargılanarak İBRETLİK bir şekilde asılırlar. Batılılaşmanın simgesi olan Topçu Kışlasındaki gericiler şiddetli bir şekilde direnmişlerdir. Yapılacak bir şey yoktur, Enver Paşanın talimatı ile kışla topa tutulur ve zarar görerek neredeyse kullanılmaz bir hale gelir. Topçu Kışlasının, içindeki gerici yobazlarla birlikte topa tutulması da İBRETLİK bir olaydır.
Türk ulusunun kurtuluş mücadelesi için çarpıştığı uzun yıllar esnasında da çok iğrenç ve tiksindirici gerici ayaklanmalar olur. Bölgelerinde zorbalıkları ile tanınan elebaşları, etraflarına topladıkları kendileri gibi cahil, zorba ve gericilerle Ankara Hükümetine karşı isyan etmişlerdir. Kurtuluş Savaşı esnasında meydana gelen gerici karakterdeki iğrenç ve tiksindirici ayaklanmalar aşağıda sıralanmıştır.
Türk Ulusu, Kurtuluş Savaşı vermektedir, yukarıda sayılan isyan ve ayaklanmalara ilave olarak; Ali Batı Olayı (1919), Ali Galip Olayı (1919), Kızılkuyu Olayı (1919), Apa, Dinek ve Demirkapı Çarpışmaları (1919), Mudurnu Çarpışması (1920), Sulusaray, Milli Aşireti, Çopur Musa, Kula, İnegöl, Çengelhan, Nogaykızıközü Olayları (1920), Ayvalıközü ve Koyunculu Çarpışmaları (1920), Demirci Mehmet Efe ve Çerkez Ethem Ayaklanmaları (1920), Koçkiri Ayaklanması (1921) ve Aynacıoğlu Olayları 1918-1023) gibi irili ufaklı çeşitli iğrenç ve tiksindirici ayaklanma ve olaylar da gerçekleşmiştir.
Kurtuluş Savaşı esnasında cereyan eden, düşmanla boğaz boğaza çarpışan Türk halkını arkada vuran bütün KAHPECE, iğrenç ve tiksindirici ayaklanmalar bastırılmış ve isyancıların sonu, her zaman olduğu gibi İBRETLİK olmuştur.
‘‘Beni birisi iterek sandalyeye oturmamı sağladı ve o esnada arkadan bir başkası, elinde el havlusu tarzında bir şeyle hem ağzımı hem burnumu kapatarak, nefes almamı engelledi. Bu esnada kolunu boğazıma doladı, sıktı, askeri kıyafete ait ip türü bir cismin boğazıma sürtünmesiyle o anda nefes almakta güçlük çektiğim için debelenirken ve ellerimle burnumu açmaya çalışırken, bir başkası plastik kelepçeyi bileklerime taktı.’’
Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın kendi ifadeleri ile anlattığı bu olay, tarihimizdeki en iğrenç ve tiksindirici olaylardan bir tanesidir. En iğrenç ve tiksindirici olmasının nedeni de bir genelkurmay başkanının, kendi silah arkadaşları tarafından esir alınmasıdır. Üstüne üstlük hainler, vatanın korunması maksadıyla kendilerine emanet edilen, ip türü cismi, başkomutanlarının boynuna geçirerek, onu nefes alamayacak hale getirmiş ve debeletmişlerdir. Genelkurmay başkanının nefes alamayacak duruma gelmesi ve debelenmesi gerçekten çok iğrenç ve tiksindirici bir harekettir.
Kendisini iten, el havlusu tarzında bir şeyle hem ağzını hem burnunu kapatan, nefes almasını engelleyen, kolunu boğazına dolayan, sıkan ve devletin kendisine düşmanla savaşması için emanet ettiği ip türü cisimle boğazını sıkan, ona nefes almakta güçlük çektiren, onu debelettiren ve biçare bir şekilde ağzını ve burnunu açmaya çalıştığı esnada, üstüne üstlük bir de ellerine kelepçe geçirenlerin yaptıkları, gerçekten de çok iğrenç ve tiksindirici bir olaydır ve sorumluların İBRETLİK bir şekilde cezalandırılmaları gerekmektedir.
Hiç kimsenin belki de tahayyül edemeyeceği gözü dönmüşlük ve alçaklıkla, sivil insanları katletme, TBMM’yi bombalatma, kendi silah arkadaşları ve birliklerine taarruzda bulunma, emniyet birimlerini bombalama gibi akıl almaz eylemler de gerçekten çok iğrenç ve tiksindirici olaylardır.
Uzun yıllar birlikte çalıştığı komutanı, Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın; ‘‘Ne diyorsun ulan sen, ne operasyonu, sen manyak mısın, sakın ha şeklinde bağırdım’’ sözlerini ciddiye almayan, eski Tümgeneral Mehmet Dişli’nin şimdi düştüğü durum ise, aşağıdaki fotoğrafta görülen diğer generallerin durumu gibi İBRETLİKTİR.
Bu yazı tamamen ‘‘Amel-i Salih’’, ‘‘Menfur’’ ve ‘‘İbretlik’’ kelimelerinin açıklanması maksadı ile kaleme alınmıştır. Bir kez daha açıklayalım;
Amel-i Salih, iyi, güzel, faydalı, sevaba ve Allah’ın rızasına sebep olacak, haram sınırına girmeksizin, kişinin iman, iyi bir niyet ve ihlas ile yapmış olduğu davranışlar anlamına gelmektedir. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın Kayseri’de 750 kişilik cami yaptırması, gerçekten de amel-i salih bir olaydır.
Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı gereği üzere kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başka kimseden korkmayanlar imar edebildiğinden, Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın cami yaptırması, gerçekten de amel-i salih bir iştir. Hulusi Akar’ın bundan sonra da doğru yolda olup başarıya ulaşması umulmaktadır (Tevbe, 9/8).
Menfur ise, Arapça bir kelime olup; nefret edilen, iğrenç, tiksindirici anlamındadır. İnsanda iğrenme duygusu uyandıran, tiksindiren anlamına da gelmektedir. Menemen olayı, laik Türkiye Cumhuriyetini hedef alan gerçekten çok iğrenç ve tiksindirici bir olaydır. Menemen olayı ile ilgili, ders alınacak nitelikte olan, ‘‘İBRETLİK’’ sözler ise sadece ve sadece Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e aittir.
‘’Bu ne haldir, mürteciler hükümet meydanında ordunun subayını din adına boğazlayabiliyorlar. Binlerce Menemenliden kimse çıkıp mani olmuyor, bilakis tekbirlerle teşvik ediyorlar. Yunan idaresi altındayken bu hainler neredeydiler? Onların namusunu ve dinini kurtaran ordunun bir subayına reva gördükleri bu saldırının cezasını yalnız hain katiller değil, hepsi en ağır şekilde çekmelidir. Bu Cumhuriyet’i ve bizim başımızı kesmektir. Bundan bütün Menemen sorumludur. Bu kasaba ‘‘Vilmodit’’ ilan edilmeye müstahak olmuştur”
Vilmodit ne mi demektir? Fransızca: ‘‘Ville Maudite’’ kelimelerinden gelmektedir. ‘‘Ville’’ şehir, ‘‘Maudite’’ ise lanetli anlamına gelmektedir. Menemen’in ortasına bir utanç anıtı dikin ve bu lanetli kasabanın tekbirlerle teşvik eden halkını başka yerlere sürün demektir.
[1] İyi, güzel, faydalı, sevaba ve Allah’ın rızasına sebep olacak, haram sınırına girmeksizin kişinin iman, iyi bir niyet ve ihlas ile yapmış olduğu davranışlar.
[2] (Sıfat) Ders alınacak nitelikte olan.
[3] (Sıfat) Arapça. Nefret edilen, iğrenç, tiksindirici.
‘İğrenç ve tiksindirici yola asfalt dökenler cami yaptırmakla dinen arınacaklarını mı sanırlar!’
Alpaslan PERVİN, Özdeyişler 51/3