Amerikan medyasında yer alan bazı haberlere göre; İsrail askerlerinin silahlarından çıkan mermiler, sanki havada asılı bir durumda Filistinlilerin gelip onlara çarpmalarını bekliyorlar.
Yazar: Moustafa Bayoumi, The Guardian, 16 Mayıs 2018
Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 21 Mayıs 2018
Dünyanın her yerinde, bütün ezilen insanların tuhaf ve acınası kaderidir, onlar iki kez ölürler: önce bir mermi veya bomba tarafından ve sonra da ölümlerini anlatmak için kullanılan dil ile öldürülürler. Bütün ezilenlerin ortak tarafı; en sonunda hayatlarını kaybettiklerinde, bir de kurban oldukları için suçlanmaktır ve bu suçlama, ezilenlerin haklı mücadelesini ellerinden almak üzere tasarlanan dile bakıldığında net bir şekilde görülmektedir.
Aynı durum, onlarca yıldır, İsrail tarafından öldürüldüklerinde, rutin bir şekilde bunun suçu yine kendilerine yüklenen Filistinlilerin trajik kaderidir ve sadece İsrail hükümeti tarafından değil, fakat Amerikan medyası ve siyaset kurumu da aynı şeyi yapmaktadır ve bu artık her ezilen insanın ölümü sonrasında beklenen ve rastlanan bir şeydir.
Fakat bunu kabullenmek zorunda değiliz. Medyanın kullandığı dile dikkatlice bakarak, ezilen insanların nasıl iki kere öldüklerini görebilir ve Filistinlilerin mücadelesinin böylesine sinsi ve kahpece tanımlanmasına nasıl karşı koyabileceğimizi öğrenebiliriz.
Manşetlere bakın. Pazar günü, İsrail ordusu Gazze’de 60’tan fazla protestocuyu öldürdü. Ölümcül şiddet tek taraflıydı, hiçbir İsrailli öldürülmedi ve kullanılan güç tamamen orantısızdı. Katliam sürerken, New York Times kanlı olaylarla ilgili bir Twitter mesajı attı. Twitter mesajında; ‘‘Birleşik Devletler Kudüs Büyükelçiliğini açmaya hazırlanırken düzinelerce Filistinli protesto gösterilerinde öldü’’ ifadeleri yer alıyordu.
Öldüler mi? Gerçekten mi? Bu ifadelerde, tam da yaptıkları gibi, pasif cümle yapısının, birilerinin bir şey yaptığını nasıl gizlediğine dikkat etmeliyiz. Bu Twitter mesajında, İsrail’e protestocuları öldürmesi nedeniyle hiçbir sorumluluk yüklenmemektedir. Aksine Filistinliler sanki basitçe ve neredeyse gizemli bir şekilde ölmüş gibi gösterilmektedir.
Bu Twitter mesajı, direktör Judd Apatow dâhil birçok insan için gerçekten berbat ve rezildir. Apatow attığı Twitter mesajında; ‘‘Kendinizden utanın! Bu, Trump’ın yalanlarına, olaylarla ilgili hatalar demek gibi. Lütfen bana Twitter hesabınızı bir stajyerin yönettiğini söyleyin. Aferin ona.’’ ifadelerini kullanmıştır.
New York Times’a karşı biraz adil olmak için, Salı günü kâğıt baskılarında attıkları manşetin çok daha açık olduğunu ifade edelim. Gazetenin manşetinde ‘‘İsrailliler Gazze’de Düzinelerce İnsanı Öldürdü’’ kelimeleri yer almaktadır, yine de hâlâ bu İsraillilerin kimler oldukları açık değildir. ‘‘İsrail’’ öznesi çok daha doğru olmaz mıydı? Ordu ne de olsa devleti temsil etmektedir, bireysel vatandaşları değil.
Fakat New York Times şaşırtıcı manşetler atma konusunda yalnız değildir. The Washington Post gazetesinde katliamla ilgili haberin başlığı ‘‘İsrail ile olan çitteki protestolarda ölenlerin sayısı en az 60’a ulaşan Gazze ölülerini gömüyor’’. Bu manşet de bizi Gazze halkını kimin öldürdüğü konusunda merakta bırakmaktadır. Bu insanları İsrail ordusunun değil de protestoların öldürdüğünü mü kabul etmek zorundayız?
Wall Street Journal web sitesinde ‘‘Kudüs’teki Yeni ABD Büyükelçiliği Hakkındaki Çatışmalarda Düzinelerce İnsan Öldü’’ başlığı ile yayınlanan bir video bulunmaktadır. Samimi olmak gerekirse, bu başlık diğerlerinden çok daha kötüdür. Böylesine bir katliamı ‘‘çatışma’’ olarak nitelendirmek sadece ik yüzlülük değil, sanki Filistinliler sadece Kudüs kentindeki yeni ABD büyükelçiliğini protesto ediyorlarmış gibi gösterdiğinden, aynı zamanda çok da yanıltıcıdır. Gazze halkının yaptığı ‘‘Büyük Dönüş Yürüyüşü’’ Gazze Şeridinde nüfusun %70’ini oluşturan Filistinli mültecilerin çok kötü olan durumlarına dikkat çekmek maksadıyla organize edilen anlamlı bir faaliyettir.
Ve manşette yer alan ‘‘düzinelerce insan öldü’’ ifadesi, bize kimin kimi vurduğu hakkında hiçbir ipucu vermemekte, sadece insanlardan ziyade çatışmaların, esas olarak da Filistinlilerin kendi katledilmelerinden sorumlu olduklarını ima ederek, insanları öldürdüğünü anlatmaktadır.
Meydana gelen bütün olaylar, sanki mermiler havada asılı vaziyette, Filistinlilerin gelip onlara çarpmalarını bekliyormuş gibi anlatılmaktadır.
Bu tür manşetler, Birleşmiş Milletler ABD Büyükelçisi Nikki Haley’in, Birleşmiş Milletler Güvenlik Kuruluna, ‘‘bu salondaki hiçbir ülke İsrail’den daha itidalli hareket edemezdi’’ şeklinde yaptığı açıklamanın gazeteci versiyonudur. Bu tür lisanın kullanılması İsrail’in eleştirilmesini engellemesinin yanı sıra, İsrail’in yaptıklarından sorumlu tutulmasına karşı da koruyacaktır.
70 yıl önce George Orwell; modern politik dilin, yalanları daha gerçekçi ve cinayetleri saygıdeğer göstermek için tasarlandığını yazmıştır. Hiçbir şeyin değişmediğini görmek beni çok üzmektedir. Ve bizler, günümüzün politik lisanını kullananlardan daha fazlasını talep etmedikçe de hiçbir şey değişmeyecektir. Filistinliler daha iyisini hak etmektedirler. Ve hiç kimse bir kereden fazla ölmek zorunda kalmamalıdır.
Çevirenin Notları: Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir ve yazar ile yayıncı kuruluşun görüşlerini yansıtmaktadır.
30 Mart 2018 tarihinde başlayan ve her Cuma günü tekrarlanan ‘‘Büyük Dönüş Yürüyüşü’’ gösterilerinde, İsrail askerleri tarafından bugüne kadar vurulan Filistinli kurban sayısı toplamı 10,013’tür. 51 Filistinli hayatını kaybetmiş, 9,962’si de yaralanmıştır.
Büyük Dönüş Yürüyüşü ve ABD Büyükelçiliğinin Kudüs kentine taşınmasını protesto gösterileri; aynı yerde, aynı insanlar tarafından, farklı maksatlarla yapılan iki barışçıl eylemdir.
Her Cuma günü tekrarlanan ve yedi haftadan beri süren Büyük Dönüş Yürüyüşü gösterilerinde ölen ve yaralananlar da ezilen Filistinlilerdir.
Bırakın Kudüs’ü de önce insana odaklanın! Ne o yoksa Kudüs olmadan arzu ettiğiniz etkiyi yaratamıyor musunuz?
In America’s news headlines, Palestinians die mysterious deaths | Moustafa Bayoumi
It is the peculiar fate of oppressed people everywhere that when they are killed, they are killed twice: first by bullet or bomb, and next by the language used to describe their deaths. A common condition of oppression, after all, is to be blamed for being the victim, and that blame gets meted out in language designed to rob the oppressed of their very struggle.