savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
35,1981
EURO
36,7471
ALTIN
2.968,65
BIST
9.724,50
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Hafif Yağmurlu
6°C
Ankara
6°C
Hafif Yağmurlu
Pazar Parçalı Bulutlu
9°C
Pazartesi Yağmurlu
10°C
Salı Yağmurlu
8°C
Çarşamba Hafif Yağmurlu
8°C

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ – BASIN VE KAMUOYUNA

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ – BASIN VE KAMUOYUNA
A+
A-

BASIN VE KAMUOYUNA

AZİZ MİLLETİMİZ!..

Cumhurbaşkanının;
01 Ekim 2024 günü yeni yasama yılı açılışında, TBMM’de yaptığı konuşmada; İsrail’in, gözünü vatan topraklarımıza dikeceğini söylemesi üzerine, günlerdir siyaset ve medya bu iddiayı; yanında ya da karşısında durarak tartıştı durdu.
08 Ekim’de de TBMM; gizli oturum yaptı.

Sonuçta: Cumhurbaşkanının “İsrail bize saldıracak” söyleminin ardından siyaset kurumumuz, basınımız ve meclisimiz tarafından ciddiye alındığı, kamuoyunun da gündemine girdiği ortadadır.

Oysa; İsrail’in, kurulduğu günden beri, bağımsız bir devlet gibi değil ama, batı emperyalizminin Orta Doğu’daki koçbaşı veya adeta ABD’nin 51. eyaleti gibi davrandığı da defalarca görülmüş olup herkesçe de bilinmektedir.

İsrail tehdidini ciddiye alanlar; gerçek faili bırakıp taşeronla veya tetikçiyle uğraşma kolaycılığı yapmaktadır.

Yaşadıklarımızla da biliyoruz ki, “Batı Emperyalizmi” 100 yıldır, vatanımıza saldırıyor, milletimizi ve ülkemizi bölmeye çalışıyor, düşmanlarımızı destekliyor, bunun için de bazen uydusu olan devletleri, bazen terör örgütlerini, bazen de içimizde mevcut işbirlikçilerini kullanıyor.

Soralım şimdi:

-PKK, PYD, YPG terör örgütlerini kim yarattı, kim büyüttü, binlerce tır silahlarla kim donattı, kim besledi, besliyor?

-F Tipi yapılanma, kimin eseri? Sıradan bir vaiz nasıl büyüdü de, FETÖ olup darbeye kalkışabildi? Şimdi nerede, 25-30 yıldır kim besliyor, kim koruyor?

-Hemen tamamı, emperyalizmin etki ajanı işleviyle, Laik Cumhuriyet’in altını oyan, tarikat-cemaat adlı ve zırcahil dinci yapılanmaları kimler yarattı, hâttâ destekledi, hâlâ da destekliyor?

Sorular çoğaltılabilir. yanıtlarsa belli…

2003’den beri söyleniyor; BOP bir emperyal projedir, 21. yüzyıl Sevr’idir diye.
Nihai hedefi, bölgenin tek, laik, demokratik ve hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni; Orta Doğu tipinde bir din devletine dönüştürerek güdümüne alarak, parçalamaktır. Bu hedefi ise, Haritası ile sabittir. BOP haritası: (2003 de Başbakan ile Genel Kurmay Başkanı’nın önüne konulmuştur), projenin 23, hatta bazı genişletilmiş haritalarda İskenderun körfezi, Hatay ve Adana dahil 25 ilimizi vatanımızdan koparmayı amaçladığını, açıklıkla ortaya koymaktadır.

BOP’un bu nihai hedefini 20 yıl sonra ve eksik olarak ve hem de İsrail üzerinden ifade etmek de doğru değildir,
BOP eş başkanlığı yaparak engellemek de, “ABD stratejik müttefikimizdir” diyerek kendimizi aldatmak da…

Öte yandan; demografik yapımızı tahrip ve iç barışımızı tehdit eden, sığınmacı, mülteci, ensar ya da mazlum din kardeşi nitelemeleriyle meşrulaştırılmaya çalışılan ve yurdumuzun her yerine yayılmış olan milyonlarca yabancının varlığı da; en az bu tehdit kadar ciddiye alınması ve çözümlenmesi gereken bir yakın tehlike, yaşamsal bir sorundur.

Keza, Laik, Bilimsel, Kamusal ve Ücretsiz olmaktan uzaklaşmış, çocuklarımızı dünya çocukları ile yarışabilecekleri bilimsel bilgi ile donatamayan bir eğitim sisteminin de; ciddiye alınması gereken çok önemli bir tehdit olduğu bilinmelidir.

Devletimizi yönetenler de, yönetmeye talip olanlar da Atatürk’ü ve onun döneminde devletin nasıl yönetildiğini iyi bilmeleri, özellikle Atatürk’ün Dış Politikası’nı, bir an bile akıllarından çıkarmamalıdır…

-Türkiye; nasıl olup da Birleşmiş Milletlere, davetle üye olan tek ülke olabilmiştir?

-Sevr nedir, tarafımızdan nasıl yırtılıp atılmıştır?

-Ulusal Bağımsızlık Savaşı; nasıl meşruiyet zeminine oturtulmuş ve o zemin en olumsuz koşullarda bile nasıl korunabilmiştir?

-Lozan nasıl başarılmıştır?

-1925 SSCB Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması, 1934 Balkan Antantı, 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi, 1937 Sadabat Paktı nedir, nasıl kotarılmışlardır? Etkileri; Ülkemiz, bölgemiz ve dünya için anlamları nedir ve yararları ne olmuştur?

-Türkiye; nasıl bütün komşuları ile dost olabilmiş, etrafında bir barış çemberi oluşturabilmiştir?

Bütün bunlar çok iyi bilinmeli ve ders çıkarılmalıdır…

Nereden gelirse gelsin, ülkemize yönelik her türlü tehdidi bertaraf etmek ve Türkiye’nin kimsenin tehdit etmeyi aklından bile geçiremeyeceği bir ülke olmasını sağlamak içinse, öngörülü ve tutarlı bir siyasi önderliğe, “Kuvvetler Ayrılığı” ilkesine dayanan güçlü bir laik demokratik hukuk devletine, laik ve bilimsel bir eğitim sistemine, güçlü bir ekonomiye, sağlam bir iç cepheye ve partinin değil ama Milletin Ordusu olan ve bunu da, “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz”
özsözü ile ifade etmekle gurur duyan, güçlü bir;
Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sahip olmak gerektiği de hiç unutulmamalıdır.

Türkiye Cumhuriyeti: Kadın, Erkek ve Çocuk binlerce şehidin, kanları ve canları ile nice yoklukları, yoksunlukları, işgalleri, isyanları, ihanetleri aşarak var ettiği;
Dünyanın en haklı,
en namuslu devletlerinden biridir, kutsal da bir emanettir…

Bu devlet;
anlık tepkilerle,
kerameti kendinden menkul teorilerle,
öngörüden yoksun kararlarla,
dini referanslarla değil, mutlaka akıl ve bilimle yönetilmelidir…

“Yolunda yürüyen bir yolcunun, yalnız ufku görmesi kâfi değildir. Muhakkak, ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi lazımdır.”
diyor Atatürk…

Hele bu yolcu, bir devlet adamı ise ve bir ülkeyi yönetme sorumluluğu’da üstlenmişse,
“Ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi” lazımdan öte,
elzemdir,
olmazsa olmazıdır.
Çare: Yeniden Atatürk Cumhuriyeti!

ATATÜRK’ÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.