Cinsel şiddet sadece Avrupa Birliği üye ülkelerinin sorunu değildir. Amerika Birleşik Devletleri ülkesinde her 68 saniyede bir Amerikalı cinsel saldırıya maruz kalmaktadır. Cinsel şiddete maruz kalan kurbanların %30’u 30 yaşın altındayken, %15’i de 12-17 yaşları arasındadır.
Ercan Caner, Sun Savunma Net, 17 Ocak 2024
Avrupa Parlamentosu sivil haklar komitesi, kadınları şiddetten korumak maksadıyla yeni bir yasa tasarısını kabul etmiştir. Yasa kapsamında tecavüzün rıza dışı seks olarak tanımlanması hedeflenmektedir. Fotoğraf: Thomas Coex/AFP via Getty Images
Avrupa Birliği (AB) üye ülkeleri, kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında tecavüz suçunu AB seviyesi suçlar listesine dâhil etme konusunda bir türlü anlaşmaya varamamaktadır.
Fransa Ulusal İstatistik ve Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü (Insee – Institut National de la Statistique et des Etudes Economiques) verilerine göre; Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde her yıl 100.000’den fazla tecavüz vakası meydana gelmekte, her beş kadından biri partnerinin, 10 kadından üçü de aile bireylerinden birinin fiziksel veya cinsel şiddetine maruz kalmaktadır.
Buna rağmen Avrupa Parlamentosu, Konsey ve Komisyon’da ortak tecavüz tanımı üzerinde tartışmalar iki yıldır sürmekte ve 27 üyeli birlikte kadınların daha iyi korunması maksadıyla ilave adımlar atılamamaktadır.
Koyu renkli AB üye ülkeleri rıza dışı cinsel ilişkiyi tecavüz olarak görüp cezalandırırken, açık renkli ülkeler rıza dışı cinsel ilişkiyi suç olarak kabul edip cezalandırmamaktadır.
Avrupa Komisyonu, 8 Mart 2022 Dünya Kadınlar Günü’nü kutlamak amacıyla, Avrupa’da kadına yönelik şiddetle mücadeleye yönelik bir yönerge önermiştir. Komisyonun teklif ettiği direktif, zorla evliliği, kadın sünnetini, cinsiyetçi siber tacizi ve zorla kısırlaştırmayı yasaklayarak kadınları toplumsal cinsiyete dayalı şiddetten daha iyi korumayı amaçlamaktadır.
Yasa ayrıca, Avrupa’da tecavüzün ortak bir tanımını yapmayı ve bu tanımla tecavüzü bir Avrupa Birliği suçu haline getirmeyi, 27 üye ülke arasındaki hukuki cezaları uyumlu hale getirmeyi ve mağdurları daha iyi korumayı da amaçlamaktadır.
Kadın sünneti Avrupa Birliği üye ülke sınırları içinde de ciddi bir problem olmayı sürdürmektedir.
Hem Parlamento hem de Komisyon, tecavüzün rızaya dayalı tanımını desteklerken, Konseyin görev tanımı, rıza dışı cinsel eylemin suç olduğunu belirten 5. Maddeyi tamamen kaldırmıştır. Bu nedenle, neredeyse iki yıldır, direktif Avrupa Parlamentosu, Konsey ve Komisyon arasındaki kurumlar arası müzakerelerde bir türlü geçmemektedir.
Cinsiyet konularında geleneksel olarak ileri görüşlü kabul edilen Fransa, Almanya ve Hollanda’nın yanı sıra Polonya, Macaristan, Malta, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Bulgaristan ve Slovakya da tecavüzün yönergeye dâhil edilmesine karşı oy kullanmaktadır.
Cinsel şiddet, çoğunlukla kadına yönelik bir şiddet olarak algılansa da, bütün birey kategorilerini etkileyen, yaygın ve az rapor edilen bir şiddet biçimidir. Dünya çapındaki mağduriyet araştırmaları, erkekler arasında bildirilen cinsel şiddetin kadınlara göre daha düşük olduğunu ortaya koymakta ve kadınlar genellikle mağdurların %80’inden fazlasını oluşturmaktadır.
Tecavüzün rızaya dayalı tanımının dâhil edilmesini Aralık 2023’te bir kez daha engelleyerek muhafazakar ülkelerin ekmeğine yağ süren, Almanya, Fransa ve Hollanda, feminist sivil toplum kuruluşlarının ağır eleştirilerine maruz kalmaktadır.
Marc Liautard, Céline Deguette, Elizabeth Alcaraz, Hélène Diot, Patricia Vasseur, Charlotte Gorgiard ve Laurène Dufayet tarafından yapılan ve International Journal of Environmental Research and Public Health dergisinin Kasım 2022 sayısında yayınlanan makalede dört yıllık bir süreyi kapsayan araştırma sonuçlarına yer verilmiştir. 01 Ocak 2018 ile 31 Aralık 2021 tarihleri arasında Paris Adli Tıp Departmanında 2.356’sı (%4,3) cinsel şiddet mağduru olmak üzere 54.801 mağdur muayene edilmiştir (https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC9654345/)
Konsey’in hukuki görüşüne göre; rıza dışı cinsel eylemlerin suç sayılması AB’nin yasal yetkilerini aşacaktır. Tecavüz, Avrupa Birliği’nin İşleyişine İlişkin Anlaşma’nın (TFEU – Treaty on the Functioning of the European Union) 83. maddesinde sıralanan ve AB’nin yasal yetkisine giren; yolsuzluk, terörizm veya cinsel istismar gibi Avrupa suçları listesinde yer almamaktadır.
Tasarıya karşı çıkan Fransa ülkesinin yasalarına göre tecavüz rıza kavramını içermemekte, bunun yerine tecavüzü şiddet, zorlama, tehdit veya sürprizle gerçekleştirilen her türlü cinsel ilişki olarak tanımlamaktadır.
Grafik, belirli durumlarda rıza olmadan cinsel ilişkinin haklı olduğunu kabul eden Avrupalıların yüzdesini göstermektedir. Rıza olmadan cinsel ilişkiyi haklı gören AB üyesi ülkeler sırasıyla Romanya (%55), Macaristan (%47) ve Bulgaristan (%43)’dır. İsveç ülkesinde ise insanların sadece %6’sı belirli durumlarda tecavüzün kabul edilebilir olduğunu söylemektedir. Kaynak: statista
Avrupa hukukunun mağdurlara daha az koruma sağlayacağını iddia eden ancak ayrıntılara girmemeyi tercih eden Fransa ülkesi, feminist sivil toplum kuruluşlarının tepkisini çeken ‘‘AB’nin bu alanda yetkisinin olmadığı’’ savını sıklıkla dile getirmektedir.
Kendisini feminist bir lider olarak tanımlayan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, eline kadın haklarını korumak için geçen fırsatı kullanmaktan ziyade tasarıyı engellemektedir.
Hollanda kendi iç yasalarında gerekli düzenlemeleri yapmasına rağmen cinsel suçlar ve şiddet konusunda AB’nin kendi iç siyasi meselelerine müdahil olmasını reddetmektedir.
İstanbul Sözleşmesi
Komisyon direktifinde geçen tecavüz tanımı, Fransa, Almanya ve Hollanda’nın da onayladığı İstanbul Sözleşmesi’ne dayanmaktadır.
İstanbul Sözleşmesi, Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan, kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleyi içeren bir sözleşmedir. Türkiye’nin güzide kenti İstanbul’da imzalanan ve 2012 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) oybirliği ile onaylanmış ve bütün maddeleriyle tam olarak uygulanması Türkiye’nin bütün kadın haklarını savunucusu sivil toplum kuruluşları tarafından desteklenmiştir.
Ancak Türkiye, 20 Mart 2021 tarihinde yayınlanan bir cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmiştir. TBMM tarafından oybirliği ile kabul edilen İstanbul Sözleşmesi’nden cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile çekilme kararına karşı açılan iptal istek davası Danıştay’da görülmüş ve ikiye karşı üç oy çokluğu ile iptal istemi reddedilmiştir.
Gerekçede; Anayasa uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisinin milletlerarası antlaşmalara ilişkin yetkisinin antlaşmanın onaylanmasını bir kanunla uygun bulmaktan ibaret olduğu belirtilmiş ve , 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3. maddesinde de milletlerarası antlaşmaları sona erdirmenin Cumhurbaşkanı kararı ile olacağının düzenlendiği hatırlatılmıştır.
Karşı oy gerekçesinde ise; TBMM’nin ‘uygun bulma kanunu’ uyarınca onaylanarak yürürlüğe giren uluslararası sözleşmelerin sadece yürütme organı işlemiyle feshedilmesinin mümkün olmadığı vurgulanmıştır. Bu nedenle, TBMM’nin ‘‘uygun bulma kanunu’’ uyarınca onaylanarak yürürlüğe giren bir uluslararası sözleşmenin feshinin ancak TBMM’nin ‘‘uygun bulma kanununu’’ yürürlükten kaldırması veya sona erdirmeyi uygun bulduğuna ilişkin yeni bir kanun çıkarması sonrasında alınacak bir Cumhurbaşkanı kararı ile mümkün olabileceğinin altı çizilmiştir.