Myanmar’da her yerde tapınak var. Bence Uzak Doğu’nun en çok Budist tapınağına sahip ülkesi. Tapınakların büyük bir çoğunluğu, altın kaplama. İnanması güç, ama gerçek bu. İnsanlar tapınakların duvarlarına ve Buda heykellerine altın yapıştırıyorlar. Bizde yastık altındaki altından söz edilir ve bunun miktarını kimse bilemez. Burada ise altın açıkta ve her yerde özellikle de tapınaklarda. Görmeden inanması zor.
Sayı ve kapsadığı alan olarak Bagan, Kamboçya’daki Angkor’dan sonra gördüğüm en büyük ikinci tapınak bölgesi. Bagan’daki tapınakların çoğu, altın kaplama değiller; kiremitten yapılmış ve kızıl renkteler.
Bozkırın sarı rengi ile kiremidin kızıllığı tam bir kontrast teşkil ediyor. Özellikle akşam güneşin batışında ve sabah ise doğusunda güneşin kızıllığı bu tapınaklar üzerine vurduğunda tam bir renk cümbüşü oluşuyor. Güneşin değişen ışıkları altında tapınakların görüntüsü son derece baştan çıkarıcı. Özellikle sabah saatlerinde güneşin doğuşu esnasında oluşan sisin arasından tapınakların verdiği görüntü, son derece mistik.
İnsanların içini gezerek üst katlara çıkabildikleri bir tapınağa gidildiğinde, üst katlardan araziye kuşbakışı bakarak güneşin doğuşu, kızıllık, pus, tapınaklar ve tapınaklar üzerinde süzülerek giden onlarca balonu seyretmek, dünyada eşine az rastlanan bir keyif ve tecrübe. Onlarca sıcak hava balonunun puslu ovada tapınakların mistik görüntüsü içindeki resmi, yaşadığınız sürece dünyada şahit olabileceğiniz sayılı muhteşem manzaralardan birisi. Bu manzarayı gördükten sonra Bagan, Myanmar’ın olmazsa olmazlarından.
Pagan İmparatorluğu’nun 1044’ten 1287’ye kadar politik, ekonomik ve kültürel merkezi olan en gösterişli zamanlarında Bagan ovasında 104 kilometrekarelik bir alana 11. ve 13. yüzyıllar arasında yaklaşık 10.000 adet çeşitli büyüklükte tapınak inşa edilerek bu bölgeyi adeta bir tapınak ormanına dönüştürmüşler. Bu irili ufaklı tapınaklardan bu güne kadar 2000’den fazlası, ayakta kalabilmiş. Tabii ki bunların tamamını bu geniş alanda gezmek mümkün değil. Belki mümkün olabilir, ama o bölgede günlerce kalmanız gerekecektir. Zaten tüm tapınakları görmeye de gerek yok. Çünkü bunlar, irili ufaklı yapılmışlar ve hatta restorasyon çalışmaları da devam ettiğinden yanlarına bile yaklaşılmıyor. Çünkü tehlike arz ediyorlar.
UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne dahil edilen Bagan’da Ananda Phaya Tapınağı, Dhamma Ya ZiKa Pagoda, GuByaukGyi Tapınağı, Mahaboohi Tapınağı, Manuha Tapınağı, Nanpaya Tapınağı, ShweSandaw Tapınağı ve Shwezigon Tapınağı görülmeye değer tapınaklar. Bu yaklaşık ikibin tapınağın büyük bir çoğunluğu da şutupa ya da pagoda şeklinde inşa edilmişler. Bir kısmı, içine girilemeyecek kadar küçükler.
Bölgenin, özellikle de tapınakların kullanılamaz hale gelmesinin nedeni ile ilgili halihazırda iki teori var. Birincisi; Mogol istilası ile burada yaşayan halkın Bagan’ı terk etmeleri, ikincisi; Bagan’ı halk hiç terk etmedi, aksine burası önemli bir dini merkez olarak devam etti ancak bölgedeki iç savaş nedeni ile zamanla önemini kaybetti. Deprem kuşağı üzerinde olması nedeni ile bölgede olan depremlerin bu terk edilmişliğe katkısı da göz ardı edilemez.
Bagan, bu günkü Myanmar’ın temellerini oluşturan Pagan krallığına başkentlik yapmış bir şehir. Tabii ki o günkü popülaritesinden bugün eser yok. Tapınaklar olmasa buraya gelinmez. Ama tapınaklar her şeyi değiştiriyor.
Yakıcı güneş altında, tozun toprağın içerisinde tapınaklara yapılan geziler, sakın sizi şimdiden yıldırmasın. Burada görecekleriniz her şeye değer. Özellikle güneşin batışı ile doğuşundaki görüntüler asla hafızalarınızdan silinmeyecek kadar büyüleyici. Bagan’daki gezinin en güzel tarafı da bu. Dönüşte bu anı yakaladığınız fotoğraflara bakarken yüzünüzdeki gülümseme ile aynı zevki tekrar tadacağınıza eminim.
Şimdi sizlere burada gezdiğim önemli tapınaklardan Ananda Phaya, Shwezigon ve Manuha tapınakları hakkında kısa bilgiler aktarmaya çalışacağım.
ANANDA PHAYA PAGODA
1090-1105 yılları arasında kral Kyanzittha tarafından Buda’nın en gözde öğrencisi olan Sidarta Gautama’ya ithafen tek katlı bir bina olarak yaptırılan Ananda Pagoda, Bagan’ın en güzel, bakımlı ve iyi korunmuş tapınağıdır. Mimarisinde Hindistan etkileri görülür. 1975 yılındaki şiddetli depremde hasar gören tapınak, restore edilerek bu günkü göz alıcı görüntüsüne kavuşmuştur.
Bu pagodanın inşası ile ilgili olarak halk arasında bir hikaye, dolaşmaktadır. Bu efsaneye göre Hindistan’dan 8. adet rahip, Bagan’a gelirler ve Kral Kyanzittha’yı da ziyaret ederler. Bu ziyaretlerinde krala Himalaya dağlarında efsanevi bir mağara tapınakları olduğunu söylerler. Kral da, bu mağaranın bir kopyasını Bagan’da inşa etmeye karar verir. Pagodanın inşası tamamlandığında bir daha bir benzerini yapmasınlar diye tüm mimarlar idam edilir. Alışılmış bir hikaye, ama Uzak Doğu’da hikayeler hiç bitmez.
Pagodanın merkezinde dört adet dokuz buçuk metre boyunda tik ağacından yapılmış ve yaldızla kaplanmış gösterişli Buda heykeli bulunmaktadır. Bu Budalar, nirvanaya ulaşmış Kassapa Buda, Kakusandha Buda, Konagamana Buda ve Gautama Buda diye isimlendirilen Budalar.
Pagodanın koridorunda bulunan üç sıralı nişlere yerleştirilmiş büyük boy, çeşitli duruşlardaki Buda heykelleri ile de dikkati çeken tapınak, geceleri yapılan aydınlatma ile gösterişli bir hal almaktadır. Bu Buda heykelleri ile burayı ziyarete gelen Budist rahiplerin dua ederken yarattıkları kompozisyon görülmeye değer.
SHWEZIGON PAGODA
Kral Anawrahta tarafından yapımına 1059 yılında başlanan ve 1090 yılında tamamlanan Shwezigon Pagoda, Bagan’daki en eski ve en etkileyici tapınaklardan biridir. Yükseliği ve geniş bir alanı kapsayan devasa yapısı ile insanı büyüleyen bir görüntüye sahip. Bir de buna kubbesi dahil tüm tapınağın altın kaplama olduğunu ve güneş altında etrafa saçtığı parıltıyı ilave edin. Ortaya çıkan manzara muhteşem. O kadar ki ülkenin birçok yerinde yapılan tapınaklar bu tapınaktan ilham alınarak inşa edilmiştir. Tapınaklar için ülke çapında harcanan altınların toplamını hayal edebiliyor musunuz? Bu tapınağa verilen Altın Tapınak adı, ona son derece yakışıyor.
Akşam hava karardığında yapılan aydınlatma ve güneşin batışı ile doğuşundaki güneşin değişen ışıkları, tapınağa mistik bir atmosfer veriyor.
Bu tapınak da 1975 depremi dahil çeşitli zamanlarda oluşan depremlerde hasar görmüş ve restore edilmiştir.
Pagoda, geniş bir alanın merkezine inşa edilmiş ve etrafında da çok sayıda pagoda ile kutsal yerler bulunmakta. Çan şeklindeki altın kaplama stupa, bu bölgede dikkatleri üzerinde topluyor.
MANUHA TAPINAĞI
Bu tapınak da, Shwezigon Pagoda gibi Bagan’ın en eski tapınaklarından birisi. Diğerleri ile kıyaslandığında sahip olduğu değerlerle çok değişik bir pagoda. Bununda nedeni, üç odada çok büyük boylarda Buda heykellerinin olması ve binanın dış sıvası. Bu sıvanın bir dekor olsun diye bu şekilde mi bırakıldığı ya da ödenek yetmediği için yarım kaldığı konusunda ikilemde kaldım.
Budalardan birisi oturur vaziyette ve 14 m. boyunda, diğeri de oturur durumda ancak onun yüksekliği 10 m. Üçüncü Buda ise, insanı şaşırtacak kadar büyük. Alçak tavanlı, dar bir odada yatar vaziyetteki bu Buda’nın boyu yaklaşık 27,5 metre.
Sıcağı ve tozuna rağmen Bagan, dünyada örneği sayılı olan dini merkezlerden birisi. Tüm tapınakların içerisini gezerek görme imkanı olmamakla beraber, araçla ve zaman zaman da yürüyerek bölgedeki tapınakların büyük bir bölümü hakkında bilgi sahibi oldum. Etkilenmemek mümkün değil. Büyüklü küçüklü olarak inşa edilmiş bu tapınaklarda gördüğüm işçilik çok iyi. Özellikle kayalar üzerine yapılan taş oymacılığı insanı şaşırtacak kadar ustalık işi.
Bin yıl öncesinden başlayarak inşa edilen tapınakların; doğal olaylar ve özellikle 1975 depremi ile büyük hasar görmelerine rağmen restorasyon çalışmaları devam ediyor. Yıllar içerisinde restore edilerek ayağa kaldırılacak tapınak sayısının artması, ilerisi için memnuniyet verici bir durum.
Bagan, mistik görüntüsü ile gezerken keyfin arttığı, ancak güneşin doğuşu ve batışındaki puslu görüntüsü ile doruğa ulaştığı bir yer.
Şunu açıklıkla söyleyebilirim ki Bagan’da güneş bir başka doğuyor ve batıyor. Tabii ki tapınakların da bu güzelliğe katkısı tartışılmaz.
Hoşça kalınız.
olaysalcan.blogspot.com