savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,2863
EURO
37,0253
ALTIN
3.028,14
BIST
8.908,47
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Açık
19°C
Ankara
19°C
Açık
Pazartesi Açık
19°C
Salı Parçalı Bulutlu
17°C
Çarşamba Az Bulutlu
16°C
Perşembe Açık
17°C

BAHÇELİZM & TÜRKİYE

BAHÇELİZM & TÜRKİYE

BAHÇELİZM & TÜRKİYE

Biz kula kulluğu reddeden inanmış bir vicdana sahibiz. Eğilmez başımızla, teslim olmaz mizacımızla milletimizin hizmetkârıyız. Milliyetçi Hareket Partisi’nin siyaseti Türk tarihinin selamıdır, Türk kültürünün seslenişidir, Türk milletinin gıpta edilen seciyesidir. Siyaseti hizmet yarışı yerine hezimet rekabetine, zillet parkuruna dönüştürenler bizi anlayamaz, anlasalar bile anlatmaya takatleri yetemez. Yalanı ve riyayı siyaset zannedenler yıkımı da marifet görenlerdir. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli

Ercan Caner, Sun Savunma Net, 02 Mayıs 2023


Eski Pentagon görevlisi, Türkiye düşmanı ve askeri darbe falcısı Michael Rubin’e göre MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Türkiye’nin en karizmatik olmayan liderlerinden bir tanesidir.

Aşağıda Michael Rubin tarafından 28 Kasım 2016 tarihinde kaleme alınan ‘‘Bahcelizm in Turkey – Türkiye’de Bahçelizm’’ başlıklı yazının çevirisini okuyabilirsiniz:

Türkiye’nin İslamcı bir diktatörlüğe dönüşmesi, mali yıkım ve huzursuzluğun tarihi yazıldığında, sorumlu olarak çoğu kişinin üzerinde birleştiği isim Recep Tayyip Erdoğan olacaktır. Ancak tarihçiler, Erdoğan’ın yükselişini kimin sağladığını sorguladığında, belki de hiçbir Türk siyasetçi bu unvanı Türkiye’nin sağcı ve milliyetçi partisi Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) genel başkanı Devlet Bahçeli kadar hak etmemektedir.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin bu seçimlerde baraj altında kaldığı görülmektedir, yaklaşık %10 oranında oy kaybına uğramıştır. Bu sonuç Milliyetçi Hareket Partisi açısından beklenilen bir durum değildir. Bu sebeple, MHP genel başkanı olarak sorumluluk şahsıma aittir. Bu sorumluluk anlayışı ile 2003 yılında büyük kurultayı toplanacak olan MHP’yi yeni yönetime kavuşturmak ve yeni bir genel başkan önderliğinde kutsal davamızı hedefe taşıyacak bir yapıyı oluşturmak görevim olacaktır. 03 Kasım 2002, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli

Amerikalı veya Avrupalı ​​politikacılar partilerini tekrar tekrar yenilgiye uğrattıklarında, daha genç ve dinamik bir liderin ortaya çıkmasına izin vermek için çoğunlukla liderlikten istifa ederler. Türkiye’de ise durum öyle değildir. Türk siyasi partiler kanunu, başkana siyasi partilerini mini diktatörlükler şeklinde yönetme izni vermektedir. Yargıçlar, kanun ve anayasayı alenen ihlal ettikleri için partiyi kapatmadığı sürece veya göz ardı edilemeyecek kadar bariz bir seks skandalı yaşanmadıkça, parti başkanları performanslarına bakılmaksızın ömür boyu parti lideri olarak kalabilmektedir. Örneğin, bir parti başkanının liderliğine yönelik meydan okumaları ezmesi ya da umut ve gelecek vaat eden parti üyelerini ihraç ederek onları önceden elimine etmesi çok kolaydır.

Tek başına hiçbir parti lideri, Bahçeli kadar kötü bir karar verme sicili ile bu kadar kötü bir vasat performansı bir araya getiremez. Bahçeli 06 Temmuz 1997 tarihinde MHP’nin başına geçmiştir. 1999, 2002, 2007, 2011, Haziran 2015 ve Kasım 2015 genel seçimlerinde parti başkanlığı yapan Bahçeli, 1999 yılında parlamentoda 129 sandalye ve oyların yaklaşık yüzde 18’ini kazanarak birinci parti olmuştur. Bu onun zirveye ulaştığı andır. Sonraki seçimlerde MHP hiçbir zaman 80’den fazla sandalye kazanamamış ve genellikle çok daha az sandalyeye razı olmuştur. MHP 2016 yılında meclisteki 550 sandalyeden sadece 40’ına sahiptir. (ÇN: TBMM üye sayısının 600’e çıkarıldığı 2018 yılındaki seçimlerde MHP sadece 48 sandalye kazanabilmiştir.)

CHP’nin oyunu bozuldu, İP partinin filmi geriye sardı. Yuları Kandil’den tutulan HDP bunalıma girdi. Diğer marjinal partilere laf söylemek bile zaman israfıdır. Hepsi birden aynı çuvalda buluşmuştur. Ekmek bilmezler, yoksul bilmezler, rızık nedir desek aval aval yüzümüze bakarlar. Paris’te herhalde…(4 saniye sessizlik) Ney o? Paris’te birisi bir şey diyor. Ekmek değil de bir pasta. Paris’te soksa, sokya, sokmayı Paris’te, şey yemeğe hazırlanıyor. Pasta yemeye hazırlanıyor, ama çıkalım diyen, pastaya alışkın olmadığımız için dilimiz dönmüyor.

Herhangi bir MHP yetkilisi ve destekçisiyle konuşun, muhtemelen size aynı şeyi söyleyecektir: Bahçeli karizmatik değildir. Sıkıcı konuşmaları prompterden okumakta ve televizyonda görünmeye lütfettiğinde dahi başarısız olmaktadır. Parti örgütlenmesi ve büyümesi durmuş durumdadır. Devlet Bahçeli, düzenli olarak oyların sadece yüzde 10-15’ini alabilmektedir, oysa parti üyeleri doğal seçmenlerinin bunun iki katı olduğunu iddia etmektedir.

Bahçeli, siyaset sahnesindeki uzun ömürlülüğü nedeniyle kendisini Erdoğan kadar Makyavelist biri olarak görebilir, ancak Erdoğan’ın her önemli anda ondan daha iyi olduğunu kabul edecek kadar özeleştiri yapmamıştır.

Siyasi hayatımızda çok hızlı gelişmelerin yaşandığı çalkantılı bir dönemden geçilmektedir. Türkiye artık dönüşü olmayan bir erken seçim sürecine girmiştir. Gelinen bu noktada bir durum değerlendirmesi yapmak ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin önümüzdeki döneme ilişkin görüş ve düşüncelerini Türk milletiyle paylaşmak istiyorum. İçinde bulunduğumuz şartlar ve erken seçim sürecine girilmesini gerekli kılan gelişmeler kamuoyumuzca bilinmektedir. Türkiye’nin gündemine bilinçli olarak taşınan siyasi belirsizlik ve yönetim boşluğu tartışmaları giderek tırmandırılmış ve ekonomik ve siyasi istikrarı hedefleyen bir kampanya başlatılmıştır. Bunun amacının da, böyle bir tehdit ve şantaj ortamında Türkiye’de siyaset kurumunu yeniden tanzim etmek olduğu anlaşılmıştır. Ortak hareket eden bir cephenin bu amaçla sahneye koymaya çalıştığı siyasi senaryolara, milletin hakemliğine gidilerek bir cevap verilmesi artık gerekli ve kaçınılmaz hale gelmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi bu oyunu bozmuş ve seçimlerin 03 Kasım 2002 tarihinde yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisini 01 Eylül’de olağanüstü toplantıya çağırmıştır. Emanetin asli sahibine başvurulmasından ve ortaya çıkacak gerçek millet iradesinden kimsenin endişe etmemesi gerekir. Türkiye’nin önünü açmak ve siyasi ve ekonomik istikrar ortamının ilerde telafisi imkânsız ölçülerde zarar görmesini önlemek amacıyla başlatılan bu sürecin artık dönüşü bulunmamaktadır. Erken seçimleri zorunlu kılan şartlar, seçim hazırlıkları için gerekli yasal süreler ışığında, seçimlerin en erken bir dönemde yapılmasını da zorunlu kılmaktadır. Seçimlerin ileriye atılması için suni gerekçe ve bahane yaratma arayışları Türkiye’ye büyük zararlar verecektir. 03 Kasım tarihi bu bakımdan en uygun tarih olarak karşımızdadır. Dr. Devlet Bahçeli’nin Erken seçim Kararı ile İlgili basın Açıklaması’ndan, 15 Temmuz 2002.

Türkiye’nin mali ve siyasi çalkantı içinde bulunduğu 2002 yılında Türkiye’yi erken seçime zorlayan Bahçeli’dir. Ancak siyasi kargaşadan çıkar sağlamayı uman Bahçeli aldığı %8,36 oy oranı ile meclis dışı kalmış ve Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) sadece sandalye kazanmasına değil, aynı zamanda yeni parlamentoya hakim olmasına da zemin hazırlamıştır (AKP %34,28 oy oranı ile 550 sandalyeden 363’ünü kazanmıştır). Başka herhangi bir demokraside, böylesine feci bir sonuç siyaset sahnesinden tamamen silinme anlamına gelirken Türkiye’de durum böyle değildir. Bahçeli, siyasetin ilk kuralını çiğnemiş ve düştüğü çukuru kazmaya devam etmiştir.

Erdoğan’ın üstünlüğü kesinlikle tesadüf değildir. Her adımda geleneksel MHP’lileri Bahçeli’den uzaklaştırmayı başarmıştır. AKP, seçmene ulaşma ve kazanma işinde çok daha iyidir ve MHP’nin doğal seçmenlerine el atmaktan da hiç çekinmemiştir. Örneğin Erdoğan, AKP’yi dindar bir parti olarak değil de muhafazakar bir parti olarak nitelendirmekte ve AKP’nin “yeni-Osmanlıcılık” politikası, MHP seçmenlerinin de milliyetçilik duygularına hitap etmektedir. Erdoğan, MHP’nin geleneksel yabancı düşmanlığını da fersah fersah geçmiştir. MHP, İstanbul’un ücra semtlerini Yahudilerin kontrolündeki ABD hükümetinin Türkiye’yi bir ahtapot olarak boğduğu posterlerle kaplamıştır, ancak bu bile Erdoğan’ın komplo teorileriyle karşılaştırılamaz.

AKP’nin usta taklitlerle seçim bölgesini yağmaladığını gören Bahçeli de aynısını yapabileceğine inanmış ve Türkiye’nin geleneksel din ve devlet ayrılığına sadık kalmak yerine, Erdoğan’ın eski engelleri yıkmasına yardım ederek, örneğin  okullar, üniversiteler ve devlet dairelerinde İslamcı başörtüsü üzerindeki kısıtlamaları gevşetme arzusunu desteklemiştir.

İki yanlıştan bir doğru çıkmaz, tekeden süt sağılmaz, balda tuz bulunmaz, suda ateş yanmaz, Recep Tayyip Erdoğan’dan da Cumhurbaşkanı olmaz. Siyasi görüşü, fikri aidiyeti meshebi ve yöresi ne olursa olsun, ister AKP’li, ister MHP’li, ister CHP’li olsun, her vatan evladı Cumhurbaşkanı olabilir, ne var ki Erdoğan olamaz, milletin terazisi bu sikleti çekmez. Nisan 2014 Devlet Bahçeli

MHP son zamanlarda Erdoğan’ın anayasayı yeniden tasarlama çabalarını da desteklemektedir. Erdoğan, yeni anayasayı şimdiye kadar hukuk dışı olarak kendisi için üstlendiği muazzam -hatta diktatörce- yetkiler için tanrının bir lütfu olarak gördüğü gerçeğini hiç gizlememektedir.

Peki Bahçeli’nin, Erdoğan’ın AKP diktatörlüğünü garanti altına almak için istediği anayasayı Erdoğan’a teslim etmekteki uzun vadeli oyunu ne olabilir? Bahçeli, bu ortaklığın MHP’yi ikinci sıraya taşıyacağına, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve çoğunluğu Kürt seçmenlerden oluşan Halkların Demokrasi Partisi’ni (HDP) geride bırakacağına inanıyor olabilir. İttifakı Erdoğan’ın İslamcı gündemini gerçekleştirmesini etkili bir şekilde sağlıyor olsa da, AKP’nin aleni dinsel gündemine hazır olmayan AKP muhaliflerini ve Türk milliyetçilerini kendine çekerken Erdoğan’ın övgüsünü ve hoşgörüsünü de kazanabilir. Aslında Bahçeli, Erdoğan’ın fiilen vekili olmayı kabul etmekte ve MHP’yi sadık bir muhalefete dönüştürmektedir. Bu, Bahçeli’nin şimdiye kadarki en büyük hatası olabilir. Kimse Saddam Hüseyin’in yardımcısını hatırlamıyor.

Bahçeli, Erdoğan’ın daha karizmatik ve etkili kişiliğinin yanında her zaman solmaya devam edecektir. Çoğu diplomat Bahçeli’yi önemsemiyor olabilir ve Türkiye dışında çok az diplomat Bahçeli veya geçmişte yaptıkları hakkında bilgi sahibi olabilir. Ancak tarih, Batı yanlısı, demokrasi yanlısı bir Türkiye’nin çöküşünü yazdığında, tarihçiler Türkiye’nin ölüm sebebinin sadece Erdoğan değil, aynı zamanda kötü bir Bahçelizm  vakası olduğu konusunda hemfikir olacaktır.

Michael Rubin’in American Enterprise Institute web sitesinde paylaşılan yazısına aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.

https://www.aei.org/foreign-and-defense-policy/middle-east/bahcelism-in-turkey/

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.