Balyoz kumpası davasının soruşturma ve kovuşturmasında görev alan, bir bölümü firari 50 hakim ve savcı hakkında “görevi kötüye kullanma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve devletin güvenliğine ilişkin bilgileri açıklama” suçlamasıyla Yargıtay’da görülen dava, mahkemeye gelen diğer dosyalar yüzünden içinden çıkılmaz bir hâl aldı. Kumpas mağdurlarının avukatları, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun kötü niyetli olduğunu, adeta bir kurtarma operasyonu yapıldığını ve bu gidişle davanın zamanaşımıyla veya sanıklar öldüğü zaman biteceğini vurgularken, Mahkeme Başkanı da, “Birleştirme olmazsa 5-6 ay sallanacak, uyuşmazlığa gidecek, kadük kalacak.” diye konuştu.
3 yıl önce ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde açılan davanın bugünkü celsesine, davaya müdahilliği kabul edilen 67 kumpas mağdurundan sadece emekli Tuğamiral Ali Sadi Ünsal ile bazı müştekilerin avukatları Şule Nazlıoğlu Erol ve Ahmet Erdem katıldı.
Başka suçlardan tutuklu sanıkların cezaevinden, tutuksuz sanıkların da bulundukları illerden SEGBİS’le hazır edildiği duruşma, 9. Ceza Dairesi Başkanı Maruf Alikanoğlu’nun dosyaya gelen evrakları okumasıyla başladı. Başkan Alikanoğlu, 5. Ceza Dairesi’nin bazı sanıklar yönünden görevi kötüye kullanma suçundan birleştirme talepli bir dosya gönderdiğini belirterek bu konuda Savcı ve taraflara söz verdi.
Kurtarma Operasyonu mu Var?
Savcı’nın, birleştirme talebinin kabulü yönünde görüş bildirmesinin ardından müşteki avukatlarından Ahmet Erdem şöyle tepki gösterdi:
“Geçen yıldan beri, ‘Birleştirme yapılırsa her biri için ayrıca savunma alınması gerekecek ve dava uzayacak.’ dedim. HSK’nın kötü niyetli olduğunu düşünüyorum. Bizler 2018’de HSK’ya şikayetçi olduğumuzda, ‘Biz hepsini birleştirip 2. Daire’de görüşerek gereğini yapacağız.’ şeklinde cevap verdiler. Siz geçen celsede sadece 67 kişinin müdahilliğini kabul ettiniz. HSK ise sürekli, peyderpey 8-10 dava açıyor, siz de birleştirme kararı veriyorsunuz. İlla birleştirme yapılacaksa başka bir dosyada yapılsın.”
Av. Şule Nazlıoğlu Erol da şunları söyledi:
“Bu davayı sonuçlandırmamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Bana göre de HSK kötü niyetli; anladığım kadarıyla bir kurtarma operasyonu başlatılmış. Balyoz kumpası davasını artık herkes biliyor. 367 kişinin de müşteki olması gerekirken büyük bölümü yer almadı, rastgele bir iddianame düzenlendi. Sonra örgüt üyeliği suçlaması, ardından bu dava ayrıldı. Sonuçta beraat kararı verseniz de biz de mücadele etmekten vazgeçsek.”
Erol’un bu sözleri üzerine Başkan Alikanoğlu, “Siz vazgeçebilirsiniz ama bizim adımıza karar veremezsiniz.” uyarısında bulundu.
Balyoz Kumpasından 140 Dava mı Açıldı?
Sanıkların tamamı ise birleştirme talebinin kabul edilmesini isterken bazıları şöyle konuştu:
Hüsnü Çalmuk: “Birleştirmezseniz yeni davalar açılacak. Açılmışlar birleştirilmeden bu dava bitmez. Başkalarının sözüne itibar etmeyin.”
Mustafa Başar: “Bu sistem bir karara 140 dava açmaya muvaffak oldu. Protesto ediyorum.”
Ömer Diken: “Davanın uzatıldığı iddiasını kabul etmiyorum. Önemli olan yargılamanın sağlıklı yürütülmesidir. Müşteki avukatlarının, kendileri dışında herkesi kötüleyen tavırlarını da kınıyorum. Av. Hüseyin Ersöz geçen celsede Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin, 6 sanık yönünden temyiz edilen Balyoz davasını amiraller bildirisine emsal olması için karara bağladığını söyledi. Bu, kini ve garezi ortaya koymaktadır. Bir avukata yakışmamıştır.”
Beyanlar tamamlandıktan sonra Başkan Alikanoğlu karar için heyetle istişarede bulunurken söz alan Av. Ahmet Erdem, geçen celsede birleştirmeye onay verilmediğini hatırlattı. Başkan Alikanoğlu, “Biliyorum. Birleştirme olmazsa 5-6 ay sallanacak, uyuşmazlığa gidecek, kadük kalacak.” karşılığını verdikten sonra oy birliğiyle birleştirmeye karar verildiğini bildirdi.
“Bize Yazık Olmadı mı?”
Balyoz kumpasındaki sahtelikler ile usulsüzlükleri anlatmaya başlayan müşteki emekli Tuğamiral Ali Sadi Ünsal, Başkan Alikanoğlu’nun, “Anlattıklarınız tebliğnamede zaten yazıyor.” şeklindeki müdahalesi üzerine şunları söyledi:
“Bunları söyleyeceğinizi biliyordum; ama 3 yıl yattım. Bize anlayış gösterin, bizi her gün dövdüler. 44 yıllık bahriye subayıyım, bu imkânı verin. Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin savcısı delil saklar mı? Bize yazık olmadı mı? Biz gerçekleri ortaya çıkarınca Ömer Diken bize saldırmaya başladı. Başkan sanıklara saldırır mı?”
Beyanının devamında, Gölcük Donanma’da yapılan aramalardan sonra hazırlanan parmak izi raporu ile arama görüntülerinin farklı olduğunu, bu aramayı sağlayan sahte ihbar e-postasının Beşiktaş Adliyesi’nin yakınında bulunan Deniz Müzesi’nin karşısındaki bir internet kafeden gönderildiğini belirten Ünsal şöyle konuştu:
“Bu işler bu kadar pervasızca yapıldı. Bu operasyondan sonra amiral yapılanlar 15 Temmuz’da tel örgüden kaçarken yakalandı. Amiral kaçar mı? Eski savcı Hüseyin Kaplan da kaçtı, ama biz kaçmadık. Hüseyin Kaplan, A Haber’e verdiği röportajda, ‘Vur gitsin dedik.’ diyor. Ölen arkadaşlarımız var. Çocuklarının gözü önünde ölen Murat Özenalp var. Ne demek, ‘Vurun gitsin.’? Bunu diyemez. Ama onlara bize davrandıkları gibi davranmayın. Davayı kurgulayanlar halen Türk yargısının önüne çıkarılmamıştır. Bir ordunun en önemli harekât planları gülerek deşifre edildi. Dünyanın hiçbir ülkesinde olmaz bu. O dönemin savcı ve hakimleri bizi düşman olarak gördü. Asıl düşman, bu kumpaslarla 15 Temmuz’u yapanların önünü açanlardır.”
Ünsal’ın bu ifadeleri sırasında bir kez daha araya giren Başkan Alikanoğlu, “Fazla heyecanlanmayın. Burası heyecanlanacak yer değil, kendinizi kontrol edin.” uyarısında bulundu. Ünsal son olarak şunları kaydetti:
“Benim hukuki haklarım, hem bahriyeli hem vatandaş olarak, korunmalıdır. Sizden talebim şu; ‘Zaten beraat ettiniz.’ diye geçiştirmeyin, masumiyetimizi tescil edin. Bize yürekten inandığınıza kararda yer verin. Bu insanlar suçlu ise, ki suçlu olduklarına inanıyorum, Türkiye Cumhuriyeti’ne verdikleri zarardan dolayı en ağır şekilde cezalandırılmalarını istiyorum.”
Hangi Daire Hangi Suça Bakıyor Tartışması
Ünsal’ın beyanlarından sonra yeniden dava dosyalarının birleştirmesi konusunda müştekiler avukatı Ahmet Erdem ile Başkan Alikanoğlu arasında şu konuşmalar yaşandı:
Av. Erdem: Birleştirme talebini daha önce reddettiniz. Zaten Genel Kurul’a gidiyor.
Başkan: Daha ağır suça bakma görevi 8. Ceza Daire’sinde. Hürriyeti tahdit suçu onlarda. Onlar bakmak istemiyor, bize atıyor.
Av. Erdem: Hepsi bir arada yapılmalı.
Başkan: Her suçun soruşturma şekli farklı.
Av. Erdem: Bu dava ya zamanaşımıyla ya da sanıklar öldüğü zaman biter. Bu yüzden HSK ve Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı görevi kötüye kullanmıştır. Belki FETÖ/PDY ile irtibatları da vardır. En azından bunlar hakkında görevi kötüye kullanmaktan suç duyurusunda bulunulsun.
Başkan: Bize gelen dosyada görevi kötüye kullanma dışında hiçbiri bizi bağlamaz.
Av. Erdem: 50 kişiden 1’i bile beraat edecekse ona zulmediyoruz. Bir an önce karar verilmesini bekliyoruz.
Başkan: Biz de bekliyoruz.
Av. Erdem: Sanıklar için bu davada da tutuklama kararı veya yurtdışı adli kontrol kararı alınsın.
Başkan: Görevi kötüye kullanmada mı?
Av. Erdem: Hürriyeti tahdit suçu da var.
Başkan: Hayır.
Av. Erdem: Olur mu? Biz bugüne kadar yanlış yere mi geldik?
Görevlilerin, görülen davanın kapsamında hürriyeti tahdit suçunun da bulunduğunu hatırlatması üzerine Başkan Alikanoğlu, “Pardon, geri alıyorum.” dedi.
Müştekiler avukatı Şule Nazlıoğlu Erol ise, “Bu sanıklara asla saygı duymuyorum, çünkü hukuku katlettiler. Takipsizlikle sonuçlanması gerekirken görevli oldukları için Balyoz davasını açtılar. Neyle görevliydiler; 15 Temmuz’un yolunu açmakla. Üç müvekkilimi; Soner Polat’ı, Cem Aziz Çakmak’ı ve Murat Özenalp’i kaybettim. Ahımız çok. Adaletin gerçekleşmesini bekliyorum. Gözümde çok şeyi hak ediyorlar, o yüzden en ağır şekilde cezalandırılmalarını istiyorum.” sözleriyle sanıklara yurtdışına çıkış yasağı konmasını, hatta tutuklama kararı verilmesini istedi.
“A Haber’in İstediğini Söylemediğim İçin Hapisteyim”
Bu beyanlara karşı diyecekleri sorulan sanıklar şunları anlattı:
Ali Alçık: “Ali Sadi Ünsal’a cevaben; ben de şerefimle, namusumla hakimlik yaptım. Şimdi tutuklu olduğuma bakmayın, ben de beraat edeceğim. Biz kimseyi düşman görmedik.”
Ömer Diken: “Yargıtay’ın, Anayasa Mahkemesi’nin ve Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararlarının hiçbirisinde delillerin sahte olduğu söylenmiyor. Sadece şüpheli bulundu ve delil yetersizliğinden beraat kararı verildi. Biz görevimizi layıkıyla yaptık, kararımız hukuka uygundur. Gölcük aramasına yeterli şüphe oluştuğu için ben karar verdim. Herhangi bir kimseyi hedef almadım, saygılı bir şekilde davrandım. Kimseyi rencide etmedim, düşman olarak görmedim. Hakkımdaki olumsuz ifadeleri kendilerine iade ediyorum.”
Hüseyin Kaplan: “Mehmet Baransu’nun getirdiği ve Donanma’da ele geçirilen belgeler üzerinden hareket ettik. Bunlarda öncesinde değişiklik yapılmış mıdır, o ayrı. Süha Tanyeri’nin el yazısının bilgisayarla kopyalanıp CD’ye yapıştırılması iddiasına gelince; yıllarca sahtecilik suçuna baktım, böyle bir şey görmedim. Böyle bir ihtimal yok. Öyle bir şey olsa çek-senet sahtekârlıkları patlar. O CD’deki verileri reddedemeyince, altından kalkamayınca bunu söylediler. Ayrıca Balyoz davası bitmiş gibi konuşuyorlar; oysa 6 kişi yönünden devam ediyor. Niye bunu gündeme getirmiyorsunuz? Ali Sadi Ünsal, ‘Beraat ettim.’ diyor; ama dava sadece 6 kişi yönünden temyiz edildiği için, karışıp karışmadığı belli değil. Balyoz dosyasında suç olduğunu kimse kapatamıyor. Kaçtığımı iddia ediyorlar. Nasıl kaçma? 7 yıldır hapisteyim. A Haber’e verdiğim röportaj kesik kesik verildi. Onlar Balyoz’un örgüt işi olduğunu söylememi istiyordu. Ama ben bunun hukuki temelli bir dava olduğunu söyledim. ‘Örgüt’ deseydim burada olmazdım. Bunu söylediğim için buradayım.”
Kaplan’ın bu iddiaları üzerine de şu tartışmalar yaşandı:
Av. Şule Nazlıoğlu Erol: Bunları dinlemeye mecbur muyuz?
Başkan: Ne anlatıyorsunuz, anlamadım. Yeniden savunma yapıyorsunuz. Sadece gelen belgeler için söz verdim. Polemik istemiyorum. Onların ithamı bizi bağlamaz. Hangi ithamı yaparlarsa yapsınlar, bizi son soruşturma kararındaki ithamlar bağlar.
Sanık Hüsnü Çalmuk: Müştekiye, “Bunlar iddianamenin dışında.” deseniz bu tartışmalar yaşanmazdı.
Başkan: Mahkeme heyetine talimat veremezsiniz. İstediğime, istediğim gibi söz veririm.
Hüsnü Çalmuk: Karşı taraf istediği gibi konuşuyor. Adil yargılama yapmıyorsunuz. Geri dönülmez bir yola giriyorsunuz. Hakim ve savcıların davalarını ayırın.
Av. Erol: Biz 5 dakika konuşmadık. Bunları dinleyecek miyiz? Temcit pilavı gibi aynı şeyleri anlatıyorlar.
Başkan: Elbette ben karar veriyorum. Neyin olup olmadığına biz karar veririz, siz değil.
Son olarak yeniden söz verilen müşteki emekli Tuğamiral Ali Sadi Ünsal sözlerine, “Sizi kızdırmayacağım.” diye başlayınca Başkan Alikanoğlu, “Hayır, kızdığım yok. Bu benim normal halim. Siz benim kızdığımı görmemişsiniz.” cevabını verdi.
Beyanların tamamlanmasından sonra Savcı, “delilleri karartma ihtimali olmaması ile suç ve cezada ölçülülük esası dikkate alınarak” sanıkların tutuklanması veya haklarında yurtdışı adli kontrol uygulanması talebinin reddedilmesini istedi.
Verilen aranın ardından da Başkan Maruf Alikanoğlu, firari sanıkların yakalanması kararının devamı, 5. Ceza Dairesi’nin gönderdiği dosyayla ilgili sanıklara ek savunma süresi verilmesi ve sanıkların tutuklanması veya haklarında adli kontrol uygulanması taleplerinin reddiyle, duruşmanın 16 Ekim’e bırakıldığını açıkladı.
Müyesser YILDIZ
12 Haziran 2023