Al Monitor, 12 Ağustos 2017
Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 15 Ağustos 2017
ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, 11 Ağustos 2017 günü Barzani ile yaptığı telefon görüşmesinde, Erbil ile Bağdat arasında sürmekte olan, öne çıkan meseleler hakkında görüşmesi nedeniyle Barzani’yi övmüş ve ondan referandumu ertelemesini rica etmiştir. ABD’nin sözde öncelikli hedefi; İslami Devlet terör örgütünün yenilgiye uğratılmasıdır. Halifelik ilan eden IŞİD terör örgütü, ABD askerlerinin desteklediği, Peşmerge unsurlarının da katkı sağladığı Irak ordusu tarafından, dokuz ay süren bir savaş sonunda yenilgiye uğratılmıştır. Barzani de referandumun ertelenmesi karşılığında ABD’den, Iraklı Kürtlerin geleceği için garanti ve alternatif seçenekler talebinde bulunmuştur.
Barzani henüz referandumun ertelenmesi yönünde bir karar vermemiştir. Reuters’e göre; Barzani’nin yakın danışmanlarından Hoshyar Zebari, Rex Tillerson ile yapılan telefon görüşmesi sonrasında herhangi bir değişiklik olmadığını ve referandumun planlanan 25 Eylül 2017 tarihinde yapılacağını açıklamıştır.
Fazel Hawramy, referandumun yapılmasına karşı uluslararası arenada çok büyük bir muhalefet olmasına rağmen, ölümcül darbenin ülke içinden gelebileceğini yazmıştır. Sıradan Kürtler, özellikle de Süleymaniye’de yaşayanlar, hükümetin ekonomiyi kötü yönetmesinden şikâyetçiler ve birçoğu referandum yaklaşırken memnuniyetsizliklerini açıklamaya hazırlanmaktadırlar.
Hawramy, bu ayın başlarında, İran’ın başkenti Tahran’da, Kürdistan Yurtseverler Birliği ile İranlı yetkililer arasında yapılan görüşmeler sonrasında, İslami Devrim Muhafızlarının Erbil’de bulunan heyetinin 30 Temmuz 2017 tarihinde yaptığı gizli ziyaret dâhil, İran’dan gelen referandumun ertelenmesi yönündeki baskıların giderek arttığını ifade etmektedir.
Iraklı etkili Şii din adamı Muqtada al-Sadr, 30 Temmuz 2017 günü Riyad’da Suudi Kralı Mohammed bin Salman ile yaptığı görüşmede, Kürt referandumu meselesinden bahsetmiş ve birleşmiş bir Irak için destek talebinde bulunmuştur. Hamdi Malik tarafından bildirildiğine göre bu ziyaret, Sadr’ın komşu ülkeler ile dengeli ilişkiler yürütme, Irak içinde yerini sağlamlaştırma ve mezhepsel gerilimleri azaltma gayretlerinin bir parçasıdır. Muqtada al-Sadr Irak sokaklarında Suudi Arabistan aleyhindeki duvar yazılarını yasaklamıştır ve Şii bir din adamının Suudi Arabistan’a yaptığı resmi ziyaret gerçekten nadir bir olaydır. İbrahim Malazada da geçtiğimiz hafta içinde Sadr ve diğer Iraklı din adamlarının referanduma karşı olduklarını bildirmiştir.
Başlangıçta, Bağdat ile olan görüşmelerde bir baskı aracı olacağı öngörülen bağımsızlık referandumu, bölgedeki müttefikleri arasında Irak Kürdistanı’na olan desteğin ne kadar sınırlı olduğunu da ortaya çıkarmıştır. Carnegie Endowment for International Peace için Al-Monitor köşe yazarı Denise Natali tarafından hazırlanan bir raporda, Kürdistan Bölgesel Yönetiminin ikilemi özetlenmektedir. Washington D.C. ve Avrupa’da sürdürülen yoğun lobi kampanyasına rağmen Kürdistan Bölgesel Yönetimi, anahtar rol oynayabilecek bölgesel ve uluslararası aktörlerin, bağımsızlık konusundaki resmi desteğini kazanmakta başarısız olmuştur. Hükümetler ve kurumlar, diğer bütün halkların olduğu gibi Kürtlerin de kendi kendilerini yönetme hakkına saygı duysalar ve Kürt Peşmerge unsurlarının İslami Devlete karşı yürütülen mücadeledeki önemli katkılarını kabul etseler de Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması ve hâkimiyetinin devam etmesini talep etmektedirler. Iraklı Kürtlerin büyük etkisi olduğu ABD Kongresi dahi Kürt Peşmerge unsurlarına gelecekte yapılacak askeri yardımları, Irak Bölgesel Kürt Yönetiminin Irak devletinin parçası olarak kalma şartına bağlamıştır.
Barzani, Irak Kürdistanı’nın en zor zamanlarında çok başarılı bir liderlik sergilemiştir. Barzani, bölgede İslami Devlete ve terörizme karşı yürütülen savaşta ABD’nin güvenilir ve etkili bir müttefiki de olmuştur. Barzani, referandumun ertelenmesi yönündeki talebi kabul etmesi durumunda, ABD, Kürt halkı nezdinde ve bölgede itibarını ve saygınlığını kaybetmemesi için Barzani’ye her türlü garanti ve seçenekleri sunmaya hazırdır. Fakat ABD, açık bir şekilde birleşmiş bir Irak’tan yana tavrını koymuş durumdadır ve bu tavrı Brüksel, Moskova, Ankara’nın yanı sıra Tahran ve Şam tarafından da desteklenmektedir.
Ali Hashem, İran Başkanı Hassan Rouhani’nin yemin törenine de katılan üst düzey HAMAS yetkililerinin Tahran’a yaptıkları ziyaretin, İran ile HAMAS arasındaki ilişkilerin normalleşme yolunda olduğunun bir göstergesi olduğunu bildirmiştir.
Al Monitor, HAMAS ile İran arasındaki ilişkilerin, Suudi liderliğindeki ülkelerin Katar ile olan anlaşmazlığı neticesinde artan bir yumuşama eğilimine girdiğini bildirmiştir. Adnan Abu Amer, geçtiğimiz ay içinde HAMAS’ın siyasi manevra alanının, iki rakip eksen olan Katar ve müttefikleri ile karşılarındaki Suudi Arabistan ve müttefikleri arasındaki kutuplaşma nedeniyle daraldığını anladığını yazmıştır. Bununla birlikte, diğer seçeneklerin yokluğunda HAMAS’ın varlığını sürdürebilmek maksadıyla; İran’a ve bölgedeki müttefiki olan Hizbullah’a yaklaşmaktan başka alternatifi kalmadığı görülmektedir. Yeni bir eleştiri dalgasıyla karşılaşacak da olsa HAMAS yine de Hizbullah’a yönelecektir.
Hashem, bölgedeki mezhepsel çatışmalar göz önüne alındığında, HAMAS’ın kendi popüler temellerine aykırı olarak giderek İran’a yaklaşmasının hiç te kolay olmadığını belirtmektedir. İran da müttefik ve elitleri arasındaki, HAMAS’a güvenmenin iyi bir seçenek olmadığı yönündeki yaygın inanışa karşı gelmektedir. Belki de İran’ın bir devlet olarak, Körfez krizi ve Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirliklerinden yetkililerin Filistinli grubu terör organizasyonu olarak nitelemeleri sayesinde, HAMAS’a nazaran daha geniş bir hareket alanı bulunmaktadır. Bu ikilem, grup liderlerinin ekstra mesafe kat ederek İran ile olan ilişkilerini tamamen normalleştirmesine yardımcı olmuştur. Yeni HAMAS liderinin seçilmesi de İran ile olan stratejik ittifakın yeniden tesis edilmesinde rol oynamıştır. İran ile HAMAS arasındaki ilişkilerin normalleşmesi, HAMAS’ın İran devlet başkanının yemin törenine katılması ile açıkça ortaya çıkmıştır ve gelecekte ilişkilerin normalleşmesinin yansımaları her iki tarafta da üst seviyelerde görülecektir. HAMAS Örgütünün yeni siyasi büro şefi İsmail Haniyeh, Gazze Şeridinden Mısır üzerinden çıkarak başlatacağı bölge ülkeleri turunda, ilk olarak İran İslam Cumhuriyetini ziyaret edecektir.
Abu Amer, geçtiğimiz hafta yaptığı değerlendirmede HAMAS’ın, kendisini terörist örgüt olarak nitelendirmeyen Rusya ile ilişkilerini de geliştirmekten umutlu olduğunu yazmıştır. HAMAS’ın, Körfez krizi sonrasında siyasi olarak izole edildiği bir ortamda Washington, hareketi bir terörist organizasyon olarak nitelendirmiş ve Avrupa Birliği de örgütü, terör örgütleri listesinde muhafaza etmeye devam etmiştir. Bununla birlikte günümüzde HAMAS, Rusya ile yakınlaşmasını uluslararası seviyede ciddi bir başarı olarak görmekte ve bu ilişkiyi, İsrail ile arasında yaşanabilecek politik ve askeri bir gerilimde, Moskova’nın desteğini sağlamak maksadıyla kasten geliştirme yoluna gidebilir.
Çevirenin Notları: yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir ve Al Monitor yayım kuruluşunun görüşlerini yansıtmaktadır. Yazının çevrilmesi Sun Savunma Net ve çevirenin yazıda ifade edilen görüşleri paylaştığı anlamına gelmemektedir. Yazının orijinal metnine aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.