Yazar: CHARLES KOCH FOUNDATION, 1 Ağustos 2018
Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 2 Eylül 2018
Birleşik Devletler Başkanı Donald Trump, savunma satışlarını gösteren bir posterle Suudi Arabistan Veliaht Prensi Mohammed bin Salman ile Beyaz Ev Oval Ofiste kameralara gururla poz verirken. Foto: MANDEL NGAN/AFP/Getty Images
Savaşın aynı zamanda ‘‘iş’’ anlamına geldiğini de söylemek hiç de yeni bir yaklaşım değildir. İkinci Dünya Savaşı, yıkıcı olmasının yanı sıra, hâlâ Büyük Buhranın etkilerinden kurtulmaya çalışan Birleşik Devletler’de işsizlik oranını da azaltmış ve neredeyse derhal %25’den %10’a düşürmüştür. Savaş için silah ve gereçler üretmek üzere insanlar işe alınmış ve savaş sonrası ekonomik patlama ülkeye refah ve zenginliği geri getirmiştir.
Peki, günümüzde savaş ABD için ne kadar ‘‘iş’’ anlamına gelmektedir? Ülke ve dünya, silahlı çatışmaların doğasının küresel olmaktan ziyade bölgesel olduğu bir dönemde, uzun süredir göreceli bir barış yaşamaktadır. Ana silah sistemlerinin genel transferi 1980’li yıllardaki zirvelere çıkmasa da son yirmi yıldır genel olarak büyümektedir. Stockholm Uluslararası Barış Araştırma Enstitüsüne (SIPRI- Stockholm International Peace Research Institute) göre; küresel silah pazarının büyüklüğü 100 milyar dolar civarındadır. Ve bu Pazar Birleşik Devletlerin egemenliği altındadır.
ABD’li stratejist ve tarihçi Danny Sjursen’e göre; ‘‘Savaş, yani silah satışları, oldukça samimi bir şekilde ifade etmek gerekirse, Amerikan endüstrisinden geriye kalan, Birleşik Devletlerin çok iyi yaptığı, dünyada hâlâ bir numara olduğu, yani dünya genelinde silah satışlarında en önde olduğu son endüstridir.’’
SIPRI tarafından yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre; 2013 yılından 2017 yılına kadar ana silah sistem satışlarında Birleşik Devletler silah ihracatının payı %34’dür. Aynı dönemde, Rusya Federasyonu %22 oranı ile ikincidir.
American Conversative dergisinde yazan William D. Hartung; ‘‘Birleşik Devletler’in küresel piyasadaki silah satış payının son yirmi yılda, dünyadaki silah satışlarının üçte biri ile yarısı arasında gidip geldiğini ve yüzde yetmiş oranı ile 2011 yılında neredeyse bir tekel haline geldiğini ifade etmektedir. Hartung bunun yanı sıra, silah satışlarının başkent Washington’da bir yaşam biçimi olduğunu, başkandan başlamak üzere bütün yönetimin en önemli görevinin, Amerikan silahlarının küresel pazara yayılması olduğuna dikkat çekmektedir.
Eğer merak ediyorsanız, silahların çoğunun, çok geniş bir anlamı olan ve Birleşik Devletler, Rusya, Avrupa ülkeleri, Kanada, Japonya, Avustralya ve Yeni Zelanda hariç diğer ülkeleri içine alan, gelişmekte olan ülkelere satıldığını ifade edelim. SIPRI raporuna göre Amerika toplam 98 ülkeye silah satmakta ve bu silahların çoğu da (%49) Orta Doğu ülkelerine gitmektedir.
Suudi Arabistan, %18 oranı ile en fazla ABD silahları satın alan ülke konumundadır. Ondan sonra gelen ülke de %7,4 oranı ile Birleşik Arap Emirlikleri’dir. Yukarıda sunulan grafikte, Birleşik Devletlerin 2013-2017 yılları arasında en fazla silah sattığı ülkeleri ve paylarını görebilirsiniz.
Bu kadar çok silah satışı yapan Amerika tarafından üretilen silahların, yanlış ellere geçtiği yönünde son zamanlarda endişe verici birçok örnekler bulunmaktadır. Task and Purpose adlı haber sitesine göre; 2014 yılından beri İslami Devlet terör örgütünün yayılmasına karşı mücadele eden Birleşik Devletler, kendisini giderek artan bir oranda kendi imal ettiği silahlarla savaşan bir pozisyonda bulmaktadır.
Peki, bu nasıl gerçekleşmiştir? Birleşik Devletler ve müttefikleri tarafından yapılan silah dış satımlarının denetlenmemesi, Irak ve Suriye’ye çok büyük miktarda silah ve mühimmat girişine neden olmuştur. Silahlar bu ülkelere girdikten sonra ise Jared Keller’in ifade ettiği gibi, savaş ortakları arasında şekerleme gibi dağıtılmış ve son durakları da genellikle de İslami Devlet terör örgütü olmuştur.
2015 yılında yayınlanan Uluslararası Af Örgütü raporuna göre İslami Devlet terör örgütünün elindeki silahların büyük çoğunluğu ABD müttefiki Irak ordusu ve Suriyeli isyancılardan ele geçirdikleri silahlardır.
2017 yılının sonlarına doğru, İngiltere merkezli Çatışma ve Silahlanma Araştırmaları Örgütü (CAR–Conflict Armament Research) tarafından yayınlanan üç yıllık bir çalışmanın sonuçlarına göre; uluslararası oyuncuların imal ettiği silahlar ile İslami Devlet terör örgütünün gücü arasında açık ve yakın bir bağlantı bulunmaktadır.
Raporda; “Suriye iç savaşında savaşan taraflara sağlanan uluslararası silahlar, İslami Devlet terör örgütünün elindeki silahların miktar ve kalitesini önemli ölçüde artırmıştır. İslami Devlet terör örgütünün elindeki silahların miktarı, sadece muharebe sahasında ele geçirilerek elde edilemeyecek kadar büyüktür,’’ denmekte ve ‘‘Bu bulgular, birbirleri ile rekabet halinde olan ve örtüşen devlet dışı silahlı grupların katıldığı birçok silahlı çatışmalara silah sağlamadaki içsel çelişkilerin en büyük hatırlatıcısıdır.’’ sözlerine yer verilmektedir.
Çatışma ve Silahlanma Araştırmaları Örgütü tarafından hazırlanan rapor, uluslararası silah ticaretinin ne kadar karmaşık hale geldiğini net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bölgede CAR tarafından 40.000 ateşli silah ve mühimmat üzerinde yapılan üç yıllık çalışma sonunda, bunların %90’ının Rusya, Çin ve diğer ülkeler tarafından Varşova Paktı döneminde imal edilen silahlar oldukları ortaya çıkmıştır. CAR Raporunda; bu silahların ABD, Suudi Arabistan ve diğer Avrupa Birliği ülkeleri tarafından satın alındığı, fakat yetkisiz transferler yoluyla İslami Devlet terör örgütünün eline geçtiği ifade edilmektedir. Garip olan ise ne ABD ne Suudi Arabistan ne de Avrupa ülkelerinin ordularının envanterlerinde, eski Varşova Paktı döneminde imal edilen silahların olmamasıdır.
ABD silahlarını, örneğin EYPD (El Yapımı Patlayıcı Düzenekler) gibi yeni silah sistemleri yapımında da kullanan İslami Devlet terör örgütü, Birleşik Devletler imali silahların tek istenmeyen sahibi değildir. Afganistan’da da benzer bir senaryo vardır ve bu ülkede de Amerikan silahları Taliban’ın ellerindedir. Savunma Bakanlığı tarafından 2016 yılında yapılan bir denetimin sonuçlarına göre; kötü kayıt tutulması ve düzenlemeler nedeniyle, 2002 yılından sonra Irak ve Afgan güvenlik kuvvetlerine sağlanan 1,5 milyon ateşli silahın yarısı kayıp durumdadır.
Bu işin sonu nereye varacak? Amerikan silah dış satımları büyüyor, SIPRI çalışmasına göre bu büyüme, geçmiş yıllarla karşılaştırıldığında, 2013-2017 yılları arasında %25 oranında bir genişleme kaydetmiştir. Öte yandan Rusların silah dış satımlarında, aynı dönemde %7,1 oranında bir düşme kaydedilmiştir.
Başkan Donald Trump, müttefiklere daha fazla silah satış yapılmasını bir öncelik haline getirmiş ve bunu da uluslararası liderlere defalarca vurgulamıştır. Silah endüstrisinin şu anda daralacağını hayal etmek oldukça zor, fakat silahların nerelere gittiğini daha sıkı bir şekilde denetlemek ve Amerika’nın nasıl para kazandığını daha geniş kapsamlı olarak tartışmak mümkündür. Kılıçla yaşandığında neler olacağını çok iyi biliyorsunuz.
Çevirenin Notları: Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir, orijinal metne aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.
How America supplies the world with weapons
It’s not groundbreaking to propose that war, unfortunately, means business. While it was devastating, World War 2 also reduced the unemployment rate in the United States, still recovering from the Great Depression, from 25% to 10% almost immediately.
[i] Kayışa Çekmek: Aldatmak, kandırmak
[ii] Sağmal İnek: Aptal yerine koyularak kendisinden sürekli çıkar sağlanan