Yazar: Michael Singh ve James F. Jeffrey, Foreign Policy, 19 Mart 2018
Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 23 Mart 2018
15 Temmuz 2016 tarihindeki başarısız darbe girişimi sonrasında Türk hükümetini desteklemek maksadıyla İstanbul’da toplanan halk. Foto: Bülent Kılıç/AFP/Getty Images
Sanki Birleşik Devletler bugüne kadar Suriye’de yeteri kadar problemle karşılaşmamış gibi, bir de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçenlerde Amerikan birliklerini, Türkiye’nin kuzeybatı Suriye’de icra ettiği askeri saldırıya müdahale etmesi durumunda bir ‘‘Osmanlı Tokadı’’ ile tehdit etmiştir. Zamanın Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’un Türkiye ziyaretinin iki gün öncesinde yapılan bu tehdit, Ankara ile Washington arasındaki ilişkilerin, her iki ülkenin de zararına, ne kadar tartışmalı bir hale geldiğini ve bu tarihi ittifakın tamamen parçalanmaya ne kadar yakın olduğunu açık ve net bir şekilde ortaya koymuştur.
Birleşik Devletler ile Türkiye’yi birbirinden ayıran meselelerin listesi oldukça uzundur, Birleşik Devletler ve diğer Batılı yetkililer, Erdoğan’ın iktidarını Putinvari şekilde sağlamlaştırması ve insan haklarını ayaklar altına almasını büyük bir kaygı ile izlemektedir ve ABD vatandaşları ile Amerikan diplomatik misyonlarında çalışan Türklerin tutuklanmalarını protesto etmişlerdir. Türk yetkililer ise kendi açılarından Birleşik Devletleri, 2016 yılı temmuz ayında Erdoğan’a karşı yapılan darbe girişimini kışkırtmak ve birçok Türkün, darbenin arkasındaki isim olduğuna inandığı, bir zamanlar Erdoğan’ın yakın müttefiki olan ve halen Pennsylvania’da ikamet eden ruhani lider Fethullah Gülen’e yataklık etmekle suçlamaktadır.
Washington ve Ankara’yı birbirinden daha da keskin biçimde ayıran husus ise Suriye’de, neredeyse on yıldır takip etmekte oldukları farklı yollardır. Erdoğan, Türkler tarafından Suriye çatışmasının ülkelerine oluşturduğu tehdide kayıtsız kalma olarak algılandığından, Obama yönetimine öfkelenmiştir. Birleşik Devletlerin, şaka gibi en sonunda Türklerin ölümcül düşmanı olan terörist Kürdistan İşçi Partisinin (PKK) Suriye’de bir uzantısı olan Halk Koruma Birlikleri (YPG) ile ittifak yapması ise Ankara’nın öfkesini daha da artırmıştır. Kendi açılarından ABD yetkilileri de Ankara’nın Suriye savaşında cihatçıları müttefik olarak seçmesinden ve daha yakın zamanda da Türkiye’nin NATO taahhütlerini zorlaştıran Rus hava savunma sistemlerinin alımına kadar uzanan Rusya ile iş birliğinden rahatsızdır
Washington kulislerinde, Türkiye ile batmakta olan ittifaktan tamamen kurtulma yönündeki eğilim oldukça güçlüdür.
Washington kulislerinde, tıpkı geçenlerde Pakistan ile olduğu gibi, Türkiye ile batmakta olan ittifaktan tamamen kurtulma ve hatta yaptıkları nedeniyle Ankara’ya yaptırımlar uygulama yönündeki eğilim oldukça güçlüdür. Ve nüfusun %67’sinin Amerikalılar hakkında olumsuz düşüncelere sahip olduğu Türkiye’deki hissiyat da kesinlikle karşılıklıdır.
Yine de Türkiye’den kurtulmak, kendi ayağına kurşun sıkmaktır. Türkiye, sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ibaret değildir, Türkiye, Avrupa ile Orta Doğu ve Orta Doğu ile Rusya arasında bir tampon görevi yapan bölgesel bir coğrafik ve ekonomik devdir. Batılı bir müttefik olan Türkiye’nin kaybedilmesi, Orta Doğu’yu Avrupa’nın eşiğine ve Rus etkisinin potansiyel sınırlarını da Orta Doğu’nun kalbine getirmek anlamına gelecektir. Türkiye bunun yanı sıra, ihtirasları ve bölgedeki etkisi, Rusya ile ortaklığı nedeniyle giderek büyümekte olan İran’a karşı denge oluşturacak en iyi pozisyona sahip ülkedir. Bağımlılık karşılıklıdır; Birleşik Devletler olmadan Türkiye, Tahran ve Moskova zalimlerinin şefkatli (!) kollarına bırakılacaktır.
Türk-Amerikan ittifakı ve iki tarafın bu ittifaktan elde ettiği stratejik değerin korunması, giderek gelişen Rusya-İran ittifakı gibi ortak stratejik tehditlere yeniden odaklanılırken, bu odak noktasından dikkati dağıtan anlaşmazlıklarda uyuşmayı gerektirecektir. Erdoğan’ın daha paranoyak endişelerini gidermek için Birleşik Devletler çok az şey yapabilecek olmasına rağmen, iş Suriyeli Kürtlere geldiğinde daha büyük bir esneklik mümkündür.
Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’un, Ankara’ya yaptığı son ziyaret esnasında verilen taahhütler konusunda bir uzlaşmaya varmak hayati önemi haizdir. Türk yetkililerin söylediklerine göre Birleşik Devletler, Türklerin güneydeki Suriye sınırları boyunca uzanan bir Kürt kontrol bölgesi yaratmayı hedeflediklerinden korktuğu, Fırat Nehrinin batısında bulunan stratejik Menbiç kasabası etrafındaki Kürt milislerin sayısını azaltmayı kabul etmiştir. Türkiye de karşılık olarak kuzey Suriye’de, Birleşik Devletlerin Suriye topraklarındaki varlığını sürdürmesinin tek yolu olan, Fırat Nehrinin doğusundaki Kürt bölgelerinde, sürekli bir Amerikan ve YPG varlığına tolerans gösterebilir.
Birleşik Devletlerde bazı kesimler, Türklerin Suriyeli Kürtlerle ilgili endişelerini herhangi bir şekilde onaylamayı, İslami Devlet terör örgütüne karşı yapılan savaşta, ne kadar kahraman olduğunu ispatlayan bir müttefike yapılan ihanet olarak görmektedir. Buna rağmen önerilen düzenleme bütün taraflara avantajlar sağlamaktadır. Bütün boş tehdit ve yaygaralarına rağmen Türkiye, Birleşik Devletler bir müttefik olarak yanında olmadığı sürece çok daha kötü bir durumda olacaktır, bunun da ötesinde Birleşik Devletler etkisi, Suriyeli Kürtleri PKK’den ayrılma ve Iraklı Kürtlerin yaptıkları gibi kendi yollarını çizme konusunda ikna edecek en iyi fırsattır.
Kürtlere gelince, Birleşik Devletler onları Fırat Nehri doğusundaki anayurtlarında terk etmeyecek, fakat sadece Menbiç kasabasını, ABD ve Türk güvenlik garantisi ile mahalli yetkililere devredecektir. Kürtlerin arzuları çok daha büyük olabilir, fakat Birleşik Devletler, burada veya başka yerlerde, müttefiklerinin bütün ihtiraslarını, özellikle de o ihtiraslar başka bir müttefiki veya bölgenin istikrarını tehdit ettiklerinde yerine getirmek zorunda değildir.
Birleşik Devletler açısından, Kürt meselesi nedeniyle Türkiye ile arasını açmanın çok küçük bir stratejik anlamı olacaktır, Türkiye dünyanın en büyük 17’nci ekonomisi ve Orta Doğu’nun en önemli askeri güçlerinden bir tanesidir. Sadece Suriye’de dahi, ülkenin şu anda kuzeydoğusunda bulunan yaklaşık olarak 2,000 ABD askerinin, Irak’ın İran etkisine karşı hassasiyeti göz önüne alındığında, Türkiye üzerinden hava ve kara erişimi olmadan güvenilir bir şekilde ikmal edilmesi mümkün değildir. Doğrusunu söylemek gerekirse, müttefik olarak kabul ettiğimiz Türkiye ile orada ortak bir zemin bulmayı başaramadığımız sürece, Birleşik Devletlerin, kararlı İran ve Rusya direnci karşısında, Suriye’de askeri ve diplomatik olarak bir şeyler başarabileceğini hayal etmek oldukça zordur.
Daha geniş anlamda, Orta Doğu’da İran’a karşı koyma çabaları ve Trump yönetiminin Rusya ve Çin ile küresel bir stratejik rekabet olarak tanımladığı mücadelede üstün gelmek müttefiklere ihtiyaç göstermektedir. Taktiksel flörtleri ne olursa olsun Türkiye, İran yayılmacılığına karşı olan tutumunu sürdürmekte ve tarihsel ve coğrafik nedenlerden ötürü Rusya ile ilişkilerinde ihtiyatlı hareket etmektedir. Ankara ve Beijing arasında zorlu farklılıklar olmasına rağmen, Çin açısından Türkiye, batıya, Avrupa’ya doğru genişleme girişimi olan ‘‘Bir Kuşak Bir Yol’’ projesinde çekici bir adaydır. Birleşik Devletler ve Türkiye’nin yollarını ayırması durumunda suçlular Tahran, Moskova ve Beijing olmayacak, fakat bundan kesinlikle faydalanacaklardır.
Türkiye zor bir müttefiktir. Fakat Birleşik Devletler, Orta Doğu’daki bütün zor müttefiklerimizi öylesine geride bırakıp terk edecek olsaydı, bugün ortada hiçbir müttefikimiz kalmazdı. Erdoğan’ın dakikası dakikasına uymayan değişken tabiatı ve Birleşik Devletler-Türkiye ilişkilerinde biriken gerginlikler göz önüne alındığında, Suriye ve diğer meseleler üzerinde Ankara ile ortak bir zemin bulmak kolay olmayacaktır. Fakat giderek daha da yırtıcı hale gelen güçlerle stratejik rekabetin yaşandığı bir dünyada, Türkiye ile ortak bir zeminde buluşmak kesinlikle zorunludur.
Çevirenin Notları: Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir ve yazarlar ile Foreign Policy’nin görüşlerini yansıtmaktadır. Yazının çevrilmesi ve paylaşılması Sun Savunma Net sitesi ve çevirenin yazıda ifade edilen ve ileri sürülen görüşleri paylaştığı anlamına gelmemektedir. Yazının orijinal metnine aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 21 Mart 2018 günü yaptığı bir konuşmada Birleşik Devletler ilişkilerine değinirken; ‘‘Sayın Trump adına konuşanlar ne dediklerinin farkında değiller. Sayın Trump’ın bunlara bir ayar vermesi lazım. Hele hele Türkiye aleyhine açıklama yapmak için adeta sıraya girmiş izlenimi veren sözcülerin, yalana ve yanlışa dayalı fikirler beyan eden stratejistlerin, kin kusan medya mensuplarının gölgesinde biz bu işi sürdüremeyiz’’ ifadelerini kullanmıştır.
The U.S. Alliance With Turkey Is Worth Preserving
If the United States didn’t already face enough troubles in Syria, Turkish President Recep Tayyip Erdogan recently threatened American troops with an ” Ottoman slap ” if they interfered with Turkey’s military incursion into northwestern Syria.