savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
35,2028
EURO
36,6826
ALTIN
2.959,50
BIST
10.025,47
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Çok Bulutlu
7°C
Ankara
7°C
Çok Bulutlu
Cumartesi Karla Karışık Yağmurlu
5°C
Pazar Çok Bulutlu
7°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
6°C
Salı Açık
7°C

ÇEK FUTBOLCU JOSEF ŠURAL’A RAHMET MESELESİ

ÇEK FUTBOLCU JOSEF ŠURAL’A RAHMET MESELESİ

ÇEK FUTBOLCU JOSEF ŠURAL’A RAHMET MESELESİ (*)

29 Nisan 2019 günü Kayserispor’la yaptıkları maçtan dönen Alanyaspor kafilesini taşıyan minibüsün kaza yapması sonucu ölen Çek futbolcu Josef Šural’ın cenazesi vesilesiyle Alanya Müftülüğü bir açıklama yaptı.

Müftülüğün Din İşleri Yüksek Kurulu’nca yapılan “Gayrı Müslimlere dua etmek, rahmet okumak, istiğfar etmek caiz midir?” başlıklı açıklamaya toplumun geniş kesimlerinden yoğun tepkiler gelince Müftülük açıklamayı önce yumuşattı, ancak o haliyle de yoğun eleştiri konusu olunca sayfasından tamamen kaldırdı.

Müftülüğün tepki çeken açıklamasında; “Gayrı Müslimlere rahmet okumak ve istiğfar etmek, onların yaşarken inkâr ettikleri Yüce Allah’tan onlar adına af dilemek anlamına gelir. (…) Bir kimse iman etmeyip küfür üzere öldükten sonra başkalarının onun için yapacağı dualar geçersiz olur ve ona herhangi bir faydası dokunmaz”  denilerek ona rahmet dilenmemesi, istiğfar edilmemesi öğütlenmekteydi.

Alanya Müftülüğü’nün Açıklaması (Tepkiler üzerine resmi sitesinden kaldırıldı)

Açıklamanın tamamını okuyunca, yazıyı hazırlayan Din İşleri Yüksek Kurulu üyelerinin derhal Diyanet ile ilişiklerinin kesilmesi gerektiğini düşündüm. Zira bu hocaların (?!) barış, hoşgörü ve sevgi dini olan İslâm dininden ve Kur’an’dan bîhaber olduklarını, daha İslâm’daki temel kavramların bile ayırdında olmadıklarını değerlendirdim. Şöyle ki:

  1. Yazıdan anlaşıldığına göre bu sözde hocalara göre “gayrı Müslim” kavramı “Allah’ı inkâr eden, Allah’a inanmayan, dolayısıyla küfür içinde olan” anlamına geliyor.
  2. Oysa gayrı Müslim, Allah’ı inkâr eden değil, “Müslüman olmayıp başka dinlerden olan” demektir. Bunlar da İslâm bilginlerine göre üçe ayrılıyor:

     (1) Semavî kitap sahibi olanlar (Tevrat, Zebur, İncil gibi kitap indirilenler, yani Ehl-i kitap),

     (2) Kitap sahibi olup olmadıklarında şüphe bulunanlar (Sabiiler, Mecûsîler vs.) ve

     (3) Diğer inanç sahipleri (putperestler, güneşe ve yıldızlara tapanlar, hatta ateistler vs.)

Çek futbolcu Josef Šural’ın Hıristiyan olduğu farz ve kabul ediliyor. Yani ehl-i kitap biri… Yani inançlı biri… Yani bizimle aynı Allah’a inanıyor. Bizden tek farkı, onun son peygamber olarak Hz.İsa’yı kabul etmesidir.

29 Nisan’da geçirdiği trafik kazasında yaşamını yitiren Çek futbolcu Josef ŠURAL

Peki, kutsal kitabımız Kur’an’da ehl-i kitap sahibi olanlarla, hatta “kitap sahibi olup olmadıklarında şüphe bulunanlarla” ilgili ne deniyor?

İşte BAKARA Sûresi‘nin 62’nci ayeti:

“ŞÜPHESİZ, İNANANLAR, YAHUDİ OLANLAR, HIRİSTİYANLAR VE SABİİLERDEN ALLAH’A VE AHİRET GÜNÜNE İNANIP YARARLI İŞ YAPANLARIN ECİRLERİ RABLERİNİN KATINDADIR. ONLAR İÇİN ARTIK KORKU YOKTUR. ONLAR ÜZÜLMEYECEKLERDİR.

Bir diğeri MAİDE Sûresi‘nin 69’uncu ayeti:

“DOĞRUSU İNANANLAR, YAHUDİLER, SABİİLER VE HIRİSTİYANLARDAN ALLAH’A VE AHİRET GÜNÜNE İNANAN, YARARLI İŞ YAPAN KİMSELERE KORKU YOKTUR, ONLAR ÜZÜLMEYECEKLERDİR.”

(Bu tercümeler Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Kur’an tercümesinden alınmıştır.)

Yani Yüce Rabbimiz diyor ki: “Eğer kullarım benim varlığıma, birliğime ve de ahirete inanıyorsa; doğru dürüst insanlarsa; çalıp çırpmamışlarsa; kul hakkı yememişlerse; gönül yıkmamışlarsa; diğer insanlara  / canlılara / doğaya karşı hoşgörü, sevgi ve merhamet sahibilerse; çevresine / başka insanlara / insanlığa faydaları dokunmuşsa; bilgiye, eğitime ve bilime önem vermişlerse; akrabaya, yetime, yoksula, yolda kalmışa sahip çıkmış ve itip kakmamışlarsa; en yakınları bile söz konusu olsa kimseyi kayırmayıp HER ZAMAN VE HER KOŞULDA ADALETİ ÜSTÜN TUTMUŞLARSA; cana kıymamışlarsa; fenalık ve azgınlıktan, yalandan, dedikodu ve iftiradan uzak durmuşlarsa; velhasıl HAYRA VE BARIŞA YÖNELİK İŞLER yapmışlarsa Müslüman olmasalar bile onların mükâfatını ben vereceğim” diyor… “Çünkü ben rahmeti, merhameti, sevgisi sonsuz olanım” diyor.

Aslında bütün Kur’an’ın özü de bu değil mi?

Sadece Kur’an’ın değil, bütün kutsal kitapların özü de bu.

Ki bu çok normal… Zira Kur’an önceki kitapların ve peygamberlerin tasdikleyicisi olarak gelmiş.

Bu şu demektir: Yani Yüce Yaratıcımız aslında Âdem Peygamber’den son peygamberimiz Hz.Muhammed’e kadar bütün peygamberler aracılığıyla insanoğluna aynı mesajı vermiş.

Nitekim Yunus Emre‘m bunu ne güzel anlatıyor:

Ak sakallı pir koca, bilemez hali nice,

Emek vermesin Hacca, bir gönül yıkar ise.

Gönül Çalab’ın tahtı, Çalap gönüle baktı,

İki cihan bedbahtı, kim gönül yıkar ise.

Sen sana ne sanırsan ayrığa da onu san!

Dört kitabın manası budur eğer var ise.

Kur’an’ı (ve diğer kutsal kitapları) okuduğumda benim de çıkardığım sonuç bu!     

Hal böyle iken, Alanya Müftülüğü’nün Din İşleri Kurulu’nun da bunları bilmesi gerekmez mi? Ayrıştırıcı / ötekileştirici bir dil yerine birleştirici, yürekleri okşayıcı, acıları azaltıcı bir dil kullanması daha iyi olmaz mı? Kaldı ki “gayrımüslim birine rahmet dilenmez” demek zırva değil mi?

Ölmüş birine rahmet dilemek “Allah’ım, o kişinin kusurlarını, günahlarını sadece ve en iyi sen biliyorsun… Onu şaşmaz terazin ile yargılayacak olan elbette sensin… Lakin sonsuz merhametini ve sevgini ondan esirgeme, onun kusurlarını ört, günahlarını bağışla, affeyle!” demektir.

Ben böyle algılıyorum.

Velhasıl, sonuç:

Allah ehl-i kitap olan Josef Šural’a rahmet eylesin!

Yazıyı hazırlayan Alanya Müftülüğü yetkililerini ıslah etsin!

Ve dahi bana verdiği akıl çerçevesinde İslâm araştırmalarımdan edindiğim bilgilere dayanarak yazdığım bu yazıda kusurum varsa beni de affeylesin!

 

Alican TÜRK

 

(*) NOT:

Cuma namazı için gittiğim camilerden birinde de İmam Efendi kürsüden verdiği vaazında – tıpkı Alanya Müftülüğü gibi – “Hıristiyan ve Yahudilerin cennete gidemeyeceklerini” söylemişti. Ne yazık ki bu algı toplumumuzda çok yaygın… Başka dinlerden olanları (hatta Sünnîlik dışında kalan diğer mezhepler de dahil) “cehennemlik” olarak gören bu anlayış ile o dinlere inananları “düşman” olarak da görme eğilimi arasında bir ilgileşim (korelasyon) olduğunu değerlendiriyorum.

Bu yazı da bir anlamda bu yanlışlığa / tehlikeye dikkat çekmek için yazılmıştır.

 

 

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.