Üzerinde hâlâ tartışılan 28 Şubat’ın 26’ncı yıl dönümünü de tamamladık…
Bu vesileyle şimdi sizlere yeni ve ilginç bir belge sunmak istiyorum. Erbakan ile Fetullah GÜLEN ilişkisi üzerine kıyıda köşede kaldığı için hiç duyulmamış, üzerinde hiç konuşulmamış bir görüşmeyi – bizzat tanığının kaleminden – aktaracağım.
Görüşmede yer alan isimler şöyle: REFAHYOL Koalisyonunun Başbakanı Necmettin ERBAKAN, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Tansu ÇİLLER ve aynı koalisyonun Turizm Bakanı Bahattin YÜCEL…
Ancak söz konusu görüşmeye geçmeden önce Çiller konusunda kısaca şunu belirtmek isterim ki, 1990’ların en şaibeli isimlerinden biriydi… REFAHYOL koalisyonuna ortak olmadan önce miting meydanlarında “Refah Partisi PKK’dan daha tehlikelidir” diye ateşli konuşmalar yaparken, hakkında TEDAŞ ve TOFAŞ yolsuzlukları gündeme gelince Yüce Divan’a gitmekten kurtulmak için bir anda gerisin geriye çark edip Refah Partisi ile koalisyon kurmaya yönelmişti. ABD’deki mal varlıklarıyla, adının karıştığı çeşitli yolsuzluklarla, başta Fetullah GÜLEN olmak üzere tarikat ve cemaatlere verdiği desteklerle hep gündeme geldi. Kişisel değerlendirmem şudur ki, Fetullahçıların devlet kadrolarına sızmasında Turgut ÖZAL ve – “ne istediler de vermedik” diyen – Recep Tayyip ERDOĞAN’la birlikte en büyük, en önemli payın sahibidir.
Gelelim yazımıza konu olan görüşmeye bizzat tanıklık eden Sayın Bahattin YÜCEL’in kıyıda köşede kalmış satırlarına…
Bir süre önce, 28 Şubat döneminin REFAHYOL iktidarında Turizm Bakanı olarak görev yapan Sn. YÜCEL’in anılarını içeren “Ankara’da Sıcak Bir Yaz Günü” isimli kitabını okudum. (Asi Kitap, 1. Baskı, Ocak 2019, İSTANBUL ) Roman tadında, keyifli bir kitaptı.
Kitabın 299 ve 300’ncü sayfalarında çok önemli bir anekdot dikkatimi çekti. Bugüne kadar kamuoyuna hiç yansımayan bir anekdottu bu… REFAHYOL koalisyonunun kuruluş aşamasında Çiller ve Erbakan arasında geçen ve öngörülen koalisyonun güvenoyu alıp alamayacağı endişesini içeren bir konuşmaya ilişkindi.
Olay şu: REFAHYOL Hükûmeti için yapılacak güvenoyundan bir gün önce (ki o güven oylaması 08 Temmuz’da yapıldığına göre olay 07 Temmuz 1996’da geçiyor olmalı), Bahattin Bey, TBMM koridorlarında Tansu ÇİLLER ve Nevzat ERCAN ile Hayri KOZAKÇIOĞLU’nun bulunduğu DYP’lilerle karşılaşır. Tansu Hanım Bahattin Bey’i görünce “Güvenoyu öncesi Erbakan’a nezâket ziyareti yapacağız, sen de katıl bize” diye onu da gruba katar ve hep birlikte Erbakan’a giderler.
Sonrasını Sayın Yücel’in kaleminden aktaralım:
“TBMM’deki RP Genel Başkanı’na ayrılmış odasına girdik. RP üst yönetimi neredeyse tam kadro oradaydı. Erbakan her zaman tanık olduğum nezaketiyle, önce konuklarının içeceklerini sordu. Tansu ÇİLLER’e o günlerde çok sözü edilen kuşburnu çayı önerdi. Kuşkusuz oraya çay – kahve içilmeye gidilmemişti. Çiller, güvenoyu alınmasında sorun çıkmasından çekiniyor, belli ki Başbakan’ın izlenimlerini öğrenmek istiyordu.
Tansu Hanım önce Yazıcıoğlu’nun (Muhsin YAZICIOĞLU kastediliyor – A.T.) durumunu bir kez de Erbakan’dan duymak istedi, söze BBP ile girdi. Erbakan’ın konuşmasıyla güvenoyu vereceklerinden emin oldu. Birden sordu:
– Fetullah Hoca’nın tavrı ne olacak? Güvenoyu verilmesine karşı çıkacağını sanmıyorum.
Aslında doğrulatmak istercesine, Başbakan ile Gülen arasındaki gizli rekabeti bilerek sormuştu.
Erbakan rahatça cevapladı:
– Biraz önce telefonla konuştum… Hükûmetimizin güvenoyu alması konusunda telkinlerde bulunduğunu, başarımız için hayır dualarını eksik etmediğini ifade etti. Size de selâm ve hürmetleri var Çiller Hanımefendi.
Başbakan’ın bu özgüveni Çiller’in hoşuna gitmişti.”
Olayı görüyor musunuz? Çiller Erbakan’a Gülen’i soruyor, Erbakan da “Az önce kendisiyle konuştuğunu ve Gülen’in REFAHYOL’a destek vereceğine, bu konuda telkinlere başladığına ilişkin yanıtını” bildiriyor.
Yani anlıyoruz ki, Erbakan REFAHYOL koalisyonu sürecinde Gülen’i arayıp, kurulacak hükûmet için cemaatin desteğini istiyor, Gülen de “merak etmeyin arkanızdayız, dualarımız ve telkinlerimiz sizinle” diyor.
Hani Erbakan’ın Gülen’le hiç bağı yoktu? Hani ona hep uzak durmuştu?
(Bu vesileyle hatırlatmak isterim ki REFAHYOL sürecinde en çok tepki çeken konulardan biri olan “Erbakan’ın Başbakanlık’ta tarikat şeyhlerine verdiği iftar yemeği”ne Gülen de davet edilmiş, ancak kendisi katılmamıştı.)
Tekrar anekdota dönecek olursak, Bahattin Bey bu satırlarının arkasından devam ediyor:
“Erbakan, Gülen ile yaptığı görüşmenin irdelemesini yapmak istercesine, ‘Türkiye’nin sosyal haritasını şöyle bir zihninizde canlandırırsanız, bizim iktidarımıza karşı çıkamayacağını anlarsınız’, dedi. Bu cümlelerini bana dönerek söylemiş, bakışlarımdan ilgiyle izlediğimi anlayınca ‘Değil mi Yücel Beyefendi’ diyerek, belki nezâketinden, onaylamamı ister gibi bir tavır takınmıştı.
‘Türkiye’nin sosyal haritası’ söylemiyle İslâmcı muhafazakâr akımları kastettiğini söylemeye gerek yok. Belki de hükûmetin kuruluşu sırasında, ortaklığa karşı çıktığımı duymuştu. Aslında haksız değildi. Kabinenin açıklanmasının ardından gazetelerde benim RP ile koalisyona karşı çıktığım sürekli gündeme getiriliyordu.“
Velhasıl şunu bilir şunu söylerim: Fetullahçılar meselesinde Erbakan dahil bütün siyasetler suçludur, sorumludur. REFAHYOL koalisyonu da oy uğruna o casus şebekesine destek vermiş, neredeyse bütün taleplerini karşılamış ve devlette kadrolaşmalarına göz yummuştur. O süreçte cemaate tepki gösteren, uzak duran ve hatta Fetullah tehlikesine dikkat çekip her kesimi uyarmaya çalışan belki de tek kurum TSK olmuştur.
Nitekim TSK’nın o günkü komuta kademesince Fetullahçılar’a karşı gösterilen tavizsiz tutumun “karşılığı”, AKP döneminde FETÖ’cü bir savcının açtığı 28 Şubat davası olmuştur.
İşte 28 Şubat Davasının da, yaşları 75 ile 91 arasında değişen 14 komutana “ceza verilip” hapishanelere atılmasının da yegâne sebebi odur.
28 Şubat’ın 26’ncı yıl dönümünde bunu da tarihe not düşelim.
Alican TÜRK