savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
35,1981
EURO
36,7471
ALTIN
2.968,65
BIST
9.724,50
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Yağmurlu
6°C
Ankara
6°C
Yağmurlu
Cumartesi Hafif Yağmurlu
6°C
Pazar Parçalı Bulutlu
8°C
Pazartesi Çok Bulutlu
10°C
Salı Yağmurlu
9°C

Cinsel Dejenerasyonun Öncüleri

Cinsel Dejenerasyonun Öncüleri
A+
A-

 

Cinsel Dejenerasyonun Öncüleri

 

Magnus Hirschfeld ve Arthur Kronfeld, 1919 yılında Berlin’de Institut für Sexualwissenschaft – Cinsel Araştırmalar Enstitüsünü kurarlar. Her ikisi de Alman Komünist Partisinin aktif ve Berlin Yahudi toplumunun önde gelen üyeleridir.

 

Yazar: Michael Walsh, The Ethnic European-Russia Insider, 26 Mayıs 2019

Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 21 Ocak 2020

Magnus Hirschfeld ve Arthur Kronfeld tarafından kurulan Cinsel Araştırmalar Enstitüsünde; modern tarihin ilk cinsiyet değiştirme ameliyatı, kürtaj, konferanslar ve seks danışmanlığı, kiralık odalar, pornografi ve hayvanlarla cinsel ilişki ile sübyancılık dâhil mümkün olan her türlü sapıklıkları anlatan erotik edebiyatın olduğu büyük bir kütüphane olmak üzere birçok yozlaşmış hizmet sunulmaktadır. Enstitüde bunun yanı sıra çok geniş bir yelpazede homoseksüel fetiş aletleri, yapay penisler ve mastürbasyon makinelerinin bulunduğu bir Seks Müzesi de bulunmaktadır.

Cinsel Araştırmalar Enstitüsü her yıl, okullardan çeşitli sınıfların eğitim gezileri de dâhil, binlerce ziyaretçiyi ağırlamaktadır. Enstitünün kurucularından Hirschfeld, Berlin eşcinsel çevrelerinde kadın kıyafetleri giydiğinde kullandığı Tante Magnesia (Magnesia Teyze) adıyla bilinen bir oğlan sevicidir.

(ÇN: Doktor Hirschfeld, Magnesia Teyzenin yanı sıra Seksin Einstein’i de denmektedir. Magnesia Teyzeye bu lakabın takılmasının nedeni cinsel izafiyet teorisini geliştirmiş olmasıdır. Hıristiyanlık inancında; erkek ve kadın olmak üzere sadece iki cins olduğu açık ve net bir şekilde ifade edilirken, Magnesia Teyze devrimci ideolojisine uygun yeni bir doktrin ortaya atmıştır. Magnesia Teyze sadece iki cins olduğunu söylemenin bilimsel olmadığını ve tam erkek ile tam kadın arasında sınırları oldukça değişken olan bir ara cinsiyet olduğunu iddia etmiştir.)

Magnus Hirschfeld bunların yanı sıra homoseksüel hakları komitesini kurmuş ve Jahrbuch für Sexuelle Zwischenstufen (Ara Cinsel Tipler Yıllığı) dâhil birçok yozlaşmış kitap ve dergi kaleme almış ve yayımlamıştır.

Oğlancı Hirschfeld gerçekte, ‘‘travesti’’ sözcüğünün yaratıcısı olan şeytani bir kişiliktir. Berlin polisinin karşı cinsin kıyafetlerini giyenleri ve fahişeleri tutuklamasına son vermesi için çeşitli mücadeleler içinde bulunmuştur.

Hirschfeld 1921 yılında, Cinsel Reform Dünya Ligine zemin hazırlayan ve Copenhagen (1928), London (1929), Vienna (1930) ve Brno (1932) kentlerinde devamları yapılan ilk Cinsel Reform Kongresini düzenlemiştir.

Kısaca ifade etmek gerekirse Hirschfeld, Hitler’in ‘‘Ve bu zehir işte böyle büyük dozlarda üretildi ve dağıtıldı. Doğal olarak, sanat eserleri ortaya koyan bir yazarın ahlak ve entelektüel seviyesi ne kadar düşük olursa onun yaratıcılığı da o kadar tükenmezdir’’ ifadeleriyle açıkladığı şekilde tam bir İbrani kültür katilidir.

Adolf Hitler Mein Kampf (Kavgam) adlı kitabında Hirschfeld’en Almanya’daki en tehlikeli Yahudi olarak bahseder ve kitabın İngilizce versiyonunun 42’nci sayfasında aşağıdaki ifadeleri satırlara döker.

‘‘Basın, sanat, edebiyat ve tiyatrodaki faaliyetlerini keşfettiğim anda Yahudiliğe yönelik suçlamalarım çok şiddetli bir hale geldi. Artık bütün yapmacık protestolar hemen hemen yararsızdı. Yahudi sorunlarında tamamen hoşgörüsüz ve sert olmak için, sadece iğrenç sinema ve tiyatro afişlerine ve bu afişlerde göklere çıkarılan yazarların isimlerine bakmak yeterliydi. Topluma bulaşan büyük bela, ahlaki çöküntü işte tam buydu. Bu bela, uzun zaman önce yaşanan Kara Veba salgınından çok daha kötüydü. Bu zehir, büyük dozlarda sürekli olarak üretiliyor ve toplumun her kesimine yayılıyordu. Doğal olarak, sanat eserleri ortaya koyan böyle bir yazarın ahlak ve entelektüel seviyesi ne kadar düşük olursa onun yaratıcılığı da o kadar bitmez tükenmezdi.’’

‘‘Bazen öylesine ileri gittiler ki içlerinden bir tanesi, sanki bir lağım pompası gibi bütün pisliğini doğrudan insan ırkının diğer üyelerinin suratlarına püskürtüyordu. Bu bağlamda; bu tür insanların sayısında bir limit olmadığını hatırlamak zorundayız. Doğanın yaratabileceği bir Goethe’ye karşılık insan ruhlarını zehirleyen bu tür virüs taşıyıcılarından on binlercesinin olduğu iyice anlaşılmalıdır. Çok sayıda Yahudi’nin doğa tarafından özel olarak bu utanç verici rolü oynamaya mahkûm edilmiş gibi görünmesi ne kadar korkunç olsa da o kadar da kaçınılması mümkün olmayan bir düşünceydi. Ve acaba seçilmiş ırk diye adlandırılmalarının nedeni bundan mı kaynaklanıyordu?’’

(ÇN: Kur’an’da İsrailoğulları ve Yahudilerle ilgili ayetlerde hem olumlu hem olumsuz ifadeler kullanılmaktadır. Bir taraftan Allah’ın geçmişte İsrailoğulları’na bahşettiği nimetler, onları âlemlere üstün kılması o dönemin Yahudilerine hatırlatılırken diğer taraftan onların (İsrailoğulları’nın), içlerinden çok azı hariç, Rabb’lerine verdikleri sözde durmamaları ve günahlarından dolayı lanetlenmeleri hususuna dikkat çekilmektedir).

Hirschfeld’in kurduğu enstitü tam bir ahlaki çöküntü anıtıdır ve Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisinin (Nationalsozialistische Deutsche Arbeiterpartei) karşı olduğu her şeyi temsil etmektedir. 1993 yılının Mayıs ayında Alman Öğrenciler Birliği (Deutsche Studentenschaft) ‘‘Brenne Hirschfeld!-Hirschfeld’i Yakın!’’ naraları atarak bu sapkınlık yuvasını basar ve personeli döverek ortalığı yıkıp dökerler. Enstitü bir daha açılmamak üzere kapatılır ve isimler ve adreslerin olduğu büyük bir liste ele geçirilir.

Birkaç gün sonra bütün kütüphane; yaklaşık olarak 20.000 adet kitap, resim, Marksist eserler ve diğer yıkıcı materyaller ile birlikte caddelerde yakılır. O tarihten itibaren işbirlikçi medya hiçbir zemin ve açıklama yapma ihtiyacı duymadan Alman öğrencileri suçlamayı sürdürmektedir.

Olay esnasında Hirschfeld, cinsellik hakkında uluslararası konferanslar yaptığı bir turdadır. Bir daha asla Almanya’ya dönmez ve sürgünde iki yıl yaşadıktan sonra hayatını kaybeder. 1941 yılı Ekim ayında enstitünün kurucularından Kronfeld de Alman birlikleri yaklaşırken Moskova’da intihar eder.

(ÇN: Arthur Kronfeld hayatına karısıyla birlikte son verdiği 16 Ekim 1941 tarihinde henüz 55 yaşındadır. Hayatına neden son verdiği bilinmemektedir ve belki de sonsuza kadar öyle kalacaktır. Kronfeld’in, Magnus Hierschfeld (Magnesia Teyze) ile birlikte kurduğu Cinsel Araştırmalar Enstitüsü, muhafazakâr ve Nazi çevrelerinde hoş karşılanmaz.

Çevirenin Notları: Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir ve yazarın düşüncelerini yansıtmaktadır. Yazının çevrilerek paylaşılması Sun Savunma Net ve çevirenin yazıda ifade edilen ve ileri sürülen ifade ve iddiaları paylaştığı anlamına gelmemektedir. Orijinal metne aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.

Weimar Berlin’inde, gizlenmenin ötesinde, eşcinsel barların altın çağını yaşadığı dönemde Eldorado Kulübünde içki içen travestiler. Kaynak: Daily Mail

Çeşitli kaynaklarda; cinsiyet değiştirme biliminin, Hirschfeld tarafından kurulan Cinsel Araştırmalar Enstitüsünde başladığı ve ilk erkeklikten kadınlığa geçiş ameliyatının bu enstitüde gerçekleştirildiği ifade edilmektedir. ‘‘Homoseksüel ve travesti’’ kelimeleri Almanlar tarafından icat edilmiştir.

Erkek fahişeliği, homoseksüel barlar ve gece kulüpleri, kabareler o dönemde eşcinsel erkekler, lezbiyenler ve dönmelerle dolup taşmaktadır. Robert Beachy, ‘‘Gay Berlin’’ adlı kitabında; bilim insanlarının aynı cinsle seksin doğal, doğuştan gelen bir karakteristik olduğu sonucuna vardığı yerin Berlin kenti olduğunu yazmaktadır.

Weimar Cumhuriyeti Almanya savaşının enkazından ortaya çıkmıştır. Kayzer gitmiş, 1919 tarihli Versailles Antlaşmasıyla Alman İmparatorluğu yıkılmış ve topraklarının önemli bir bölümünü kaybetmiştir.

Doktor Magnus Hirschfeld (Magnesia Teyze), cinsel problemler hakkında heteroseksüel erkeler ve kadınlara, homoseksüellere, karşı cinsin kıyafetlerini giymekten hoşlananlara ve cinsel açıdan ara kişilik yaşayanlara tıbbi ve psikolojik danışmanlık ve yardım hizmeti sunan ilk tesis olan Cinsel Araştırmalar Enstitüsünü 1919 yılı Mart ayında kurmuştur.

Magnesia Teyze tarafından kurulan bu enstitü seksoloji veya seks bilimini yasal bir akademik çalışma ve araştırma alanı yapma hususunda yapılan ilk girişimdir.

Berlin kentindeki ünlü Marienka eşcinsel barında, eşcinsel erkeklerin kucaklarında oturan travestiler. Kaynak: Daily Mail.

Robert Beachy, ‘‘Gay Berlin’’ adlı kitabında; dünyanın hiçbir yerinde bu alan üzerinde çalışan bir üniversite bölümü veya kürsü olmadığından bahsetmektedir. Magnesia Teyze tarafından kurulan enstitü halkın eğitilmesine de önem vermiş ve bir cinsellik müzesi kurmuştur. Hirschfeld Müzesinde sadece duvar resimleri ve fotoğraflar bulunmamakta dünyanın her yerinden getirilen yapay penisler ve fetiş ürünleri de sergilenmektedir. Müzenin duvarlarını büyük şapkalar giyen küpeli ve makyajlı erkeklerin yanı sıra erkek giysileri giyen kadınlar da süslemektedir.

1929 yılındaki Büyük Depresyon ve Amerikan borsasının çökmesi sonrasında Altın Çağ sona ermiş ve iktidar 1930 yılında Hitler yönetimindeki hükümete geçmiştir. Devir artık Nazilerin devridir. Hitler, 1933 yılında iktidarı tam olarak ele geçirir ve Naziler Doktor Hirschfeld’i nefret ettikleri Yahudilik, homoseksüellik ve seksologluğun sembolü haline getirirler.

Berlin kentindeki parti artık sona ermiştir.

https://russia-insider.com/en/jewish-pioneers-sexual-degeneracy-1920s-berlin

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.