savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,7403
EURO
36,5512
ALTIN
2.948,63
BIST
9.827,23
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Hafif Yağmurlu
6°C
Ankara
6°C
Hafif Yağmurlu
Çarşamba Az Bulutlu
8°C
Perşembe Az Bulutlu
9°C
Cuma Az Bulutlu
9°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
11°C

‘Dijitalizm’ yüzünden ‘Ne vereyim abime?’ sorusunu duyamayacak mıyız?

‘Dijitalizm’ yüzünden ‘Ne vereyim abime?’ sorusunu duyamayacak mıyız?
A+
A-

‘Dijitalizm’ yüzünden ‘Ne vereyim abime?’ sorusunu duyamayacak mıyız?


Yazan: Mustafa Önsel, VeryansınTv

Önceki yazımda dünyada daha önce meydana gelmiş büyük salgınlardan bahsetmiş, bunlardan, toplumları siyasi, sosyal, çevresel ve ekonomik olarak derinden etkileyen, sonuçta da ciddi değişikliklere sebep olanlarını belirtmiştim.

Buradan hareketle, şu an tartışılan ezber, halen boğuştuğumuz Kovid-19 sonrası şekillenecek dünyada, küreselcilerin mi yoksa içe kapanmacıların mı borusu ötecek sorusu olduğunu belirtmiş, olay böylesine basit mi seyredecek diye sormuştum.

Sadece bu iki seçenek dışında başka yol yok mu? İrdelemek gerekir. Hemen ifade edeyim olayın böylesine siyah ve beyaz olarak seyretmesi doğal değil.

Dediklerimi bir sonuca bağlamadan önce yaşananları irdelemenin önemli olduğunu düşünüyorum.

Görülen, insanlık, tarihinin en büyük krizlerinden biriyle karşı karşıya. Bundan sonra da benzer salgınlar olası görünüyor. O zaman insanoğlu bu güne kadar ki alışkanlıklarında zorunlu değişikliklere gidecek gibi duruyor.

Önümüzdeki yıllarda, toplumların, devletlerin alacakları köktenci kararlar olacaktır. Bu kararlarla dünyanın yeniden şekilleneceği muhakkak.

Bu şekillenmenin sadece sağlık alanında olacağını düşünürsek yanılırız. Siyasi, ekonomik, sosyal, ötesi kültürel dünyamızda ciddi değişikliklerin olması yüksek olasılıktır.

En son ifade ettiğimiz kültürel değişikliğe örnek vermek gerekirse; özellikle bizim gibi sıcakkanlı toplumlarda samimiyetin işareti olarak görünen ve artık kültürel bir ritüelimiz haline gelen sarılmak, öpüşmek, hatta tokalaşmak bile artık çoğu kişi tarafından yapılmayacak gibi duruyor.

Devam edelim…

Elbette Kovid-19 sonunda bu savaşı kaybedecek. Ancak insanlık da çok şey yitirecek bu süreçte. Öncelikle pek çok insan hayatını kaybedecek/kaybediyor. Ekonomik daralma, belki kıtlık, bireysel özgürlüklerin kısıtlanması ve öngörülemeyen daha pek çok olumsuzluk…

Ya kazanacakları?

Kovid-19 sonrası, öncesinde de bireysel yaşamımızda ağırlığını artıran dijital dünya, varlığını daha da fazla hissettirecek. Risklerine rağmen bütün işlemlerin internet üzerinden yapılması sadece bir kolaylık değil bir zorunluluk olarak karşımıza çıkacak. Yaşadığımız bu süreçte de bunun denemesi yapılmıyor mu?

Ama kamu sektöründe ama özel sektörde çok sayıda çalışan, işlerini evlerinden internet aracılığıyla yapmaya başladı.

Ya bunun dışında?

Para, banka kartı kullanımının pratikliği sebebiyle neredeyse gündemimizden çıkmıştı. Görülen para kullanımının yakın zamanda tamamen olmasa da çok çok azalacağı.

Şu an yaygın değil ama artık markete alışverişe gitmek istemeyenlerin, internet üzerinden verdikleri siparişler evlerine geliyor. Elbet eskiden olduğu şekliyle tek tek elleyip seçip aldıkları meyve, sebzeler gibi oluyor mu bilmem.

Alışverişlerin internet üzerinden olduğu gibi, sağlık sisteminde de benzer bir durumun söz konusu olacağını görüyoruz.

Sağlık alanında da dijital uygulamalar yaygınlaşacak.

Bir sağlık teşekkülüne gitmeden internet üzerinden irtibat kurulan doktora rahatsızlık anlatılacak, doktor eğer herhangi bir tetkike gereksinim duymaz, ilaç ile tedaviyi yeterli görürse, reçetesini yazıp sisteme girecek, hastaya da bunları sadece eczaneden almak kalacak. Böylece hem zamandan, hem de emekten tasarruf sağlanmış olacak. Ayrıca sağlık kuruluşlarındaki yoğunluktan kaynaklı başkaca hastalıkların bulaşması olasılığı da azaltılmış olacak.

Aynı şekilde öğretimin de benzer şekilde internet üzerinden yapılması söz konusu. Bu süreçte bunun da denemesi yapılıyor. Aksaklıklar tespit ediliyor.

Görünen o ki şu an kapalı olan kafe, lokanta vb. yiyecek, içecek yerleri bile bu süreçte iyice hızlanan dijital rüzgârdan etkilenecek. Düşünün bir kafeye gideceksiniz. Oturduğunuz masadan siparişinizi bir garsona değil, cep telefonunuz üzerinden bizzat kendiniz vereceksiniz. Belki de yanınıza garson yerine sipariş almaya yapay zekâya sahip bir robot gelecek.

Kovid-19 sonrası çok fazla hızlanacak dijital hayatın getirecekleriyle ilgili daha pek çok örnek verebiliriz. Görüldüğü gibi verdiğimiz örnekler insan hayatını daha çok kolaylaştıran şeyler…

Verdiğimiz örnekleri esas alarak alabildiğine hayatımıza girmiş, başka uygulamaları unutturan yaygın ve vazgeçilemez olmuş dijital dünyanın -ki yeni bir tabir olarak buna “dijitalizm” diyebiliriz- sakıncaları, götürdükleri olamayacak mı?

DİJİTALİZMİN SAKINCALARINA BİRKAÇ ÖRNEK

Bütün kolaylıklarının yanı sıra bu tür gelişmiş/genişlemiş, her alanımıza egemen olmuş dijital uygulamaların çok ciddi sakıncalarının da olacağını düşünmek zorundayız.

Böylesi fiziksel olarak birbirinden kopuk yaşayan, irtibatını internet üzerinden sağlayan insanların, bir süre sonra ciddi psikolojik sorunlarının ortaya çıkacağı çok açıktır. Çünkü insan, canlı türünün en sosyal olanıdır.

İş yerine gidecek, arkadaşlarıyla şakalaşacak, gündemi değerlendirecek, birlikte çay içecek, işiyle ilgili takıldığı bir yer için arkadaşından yardım isteyecek. İş çıkışı belki arkadaşlarıyla bir kafeye uğrayıp yorgunluk kahvesi içip evine dönecek.

Markete gidecek, meyvelerinin çoğunu eliyle yoklayacak, en beğendiklerini fileye dolduracak; zeytin ve peynirden hangisini alacağına karar vermek için görevliden tadımlık örnekleme zeytin ve peynir isteyecek, fiyatlarını soracak ve damak tadına ve de cebine en uygun olanı filesine koyacak; alacağı yoğurdun markasının yanı sıra son kullanma tarihini görmek için yoğurdun altını üstüne getirecek, nihayet tarihin bulunduğu yeri bulacak, gözlüğünü evde unuttuğu için genç görevliden yardım isteyerek son kullanma tarihini öğrenecek, uygunsa onu da alacak; gelmişken şundan da alayım diyerek bitter çikolatalardan da filesine atacak; ödeme yapmak için sırada beklerken önünde mahalleden arkadaşına hayatın pahalılığından, ülkenin yönetimine kadar bir sürü konuyu ayaküstü gündem yapacak; sırası geldiğinde kasada bulunan ve artık yakından tanıdığı görevliye hal hatır soracak, kartla ödemeyi yaptıktan sonra sağlıklar dileyip oradan çıkacak; marketin önünde müşteri bekleyen artık göre göre ahbap olduğu taksi şoförüne selam verip “Ekonomi ne alemde? En iyi siz bilirsiniz” diye laf atacak; tam binaya girerken “yardım edeyim abi” diyerek yanına yaklaşan mahallenin berberiyle karşılaşacak, ona da hal hatır sorup, “Yok canım olur mu öyle şey biz hala genciz, seni bile üstüne kor taşırız” falan diyecek, sonra ona da veda edip evine girecek.

Böylesi bir insanı, her alanda alabildiğine yoğunlaşmış dijital dünya bunaltmaz mı?

Her zaman uğradığı bir lokantaya gittiğinde, artık iyice tanıdığı garsonun gülerek masasına gelip “Vay Yılmaz abim gelmiş, hoş gelmiş, safa getirmiş. Ne veriyim Yılmaz abime?” girişinden sonra verilen sipariş üzerine, “O sana yaramaz be abi, bana bırakırsan, sana şöyle bi ortaya karışık bir şeyler getireyim geçenki gibi, ondan sonra da…” demesinin samimiyetine, kolaylığına alışmış bir insana, “dijitalizme” boğulmuş lokantalar, kafeler çok soğuk, asosyal yerler olarak gelmeyecek mi?

Ya “dijitalizm” yüzünden işsiz kalmış yüzbinlerce garson ve diğer çalışanlar?

Bir an altıncı sınıfa giden önergen ve kabına sığamayan bir çocuk olduğunuzu düşünün. Dersleri internet üzerinden görüyorsunuz. Yani evde 50 dakika ders, 10 dakika teneffüs. Apartmanın 10. Katında bulunan evinizden aşağı inip bahçeye çıkacak, arkadaşlarınızla koşturacak, şakalaşacak bir durum yok. Çok çok mutfağa gidip bir şeyler atıştırıp yeniden bilgisayar başına çökeceksiniz. Ders sırasında öğretmen arkasını döndüğünde arkadaşınıza da muziplik yapacak bir ortam olmayacak.

Ne renksiz bir öğrencilik!

Böylesi tek düze yetişen, sosyalleşemeyen bir neslin yaşayabileceği psikolojik sorunların neler olabileceğini bilim insanları ortaya koymalıdır.

Ha keza çalıştığı yere gitmeyip işlerini çevrimiçi (online) evinden halleden bir çalışanın bir süre sonra kurum kültüründen uzaklaşacağını görmemek mümkün değildir.

Sadece hizmet sektörü değil pek çok alanda devreye girecek yapay zekâya sahip üstün yetenekli robotların, zaten şu an için bile büyük sorun teşkil eden işsizliği kronik hale getireceği açıktır.

Dijital dünyanın bizlere sağladığı pek çok faydalı hizmet var ancak zararlarını da ortaya koyup bir denge kurmak gerekmektedir. Dijitale evet, ama tamamen ona teslim olmak demek olan dijitalizme hayır! Çünkü dijitalizm insanın asosyal bir varlık haline gelmesi demektir, bu insan doğasına aykırıdır.

Bugünkü salgın gibi olağanüstü durumlarda ya da başka zorunluluk ve kolaylıklar nedeniyle dijital dünya vazgeçilmezimiz olmuştur/olacaktır. Ancak bunu, insanlığımızın doğasını kaybedecek kadar ileriye taşımamalı, ona tamamen teslim olmamalıyız.

Bu yazımı bir soruyla bitireyim…

Düşünün asosyalliği kabul ettiniz ve bütün işlerinizi internet üzerinden yapıyorsunuz. Ve bir gün kalkıyorsunuz ki ülkeniz siber saldırıya uğramış, internet bağlantınız devre dışı. Neler olabileceğini düşünebiliyor musunuz?

Çok daha farklı yaklaşımlarla, hızlı çağı iyice hızlandıran Kovid-19’un sonrasını irdelemeye devam edeceğiz…

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.