savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
35,1981
EURO
36,7471
ALTIN
2.968,65
BIST
9.724,50
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Yağmurlu
6°C
Ankara
6°C
Yağmurlu
Cumartesi Hafif Yağmurlu
6°C
Pazar Parçalı Bulutlu
8°C
Pazartesi Çok Bulutlu
10°C
Salı Yağmurlu
9°C

DORZE KABİLESİ, OMO VADİSİ – ETİYOPYA

DORZE KABİLESİ, OMO VADİSİ

ETİYOPYA

 

Afrika…

Benim birinci öncelikli gezi istikametim. Son derece önemsiyorum, değer veriyorum ve gezilerimde ayrı bir yere koyuyorum.

Kara Afrika diyorlar; derilerinin renginden dolayı, ama bana göre Avrupalılar geldikten sonra her şeyleri kara olmuş. Onlara medeniyeti getirerek karanlığa ışık saçtıklarını iddia etmişler, ama getirdikleri sadece medeniyet değil kıyım olmuş. Bitmez tükenmez ve sınır tanımaz istekleri ile sahip olduklarının tamamını ellerinden almışlar, ama her şeylerini. Giderken de medeniyet değil, koyu bir karanlık bırakmışlar. Yaşamlarının tamamı kararmış.

Afrika’yı terk etmişler gibi görünüyorlar, ancak Avrupa, iki yüzlülüğü ile hala orada. Tüm kötülüklerin tohumlarını ekerek ayrılmışlar. Arkalarında birbirlerini boğazlayan, devamlı kavga eden, savaşan Afrika var artık. Yavaş yavaş bunlar azalsa bile ufak bir kıvılcımla parlamaya hazırlar. Çünkü parçaladıkları ve birbirine düşürdüklerinin hepsine silah vererek hala kargaşayı körüklüyor ve Avrupalılar olmadan çözüm de olmaz algısını yaratıyor ve devamını sağlıyorlar.

Koca bir kıtanın insanlarının sefalet içerisinde yaşamaları, çocuk ölüm oranlarının yüksek olması, ortalama ömrün 45 yaş olması, hala açlıktan ölümlerin devam etmesi, kıtlıkların, toplu ölümlerin ve salgın hastalıkların günümüzde dahi devam etmesi, iç savaşların bitmez tükenmez şekilde sürdürülmesi ve bu savaşlarda yaşanan katliamlar kimin umurunda. Önemli olan Avrupa’nın ve cebi para ile dolu olanların daha da zengin olması.

Afrika’ya gittiğinizde gördüğünüz en çarpıcı husus Avrupa’nın Afrika’yı ne hale getirdiği ve insanlarını ne kadar kötü ve insanlık dışı değerlendirdiğidir. Bu bir soy kırım değil kıta kırımdır. Çünkü insanlarını, yer altı ve yer üstü kaynaklarını, hayvan neslini yok ederken; kültürel, dini, sosyal değerleri de yok ederek ve insanları renklerinden dolayı aşağılayarak acımasız, tek taraflı orantısız bir güç kullanarak tüm kıtaya yapılan kıyımdır.

Afrika’da sömürgeleştirilemeyen ülke Etiyopya’dır. Bu gün büyük bir nüfusa sahip ve geniş bir alanda yaşan kabilelerin hala eski yöntemlerle yaşamlarını sürdürmelerinin nedenin ülkenin sömürgeleştirilmemiş olmaktan kaynaklandığını değerlendiriyorum. Ancak gezilerimde gördüğüm kadarı ile küreselleşmenin buralara da gelmiş olmasından ve turistlerin bölgeyi keşfederek ziyaretlerinden dolayı; değişimin hızlı bir şekilde geçekleşeceğini bu günkü doğal yaşantılarından uzaklaşarak modern hayata adapte olacaklarını düşünüyorum.

Bu gezimin ana hedefi, Omo Vadisinde bulunan kabilelerden bir kısmını görmek. Bu nedenle de Omo Vadisi’ne doğru hareket edecek aracım, yol uzun ve iyi olmadığı için sabahın erken saatlerinde yola çıkmaya hazır olacak.

Bu gün Addis Ababa’dan ayrılıyorum. Omo Vadisi’ndeki gezimi tamamladıktan sonra aynı araçla başka bir yoldan bu şehre geri döneceğim ve Türkiye için uçağa buradan bineceğim.

Sabahın erken saatlerinde güneş henüz doğmadan aracımın başındayım. Hala uykumu alamamamın sersemliğinden kurtulmuş değilim. Ancak hafif esen sabah rüzgarının yüzümü yalan serinliği kendime gelmeme yardımcı oluyor. Burada her şey doğa. Bırakın kendinizi doğaya huzura kavuşun. Doğa sizin orada olmanızı hiç umursamaz. Çünkü bizler de doğanın bir parçasıyız.

Etiyopya’da araçla yapacağımız yaklaşık 2.500 kilometrelik yolculuğumuza başlıyoruz. Şehirden ayrılır ayrılmaz artık dar ve toprak bir yolda ilerliyoruz. Bundan sonraki tüm yolculuğumuz da böyle devam ediyor. Etiyopya’nın tam manası ile kırsalındayız.

Omo Vadisi’nde il durağımız ve konaklayacağımız yer Arba Minch şehri. Etiyopya dilinde Kırk Su Kaynağı manasına gelen Arba Minch şehri, Addis Ababa’dan sonra ikinci büyük şehir, ama onun kadar gelişmiş değil. Ancak Etiyopya’nın üniversite şehri konumunda.

Addis Ababa’dan uzaklığı 450 km. ve biz yaklaşık 10 saatte buraya ulaşabildik. Dar ve toprak yolda bizi en çok oyalayan ve aracın süratini düşüren yol üzerinde sıkça rastladığımız hayvan sürüleri. Hiç umursamadan başlarında çobanları ya da çobansız yolu işgal ediyorlar. Şoförün bunlar arasından arabayı büyük bir maharetle kullanarak geçmesi bazen gösteri şeklini alarak çok eğlenceli oluyor. Etiyopya, Afrika’da en çok hayvana sahip ülke.

Gezi uzun, ama çevre ve doğa muhteşem görüntüler veriyor. Halkın yabancı araca olan ilgisini görmek, camdan hızlı bir şekilde akan manzarada bir kareyi de kaçırmamak için verdiğim telaş içerisinde zamanın ne kadar da hızlı geçtiğini anlamadan Arba Minch’de ki lodge’a geliyoruz. Bu lodge, Nechisar Ulusal Parkında yer almakta olup tam bir uçurumun tepesinde bulunuyor. Uçurumdan aşağısı sık ağaçlarla kaplı uçsuz bucaksız yem yeşil orman. Ormanın bittiği yerde de mavi suları ile Abaya ve Chamo gölleri, kristal parlaklığında güneşin değişen ışıklarını yansıtarak gök yüzünde uçuşan renk gösterine çeviriyor ve bizlere hoş geldin diyorlar. Özellikle sabahın erken saatlerinde kızıl renkte doğan güneşin gökyüzüne ve göllerin üzerine serptiği ışıkların değişken göz kırpan renklerinin güneşin yükselişi anındaki renkleri doyulmaz güzellikte.

Yarın sabahın erken saatlerinde Omo Vadisindeki ilk kabile gezimize çok erken saatte buradan hareket ederek başlayacağımızdan doğanın bize sunacağı bu şöleni görme şansımız olacak.

Bu gün ziyaret edeceğim kabile, Gamo dağlık bölgesindeki Huge dağlarında yaşayan Dorze kabilesi. Döne döne iki tarafı da sık ağaçlıklı bir yoldan ilerliyoruz ve dağın zirvesine doğru tırmanıyoruz. Araç sürücüsü, yolda bulunan taşlar ve çukurlardan kurtulabilmek için sık sık aracı bir sağa bir yola zikzak çizerek kullanıyor. Bu nedenle de süratimiz oldukça düşük. Aracı koşarak takip eden küçük yaştaki kızlı erkekli çocuklar kümeler halinde zaman zaman koşarak bizi takip ediyorlar. Bir şeyler veririz diye de aracın önünde ve etrafında yöresel danslarını yapıyorlar ve takla atıyorlar. Bazılarının dans ve akrobatik performansları, oldukça iyi. Yol boyunca bize eğlenceli gösteriler sunan bu çocukları ben de elimden geldiği kadar memnun etmeye çalışıyorum.

Bu bölgede toplam 12 köyde yaşayan Dorze halkının toplam nüfusu yaklaşık olarak 40.000’dir. Ziyaret etmek için geldiğim köy, yaklaşık 2400 metre yükseklikte olduğu için yolda gelirken zaman zaman sisli bölgelerden geçmek zorunda kaldık. Köyde 7.000 kişi yaşıyor. Halkın çoğunluğu geçimlerini tarımdan sağlıyorlar. Dağlık bir bölgede yaşadıklarından teraslama yöntemini başarı ile kullanıyorlar. Yetiştirdikleri tarım ürünleri kısıtlı olmasına rağmen pamuk ekiminde ve işlenmesinde oldukça etkin hale gelmişler. Yüksek yaylalarda yaşamlarını sürdürdüklerinden hava sıcaklıkları alçak yerlerdeki sıcaklığa göre daha düşük, bu nedenle de Omo Vadisi’nde bulunan diğer kabile halkları gibi çıplak dolaşmıyorlar. Onlar için yün eğirmek ve dokuma yapmak önem kazanmış. Gezim sırasında gördüğüm eski geleneksel usul ile pamuk eğiren ve dokuyan kadınlar, çevrenin genel görüntüsüne son derece uygunlar ve gerçekte bu görüntüler onların günümüzde yaşadıkları hayatları.

Burası, bir açık hava müzesi değil. Ben burada gerçek ve an itibari ile yaşanan hayatın içerisindeyim. Bize geçmişten gösteri yapmıyorlar, bize o andaki hayatlarından kesitler gösteriyorlar. Son derece etkileyici.

Muz ve bambuların canlı yeşilliği çevreye olumlu bir hava veriyor. Bu ağaçların arasında görebildiğimiz bambu ve muz bitkilerinden yapılmış evler -ki daha ziyade kulübe görünümündeler- ise bu yeşillik ile uyum sağlamış. Diğer tuğla ya da taş kullanılarak yapılmış ve kireçle sıvanmış binalar ise bu doğal güzellik arasında bir kanser hücresi görünümündeler.

Dorzeler, bambu ve muz bitkilerinden inşa ettikleri geleneksel evlerini fil şeklinde. Kapısı da ağzı olarak fark ediliyor. Böylece Dorzeler, kendilerine ait geleneksel bir mimari tarz yaratmışlar. Evler yaklaşık olarak 12-14 metre yükseklikte olup iki kişi tarafından yaklaşık olarak 3 ayda yapılabiliyorlar. Zaman geçtikçe yağmur ve güneşten dolayı, su almaya başlayan kulübelerin üstünü her beş yılda bir değiştirmek zorunluluğu var. Bununla da bitmiyor; kulübelere dadanan termitler, altlarını yemeğe başlıyorlar. Bu sorunu da çözmek için kulübeleri başka bir yere taşıyorlar. Bu da kulübelerin boyunun kısalmasına neden oluyor.

Burada gördüğümüz muz bitkisi, tamamen yabani. Çünkü bu yükseklikte muz meyve vermiyor. Ancak bu bitki çok maksatlı kullanılıyor. Örneğin sandalye, hayvanlar için yem, şapka, müzik aleti, çanta ve bileklik yapımında kullanıyorlar. Daha da önemlisi köklerinden elde ettikleri undan yapılmış ve “Kotcho” adını verdikleri ekmeklerini bala ve acı bir sosa batırarak tattığımızdaki lezzeti şaşırtıcı idi. İnsanoğlunun mevcut imkanları değerlendirmedeki yaratıcılığını burada da görmek daha da şaşırtıcı oldu.

İçkileri oldukça sert ve içerken bizdeki şerefe der gibi kadeh kaldırarak yüksek sesle “yo yo” diyorlar. “Tej” adını verdikleri diğer bir içkileri de bal şarabı, ama ben hiç beğenmedim.

Gelişimizi kutlamak için sunulan içkileri yo yo diyerek içten sonra artık buradan ayrılmak zamanı geldi diye düşünürken o da ne? Kabile halkı, ziyaretçiler için yöresel bir gösteri düzenlenmişler. Gösteri yapılacak yere geldiğimde, kabile halkının yöresel renkli kıyafetleri içerisinde bir tarafta, ziyaretçilerin ise diğer tarafta toplandıklarını gördüm. Tüm ziyaretçiler için yöresel danslar ile olan gösterileri son derece eğlenceli ve neşeli idi.

Omo Vadisi’nde Dorze kabilesi ziyareti ile başladığım kabileler ziyareti, gezimin bundan sonraki günlerinin de tamamını kapsayacak. Bu nedenle de kaldım yerden yarın diğer kabileleri görmeye devam edeceğim.

Yarın yolculuğumuz Jinka’ya doğru olacak ve burada konaklayacağız.

Bir başka kabilede buluşmak üzere hoşça kalınız.

olay.salcan@gmail.com

https://olaysalcan.blogspot.com/

 

FOTOĞRAF GALERİSİ

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.