Alican Türk, Sun Savunma Net, 19 Ekim 2018
Konuşmasında FETÖ’nün 40 yıllık serencamı içerisinde en güçlü desteği 12 Eylül darbesiyle 28 Şubat müdahalesinden gördüğünü, özellikle 28 Şubat döneminde imam hatip okullarının kapısına kilit vurulmasının FETÖ’ye arayıp da bulamadığı fırsatları verdiğini belirten Erdoğan, FETÖ ile gerçek anlamda mücadelenin sadece kendi dönemlerinde yapıldığını söylemiş ve eklemiş: “Ama biz de geç kaldık ve bu geç kalışın bedelini de maalesef ödedik.”
Doğrusu, Sn. Cumhurbaşkanımızın ne 28 Şubat ne de FETÖ konusundaki açıklamaları beni hiç tatmin etmedi. Öyle ya, yakın geçmişte “ne istediler de vermedik” diyerek FETÖ’yü bizzat kendilerinin nasıl beslediklerini itiraf eden zat-ı âlileri değil miydi? Hal böyleyken “FETÖ ile gerçek anlamda mücadele sadece bizim dönemimizde yapılmıştır” denebilir mi? Ne mücadelesi? FETÖ’yle mücadele mi edildi yoksa “FETÖ’yle mücadele edenlere karşı” Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Askeri Casusluk, Amirallere Suikast, 28 Şubat vb. kumpas davalar uydurularak (ve o davaların “savcılığı” üstlenilerek) burunlarından mı getirildi? 28 Şubat sürecinde FETÖ’nün başı Fethullah Gülen hakkında açılan dava tam sonuçlanma aşamasındayken bir takım yasal düzenlemelerle Gülen’in cezaevine girmekten kurtulması ve beraat ettirilmesi kimin döneminde sağlandı? Hem bu adam zaten 28 Şubat sürecinde kendisi hakkında hazırlanan o fezlekelerden korkarak yurt dışına kaçmadı mı? 28 Şubat’tan destek alıyordu ise neden o dönemde kaçıp gitti?
Erdoğan ve ekibinin FETÖ ile mücadelede çok geç kaldıkları doğrudur; mücadele için 17/25 Aralık 2013 tarihine kadar beklenmiştir. Hâlbuki FETÖ’nün ne mal olduğu 28 Şubat döneminin Genelkurmay, MİT ve Emniyet raporlarında detaylarıyla yer alıyordu, keşke o raporlara bir göz atılsaydı. Hadi diyelim ki Sn. Cumhurbaşkanı’nın 1997 – 1998 tarihli o raporlardan haberi olmadı, ama kasaptaki ete soğan doğramayan Genelkurmay Başkanı “Biz Ağustos 2004’te Hükûmeti FETÖ tehlikesine karşı uyardık, her MGK’da söyledik, tekrar ettik, Gülen grubunun yakından takip edilmesi için MGK’da karar aldık” demedi mi? O zaman niye bu uyarılara kulak verip tedbir alınmadı? Tedbir almak bir yana, Hükûmet yetkililerinden biri “biz o toplantıda Gülen cemaati ile ilgili alınan kararı yok hükmünde saydık, hiçbir işlem yapmadık” diye açıkça – ve biraz da böbürlenerek – söylemedi mi?
Evet, o dönemde uyarılara kulak asmamanın bedeli 15 Temmuz’da çok ağır ödendi maalesef!
Gelelim imam hatip okulları meselesine… Sn. Cumhurbaşkanı 28 Şubat döneminde bir tek imam hatip okulunun bile kapısına kilit vurulmadığını bilmiyor mu? O dönemde 8 yıllık eğitime geçince bütün meslek okullarının orta kısımlarının kapandığını, uygulamanın sadece imam hatip okulları için değil bütün meslek okulları için geçerli olduğunu, imam hatiplere ayrı bir muamele yapılmadığını bilmemesi mümkün mü?
Ama siyaset galiba “bir bilgiyi vatandaşın kafasında farklı algı oluşturacak biçimde sunma” işi…
Neyse, uzun konu… Sayın Cumhurbaşkanı belki devlet işlerini ya da bazı gerçekleri bilmeyen sıradan ve de gariban vatandaşları böyle sözlerle yanıltabilir, puan da toplayabilir; ama gerçekler er geç öğrenilir.
12 Eylül’e gelince… Sn. Cumhurbaşkanı’na naçizane önerim, 12 Eylül’de en büyük desteği kimlerin aldığını hiç eşeleyip karıştırmasın!