Yazar: Von Boris Kálnoky, WeLT, 3 Ağustos 2018
Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 23 Ağustos 2018
Savaş başlamadan bitmiş gibi görünüyor. Son dönemlerde ABD-Türkiye arasındaki ilişkilerde yaşanan gerginliğin açık ve net bir fotoğrafı; Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, özel görüşme sonrası ABD Başkanı Donald Trump ile basın toplantısı öncesinde.
Türkiye, Birleşik Devletler ile çatışmasında şaşırtıcı bir şekilde saldırgan görünmektedir. Washington’dan gelen yaptırımlara çok sert tehditlerle karşılık verilmiştir. Bu riskleri çok yüksek olan bir oyundur. Bir sonraki adım Ankara’nın güç politikası yünündeki ihtirasları için ölümcül olabilir.
Yandaş Türk medyasını okuyanlar ABD’nin yolun sonuna geldiği izlenimine kapılabilirler. Ya da en azından Türk hükümetinin olayı böyle gördüğü ve Orta Doğu politikasını Amerika’nın zayıflığına göre ayarladığını düşünebilirler. Recep Tayyip Erdoğan’ın danışmanlarından Cemil Ertem bir yazısında; ABD’nin Orta Doğu’da hâlâ ne kadar büyük bir güç olabileceğini test etmek istediğini yazmaktadır.
Danışman Ertem tarafından kaleme alınan makale hükümete sadık ‘‘Sabah’’ gazetesinin İngilizce yayınlanan online baskısında yer aldığından Batılılar için yazıldığı ortadadır. Ertem yazısında böbürlenerek; ABD’nin dünyanın eski dünya olmadığını yaşayarak, test ederek görmek istediğini, ona bu fırsatın verilmesi gerektiğini ifade etmektedir.
Türkiye’de tartışmalı terör suçlamaları ile tutuklanan ABD’li Rahip Andrew Brunson merkezli krizden bahsediyoruz. Rahip Brunson iki yıldır cezaevinde tutulmaktadır. Trump yönetimi kapalı kapılar ardında onun serbest bırakılması için çaba harcamayı sürdürmektedir.
Rahip Brunson 25 Temmuz 2018 günü cezaevinden çıkarılmış olsa da o tarihten beri ev hapsinde tutulmaktadır. Birleşik Devletler Çarşamba günü yaptığı açıklamada Türk içişleri ve adalet bakanlarının ABD’deki bütün varlıklarının dondurulduğunu ilan etmiştir.
Solda İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, ortada Papaz Andrew Brunson ve sağda Adalet Bakanı Abdülhamit Gül. ABD Maliye Bakanlığı; Rahip Brunson’un haksız yere alıkoyulmasındaki rolleri nedeniyle, iki Türk bakanın ABD’deki olmayan (!) varlıklarını dondurmuştur.
Ertem yazısında aşağı yukarı hükümetin, yani Erdoğan’ın görüşlerini ortaya koymaktadır. Aslında sorun yargılanan rahip değildir, sorun güç sorunudur. Ve Birleşik Devletler de dünyanın artık Soğuk Savaş döneminin iki kutuplu dünyası olmaktan ziyade, güç dengesinin sürekli değiştiği çok kutuplu bir dünya olduğunu anlamayacak kadar aptaldır.
Pazarlıklar sürüyor mu? Solda İmam Fethullah Gülen, ortada Rahip Andrew Brunson ve sağda Halkbank eski Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla.
Soru; Birleşik Devletlerin değişen dünyada üstünlüğünü ne kadar süre devam ettirebileceğidir. Ertem’e göre yanıt, bunun çok uzun sürmeyeceğidir. Ve Birleşik Devletler, Türkiye’ye baskı yapmayı sürdürdükçe kendi hâkimiyetinin sonu da o kadar hızlı olacaktır.
Başlangıçta Türkler rahibi, bir Amerikalı olduğu için ve Washington’u, muhtemelen ABD’de yaşayan ve Erdoğan’ın düşmanı olan imam Fethullah Gülen’i sınır dışı etmesi için, bir anlamda rehine olarak tutuklamış olabilirler. Çarşamba günü uygulamaya koyulan ABD yaptırımlarından etkilenen, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından yapılan, Türkiye’nin imam Gülen’i Amerika Birleşik Devletlerinden getireceği yönündeki; ‘‘Amerika’da bir malımız var, FETÖ. Onu da orada bırakmayız, alacağız’’ tehdidi de bu tezi desteklemektedir.
Aslında Orta Doğu’da hâkimiyet hususunda bazı tartışmaların olduğu bir gerçektir. Trump’ın tehditleri ve ABD Maliye Bakanlığının iki Türk bakan hakkındaki yaptırımlarının, ABD’li General ve NATO Komutanı Curtis Scaparotti’nin Suriye meselesini görüşmek üzere Ankara’ya yaptığı ziyaret ile çakışması manidardır. Suriye’de, Türkiye ve ABD tamamen birbiri ile çatışan çıkarlar peşinde koşmaktadır.
Solda SHAPE (Strategic Headquarters Allied Powers in Europe – Avrupa Stratejik Müttefik Kuvvetler Karargâhı) ve SACEUR (Supreme Allied Commander Europe – Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanı) ve ABD Avrupa Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Curtis Michael Scaparotti ve sağda MSB Hulusi Akar, Scaparotti’nin Ankara ziyareti esnasında kameralara poz verirken. Foto: Hürriyet Daily News
Türkiye’nin Orta Doğu ve Suriye’deki tek başına hâkimiyet iddiaları uzun vadelidir. Türkiye’nin; Rusya, İran, İsrail ve Birleşik Devletlerin hâkimiyet kurmak için çabaladığı bir bölgede ihtirasları vardır. Ankara’nın hedefi; uzun vadede bu ülkelerin hepsini devreden çıkarmaktır. Türkiye’nin bunu başarıp başaramayacağı; esasen bölgedeki diğer aktörlerin yetenek ve niyetlerini doğru analiz edip etmemesine bağlıdır.
Erdoğan’ın hedefi, hem savunma hem de saldırıya yöneliktir. Savunma açısından bakıldığında; Irak ve Suriye topraklarında güçlü bir Kürt devletinin ortaya çıkmasını engellemek istemektedir. Saldırı açısından ise; Erdoğan’ın eski Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun 2001 yılında açıkça ifade ettiği gibi; eski büyüklüğüne yani mümkün olabildiğince, bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğunun bölgede sahip olduğu nüfuza sahip olmak istemektedir.
Türklerin bakış açısından, Suriye ve Irak topraklarında kurulması düşünülen hegemonya karşısında, uzun vadede sadece İran’ın ciddi bir rakip olma olasılığı bulunmaktadır. Erdoğan’ın danışmanı Ertem’in iddiasına göre; dünya ekonomisindeki payı giderek azaldığından, borcu giderek arttığından ve parası dünya ticaretindeki önemini giderek daha fazla kaybettiğinden, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) bir çöküş dönemi yaşamaktadır.
Çevirenin Notları: Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. Yazının çevrilerek paylaşılması Sun Savunma Net ve çevirenin yazıda ifade edilen ve ileri sürülen görüşleri paylaştığı anlamına gelmemektedir.
Yazının çevrilmesindeki maksat; papaz olayına Almanya’nın basıl baktığını okurlara aktarmaktır.
Yazının orijinal metnine aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.
Streit um inhaftierten US-Pastor: Erdogans wahres Ziel im Konflikt mit Trump – WELT
Streit um inhaftierten US-Pastor Erdogans wahres Ziel im Konflikt mit Trump Die Türkei tritt im Konflikt mit den USA erstaunlich aggressiv auf. Die Reaktion auf Washingtons Sanktionen sind harsche Drohungen. Es ist ein Spiel mit hohem Risiko. Der nächste Schritt kann verhängnisvoll werden für Ankaras machtpolitische Ambitionen.