Ercan Caner, 28 Eylül 2016
01 Kasım 1914 tarihinde 1’inci Dünya Savaşına giren Osmanlı İmparatorluğu dört ana cephede savaşmıştır:
Kafkasya Cephesi: Bu cephede Ruslara karşı yürütülen savaşta, Ermenistan’ın kontrolü ele geçirilmeye çalışılmıştır. Rus Ordusu Türkiye içlerine doğru ilerlerken patlak veren Bolşevik Devrimi sonucunda Rus taarruzları durmuş, Osmanlı Ordusu 1918 yılı sonbaharında Kafkasya’nın derinliklerine kadar ilerlemeyi başarmıştır.
Gelibolu Cephesi: Türk Boğazlarını kontrol etmek ve Rusya’nın Karadeniz’deki limanlarına güvenli bir ikmal yolu tesis etmek isteyen müttefikler, Şubat 1915’de İngiliz, Avustralya ve Yeni Zellanda deniz unsurları ile Gelibolu Yarımadası’nı bombalamış ve Nisan ayı içerisinde yarımadaya çıkmışlardır. Müttefik kuvvetler ilerleyememiş ve siper savaşı başlamıştır. Ocak 1916 ayına kadar İngilizler çekilme kararını vermiş ve bölgeden çekilmişlerdir.
Filistin Cephesi: Ocak 1915 ayı içerisinde Osmanlı Ordusu, Süveyş Kanalı’nın kontrolünü ele geçirmek maksadıyla, Mısır’a doğru uzanan Sina Yarımadası’nda bir işgal hareketi başlatmıştır. İngilizler Türkleri geri çekilmeye zorlamış ve bu stratejik bölgede mevzilerini takviye etmişlerdir. Haziran 1916 ayında başlayan Arap isyanının da desteğiyle İngilizler doğuya doğru ilerlemiş ve Kasım 1917’de Gazze’yi, Aralık ayında da Kudüs’ü ele geçirmişlerdir. Kuzeye doğru ilerlemeye devam eden İngilizler ve Araplar, Türklerin ateşkes anlaşmasını imzaladıkları Ekim 1918’de Halep’e kadar ulaşmışlardır.
Mezapotamya Cephesi: İngilizler Abadan’daki petrol çıkarlarını korumak maksadıyla; Hindistan’dan kaydırdıkları birlikler ile Kasım 1914’de Basra Körfezine çıkarma yapmışlar ve kuzeye doğru ilerleyerek bir ay içerisinde Basra’yı ele geçirmişlerdir. General Charles Towsend komutasındaki İngiliz-Hint ordusu Dicle Nehri boyunca ilerleyerek Kasım 1915’de Bağdat’a ulaşmayı başarmıştır. Burada Türklerin sert direnişiyle karşılaşan Towsend 8.500 kayıp vermiş, Kut-al Amara’ya geri çekilmek zorunda kalmış, açlık tehlikesi baş gösterince Türkler çok sayıda İngiliz ve Hint askerini esir almışlardır.
Şimdi Ukrayna topraklarında yeralan Doğu Galiçya, savaş zamanında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun en fakir bölgesiydi. 700.000 kişilik Rus ordusunun karşısına çıkan toplam 300.000 kişilik Hasburg Tümenleri ağır bir yenilgiye uğramış ve bu yenilgi birçok felaketin öncüsü olmuştur.
Doğu Cephesinde meydana gelen çok büyük miktardaki kayıpların nedenleri arasında, birliklerde taktik disiplinin olmayışı en başta gelen faktördür. Omuz omuza savaşmak için eğitilen askerler, yığınlar halinde taarruz ederken düşman ateşlerine maruz kalmış ve binlercesi hayatlarını kaybetmiştir. İlerleme esnasında kanatların emniyete alınmaması, keşif faaliyetlerinin yokluğu ve düşmanın yeri tespit edilemediğinden topçunun görmeyerek atış yapamaması, haberleşmede semafor alfabesi, işaret veya habercilerin kullanılması nedenleriyle ateş ve manevranın kontrol edilememesi de kayıpların olağanüstü boyutlara ulaşmasının diğer nedenleridir. Bütün bu nedenlerle, Galiçya Cephesi de Batı Cephesi gibi statik bir savaşa dönüşmüştür.
Galiçya Cephesi, en kanlı savaşların olduğu fakat batılı askeri tarihçiler tarafından nadiren bahsedilen bir cephedir. Okuma yazma bilmeyen cahil Rus askerlerinden günlük kalmamıştır, Avusturyalı eğitilmiş askerler de hiç günlük bırakmamışlardır. Bunun nedeni belki de bu cephede süregelen savaşların şiddet ve zalimliğini gelecek kuşakların öğrenmesini istememeleri olabilir.
Osmanlı Ordusundan 15. Kolordu da bu cephedeki muharebelere Alman, Macar ve Avusturya birlikleriyle birlikte katılmıştır. Yaklaşık olarak 33.000 seçkin personelden oluşan 15. Kolordu karargahı, 22 Ağustos 1916 tarihinde bölgesinde yerini almıştır. Silah ve mühimmat eksikliği nedeniyle bakıma muhtaç durumda olan Osmanlı kolordusu, sayısal olarak üstün olan Rus orduları karşısında başarı gösterememişlerdir. Bunda, Rusların kazak birlikleri, zırhlı araçlar ve zehirli gaz kullanmasının da büyük etkisi vardır.
Galiçya cephesinde süren savaşlarda Rus tarafı çok daha fazla kayıp vermesine rağmen, Osmanlı ordusunun toplam kaybı da, Eylül 1917’ye kadar yaklaşık olarak bir yıl süren muharebelerde 12.000 şehit ve 6.000 yaralıdır.
Galiçya Cephesinde şehadet şerbeti içen kahraman askerlerimizin hatırası önünde saygıyla eğilelim ve sözlerimizi Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale şehitleri için yazdığı şiirin son mısralarıyla tamamlayalım:
Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.
Mehmet Akif Ersoy