Ruanda ve Uganda gezi planlamamızın esas nedeni, son zamanlarda popülaritesi artmış ve dünyada birçok kişinin büyük çapta ilgisini çekmiş goril ve şempanze trekkingleridir. Birçok ülke gezen benim için bunların hala tarafımdan gerçekleştirilmemiş olması büyük bir eksiklik gibi geldi bana. Sonunda goril ve şempanze doğa yürüyüşlerini planladık ve gerçekleştirdik. Bu gezi tamamlandıktan sonra ne kadar doğru düşünüp karar verdiğimizi de anlamış olduk. Gerçekten son derece eğlenceli ve keyifli bir tecrübe oldu bizim için.
Uganda’da goriller, Bwindi Impenetrable Ulusal Parkı’nın yağmur ormanları bölgesinde yaşıyorlar. Ayrıca Kongo ve Ruanda’da yaşayan goril aileleri de mevcut.
Ne yazık ki gorillerin de nesilleri yok olma tehlikesi altında. Bu nedenle de Uganda hükümeti tarafından son derece ciddi koruma altına alınmışlar. Her şeyden önce gorilleri görmek için ödediğimiz 700 USD oldukça yüksek bir değer. Ancak bu paranın tamamı gorilleri korumak ya da yok olmaktan kurtarmak için kullanılıyor. Gorillerden biri rahatsızlansa, hemen helikopterle devletin özel veterinerlerine taşınıyor, tedavisi yapılıp, yeniden helikopterle getirilip, goril grubuna teslim ediliyor. Korucular, ormanlık arazide yaşayan civar köylülerden seçiliyor ve bu toplanılan paraların bir kısmı onların çalıştırılması, daha fazla ihtiyaç sahibi insanın istihdam edilmesi ve topluma kazandırılması için kullanılıyor. İçlerinden biraz eğitimli olanlarına dağ gorilleri hakkında eğitimler verilip, rehber olmaları sağlanıyor. Ödediğimiz tutar ilk başta çok fazla görünse de harcamaların yapıldığı yerler göz önüne alındığında makul geliyor. Hele gezi tamamlandığındaki memnuniyetinizin karşılığı olarak az bile.
Uganda, gerek goril ve gerekse şempanze trekkingleri için son derece iyi organize olmuş bir ülke. Yeterli tecrübeyi kazanmışlar, her konuda da tüm tedbirlerini almışlar ve işi de ciddi tutuyorlar.
Uganda’ya geldim bir de Goril trekking yapayım diyemezsiniz. Yani çat kapı bu serüven olmuyor. Türkiye’de iken aylar önce trekking ücretini gönderip rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Grup sayısı sınırlı olduğundan erkenden dolma tehlikesi mevcut.
Sabah erken saatlerde kalkıp yola koyuluyoruz. Gorillere ulaşmak için bir saatlik araç yolculuğu yapacağız. Sonunda goriller bölgesindeki toplanma yerine geldik. Kafalarımızda bir çok soru dolaşıyor. Her şeyden önce bu yolu tamamlayabilir miyim; öyle ya sık ve zorlu yağmur ormanlarında yürüyeceğim; gidişi olduğu kadar dönüşü de var yolun. Sonra nasıl bir kıyafet giymeliyim? Gorilleri görünce davranış şeklim nasıl olacak? En önemli soru da, goriller insana saldırır mı? Saldırılar ise ne yaparım? Hiç merak etmeyin bu soruların tamamının cevabını bu yazımda bulacaksınız.
Şimdi tekrar biz trekkinge dönelim.
Gorilerin yaşadığı yer, Virunga Dağları’nın eteklerinde bulunuyor. Burası, Demokratik Kongo, Uganda ve Ruanda’nın ortak sınırlarının kesiştiği dağlık ve ormanlık bir alan. Virunga, yerel dilde Volkanik anlamına geliyor.
Bu bölgeye geldiğimizde araçlarımızdan iniyoruz. Bizim grupla ilgilenecek görevli bizi samimi bir hava içerisinde karşılıyor. Biraz etrafta dolaşmamızı, çevreyi gezmemizi öneriyor ve kırk beş dakika sonra aynı yerde toplanmamızı söylüyor.
Yukarıdan bir yerden müzik sesleri ve bağrışmalar geliyor. O tarafa gittiğimizde müthiş davulcuları eşliğinde yerel kıyafetleri içerisinde kızlı erkekli bir grubun dans gösterileri yaptığını görüyoruz. Tam karşılarına da sandalyeleri sıralamışlar. Hemen boş bir sandalye bulup oturuyor ve coşkulu gösteriyi seyretmeye başlıyoruz. Bu gösteri, gorillere gidecek gruplar bu bölgeden ayrılıncaya kadar kesintisiz devam ediyor. Bunu yapmalarının nedeni insanlarda olabilecek korku, heyecan, şüphe ve tedirginlikleri azaltmak. Güzel bir düşünce. Yazımda yukarıda yazdığım gibi Uganda bu konuda çok iyi organize olmuş. Bölgede hediyelik eşyalar satan dükkanlarda mevcut. Alış veriş yapma imkanınız da var.
İşte haber geldi toplanıyoruz. Bu gezi süresince bize rehberlik edecek görevli bizi bekliyor. Yanında silahlı iki korucu var. Grubun tamam olduğundan emin olduktan sonra gezi hakkında açıklayıcı bilgileri vermeye başlıyor. Yağmurluk ve bir sopanın uygun olacağı önerisinde bulunuyor. Yanınıza su almayı ihmal etmeyin diye de ilave ediyor. Bunları hemen orada kiralayabilirsiniz. Tamamen isteğe bağlı. Yağmurluğum var, sopayı da ormanda bir şeyler ayarlarım düşüncesi ile almıyorum.
Eğer malzemeniz çok ve çantanız da ağırlaştı ise yanınızda devamlı bulunacak, size yol boyu yardım edecek ve eşyalarınızı taşıyacak bir portör kiralayabilirsiniz. Hava güzel yağmurluğa ihtiyacım yok ya da ben yalnız yürürüm demeyin. Yağmur ormanlarında her şey birden değişiyor. Yol da, bildiğiniz sizin için hazırlanmış özel yol değil. Zorlu ve maceralı. Elinizden tutacak ve önünüzdeki dalları açacak hatta size sırtlayacak bir kişiye kesinlikle ihtiyaç var. Bu portör kadın ya da erkek olabilir tercihinize bağlı. Yaşınız biraz ileri ise böyle birini kiralamanızı katiyetle öneririm. Ben kiraladım ve son derece de faydalı oldu. Sonuçta kiralama bedeli, 20 USD.
Rehber, yürüyüş sırasında yerdeki köklere, çalılara dikkatli, gorillerle karşılaştığımızda sessiz olmamızı, ani hareketlerden sakınmamızı, fotoğraf makineleri dışında elimizde gorillere karşı bir şey bulundurmamamızı, gruptan ayrılmamamızı ve gorillere fazla yaklaşmamızı, tembihledi. Çünkü goriller fotoğraf makinelerine alışıkmışlar. Ayrıca yürürken kızıl karınca yuvalarına dikkat etmemizi önemle belirtti. Sakın kalın giysiler giymeyin saatler sürecek yürüyüşte hafif ve hava alacak giysileri tercih etmenizi öneririm.
Eğer grip ya da soğuk algınlığınız var ise tura katılmanıza katiyle izin vermiyorlar. Tamamen gorilleri korumak maksadıyla uygulanan bir tedbir.
Aracımıza bindik ve yarım saatlik bir yolculuktan sonra yürüyüş başlama noktasına ulaştık. Rehberden rica ettim bana bambudan güzel bir sopa hazırladı. Bu işte tamam, yürüyüşe hazırız. Rehberin elinde bir telsiz var devamlı birileri ile görüşüyor. Merak edip sorduğumda orman içerisinde bizden daha önce gidip gorillerin yerlerini tespit eden korucular ile görüşüyormuş. Dediğim gibi güzel bir organizasyon kurmuşlar. Turisti goril bulmak için saatlerde ormanda dolaştırmayıp doğru hedefe yönlendirecekler. Şu anda gorilleri bulamamış, arıyorlarmış.
Orman içine doğru yürüyüşe başladık. Unutmadan söyleyeyim, pantolon paçalarınızı çorapların içine sokun ya da piyasada satılan tozluk alıp takın. Kesinlikle bot ve uzun kollu gömlek giyinin. Sinek kovucu ilaç sürünün. Şort, mümkün değil.
Heyecan var mı? Var. Korku var mı? Yok desem yalan söylemiş olurum. Merak ve heyecan var mı? Çok.
Hem yürümeye hem de gorillerle ilgili aydınlatıcı bilgi veren rehberi anlamaya çalışıyoruz. Goriller, dünyanın en büyük primatları. DNA’mızın %93,32’nü gorillerle paylaşıyoruz. İri bir erkek goril, yaklaşık 2 m. boy ve 250 kg. ağırlığa ulaşabiliyor. Yaklaşık 12 saat uyuyorlar ve nereye giderlerse orada yataklarını yapıyorlar.
Gruplar, bir erkek goril birkaç dişi ve genç gorilden oluşmaktadır. Erkek gorilin sırtı, gümüş rengindedir. Bu nedenle de gümüş sırtlı goriller diye sınıflandırılırlar. Gruptaki diğer genç erkekler kovulmadıkları sürece gümüş sırtın toleresi ile grupta kalabilir ve dişilerle kaçamak yapabilirler. Bir goril topluluğu, 41 km2 kadar bir alana sahiptir. Zamanlarının çoğunu da ot, ağaç yaprağı ve sürgünleri yiyerek geçirirler.
Ormana ilk adımımızı attığımızda sanki bitkisel bir duvarla karşılaşıyoruz. Sık ağaçlardan oluşmuş bu ormanın ağaçlarını birbirine bağlayarak doğal bir duvar örmüş çalı ve sarmaşıklarda yol alabilmek zor. Ancak yanımızdaki korucuların ellerinde uzun ve ağır palalar var. Bunlarla önden giderek ve bitkileri keserek bize yol açmaya çalışıyorlar. Yağmurdan dolayı yerler kaygan ve ağaçların yer yüzeyindeki kökleri daha da kaygan. Bazen kayıyor portore ya da bir dala tutunuyoruz. Bu yazıyı okuyanların çok fazlası bir şekilde ormanda dolaşmıştır. Ormanda dolaşmak insana keyif verir. Ancak yağmur ormanında yürüyen kaç kişi vardır ve bunu denemek bile macera. Holywood filmlerinde gördüğümüz sahnelerdeki gibi hatta fazlası var. Burayı orman olarak tanımlamaktan çok jungle demek daha doğru olacaktır.
Korucuların taşıdıkları tüfekler, gorillere önlem olsun diye değil, ormanda nadir de olsa görülen dağ fillerinin, insanlara karşı zaman zaman saldırgan davranmaları durumunda havaya ateş açmak ve onları ürkütmek için kullanılıyormuş. Biz böyle bir durumla karşılaşmadık ancak, izlerine rastladık.
Bu arada rehberimiz, gorilleri arayan koruculardan telsiz ile haber aldığını ve korucuların gorillerin yerini tespit ettiğini söyledi. Demek ki yakındalar ve güzel haber. Bu bize biraz daha güç ve moral verdi.
Jungle içerisinde yürümeye çalıştığınız arazi düz de değil inişli, çıkışlı. Sonunda birkaç tepeyi aşacaksınız; bu durumda normal. Kaygan arazi üzerinde bu iniş ve çıkışları aşarak hedefe giderken zaman geçtikçe yorulduğumuz için de yürüyüş zorlaşıyor. Ancak bu durumlarda en güvenilir kimse yanınızdan hiç ayrılmayacak olan portör. Bazen kolunuza giriyor, bazen de devrilmiş bir ağacı aşarken sizi sırtlayıp diğer tarafa bırakıyor. Önemli bir görevi var. Son derece de yardımcı oluyorlar. Bazen o olmasa idi nasıl yapardım diye düşünüyorum. Ama yapardın sen diyerek kendime toz kondurmuyorum. İnsan egosu.
Yürüyüşün ilk başlarında yaşadığımız acemiliği yavaş yavaş atlatıyor, köklere, kaygan zemine ve çalı ve sarmaşıklara uyum sağlıyoruz. Bunun da gerçek nedeni korku ve tedirginliğimizi atlatmış olmamız ya da geçen bir saat kadar bir zaman içerisinde jungle’a alışmış olmamız. Bu nedenle de daha rahat ve hızlı hareket ediyoruz. Öyle ya biz Tarzan değiliz ki daldan dala ağaçların tepesinde ilerleyelim.
Sonunda rehber en müjdeli kelimeyi kullanıyor. Geldik ! Yaşasın. Hemen maskelerimizi takıyoruz. Bu da kayda değer bir önlem. Bu işlem, gorillerden bizi korumak için değil; bizden gorilleri korumak için yapılıyor.
Ben en önde dal ve sarmaşıklara dikkat ederek yere bakarak yürürken bir el omuzuma dokunuyor. Rehber bu. Sessiz olmamı bir elle işaret ederken diğer eliyle yukarıyı gösteriyor. Tam tepemde yavru bir goril dala oturmuş bana bakıyor. Galiba küçük şoka girmişim. Hayatımda küçükte olsa hiç gorille karşılaşmamışım. Bir müddet onunla bakışıyoruz. Hemen kafasını çevirip diğer bir dala atlıyor. İşte o zaman anladım ki fotoğraf çekmem gerekiyor. Olay kendini topla ve yapman gerekeni yap. Ben de bundan sonra fotoğraf çekmeye devam ediyorum. Ormanın içerisi az aydınlık ve de yüksek, sık ot ve çalılar olduğundan fotoğraf çekmek zorlaşıyor. Yer yer ışığın olduğu yerlerde fotoğraf çekmek daha keyifli.
Biraz daha güneşli bir yere geldim. Yanımda hep portörüm ve bir palalı korucum var. Devamlı bana sakin olmamı ve korkmamamı el işaretleri ile anlatmaya çalışıyorlar; ama ben de bir taraftan gorilleri kontrol ediyorum. Tam sağ tarafımda sırtını tepeye dayamış iri, dişi bir goril oturuyor. Aramızdaki mesafe 1,5 metre. Biraz dikkat edince göğsüne yaslamış yeni doğmuş bebeğini görüyorum. O kadar güzel ve duygu dolu bir tablo ki fotoğraf çekmeyi bırakıp bunu seyretmeye başlıyorum. Olacak şey değil bir anne gorile çok yakından, onun yuvasında ve doğal bir ortamda bakıyorum ve de saygıdan öte hiçbir duygu hissetmeden. Böylece gorillere karşı olan ürkeklik ve korkuyu tamamen attım. Her rastladığım gorilin (gorillerin) fotoğrafını çekmek için 50-80 cm. kadar yaklaşacak cesareti hep kendimde tereddütsüz buldum.
İlk önce hoş geldiniz demek ve durumu kontrol etmek maksadıyla ailenin reisi gümüş sırtlı bizi karşılıyor. Ranger’lar yine biz geldik; sizi sevmeye ve görmeye anlamına gelen birkaç ses çıkarıyorlar. O da iki ayağı üzerine dikilip bize bakıp bazı sesler çıkarıyor. Buranın tek hakimi olduğunu, her şeyin ondan sorulduğunu ve yanlış yapanın cezalandırılacağını iki metreye yakın boyu 250 kg. ağırlığı ve çıkardığı seslerle anlatıyor. Gel de ters bir şey yap istersen. Bizim rehber de bir kaç ses çıkararak anladığımızı söylüyor herhalde. Rehber, gümüş sırtın dolaşmamıza izin verdiğini söylüyor. Görünüşü o kadar iri ve heybetli; ama bana daha da iri görünüyor. Bu onaydan sonra arkasını dönüp gidip bizi rahat görebileceği bir yerde oturuyor. Bazen de bir dala çıkıyor.
Aklımdan geçmeyen, hayal dahi edemediğim böyle bir olayı yaşamak belki rüyalarda olur. Ama bu bir gerçek ve ben de bu gerçekliğin içindeyim. Buralara gelmesem bu olayı yaşayabilir miyim acaba? Başka yerde goril yok ki. O zaman imkansız. Ben de imkansızı başarıyorum.
Daha sonra daldan dala uçan, yavrularını sırtında taşıyan, birbirine tımar yapan, birbirine sesli tavır alan, devamlı çevredeki bitkilerin yaprak ya da filizlerini yiyen, birbirleri ile oynayan genç gorilleri seyrediyoruz. Burası tamamen bir açık hava goril yaşayan köyü. Çok akıllı canlılar, gelen giden çok oluyor; bu nedenle de rollerini ezberlemişler gibi bizlere hiç aldırmadan günlük hayatlarını yaşıyorlar. Korucularla da çok iyi anlaşıyorlar. Çünkü korucular senelerdir bu işi yaptıklarından davranış biçimleri ve seslerinin ne anlama geldiğini biliyorlar.
Bu gorillerin bu güne kadar yaşamlarını sürdürmelerinin hiç kuşkusuz en önemli nedeni, 18 yıl boyunca Ruanda’da yaşamış, Amerikalı Hayvan Bilimci Dian Fossey’dir. Goril avcılarına karşı yıllar boyu sürdürdüğü kanun mücadeleleri sayesinde, pek çok goril hayatta kalmayı başarmış; ne var ki bir goril avcısı tarafından öldürülmüştür. Vasiyeti üzerine Virunda dağlık bölgesinde, en sevdiği, hayatını adadığı ve birlikte yıllarca kader birliği yaptığı dağ gorili öldüğünde onu gömdüğü yerin yanına gömülmüştür.
Goriller ile beraberlik süremiz, bir saat ile sınırlandırılmış. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan gezi tamamlandı ve dönüş saati geldi. Dönüşümüzde rehberimiz bizi başka bir yoldan götürdü aracımıza ulaştığımıza başlangıcından sonuna kadar 5 saatlik gezinin inanılmaz keyfi içerisindeydik. Bir rüya mı yoksa bir hayal miydi? İşin aslı, biz bir gerçeği yaşamıştık. Yorgun muyduk? Evet ama anlatılamayacak kadar keyifli ve neşeli bir yorgunluktu.
Dünyanın belki de pek çok ülkesine seyahat etmiş, her gittiğiniz yerde nehirler, denizler, insanlar, şehirler, saraylar, kaleler vs. görme deneyimleriniz olmuştur. Bunların çoğu da, sizde hayranlık duygusu oluşturmuştur. Şunu katiyetle belirteyim ki; goril trekkingin bende bıraktığı etki, diğer gördüklerimle mukayese edilemeyecek ve kelimelerle anlatılamayacak kadar muhteşemdi.
Bize bu imkanı sağlayan Amerikalı Hayvan Bilimci Dian Fossey’i burada saygı ile anıyorum.
Hoşça kalınız.
https://olaysalcan.blogspot.com/