Ercan Caner, Ankara-Türkiye, 1 Şubat, 2017
Uğursuz bir yıldı 1992, ülke terörle boğuşurken Görmeç faciasının üzerine 28 Şubat günü Tünekpınar çığ faciası eklendi, olayda 32 asker yaşamını yitirdi. Ülkenin en büyük maden facialarından bir tanesi Zonguldak’ın Kozlu ilçesinde yaşandı, toplam 263 kömür işçisi hayatını kaybetti. Erzincan’da meydana gelen 6.8 şiddetindeki depremde 653 kişi yaşamını yitirdi.
25 yıl önce bugün Şırnak’ın Görmeç köyünde Jandarma Karakoluna çığ düşmesi sonucu gencecik kahraman askerlerimiz hayatlarını kaybettiler. Aşağıdaki mektubun yazıldığı anda UH-1H helikopter pilotu olarak, Görmeç’e 20-25 km uzaklıktaki Şırnak’taydım. Bütün şehitleri rahmetle anıyor ve sizi Komando Asteğmen Ömer Zeki Varan’ın son mektubuyla başbaşa bırakıyorum.
27 Ocak 1992, Görmeç
Buraya geldikten ancak kırk gün sonra size bir iki satır şey yazabilmek için fırsatı askerliğini bitiren erlerin gidişinden yararlanarak yakaladım. Şu mektubu yazabilmek için kağıdı bile askerlerin koğuşundan aratarak zorla buldum. Burada yaşamak zor anne. İsterseniz birazcık size buralardan bahsedeyim.
Burası Şırnak’tan 20-25 km uzaklıkta doğusunda Cudi Dağı, batısında Gabar Dağı, güneyde ise Girat diye dağların bulunduğu 60-70 haneli bir köy. Köyün hemen girişinde bulunan bölüğümüzde betondan sadece bizim kaldığımız iki gözlü bir ev, yanında bulunan bir haber merkezi var. Bölükte askerlerin kaldığı yer tam bir ahır görüntüsünde. Şu an ikmallerimizi araçlarımızın gelebildiği yere kadar gidip, 10 km kadar yokuş bir yolla sırtımızda taşıyorsun bir tarafına …!!! Yapıyoruz. Burada her şeyimizi kendimiz yapmak zorundayız. Aksi halde aç veya odunsuz kalıp soğuktan donabiliriz. Bir aydır kesik olan elektriğimiz iki gün önce geldi. Bir şeyin yokluğu olmayınca varlığından bir şey anlamıyormuşuz. O altmış hanelik köyün görüntüsü elektrik gelince bize kocaman bir kent gibi gelmişti. Kısacası burada her şeyin yokluğunu çekiyoruz. Ama en çok sizlerin ve sevdiklerimizin. Bu yıl kar burada çok fazla yağdı. Köylüler 30 yıldır böyle kar görmediklerini söylüyorlar. Bir hafta sürekli kardan sonra bir de terörist peşinde dolaşmak bize hem doğayla hem de teröristle uğraşmak zorunda bırakıyor. Bir görev en az beş gün sürüyor, dağlarda karla soğukla, teröristle, korkuyla mücadele etmek zor gerçekten çok zor. Fakat her şeye rağmen yaşamak için bunları yapmak zorundayım. Burada benimle birlikte 20 tane askerin sorumlusuyum. Onların hem komutanı hem annesi, hem babası hem de arkadaşı olmak zorundayım. Bazen üç gün uyumadığım zamanlar oluyor. Burada uyumakla ölmek arasında pek fazla fark yok. Daima uyanık olup hem etrafı hem nöbetteki askerleri kontrol etmek zorundayım. Bir anlık gaflet hepimizin sonu olabilir.
Köylülerin çoğu terörist, fakat onlar da hem bizlere hem teröristlere yardım etmek zorunda kalıyorlar. Köylüler iki metre karda bir yere gidemedikleri için önce bizim gidip gelip yolları açmamızı bekliyorlar. Ne sağlık ocağı ne okul ne de köylülerle uğraşacak bizden başka kurum var. İster istemez bizimle iyi geçiniyorlar. Geçen gün yine köye gitmiştik. İki gün sonra köyün muhtarı yanımıza gelerek bir kadının çok kötü doğum sancıları çektiğini ilk doğum olduğunu, bir türlü doğum yapamadığını söyledi. O anda bir insan hayatının benim ellerimde olduğunu düşündüm. Köyün yolu kardan kapalı ve kadının yetiştirilmesine imkan yok. Zaten kadın geceden beri sancı çekiyormuş. Köylü gece çıkamadığı için gelememiş. Gece gördüğümüz herkese terörist muamelesi yapıyoruz. Yapabileceğin tek şey tabur komutanı arayarak helikopter istemekti. Fakat helikopter bizim için bile gelmiyordu. Nerde kalmış bir köylü için. Ama yine de tüm içtenliğimle ve ısrarla helikopter istedim. Köylüyü toplayıp köyün ortasında helikopterin inmesi için iki metre kalınlığındaki karı açtırdım. Bütün köylü ve ben gayret gösterdik. Artık herşey helikopterin gelmesine kalmıştı. Sıkıntılı bekleyiş birçok ricadan sonra nihayet helikopter geldi. Kadını gönderdik. Artık benim yapabileceğim hiçbir şey kalmamıştı. O kadına dua etmekten başka birşey yapamamıştım.
Köylünün benim elimi sıkıştan ve bana ettikleri dualar bekli de sizin yaptığınız dualar kadar vardır. İşte günler burada yaşayarak geçiyor. Gündüz elini sıkan köylü akşamları dağa çıkıp üzerimize ateş yağdırabiliyor. Akşam olunca her şey bitiyor burada. Sadece bekleme başlıyor ta ki Kaleşnikof’un bu sessizliği bozmasına kadar. İşte o zaman insan aklına hiçbir şey gelmiyor, karşındakileri caydırıp seni yok etmesine izin vermeden bildiğim tüm askerlik kavramlarını uyguluyorum. Yaşamakta ölmekte tuhaf buralarda. Buralara nasıl düştüm? Suçum neydi? Bilmiyorum ama her şeye rağmen başa gelen çekilir diyorum. Ne yaşayacağım ne de öleceğim belli her şey olabilir ama buradan sağ salim dönmek ve sizlere tekrar kavuşmanın özlemiyle yaşamaya daha kuvvetli sarılıyorum.
Komando Astğm.
Ömer Zeki Varan