savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
35,1910
EURO
36,6427
ALTIN
2.961,48
BIST
9.916,22
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Çok Bulutlu
11°C
Ankara
11°C
Çok Bulutlu
Perşembe Hafif Yağmurlu
7°C
Cuma Çok Bulutlu
8°C
Cumartesi Hafif Yağmurlu
6°C
Pazar Karla Karışık Yağmurlu
5°C

“Gözün Aydın Doğru Şüpheli Bulundu Serbestsin”

“Gözün Aydın Doğru Şüpheli Bulundu Serbestsin”

“Gözün Aydın Doğru Şüpheli Bulundu Serbestsin”

 

12 Eylül darbesinden sonra yapılan gözaltı ve tutuklamalarda yaşanan hukuksuzluklar, çekilen acılarla ilgili çok şey anlatıldı, yazıldı, çizildi.

Bu olaylardan trajikomik birini 8 yıl önce gazeteci-yazar Yalçın Doğan hatırlattı.

Hatırlatmasının sebebi, 2013’teki Gezi eylemleri sırasında yapılan bir gözaltıydı. Aradıkları öğrenciyi bulamayan polisler, onun yerine kardeşini gözaltına almıştı.

Peki 12 Eylül’de ne olmuştu da 33 sene sonra bir kez daha gündeme gelmişti?

Yalçın Doğan’ın, “Simitçi yirmi birinci genç” başlıklı yazısından aktaralım:

Dolmabahçe’de yirmi bir genç protesto eylemi yapıyor, bağırıyor, çağırıyor, pankart taşıyor, iktidar aleyhine sloganlar atıyor. Yirmi bir genç. Çok sürmüyor, kısa süre içinde Dolmabahçe’yi dört bir yandan saran polis yirmi bir genci polis araçlarına doldurduğu gibi, emniyete filan götürmeden doğru Sıkıyönetim Komutanlığı’na götürüyor. Polis tutanak tutmuş, protestocu yirmi bir gencin neden oraya getirildiğini anlatıyor, isim isim gençleri sayıyor ve yirmi bir kişinin teslim edildiğini anlatıyor. Yirmi bir genç tam sıkıyönetime teslim edilecek, sayım yapılıyor; bir de bakılıyor ki, bir kişi eksik, yirmi bir değil, yirmi kişi var. Eyvah, polisleri telaş sarıyor. Yakalananlardan biri arada bir yerde kaçmış, bir kişi eksik. Oysa, tutanakta ‘yirmi bir kişi’ yazılı. Polislerden birkaçı sıkıyönetim binasından dışarıya çıkıyor, sağa sola şöyle bir bakıyor, biraz ileride gariban bir simitçi, tablasını koymuş, simit satıyor. Polis, hiç soru sormadan, simitçiyi yaka paça yakaladığı gibi, doğru sıkıyönetim binasına götürüyor. Mesele çözülüyor, kaçan kişinin yerine simitçi konuyor, eksik tamamlanıyor, simitçi yirmi birinci kişi. Simitçi dahil, hepsi hapse atılıyor.”

Devamında ne mi oluyor? Şunlar:

Gençler on gün sonra sıkıyönetim tarafından serbest bırakılıyor. Simitçi içeride kalıyor, kimse simitçinin ne suç işlediğini bilmiyor; simitçi yırtınıyor, nafile, derdini kimseye anlatamıyor. Günün birinde dönemin sıkıyönetim komutanı cezaevine geliyor, aklı başında tutuklulardan biri komutana simitçinin durumunu anlatıyor. Komutanın emir subayı not alıyor, birkaç gün sonra simitçi serbest kalıyor. Gariban simitçi, durup dururken bir aydan fazla hapis yatıyor. Askeri yönetim simitçiyi durup dururken gözaltına alan polisler hakkında soruşturma açıyor.”

Gelelim Bugüne

Yalçın Doğan işte bu olayı anlattıktan sonra “Gelelim bugüne” deyip, konuyu Gezi’deki o gözaltına bağlamıştı.

Şimdi biz de 12 Eylül’den 41, Gezi’den 8 yıl sonra “Gelelim bugüne” deyip geçen hafta yaşanan bir olayı paylaşalım.

Flaş” başlıklarıyla duyurulan operasyon “FETÖ” değil, bir başka terör örgütüne yönelikti. Onlarca şüphelinin gözaltına alındığı, bazı şüphelilerin ise firari olduğu duyuruldu.

Gözaltına alınanlardan birisi, siyasetin “S”siyle bile ilgilenmeyen, ticaretle uğraşan biridir.

Aile gözaltına alındığını duyunca Emniyet’i arar. Emniyet, “Bizde A…. A…. diye biri yok, A…. T…. var” bilgisini verir.

Zaten gözaltı listesinde de “A…. A….” isimli biri yok, “A…. T….” vardır.

Tam 3 gün uğraşırlar. Her defasında aynı cevabı alırlar. Nihayetinde Emniyet’e giden bir avukat, “A…. T…. sandığınız şüphelinin kimliğine bakar mısınız, o A….. A…. olabilir” der.

Bunun üzerine kimliğe bakılınca, gözaltındaki kişinin gerçekten de A…. T…. değil, A…. A…. olduğu görülür!..

7 Gün Gözaltında Kaldı

Anlaşılan o ki, gerek gözaltı gerekse Emniyet’teki işlemler sırasında bu kişinin kimliğine, T.C. numarasına hiç bakılmamış, sadece ilk ismin benzer olması yetmişti.

Bu arada listede adı olan A…. T…. da yakalanmış ve Emniyet’e getirilmiştir.

İki A…. yüzleştirilir, birbirlerini tanımadıkları anlaşılır.

Gerçek ortaya çıktığına göre, olması gereken nedir?

Pardon” deyip A…. A….’nın bırakılması, değil mi?

Yok, öyle olmaz.

7 günlük gözaltı süresinden sonra o da Savcılığa sevk edilir.

Savcı dosyaya bakar ve “Hadi gözün aydın, doğru kişiyi bulduk. Pisi pisine gidecektin” dedikten sonra A…. A…’yı serbest bırakır!..

Söylenecek çok şey var, ama şöyle bitirelim:

Kimbilir pisi pisine giden” ne kadar insan var!..

Ve dahi, nasıl da “tesadüfen” özgür olduğumuzun resmidir!..

Müyesser YILDIZ, 22 Ekim 2021

 

Kaynak: https://muyesseryildiz.com/2021/10/22/gozun-aydin-dogru-supheli-bulundu-serbestsin/

ETİKETLER: , , ,
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.